Dolar

34,9461

Euro

36,7083

Altın

2.983,33

Bist

10.125,46

"Farazi tehlikelere dayanılarak hak ve özgürlükler kısıtlanmamalı"

Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, özgürlüklerin kısıtlanmasına meşru bir dayanak olan güvenliğe yönelen tehlikelerin gerçek ve aktüel olup olmadığının iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Farazi tehlikelere dayanılarak hak ve özgürlüklerin

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-05-10 10:16:08

Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, özgürlüklerin kısıtlanmasına meşru bir dayanak olan güvenliğe yönelen tehlikelerin gerçek ve aktüel olup olmadığının iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Farazi tehlikelere dayanılarak hak ve özgürlüklerin kısıtlanması yoluna gidilmemesi gerektiğini vurgulayan Karakullukçu, yeterli bir analiz yapılmadan kurgusal olarak üretilen tehlike algısı üzerinden özgürlüklerin kısıtlanmasına Türkiye'nin uzun yıllar tanıklık ettiğini belirterek tehlikelerin ölçüsüz büyütülmesinin varacağı sonucun özgürlüklerin lüks olarak algılanması olacağını kaydetti.

Danıştayın 145'inci Kuruluş Yıldönümü ve 'Danıştay ve İdari Yargı Günü'nü sebebiyle konferans salonunda tören düzenlendi. Törene TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin, yüksek yargı mensupları ve çok sayıda davetli katıldı. Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukcu, davetlileri kapıda karşıladı; tek tek tokalaştı.

Bir konuşma yapan Dünya Danıştaylar Birliği Başkanı Karakullukcu, 2012 yılında Anayasada yapılan değişikliklerle yargının yaklaşımının değiştiğini belirterek toplumun hak ve özgürlük arzusunun yargıda karşılık bulduğunu ifade etti. Artık yargı organlarının özgürlüklerin korunması konusunda çok daha kararlı olduğunu vurgulayan Karakullukcu, son zamanlarda Danıştayın özgürlükler lehine verdiği kararların bu işlevinin bir gereği olarak değerlendirilmesini istedi.

"TEHLİKELERİN ÖLÇÜSÜZ BÜYÜTÜLMESİ ÖZGÜRLÜKLERİN LÜKS OLARAK ALGILANMASINA YOL AÇAR"

Özgürlüklerin kısıtlanmasına meşru bir dayanak olan güvenliğe yönelen tehlikelerin gerçek ve aktüel olup olmadığının iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirten Karakullukcu, farazi tehlikelere dayanılarak hak ve özgürlüklerin kısıtlanması yoluna gidilmemesi gerektiğini vurguladı. Yeterli bir analiz yapılmadan kurgusal olarak üretilen tehlike algısı üzerinden özgürlüklerin kısıtlanmasına Türkiye'nin uzun yıllar tanıklık ettiğini anlatan Karakullukcu, tehlikelerin ölçüsüz büyütülmesinin varacağı sonucun özgürlüklerin lüks olarak algılanması olacağını kaydetti.

Aklileştirilmemiş gücün güvenlikle ilgili sorunlara tek başına çözüm sunamayacağının altını çizen Karakullukcu, huzur ve güven ortamında kalplerin yumuşayacağını, farklılıkların çatışma aracı olmaktan çıkacağını, sağduyunun hakim olacağını ve milletin kaynaşmasının sağlanacağını vurguladı. Bu durumun devlet otoritesine de katkı sunacağını dile getiren Karakullukcu, "Bundan dolayı devletin yürüttüğü çözüm sürecinin bizlere daha fazla zenginlik, adalet ve insan hakları şeklinde olumlu yansıyacağı kanaatindeyiz." dedi.

"DAHA ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR ANAYASANIN ZAMANI GELDİ"

İnsanımızın daha özgürlükçü, adil ve iyi işleyen bir anayasaya sahip olmalarının zamanının geldiğini söyleyen Karakullukcu, bunun Türkiye'nin uygar dünya ile bütünleşmesi adına büyük bir adım olduğunu düşündüğünü ifade etti.

Meclisin yeni bir anayasa yapmaya yetkili olduğunun kuşkusuz olduğunu vurgulayan Karakullukcu, yargı hizmetlerinin yeniden kurulması ve teşkilat yapısının belirlenmesinde de anayasa koyucunun takdirinin söz konusu olduğunu ifade etti. Yargıda reform yapılmasının bir sır olmadığına dikkat çeken Karakullukcu, artık Danıştay ve Yargıtay'ın birer içtihat mahkemesi haline getirilmesi, dosya baskısından kurtarılması, yeknesak, tutarlı ve ilkesel karar vermesine olanak sağlanması gerektiğini kaydetti. Bu yönde atılacak adımlara ilk başta Danıştayın destek vereceğini ifade etti.

"HSYK'YA DANIŞTAY VE YARGITAY'IN ÜYE GÖNDERMEMESİ DOĞRU DEĞİL"

Yargının bir bütün olarak yapısal reforma tabi tutulmadan sadece yüksek yargı organlarının birleştirilmesinin olumlu sonuç vermeyeceğine dikkat çeken Karakullukcu, şunları söyledi: "Bunun olması halinde, tek yüksek yargı organı bünyesinde farklı usul hükümleri, hukuk gelenekleri ve içtihatlar doğacaktır. Bu suretle yargının mevcut sorunları daha da derinleşecek, karmaşık ve idamesi zor hantal bir yapı ortaya çıkacaktır. İfade etmek istiyorum ki bir ülkede idari yargı rejiminin bulunması insan haklarının korunmasına, hukukun üstünlüğünün gelişmesine ve daha adil bir karar verilebilmesine katkı sunmaktadır. Danıştay, istisnalar hariç tüm medeni toplumlarda vardır ve doğru bir şekilde işlemektedir. İnsan haklarına ve hukukun üstünlüğüne önem verildiği bir devlet işleyişinde, Danıştayın zorunlu olduğu kanaatindeyiz. Ülkemiz bakımından sorun, Fransa ve Almanya'nın yaptığı reformların halen bizde hayata geçirilmemesinden kaynaklanmaktadır. Benzer şekilde yeniden tartışmaya açılan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna (HSYK) Danıştay ve Yargıtay'dan üye gönderilmesine son verilmesi, kanaatimizce doğru olmayacaktır. Yüksek yargı organlarından kurula üye seçilmesi herşeyden önce kurulun bağımsızlığına, etkinliğine ve genelliğine katkı sunmaktadır. Bu uygulamaya son verilmesi halinde yüksek yargı organları ile ilk derece hakimleri arasındaki eşgüdüm ve ortak çalışma kültürü zayıflayacaktır."

"DANIŞTAYIN KARAR SAYISI YÜZDE 60 ARTTI"

Danıştayın 2010 yılında karara bağladığı dosyası sayısının 90 bin ve 2011 yılında 110 bin civarında olduğunu dile getiren Karakullukcu, bu sayının 2012 yılında 140 bin olduğunu ve tüm yıllar içerisinde en yüksek seviyeye ulaştığını ifade etti. Bu sayı ile Danıştayın 2004 yılına göre karar sayısını yüzde 60 oranında artırdığını belirten Karakullukcu, Danıştayın 2013 yılında gelen dosyadan daha fazla karar verir duruma geldiğini açıkladı.


Haber Ara