Dolar

34,9489

Euro

36,7140

Altın

2.992,18

Bist

10.125,46

Mısırlı düşünür: Devlet dengeli olmak zorundadır (Özel)

Ünlü Mısırlı düşünür ve yazar Dr. Muhammed Hişam, darbeyi hazırlayan sürecin detayları hakkında net ve somut somut bilgi ve verilere sahip olmamakla beraber, çok önceden kapsamlı bir plan dahilinde hazırlık yapıldığı sonucunun rahatlıkla çıkarılabile

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-09-15 10:33:22

Mısırlı düşünür: Devlet dengeli olmak zorundadır (Özel)
Ünlü Mısırlı düşünür ve yazar Dr. Muhammed Hişam, darbeyi hazırlayan sürecin detayları hakkında net ve somut somut bilgi ve verilere sahip olmamakla beraber, çok önceden kapsamlı bir plan dahilinde hazırlık yapıldığı sonucunun rahatlıkla çıkarılabileceğini söyledi. Dr. Hişam, "hatta bazılarına göre, Hüsnü Mübarek'i deviren 25 Ocak Devrimi'nden beri bu darbe için hazırlıklar yapıldı." dedi.

Muhammed Hişam, Muhammed Mursi'yi deviren askeri darbe sonrası Mısır ve Ortadoğu genelindeki gelişmeleri Cihan Haber Ajansı muhabirine değerlendirdi. Dr. Hişam, darbenin bölgesel ve uluslararası, iç ve dış nedenleri olmakla birlikte, ana nedeninin, 25 Ocak Devrimi ile ülkedeki ve yönetimdeki konumunu yavaş yavaş kaybeden 'askeri cenah'ın eski konumunu elde etme çabası olduğunu vurguladı.

Hişam, darbenin ayak seslerinin duyulmaya başladığı günlerde, Mursi erken seçim kararı alsaydı olayların seyri değişir miydi şeklindeki soruya şu yanıtı verdi: "Tabii ki bu, gayba ait bir konu. Takdir-i ilahi nasıl olurdu bilemeyiz. Ama acizane kanaatim, Mursi erken seçim ilan etseydi bile darbeyi engelleyemezdi. Zira, darbe sonrası gelişmelerden anlıyoruz ki bu, onlar için uygulanması zorunlu stratejik bir karardı."

Darbeye karşı Türk hükümeti ve halkının tavrını değerlendiren Dr. Hişam, "Şahsen ben, Türk hükümetin darbeye karşı gösterdiği duygusal ve sert tepkiyi çok takdir ediyorum. Ancak siyasette, hadiseleri istenilen şekilde yönlendirebilme gücünü kaybetmemek için, iletişim ve diyalog kanallarının muhakkak açık tutulması gerek. Çünkü bütün köprüler atıldığı takdirde, devletler ve hükümetler birbirine etki etme ve olayları yoluna koyma fırsatını kaybederler. Sivil toplum kuruluşları, insan hakları örgütleri ve basın yayın organları, her türlü sert ve duygusal tepkiyi gösterebilirler. Bunda bir sakınca yok, hatta gereklidir. Mısır'daki darbeciler, Türk halkının gösterdiği bu onurlu ve ilkeli tepkiden çok rahatsızlar. Çünkü büyük bir etki ve baskı oluşturdu. Ne var ki, devlet ve hükümetlerin resmî tavrı, biraz dengeli ve itidalli olmak zorundadır. Problemin tarafı olmadan bir gözlemci ve arabulucu olarak kalması gerekir ki mevcut problemi çözme adına sunacağı öneriler taraflarca kabul görsün. Fakat taraf olduğu takdirde krize çözüm için müdahale etme şansını kaybetmiş olur. Arz ettiğim gibi, ben Türk Hükumetinin darbeye karşı onurlu ve ilkeli tavrını ve duygu ve düşünceleri ile Mısır Halkının yanında yer almasını bütün kalbimle takdir ve tebrik ediyorum. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, olaylara olumlu yönde etki edebilecek bütün yolların kapatılmasının hiç kimseye bir faydası yok." dedi.

Batının darbe karşısındaki muğlak tavrının anlaşılabilir ve kendi düşünce tarzıyla örtüşmekte olduğunu ifade eden Dr. Hişam, sözlerini şöyle sürdürdü: "Batının Mısır'daki askeri darbeye bu şekilde yaklaşması onun pragmatist bakış açısıyla uyum içinde. Söz konusu Müslüman topluluklar olunca, Batı için menfaatleri her şeyin önünde, her türlü insanî konunun üstündedir. Aslında Batı, sivillerin yönetime tam hâkim olup bütün ipleri eline alacağına kanaat getirseydi, o zaman da askeri bırakır sivillere destek verirdi. Çünkü onun için önemli olan menfaatleridir."

Körfez ülkelerinin Mısır'daki darbeye karşı tavırlarına da kısaca değinen Dr. Hişam şunları söyledi: "Aslına bakılırsa Körfez ülkelerinin tavrı, tam bir hayal kırıklığı etkisi yaptı. Ancak bu devletlerden bazıları, ismini vermeyeceğim, sonradan konumlarını gözden geçirmeye başladılar. Aceleyle verdikleri kararlarını gözden geçirip konumları düzeltme ihtiyacı hissettiler."

Dr. Hişam, darbe ve benzeri musibetlere karşı Müslümanca tavrın nasıl olması gerektiği, iç ve dış düşmanların Müslümanlar aleyhine kurdukları oyun ve dolapları boşa çıkaracak yolların ne olduğu konusunda ise şu hususların altını çizdi: "Düşmanların oyunlar tertip etmesi, dolaplar çevirmesi, komplolar kurmasından daha doğal ne olabilir ki..?! Tarih boyunca hep böyle olmuştur ve bundan sonra da böyle olacaktır. Ancak yanlış olan, herşeyi düşmanlar ve komploların üzerine yıkmak ve kendi bireysel ve sosyal sorumluluğumuzdan kaçmak, eksikliklerimize gözlerimizi yummak, onları tamamlayacak yollara başvurmamaktır. Problemlerin temelinde bizim zafiyetimiz yatmaktadır. Dış düşmanlar ise, doğal olarak, bunları kullanmaktadır. Öyleyse bizler, kendi iç bünyemizde birlik ve bütünlüğümüzü sağladığımız takdirde, harici etkenler ve dış baskıların tesiri çok sınırlı olacaktır. Hatta iyi kullanabilirsek bu durum bizim iç mukavemetimizi artıran bir vesileye de dönüşebilir. Ne varki şu an itibariyle bunu başardığımız ve bu seviyeyi yakaladığımız söylenemez. Şunu açık bir şekilde ifade etmeliyim ki, iç hastalıklarımızın, ayrılık ve çatışma sebeplerimizin, her tarafa sirayet etmiş resmi, gayr-i resmi nefret dilinin başarısızlığımıza etkisi, dış düşmanların bizim aleyhimize kurdukları komplo ve tuzaklardan çok daha fazla."

Ünlü düşünürün Mısır'ın geleceği hakkındaki öngörüleri hakkındaki soruya yanıtı, "Darbe İhvan'a karşı yapıldı. Ancak etkisi onlarla sınırlı kalmadı. Şu an darbe karşıtı gösteriler İhvan'ı çoktan aştı. Hatta islami akımlar dışından da destek var. Çünkü herkes bu darbenin, ülkeyi onlarca yıl geriye götürdüğünü fark etti. Ayrıca liberaller de gerçeği gördü ve Nahda ve Adeviye meydanındaki göstericiler dağıtılırken meydana gelen ölümleri 'katliam' olarak adlandırmaya başladılar. Bütün bunlara şunu da ekleyebiliriz: Geçici hükümetin bazı bakanları, olayların çığırından çıktığını ve Mısır Devleti'ni etkisi altına almaya başladığını düşünüyorlar. Ben, darbeye geri adım attıracak tek gücün, şiddetten uzak barışçıl protestolar olduğuna inanıyorum. Dünya tarihi, hususi ile modern tarih göstermiştir ki, hiçbir toplum ilelebet baskı ve zulümle yönetilemez. Bu Mısır için de geçerlidir. Ayrıca, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum gözler önünde... darbegeniş fakir kesimleri daha da perişan hale getirdi... Askerlerin eninde sonunda devleti sivillere teslim etmek zorunda kalacaklarını düşünüyorum." şeklinde oldu.

Mısırlı düşünür ve İslami yazar Dr. Muhammed Hişam, meydana gelen olumlu-olumsuz her hadisede istifade edeceğimiz ve ders çıkaracağımız noktaların da olduğuna dikkatleri çekti ve ekledi: "Bütün olanların Cenab-ı Hakk'ın takdiriyle olduğunu bilip musibetleri Müslümanca karşıladığımız ve savdığımız takdirde, birer rahmet vesilesine dönüşebilir, tevfik ve başarıya giden yolda basamak olabilirler. Allah (c.c), insanları bu gibi musibetlerle eğitir ve terbiye eder. Bir takım mihnetlere maruz bırakır ve sınavlardan geçirir. Sonra da mükâfatını verir, beklenmedik sürprizlerle karşılaştırır ve onları geleceğe hazırlar. Bu açıdan Mısır'daki musibetin Müslümanlar için bazı faydaları da olmuştur. Mesela, herkesin bir kez daha kendini, düşüncesini, konumunu yeniden kontrol edip muhasebesini yapmasına, hata-sevab cetvelini çıkartıp geleceği sağlam esaslara göre yeniden inşa etme adına yeni plan ve projeler ortaya koyma ihtiyacının hissedilmesine vesile olmuştur."

Haber Ara