Bülent Arınç: Duran adam eylemlerini teşvik etmemiz lazım
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "duran adam" eylemlerini "Şiddet eylemlerinden vazgeçilerek bir mesajı durmak suretiyle veriyorsa bunu da anlayışla karşılamak lazım." şeklinde değerlendirdi. Bu eylemlerin içinde şiddet barındırma
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-06-19 09:16:28
AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını cevaplayan Bülent Arınç, 'duran adam' eylemlerini değerlendirdi. Eylemcilerin 8 saat ayakta durmalarına şaşırdığını ifade eden Arınç, "Peki ihtiyaçlarını gidermiyorlar mı bu insanlar?" diye sordu. Arınç ardından şu değerlendirmeyi yaptı: "Bu şiddet eylemi değil. Gayet göze de hoş gelen, bir eylemse bir eylem türü. Bir barışçıl eylem türü. Bunu kınayacak halimiz yok. Benim zaten geçmişten bu yana özgülükler alanında düşündüğümüz tek şey vardır. İnsanları şiddete silaha yöneltmemek. İnsanların barış ve huzur içerisinde hukuk kurallarına uygun eylemler yapmasını sonuna kadar desteklemek. Gezi Parkı'nda ağaçların kesilmesine yönelik başlayan eylemleri de anlayışla karşıladığımızı ifade etmiştim. Ama sonradan bu eylemeler şekil değiştirdi. Pek çok aracın yakılmasını pek çok kamu kurumunun işgal ve tahrip edilmesine maalesef canlarımızın kaybına ve yaralayı da yol açtı. Bunları tasvip etmek mümkün değil. Şimdi şiddet eylemlerinden vazgeçilerek bir mesajı durmak suretiyle veriyorsa bunu da anlayışla karşılamak lazım. Bu içinde şiddet barındırmayan eylem usulüdür. Yapanlar açısından şuna dikkat edilmesini arzu ediyorum. Geliş gidişleri engelleyecek toplumun birlikte bulunduğu mahallerde trafiğe izin ve imkan vermeyecek şekilde kesinlikle olmamalı. Bir de kendi sağlıkları önemli. Bir insan ayakta ayak üstünde bu kadar kalabilir. Demek ki bel ya da boyun fıtıkları yok. Ben yarım saatten fazla ayakta kaldığımda boyun fıtığı olduğu için oturma ihtiyacı hissediyorum. Sağlıklarına bir zarar gelmesin, onları seviyoruz. Ama bu eylemleri anlamlıdır. Bu eylem türlerini teşvik etmemiz de gerekir. Çünkü bunlar özünde şiddet barındırmayan ama durdukları halde mesaj veren ve o mesajları anlayışla karşılamamız gereken bir unsurdur. 8 saat diyor arkadaşımız. 8 saat uzun bir süre. 8 saat bir insan ayakta kalmamalı. İhtiyaçları olabilir bu ihtiçlarını giderecektir. Bence 5 dakika durmalı, 6 dakikada işe gitmeli. Bu insanların işi mi yok? 8 saat nasıl ayakta durabiliyor? Çalışmıyor mu bu insanlar mesaileri yok mu hayatlarını kazanmıyorlar mı üniversitelerine gitmiyorlar mı sınavları yok mu? 8 saat fazla, bunu 8 dakika ile sınırlandıralım. Hepimiz bunlar karşısında anlayışla duralım diye düşünüyorum." diye konuştu.
"ÇÖZÜM SÜRECİ OLUMLU SONUÇLANMAYA DOĞRU EVRİLİYOR"
Bülent Arınç'a ayrıca çözüm süreci ve PKK elebaşısı Abdullah Öcalan için teröristbaşı ifadesinin yeniden kullanılmaya başlamasına ilişkin bir soru yöneltildi. Arınç, "Selahattin Demirtaş'ın sözlerine konuşmalarına bakarak çözüm sürecinin gidişatı hakkında bir şey söylemek mümkün değil. Onlar bunları her zaman söylüyorlar. Her zaman gruplarında veya bir başka yerlerde bu toplantıları yapıyorlar. Geçtiğimiz günlerde de Diyarbakır'da da bir konferans toplamışlardı. Orada yapılan konuşmaları da çok iyi biliyoruz. Çözüm süreci başladığı gibi bence olumlu devam ediyor. Olumlu sonuçlanmaya doğru da evriliyor. Biz de bu gidişatı an be an takip ediyoruz." ifadelerini kullandı.
VALİLERLE İLGİLİ SÖZLERİNE AÇIKLIK GETİRDİ
Bir televizyon programında "valiler olaylara müdahalede gerekirse askerden yardım isteyebilir" şeklindeki ifadesinin yanlış anlaşıldığı hatırlatılarak bu konuda bir soru yöneltilen Arınç, şu cevabı verdi: "Bir canlı yayında söylediklerimi bütün dünya izlemiş olmalı. Ben Gezi Parkı ile ilgili başlayan eylemlerin sayın başbakanımızın taraflarla görüşmesinden ve bu konuda kesin kararını ifade etmesinden sonra artık meselenin bu boyutunun bittiğini ifade ettim. Bunun dışında küçük gruplar yasadışı eylemler devam eder mi etmez mi onu biz bilemeyiz. Çünkü Türkiye'de her zaman bir takım yasadışı örgütler şiddete başvurarak eylem yapabiliyor. Polisle çatışabiliyor. Tahribata götürebiliyorlar. Bunlara karşı da elbette güvenlik güçleri ve yargı süreci görevini yapacaktır demiştim. Benim söylediğim malumu ilamdır. Yani nedir? 5442 sayılı il idaresi kanununda valilere tanınan yetkiler vardır. Valiler bir toplumsal olayı şiddete dönüşmüşse bastırmak için mutlaka emniyet güçlerinden istifade ederler. Gerekirse jandarmadan istifade ederler. Gerekirse olaylar çok yaygınlaşmış önlenemez hale gelmişse bulunduğu vilayetteki askeri birliklerden de yardım isterler demiştim. İlkokul talebesi bile 5442. kanunun bu maddesini okuduğunda ne anlaşılacağını bilir. Ama bazıları diplomalarını boşa almışlar çünkü okumuyorlar okuduklarını da anlamıyorlar."
"HÜKÜMET OLAYLARA HAKİM"
Bu olaylar karşısında emniyet güçlerinin duruma tamamen hakim, hükümetin duruma tamamen hakim olduğunun altını çizen Başbakan Yardımcısı Arınç, "Bu hakimiyeti sebebiyle başka bir güçden de istifade etmemiştir. Muhalefet bizden zaman zaman terör olayları sebebiyle zaman zaman da bu olaylar sebebiyle olağanüstü hal uygulamasını talep etmiştir. Biz bunu her zaman reddetik. Çünkü 20 yıl devam etti bu ülkede olağanüstü hal. 2002 sonunda geldiğimiz zaman 12. günde olağanüstü hali kaldırdık. Böylesine güçlü bir hükümetin ne olağanüstü hale niyeti vardır ne de olağanüstü yetkileri kullanmaya niyeti vardır. Bizim bu olaylarda polis güçlerimizin yerinde belki sadece sayılı olarak jandarmanın katıldığı bir takım güvenlik önlemlerinin başarılı olduğunu gördük." dedi.
Arınç, bu konuda uluslararası medyayı da eleştirdi: "BBC, CNN International, Reuters, Russia Today gibi basın organlarının bu olayların ilk gününden itibaren nasıl tırmandırdığını nasıl yalan ve yanlı neşriyat yaptığını hepimiz biliyoruz. Nitekim bu sözlerim üzerine Türkiyeden önce BBC bu sözleri çarpıtan bir açıklama yaptı ve sitesine koydu. Bunun üzerine yasal hakkımı kullandım ve oraya tekzip gönderdim. Bu tekzibim de yayınlandı. Ne söylemek istediğimiz neyi nasıl söylediğimiz de açıkça ortaya kondu."
BAHÇELİ'YE ELEŞTİRİ: SİZİ İYİ ANLIYORUZ
Bülent Arınç, ardından bu konu üzerinden kendisini eleştiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye de cevap verdi: "Dün üzülerek ifade ediyorum ki Bahçeli de grup konuşmasında bunu eleştiren bir noktaya gelmiş. Ben sayı Bahçeli'nin içinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi, yaşadığı travmayı anlayışla karşılıyorum. Bu travma şudur: AK Parti'nin milli iradeye saygı mitingine üç hilalli bayraklarla ülkücüler kendi pankartlarıyla katılmışlardır. Bu anlamlı bir gösteridir. Bahçeli bunu hazmedememiş, bu pankartları taşıyanlar ağız dolusu hakaret etmiştir. Haklarındaki ihraç kararı verileceğini ifade etmiştir. Hakaretin ötesinde parti olarak Ne yapabilirlerse yapabilirler. Bunu hazmedemeyen Bahçeli bizim askeri halka karşı kullanacağımızı söyleyerek bir başka yanlış ve çarpıtmayı ortaya koyuyor. Sayın Bahçeli, bu travma sizin için ilk değil. Siz 12 Eylül referandumu öncesinde de bunu yaşadınız. Bütün gücünüzle hayır dediniz ama tabanınızın üçte biri evet oyu kullandı. Şimdi bütün gücünüz ve hakaretlerinizle çözüm sürecine karşısınız. emin olun tabanınızın üçte biri çözüm sürecini destekliyor. Partinizden bazı kişilerin AK Parti'nin büyük oyunu bozmak için yaptığı milli iradeye saygı mitingine katılmış olmasını bir türlü hazmedemiyorsunuz. Siz partinizin tabanınızın ne düşündüğünü biraz tarafsız olarak onları dinlemeye çalışarak anlamaya çalışsanız daha iyi biliyor. Benim söylediklerimi bütün dünya biliyor, sadece çarpıtmak isteyenler müstesna..."
Haber Ara