Dolar

34,9458

Euro

36,7075

Altın

2.981,27

Bist

10.125,46

Demirtaş: Kürtlerle Türkler Cihangir'de mi tanıştı?

BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında, 'Akil Adamlar' komisyonunun adına itiraz eti ve parti olarak önerilerinin bu komisyona 'Akil Kadınlar' denmesi olduğunu söyledi.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-03-26 14:49:13

Demirtaş: Kürtlerle Türkler Cihangir'de mi tanıştı?

TIMETURK / Haber Merkezi

BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında, Diyarbakır ’daki Nevruz (Newroz) kutlamalarından sonra yaşanan gelişmelere değindi.

‘Akil Adamlar’ komisyonunun adına itiraz eden Demirtaş, parti olarak önerilerinin bu komisyona “Akil Kadınlar” denmesi olduğunu, Akil Kadınlar Komisyonu’na bazı erkeklerin de alınabileceğini söyledi.

Demirtaş, Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır’daki Nevruz (Newroz) kutlamalarında okunan mesajında yer alan, “Türkler ve Kürtler İslam bayrağı altında 1000 yıl birlikte yaşadı” ifadelerine dönük eleştirilere de değinen Demirtaş bu eleştirilere, “1000 yıl önce o topraklarda Kürtler ve Türkler karşılaştıklarında, o toprakları birlikte yurt edindiklerinde, o halkları bir arada tutan şey İslamiyet’ti. Buna atıfta bulunmak niye rahatsız ediyor. Bazı çevreler bu gerçeği ilk kez duymuş gibi feveran ediyor. Soruyorum, bunlar Türklerle Kürtlerin ilk kez Cihangirde mi karşılaştığın düşünüyorlar” sözleriyle karşılık verdi.

Demirtaş, Oslo sürecinden sonra görüşmeleri yürüten MİT yetkilileri hakkında bazı savcıların soruşturma başlatmak istediğini de hatırlatarak, sadece silah bırakan ya da geri dönen PKK’lılara değil, sürece bir şekilde katılan tüm unsurlar için yasal bir güven çerçevesi oluşturulması gerektiğini söyledi. Demirtaş, “Şu ana kadar savcılar harekete geçmedi, ama bu geçmeyecekleri anlamına da gelmiyor. Sürece katılan herkes için yasal güvence sağlanmalıdır” dedi.

Selahattin Demirtaş’ın Meclis’teki parti grubunda yaptığı konuşmadan satır başları şöyle:

“Diyarbakır’daki Newroz kutlamalarında, Sayın Öcalan’ın kendi el yazısıyla gönderdiği mesajı dinlemek, tarihe tanıklık etmek ve o mesajın arkasında bulunduğunu göstermek için milyonlarca insan alana çıkıyorsa bu sosyolojik açıdan da kayda değer bir gelişmedir. Bunu anlamak yerine işi magazinleştirmeye çalışmak bu sürece yapılacak en büyük haksızlıktır.

Orada bulunan herkes; Kürdü, Türkü, gazetecisi ve aydınıyla, başka partilerden temsilcileriyle, o mesajı heyecanla izledik.
Neydi o heyecan?

Binlerce yıldır bize dayatılan bir çatışma anlayışına karşı bir manifestoydu. Mezopotamya, dünyanın pek çok yerinde uygarlık yokken insanlığın varolduğu bir yerdir. O toprakların kökünde birbirine saygı, kabullenme, bir arada yaşama vardır. Bir arada yaşarken, kendini yönetme anlayışı ve hukuku vardır. O mesajda de en büyük atıf bu köklerimize dairdir. Bize dayatılan ulus devletler, ırkçı-şoven anlayışlar nedeniyle, sanki tarihte hep böyle çatışmalı yaşamış gibi kabul ettik… ‘Böyle gelmiş böyle gider’ gibi kabul ettik... Oysa biz, bir arada ve farklılıklarımızla yaşayabiliriz. Nitekim geçmiş hukukumuzda, birbirini yok etmeye dönük bir anlayış yoktu.”


ORTAK KÜLTÜR İSLAM, CİHANGİR’DE Mİ KARŞILAŞTIK

“(Öcalan’ın verdiği) Bazı mesajlar ısrarla çarpıtılmaya çalışıldı. Mektupta yer alan ‘1000 yıllık İslam bayrağı’ ifadesi gibi. O 1000 yıllık hukukta, katliam, zorlama, asimilasyon inkâr yoktur. O hukukun özü budur. Şimdi 1000 yıl önce o topraklarda Kürtler ve Türkler karşılaştıklarında, o toprakları birlikte yurt edindiklerinde, o halkları bir arada tutan şey İslamiyet’ti. Buna atıfta bulunmak niye rahatsız ediyor bazılarını?

Bu gerçeği anlamadan, bu ortak köklerimizi anlamadan, hiç kimse kendine ‘Müslümanım’ da diyemez. O mesajda, ortak yaşam hukukunun gerçek kurallarına atıf vardır. Şimdi bazı çevreler, bu gerçeği ilk kez duymuş gibi feveran ediyor. Soruyorum, bunlar Türklerle Kürtlerin ilk kez Cihangir’de mi karşılaştığını düşünüyorlar?”


ÖNCE ÖLDÜRMEYİ BIRAKALIM

“Önce birbirimizi öldürmeyi bırakalım. Önce bunu durduralım. Birbirimizi düşman olarak görmekten vazgeçelim. Biz bu toprakların hakiki yaşayan sembolleri ve temsilcileriyiz ve eğer bizler birbirimizi yok etme anlayışını bir kenara bırakırsak, başkaları da gelip bizi bölme, parçalama, birbirine düşman etme politikasını sürdüremez. Burada solcusundan sağcısına, milliyetçisinden İslamcısına gayrimüsliminden Müslümanına, sınıf temsilcilerine herkese büyük görev düşüyor…”


GERİ ÇEKİLME TAKTİK DEĞİL

“Birbirimize düşman mı olacağız? Böyle miydik tarihte? Bu iş klasik bir taktik siyaseti değildir. Yapılan çağrı önümüzdeki ay, yıl ya da önümüzdeki seçimler için değil, önümüzdeki yüzyıllar için yapılmıştır. Bu mesajın doğru okunması hepimizin faydasınadır.

Ortadoğu’da senaryolar yeniden yazılırken biz neden el ele verip kendi tarihimizi yazmıyoruz. Klasik bir geri çekilme, taktik bir ateşkes yerine, yıllardır süren hatalardan dönüşün kapısını açacak bir mesajdır bu. Biz bu sözün gereğini yerine getirme konusunda özverili davranacağız.

Bu klasik bir barışma, klasik bir helalleşmeden öte, tarihin, medeniyetlerimizin bize emrettiği bir talimat olarak algılanmıştır partimiz tarafından. Bütün bu ifade ettiklerime karşı hükümet de aynı ciddiyetle yaklaşacak mı bilemiyoruz. Muhalefetin hali ortada. Bu kadar tarihsel bir dönüşümü nereden zayıflatırım diye el ele vermiş meydan meydan provokasyon çağrısı yapanlar bu mesajı anlamaktan çok uzaktır. Türk milletçisi de İslamcısı da ulusalcısı da Kürdü de Ermenisi de Asurisi de bu ülkenin gerçeğidir. Farklı kesimlerin birbirini ortadan kaldırma anlayışı bu gerilimleri yaratıyor. Yoksa bu saydıklarım ve sayamadıklarım bu ülkenin realiteleridir.”


DEVLET, BAHÇELİ OLSUN

‘Devlet nasıl olacak’ diye soruyorlarmış… Evet, devlet bahçeli olsun! Çiçekli olsun. Ama bu bahçede kan ve gözyaşı olmasın… Isparta’nın gülü de Hakkari’nin lalesi sümbülü de olsun o bahçede.

Biz önümüzdeki yüzyılları etkileyecek ve değiştirecek bir döneme tanıklık ederken öfkeyle, kinle, tahrikle konuşmayacağız. Buna tenezzül etmeyeceğiz. Çünkü değişim dönüşüm başladı. Halk bunu istiyor. Bu toprakların bütün halkları bunu istiyor.”


PARLAMENTO KAYITSIZ MI KALACAK? 


“Herkesin yüreğini birbirine açma zamanıdır. Parlamento ve hükümet bu işin yasal tedbirlerini alırsa kalıcı ve anlamlı olur. Biz bu sürecin sağlıklı yürümesi için alınması gereken yasal tedbirlerin ne olduğunu uzun süreden beri dile getiriyoruz.

Kökü 200 yıl öncesine dayanan ve son 30 yıldır anaların ağlamasına yol açan bir isyanın bitişini konuşuyoruz. Parlamento şöyle diyebilir mi: Çaktırmadan bu işi çözün ben görmezden geleyim. Bu kadar üstün körü bir yaklaşım olur mu? Bu parlamento, bu ülkede yaşanan en önemli soruna karşı kayıtsız mı kalacak?”


YASAL GÜVENCE GEREKİR

“Sadece geri çekilenler değil bu işi yönetenlere de yasal güvence gerekir. Hangi hukuka dayanarak bu işi yürütüyoruz?
Akil insanlarla ilgili çalışmayı izliyoruz. Sunulmuş bir listemiz yoktur; elbette olacaktır ama henüz yoktur. Adı geçen isimler itibarlıdır saygındır, ama halkın tanıdığı, güvendiği; sahada mücadelenin içinde yer almış insanlar da bulunmalıdır.

Bir de ‘Akil Adamlar’ deniyor; ama bu kavram doğru değil. Doğru değil. ‘Akil Kadınlar’ diyelim, ‘içine de bazı adamlar katılabilir’ diyelim. Madem anaların gözyaşını dindireceğiz diye yola çıkıyoruz; bu komisyona da akil kadınlar diyelim hep birlikte. Çoğunluk da kadınlarda olsun. Çünkü –erkek arkadaşlar kusura bakmasın ama- bugüne kadar savaşları hep erkekler çıkardı. Barış olacaksa bunun öncülüğünü de kadınlar yapsın. Ve parlamento akil kadınlara destek sunsun.”


Haber Ara