"2. İstanbul Arabuluculuk Konferansı"nın Conrad Otel'deki üst düzey oturumunda konuşan Davutoğlu, ikinci kez konferansa İstanbul'da ev sahipliği yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, temennilerinin konferansı geleneksel hale getirmek olduğunu söyledi.
Davutoğlu, "Bir gün ara buluculuğa ihtiyaç kalmamasını umuyoruz. Hepimiz sonuç olarak ara buluculuğa gerek olmayacak bir ortamı yaratmak için çalışıyoruz" dedi.
Dinleyiciler arasında uzun yıllardır bölgesel ve küresel barış için çalışan katılımcıların yer aldığını aktaran Davutoğlu, ''Bazı yerlerde dışişleri bakanları olarak ulusal beyanlarımızı okumamız gerekir çünkü her yerde uluslarımızın konumunu, pozisyonunu korumamız lazım. Bazı yerler vardır ki bir ülkenin dışişleri bakanı gibi hareket etmemiz yetmez, insanlığın içişleri bakanı gibi hareket etmemiz gerekir. İşte çevre de bu konulardan biridir" diye konuştu.
Davutoğlu, çevrenin herkesin yaşayabileceği gibi olmaması halinde ontolojik olarak insanın da var olamayacağını ifade ederek, insanın var olmadığı yerde de siyasi bir mevcudiyetten bahsedilemeyeceğini kaydetti.
Nükleer ya da kimyasal silahlar gibi insanlığı yok edecek tehditler söz konusuysa insanın ontolojik olarak mevcudiyetinin tartışılması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, ''Böyle bir durumda siyasi bir tartışmaya gelemeyiz daha. Benim için sorunların çözümü, ihtilafların çözümü ya da ara buluculuk böyle bir konu. Biz burada sadece ulusumuzun belli çıkarlarını savunan bakanlar gibi hareket etmemeliyiz. Burada hep birlikte bundan sonraki nesiller için sonsuz bir barış olabilmesi adına çalışmalıyız. Bu bir anlamda bizim varoluşsal bir amacımız olmalı" şeklinde konuştu.
Davutoğlu, son bir yılda konferansın dostluk grubuna 10 üye daha kattıklarını ve sayının 44'e çıktığını belirtti.
"Peki neden ara buluculuğun dostlarına ihtiyaç var, niye eskisine göre daha önemli?" diye soran Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Geleneksel siyasetlerin güdüldüğü zamanlarda savaşlar bölgesel ve konjonktürel oluyor. Modern çağa geçildiğinde ise ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte bu konular daha çok bilinir hale geliyor. Soğuk savaştan sonra artık mikro düzeyde ara buluculuk makro düzeyde ara buluculuktan çok daha önemli hale geldi. Yani küresel zeminde ara buluculuk değil daha mikro zeminde bir ara buluculuk önemli oldu. Çünkü siyasi gerginlik belli bir yerde olduğunda mikro düzeyde orada bu sorunu çözme ihtiyacı doğdu. Ara buluculuk onun için gittikçe önem kazanıyor. O nedenle de son iki yılda bu girişim önemli oldu. Daha çok ara buluculuğa ihtiyacımız olmaya başladı."
Ortak kader anlayışı
Davutoğlu, bugün bir ortak kader anlayışıyla hareket ettiklerinin altını çizerek, "Somali'de bir kriz olduğu zaman bu her yerde, vicdanı olan herkesin evinde, televizyondan seyrettiği zaman onu da ilgilendirir hale geliyor" dedi.
Başka yerdeki bir sorunun artık herkesin, dünyanın her yerindeki ulusların, ailelerin sorunu haline gelmeye başladığını anlatan Davutoğlu, "O nedenle ara buluculuk önemli ve içeriği açısından çok daha gerekli" diye konuştu.
Bugünkü konuşmasını hazırlarken etrafın ne kadar dinamik olduğunu düşündüğünü ifade eden Davutoğlu, daha sonra son iki hafta ile gelecek iki haftalık çalışma takviminden bahsetti.
Davutoğlu, ara buluculukta yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Size sadece bir aylık takvimden bahsettim. Orta Afrika veya Somali'den tutun da Orta Asya, Afganistan, Kafkaslar, Balkanlar, pek çok yeri ele aldık. Bir de yarın Ankara'da tarihi bir toplantı var. Somali ve Somaliland cumhurbaşkanları Ankara'da görüşecekler. Sorunlarını biliyorsunuz. Uzun bir aradan sonra bir araya geliyorlar. Onlara ev sahipliği yapacağım. Sadece Somali ve Somaliland ilişkilerini değil, Afrika sorununu genel anlamda tartışacağız. Bütün bu verdiklerim, ortak kaderimizin olduğunu gösteren birkaç örnek. Türkiye neden bütün bu alanlarda aktif? Bu, Türkiye'nin bu toplumların çoğu ile tarihi ilişkilerinin olmasından kaynaklanmıyor sadece. Tabii ki Somali, Afganistan iki farklı kıtadalar daha doğrusu fakat Türkiye'yi en dost, en kardeş ülke ve halk olarak görüyorlar. Bu bize bir sorumluluk da yüklüyor. Onların geleceği ne ise bizim de geleceğimiz o. Onlarla birlikte çalışıyoruz. Biz bunları herhangi bir şekilde kendimize bir avantaj sağlasın diye yapmıyoruz. Neden yapıyoruz? Çünkü Türkiye'nin Afrika ile Avrasya arasında, ortasında olduğunun bilincindeyiz. Etrafımızda barış olmazsa biz de barış içinde yaşayamayız. Onun için bütün bu konular bizim için önemli."
Önümüzdeki hafta cumartesi günü Suriye'nin Dostları grubunun çekirdek grubunu toplayacaklarını vurgulayan Davutoğlu, "10 bakan gelecek, Suriye ile ilgili detaylı görüşmeler yapacağız. Bu konuların hepsi doğrudan ve dolaylı olarak hepimizle ilgili. Eminim siz de benimle aynı görüşü paylaşıyorsunuz. Ara buluculuğun dostu olan insanlar herhangi bir tarihi, coğrafi kısıtlama görmüyorlar. Sonuçta hepimiz ara buluculuk yaptığımızda, bir arada insanların eşit birer varlık olarak, barış içinde yaşayabileceği bir gelecek için yapıyoruz bunları" diye konuştu.
Finlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja da konferansın barış süreçleri ve ara buluculuk konusunda büyük deneyimi olan çok sayıda insanı bir araya getirdiğini belirterek, Türkiye'ye organizasyondan ötürü teşekkür etti.
Konuk bakan, Finlandiya ile Türkiye'nin ara buluculuk konusunda sonuçları bakımından zengin bir ortaklık içinde olduğunu da kaydetti.
3 yıl önce kurdukları Arabuluculuk Dostları Grubu'nun bugün 36 üye ülkeyi, 7 bölgesel veya bölgeler ötesi örgütü ve BM'yi bünyesine aldığını ifade eden Tuomioja, "Ara buluculuk konusunda normatif temeli güçlendirdik, farklı ara buluculuk kültürlerini bir araya getirdik ve ara buluculuk konusunu BM gündeminde üst sıralara taşıdık" diye konuştu.
"İhtilafların yapısı karmaşıklaştı"
Konferansta tartışılan konuların çok uzun süredir uluslararası toplumun gündeminde olduğunu belirten Tuomioja, "Ele alınan ihtilafları çözmeye dönük çok sayıda girişime karşın, bunlar insanlara acı vermeye devam ediyor. Bu ihtilaflara bakıp ara buluculuğun etkisiz, hatta belki yararsız olduğu sonucunu çıkarmak hata olur. Ara buluculuk işe yarıyor, geçmiş yıllarda başarıyla müzakere edilmiş barış anlaşmalarının sayısındaki artış bunu kanıtlıyor. Bununla birlikte, ara buluculuk, tarafların ve uluslararası toplumun siyasi iradesi olmadıkça başarılı olamaz" şeklinde konuştu.
Son yıllarda ihtilafların yapısının dramatik biçimde değiştiğini, iki egemen devlet arasındaki ihtilafların sayısının azaldığını anlatan Tuomioja, "Tarafların çokluğu ve savaş alanları ile siviller arasındaki çizginin inceliği, ihtilafları her zamankinden daha karmaşık hale getirdi. Dolayısıyla ara buluculuğun önünde yeni engeller var" dedi.
Suriye
Ara buluculuk süreçlerinin uluslararası toplumdan tutarlı bir şekilde destek almaya muhtaç olduğunun altını çizen Tuomioja, Suriye'deki durumu örnek göstererek, "Suriye'deki krize siyasi bir çözüm bulma konusunda en iyi olanaklara ve en büyük sorumluluğa BM Güvenlik Konseyi sahip. Hepimiz BM ile Arap Birliği'nin Özel Temsilcisi Lakhdar Brahimi'yi desteklemeliyiz. Savaşı silahla beslemek ve /veya daha doğrudan bir müdahale çıkış yolu değil. Krizin tek çözümü, karşı tarafın da topyekun yok edilmesini isteyenler dışında kalan bütün tarafların kabul edebileceği bir siyasi çözüm" görüşünü dile getirdi.
Suriye'deki insani krizi "felaket" diye niteleyen ve giderek de kötüleştiğine işaret eden Tuomioja, "Suriye'ye komşu ülkelere desteğimizi sürdürmeli ve güçlendirmeliyiz. Çatışmanın bölgede daha geniş alana yayılması riskini de akılda tutmalıyız" dedi.
"Suriye rejiminin elindeki kimyasal silahlar güvenlik altında kalmalı" ifadesini kullanan Tuomioja, "BM'nin, Suriye'de kimyasal silah kullanılmış olması olanağı haberleri üzerine soruşturma başlatmış olmasını iyi karşılıyoruz ve bu soruşturma Suriye'deki kimyasal silah kullanımıyla ilgili bütün ciddi iddiaları kapsamalı" diye konuştu.
Özel temsilci Brahimi'nin "Ancak hepimiz aynı yönde hareket edersek çabalarımız etkili olur" sözünü anımsatan Tuomioja, BM Güvenlik Konseyi'ni daha sıkı çalışmaya davet etti.
Tuomioja, "Kofi Annan'ın bir yıldan uzun süre önce sunduğu 6 maddeli plan yeniden düşünülebilir ve tartışmalar için bir kalkış noktası olarak alınabilir. Güvenlik Konseyi'nde ortak bir strateji oluşturulamaması, maalesef BM'in güvenilirliğinin altını oyuyor" diye konuştu.
Afganistan
Finlandiya'nın Afganistan'da da başını Afganların çektiği ve bütün Afganları kapsayan bir barış sürecini desteklediğini belirten Tuomioja, "2001'den bu yana kaydedilen ilerlemeyi koruyan ve onun üzerine kurulan bir siyasi çözümün peşinde olmalıyız" dedi.
Afganistan'ın gelecek yıllarda da uluslararası toplumun destek ve yardımına ihtiyaç duyacağını vurgulayan Tuomioja, "UNAMA Afganistan'daki kalkınma gayretlerine barış süreci için nitelikli ofisler sağlayarak, insan haklarını koruyup teşvik ederek ve uluslararası yardımları koordine ederek destek vermede merkezi bir role sahip" dedi.
Afganistan'da da istikrar için bölgesel işbirliğinin önemli olduğuna değinen Tuomioja, "Türkiye'nin bölgesel işbirliğini ileri taşımadaki aktif rolünü selamlıyoruz. Komşu ülkeler ve bölgesel bağlam, ara buluculuk çabaları için temel önemdedir" şeklinde konuştu.
Somali
Somali'deki duruma da değinen Tuomioja, bu ülkenin son yıllarda istikrar ve demokrasi alanında büyük adımlar attığını kaydetti.
Geçen hafta Somali'nin başkenti Mogadişu'yu ziyaret ettiğini anlatan Tuomioja, "İnsanlar 20 yıl süren savaş ve mücadeleden sonra daha iyi bir gelecek için yeni umutlar taşıyorlar" dedi.
Tuomioja, Somali'de yeni devlet kurumlarının halk nezdinde meşruiyet kazandığını gözlemlediğini ifade etti.
Hükümetlerin gücünün yetmediği yerlerde, ara buluculuk için geleneksel ara buluculuk yapılarının ve barış inşa süreçlerinin kullanılması imkanlarının araştırılabileceğini ifade eden Tuomioja, Helsinki'de geçen ocak ayında BM Arabuluculuk Destek Birimi, İslam İşbirliği Teşkilatı, Finlandiya Kilise Yardım Kuruluşu ve Barış İçin Dinler kuruluşunun işbirliğiyle Dini ve Geleneksel Barışyapıcılar ağının kurulduğunu söyledi.
Ortadoğu Barış Süreci
"Ortadoğu Barış Süreci'nde iki devletli çözümü hayata geçirmek için şimdi belkide son şansımız" diyen Tuomioja, şunları kaydetti:
"Belki de son şans derken düşündüğüm şey, daha sonra başka şansların da olabileceği değil, daha ziyade, son şansı zaten elden kaçırmış olma ihtimalimizdir. Yine de müzakere edilmiş bir iki devletli çözüm için çaba harcamak görevimiz."
İki devletli çözümün yaşayabilirliği ve bütün taraflar için kalıcı barış ve istikrar sunma yeteneğine odaklanılmasının önemine işaret eden Tuomioja, "İki devletli çözüm, BM kararlarının adil olarak tanıdığı yegane çözümdür. Bunu başarmak, Filistin topraklarının bugün işgal altında olduğunu tanımayı; işgalci devletin sorumluluğunun uluslararası hukuka tabi olduğunu; 1967 sınırlarının ötesindeki İsrail yerleşimlerinin gayrı meşru olduğunu, genişlemesinin durmasını, herhangi bir yeni müzakerenin kalkış noktası olamayacağını ve müzakerelere katılma iddiasındaki her siyasi örgütün BM normlarının dışında şiddet kullanmaktan vazgeçeceği sözünü vermesini gerektirir" diye konuştu.
Tuomioja, kalıcı bir barışın önemli bir cephesinin de Filistin'in iç uzlaşması olduğunu söyledi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurul Başkanı Vuk Jeremic, şubat ayında BM Genel Kurulu'nun Suriye'yle ilgili aldığı kararla bu ülkedeki insan hakları ihlallerini güçlü bir şekilde kınadığını; barışçıl, demokratik ve çoğulcu bir Suriye için desteğini açıkladığını hatırlattı.
Jeremic, kararda ayrıca BM'nin soruşturma komisyonunun Suriye'nin bütün bölgelerine sınırsız erişiminin talep edildiğini söyledi.
"Suriye, insanlık trajedisi"
Bu kararın kabulünden iki hafta sonra BM Medeniyetler İttifakı toplantısındaki konuşmasında, Suriye'deki çatışmanın derhal sona erdirilmesi çağrısında bulunduğunu anlatan Jeremic, "Bugün de husumetlerin bir yana bırakılması için bir çağrı daha yapmak istiyorum. Suriye'deki kan banyosunun sürdürülmesinin, zamanımızın en korkunç insanlık trajedisi haline geldiğine inanıyorum. Uluslararası toplumun son iki yılda yaşanan katliamı durduramaması anlaşılır değil. Bunu sona erdirmek en önemli önceliğimiz olmalı. Bunu siyasi süreç takip etmeli. Suriyelilerin kendi geleceklerine karar vermelerine yardım etmeliyiz" şeklinde konuştu.
Sivil halka zarar verecek şiddetin devam etmesine izin verileceğinden endişeli olduğunu belirten Jeremic, tarafların güvenini kazanmış olanların uzlaştırma çabalarına destek verilmesi gerekiğini ifade etti.
Ortadoğu Barış Süreci
İsrail-Filistin sorununa da değinen Jeremic, BM Genel Kurulu'nun ezici bir çoğunlukla Filistin'e üye olmayan gözlemci devlet statüsü verdiğini hatırlatarak, "O toplantıda açık bir şekilde altı çizildi ki bu gelişme adil ve kapsayıcı bir çözümün yerine geçmez" dedi.
Ortadoğu'da müzakere masasının yeniden kurulmasını umduğunu belirten Jeremic, "Burada da müzakerelerin ilerlemesi konusunda dürüst ara bulucular hayati bir rol oynayacaklar" diye konuştu.
AA