2-B arazisi için AK Parti'ye açık mektup
Osman Şimşek: '2-B’ler haksız elde edilmiş alanlar değildir. Bu Ülkenin bir gerçeği ve içinde Devletin bütün kurumlarıyla var olduğu bir süreçtir.'
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-03-18 12:11:46
Değerli kardeşlerim Türk siyasetinin en zor dönemlerinden birinde var olma mücadelesinde bu partinin kurucu iradesinde yer almış, bununla da kalmayıp kavgasında bulunmuş her aşamasında ezasını çekmiş, haksızlıklara uğramış ama ne Ekonomik ne sosyal ne de siyasal ayrıcalıklarından kısacası nimetlerinden faydalanmamış bir kardeşiniz olarak size sesleniyorum.
Kamu oyunda kısaca 2-B diye bilinen konuda sizleri uyarmak ve bu husus da görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Bu konuyu Türkiye gündemine taşıyan ve bu konuda epey kafa yoran hatta 2008 yılında bütün yönleriyle ele aldığımız detaylı bir araştırmanın ürünü olan 330 sayfalık birde kitap yazmış bir kardeşiniz olarak sizlere bunları ifade etme mecburiyetimiz var. Değerli kardeşlerim son zamanlarda özellikle İstanbul ve daha da özelinde Beykoz’umuzla ilgili çok spekülatif haberler gün geçtikçe kamu oyuna pompalanmakta bu da insanlar arasında huzursuzluğa neden olmaktadır. Yaptığımız görüşmeler ve temaslar sonucunda ise elde ettiğimiz bilgiler ve tespitler bu zannı doğrular niteliktedir. Buradan bir kez daha sizlere bunun doğru olmayacağını, bunun haksız ve bu milletin kaldıramayacağı bir yük olduğunu hatırlatıyorum. Haksızlıktır Çünkü;
1- 2-B’ler haksız elde edilmiş alanlar değildir. Bu Ülkenin bir gerçeği ve içinde Devletin bütün kurumlarıyla var olduğu bir süreçtir. Anayasanın 169. Ve 170. Maddeleri, 6831 sayılı kanunun 2-b maddesi ki adını buradan alıyor, 2924,4706 ve hatta bu dönemde hükümetimizce çıkarılan 6412,6292 ve 6444 sayılı kanunlarda buraları kullananları hak sahibi olarak nitelemektedir. Burada bir suç varsa bu suça göz yuman iştirak eden de devlet ve kurumları var, şimdi bunun bütün bedelini oradaki halka ödetmek haksızlıktır.
2- İstisnalar hariç burada ki insanlar buraların o günkü rayiçlerini alın teriyle kazandıkları paralar ve çektikleri sıkıntılarla fazlasıyla ödemişlerdir. Şimdide tapusuz bir yeri satın almanın bir bedelini daha ödeyeceklerdir ama bu kadar ağır olmamalı zaten zor geçinen bu insanların belini bükmek devlet anlayışına sığmaz.
3- Devlet bütün vatandaşlarına eşit davranır. Bu bütün anayasal süreçte böyle tarif edilmiştir. Şimdi ilk defa 2-B arazisi satılmıyor yaklaşık 7000 hektar yani 7 Milyon Metrekare toprak daha önceki hükümetler döneminde satılmıştır. Ortalamasını söylemiyorum son satılanı ifade edeyim; Çekmeköy yani kentsel rantın olduğu bir yerde metrekaresi 4TLden halka satılmıştır. Şimdi ise onun hemen sınırındaki yerlerde hem de imar kısıntısı olan kentsel ranttan söz edemeyeceğimiz yerlerde bunun iki, üç, dört, on, yirmi değil tam yüz, üç yüz, dört yüz katını talep etmenin mantığını nasıl izah edeceğiz. 2981ve 775 Sayılı yasalarla tapu tahsis belgeleriyle İstanbul’un neredeyse her bölgesinde kentsel rantın yüksek olduğu alanları oraları kullananlara kaldırabilecekleri bedellerle halka veren aynı devlet değilmi?
4- Hem devlet vatandaşlarından maddi kazanç sağlamak için değil bazan de onu korumak, ona yardımcı olmak için vardır. Sadece sınırları içinde değil sınırları dışındaki milyonlarca vatandaşına sahip çıkar onları en güzel şekilde yerleştirir. Balkanlardan, Kafkaslardan gelen insanlarımızda olduğu gibi. Hatta sırf büyük devlet, büyük millet olmanın gereği olarak size sığınanlara da bu imkanı sağlarsınız. Ama bunu her tür bedeli ödemiş olan bir kısım vatandaşınıza negatif ayrımcılık olarak sunmak haksızlık değilmidir?
5- Biz bu konuyu ilk defa AK Parti olarak gündeme taşıdığımız 2002 seçimlerinde gerek ilçe başkanlıklarında gerekse bana görev olarak verilen Kadıköy’den şileye kadar bütün bu alanlarda Milletvekili adayları ile birlikte saha çalışmaların da gittiğimiz her yerde bu sorunu halkı mağdur etmeden çözeceğimizi deklere ettik. Ondan sonraki yerel ve genel seçimler de de Şu an da da bütün arkadaşlarımız bu halka aynı şeyleri söylemektedirler, ama bu gün gelinen bu noktayı izah etmek mümkün değildir.
6- Bütün bu nedenler ışığında bir fiyatlamaya gidenler halkın ödeme gücünü dikkate almak zorundadırlar. Bu hem insani hem de İslami açıdan elzemdir. Hem de hukuk açısından zira çözüm olarak ürettiğiniz yöntem sorunu çözmeyeceği gibi içinden çıkılamaz hale getirebilir. Burada yüzbinlerce gayrimenkulden ve insandan söz ediyoruz. Binlerce hayatın etkileneceği bu sorunun yol açacağı hukuksal ve sosyal durumdan bahsediyoruz. Bu öyle masa başında bürokratik yöntemlerle çözülecek tek tip ve toptancı bir anlayışla olacak iş değil. Olamayacağı da 6412 saylı yasa26 Nisan 2012 de çıkmış ama uygulamaya geçmeden iki üç defa değiştirilmiş olmasından anlaşılmıyor mu? Çünkü yama tutmuyor kurgusu gerçekçi değil.
7- Yerel yönetimdeki arkadaşlar haklı olarak bunu görüyor ve çaresizlikten kendince çözümler üretmeye çalışıyor ama oda çözüme yetmiyor. Zira proje alanı ilan etmek ve bunu inisiyatif olarak sunmak çok doğru değil. İçinin dolu ve halkın yararına nasıl olduğunu açıkça izah etmek gerek. İmarlı olarak satılması doğru ama bunu ekonomik yarar olarak sunmak doğru değildir. Genellikle küçük parsellerden oluşan bu arazilerden kesilecek yüzde kaç olduğu belirsiz DOP’lar büyük bir ihtimalle bedellere dönüşecek ve bu bedel de rayiçlerden az olmamak kaydıyla belediye meclislerince belirlenecektir. Kavacık ve diğer bölgelerdeki uygulamalar ortadadır. Büyük arazilerden kesilenler ise ihaleyle satılabilecek ancak kaynak olarak ifade edilebilir. Ama bütün bunlar yeni sorunlar üretmeye devam edecektir.
Şimdi bu tespitlerin ışığında sonuç olarak siyasi partiler halka hizmet için vardır. Bazen hizmet ediyoruz diye halkı rahatsız edecek sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Halkla inatlaşmak demokratik sistemde hep kaybedilmeye mahkum bir gidişattır. İnsanların en zayıf anları en güçlü olduklarını zannettikleri zamanlardır. Bunu fark edenler tedbirlerini almalıdır aksi takdirde telafisi mümkün olmayan kayıplar mukadderdir. Ayağı yere basmayan değerlendirmeler, halka tepeden bakan anlayışların sonunun ne olduğunu gösteren bir sürü örnek Türk siyaset tarihinin arşivlerinde tazeliğini korumaktadır. Ben yaptım oldu anlayışının da öyle olmadığı ortaya çıkan sonuçlardan iyice anlaşılmaktadır. Ekonomik bir sıkıntı olmaktan öte sosyal ve hukuksal bir sorun olan 2B ler toplumsal bir uzlaşı sağlamışken iktidarımıza düşen bunu bir çözüm fırsatı olarak değerlendirmektir. Bunu yaparken de çok şikayet ettiğimiz bürokratik oligarşinin dümen suyunda giderek değil bunu siyasal yapının çözüm üretkenliğinde başarmalıyız.
Özellikle merkez dışında kalan yönetim alanında bulunan kardeşlerimizin birebir bu tespitlere canı gönülden katıldığını bilmemize rağmen bu sonucu değiştirmiyorsa o zaman bu kardeşlerimiz halkın edilgen gücünü yukarıya yansıtmalıdırlar. Ortaya çıkacak siyasal sonuçlar konusunda oradaki arkadaşlarımızın durumu anlamalarını sağlamalıdırlar. Gerekirse halkın tepkisini görünür, hissedilir
hale getirmelidirler. Bu bazen çok etkili bir yöntem haline gelmektedir. Aksi takdirde özellikle Beykoz ve İstanbul açısından ortaya çıkması muhtemel siyasal senaryolar birilerimizin hoşuna gitmeyecektir. Birilerine yaranmak ve toplumunu motive etmek niyetli söylemlerle kimse kimseyi kandırmasın. İşin realitesini kavramak ve gereğini yapmak gerek.
Bu yazdıklarımızdan birileri bir şeyler çıkarma gayretinde olmasın benim yegane gayem bu konuda bir sorumlu insan olarak üzerime düşen vecibeyi yerine getirmektir. Hasbel kader yaptığımız görevler ve hizmet silsilemiz bizi buna mecbur kılmaktadır. Yazdıklarıma son verirken bir kez daha demokrasilerde halk iradesinin belirleyici önemli bir faktör olduğunu hatırlatır. İş işten geçmeden bu keyfiyetin her kademedeki yöneticilerimizin dikkatine sunarım. Selam ve dua ile….
17.03.2013
Osman Şimşek
SON VİDEO HABER
Haber Ara