Yunanistan'ın Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrıldığı 1830 yılından günümüze kadar Türklere karşı izlediği 'büyük ideal' (Megalo Idea) politikası, Türkiye ile bu ülke arasında uzun süredir devam eden sorunlara yol açtı. Oysa ki her iki ülkenin de bulundukları coğrafya, uzun yıllar birarada yaşamış olmaları, ekonomik yapıları, siyasi rejimleri ve savunma gereksinimleri gibi nedenlerle yakın bir işbirliği içinde olmaları gerekirdi. Her şeye rağmen bu gidişata artık son vermek isteyenler de var. Yunan gazeteci Vangelis Papadopoulos bu isimlerden belki de sadece biri. 'Recep Tayyip Erdoğan isimli kitabımı iki halkın huzurlu yaşamasına küçük bir katkı gibi düşünün' diyen Papadopoulos, Yunanistan'ın Türkiye'deki gibi bir dönüşüme ihtiyacı olduğunu söylüyor. Bu dönüşümü ise ancak 'Erdoğan' gibi bir lider yapabilir. Yunan gazeteci, Yeni Şafak'a çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Kitabınızın konusu olarak neden Başbakan'ı seçtiniz? Neden Tayyip Erdoğan?
Onu bir gazeteci olarak takip ederken öyle tuhaf ki sanki ailemden biriymiş gibi hissettim. Erdoğan'ın bütün proje ve etkinlerini takip ediyordum. Kişiliği, duruşu, samimiyeti güven vericiydi. Şimdiye kadar hiçbir liderde görmediğim farklı bir ışığı vardı. Bu nedenle 'Recep Tayyip Erdoğan kitabını yazmalıyım' diye düşündüm.
AVRUPA DEJENERE OLMUŞ
Kitabınızın konusu olarak Yunanistan'dan önemli bir lideri de seçebilirdiniz. Erdoğan'da farklı olan ne?
Her şeyin başında çok dürüst bir lider. Allah'a olan inancı, kabiliyeti, kültürü dikkat çekici. Öyle bir lider ki fikirlerinin arkasında hep dimdik durdu. Boyun eğmedi. Sırf bu nedenle hapse mahkum oldu. Bir de bugünkü Avrupalı liderlere bakın! Hayatlarından Allah'ı çıkardıklarını göreceksiniz. Avrupa dejenere olmuş durumda. Erdoğan ise bir İslam ülkesinin, inancına sahip çıkarak demokratik bir ülke olabileceğine tüm dünyaya kanıtladı. Bugüne kadar Yunanistan'da başa geçen hiçbir lider beni Tayyip Erdoğan kadar etkilemedi.
İŞGAL ALTINDAYIZ
Yunan halkı Başbakan Erdoğan hakkında neler düşünüyor peki?
Yunan halkının çoğunluğu, politikacıların sahip olduğu önyargılardan kendilerini yalıtmış durumdalar. Türk ve Yunan halkı kardeş gibiler. Nasıl olmasınlar ki? Yemeklerden adetlere kadar o kadar benzer özelliklerimiz var ki! Diğer yandan Yunan halkının bugün kesinlikle Tayyip Erdoğan gibi bir lidere ihtiyacı var. Yunan hükümeti büyük yanlış yaptı ve yüzünü hep Batı'ya döndü. Batı'nın ezelden beri Yunanistan'a karşı olduğunu görmek istemedi. Kendisini onlardan biri olarak görmek istedi ve sonunda Batı'nın oyuncağı hale geldi. Bugün adeta işgal altındayız. Borç batağındayız. Neden? Çünkü güçlü bir liderimiz yok! Bu durumdaki bir ülkeyi ancak Erdoğan gibi inançlı, kararlı bir lider kurtarabilir.
BİR DÖNÜŞÜM ŞART
Sizce Yunanistan'ı Erdoğan gibi bir lider yönetseydi ülkeniz ekonomik krize girer miydi?
Son 10 sene zarfında Yunanistan'da altı Başbakan seçildi. Hepsinin ortak bir özelliği vardı: Ülkeyi adım adım iflasa götürmek... Türkiye de belki -bir değil iki değil birkaç kez- ekonomik kriz yaşadı ama ne zaman ki seçimlerde Tayyip Erdoğan başa geçti, işte Türkiye'nin kaderi yeniden yazıldı. Bugün Türkiye neredeyse dünyanın en büyük Müslüman ekonomisi haline geldi. İnancını halkın verdigi oyla, seçimlerle alan Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin umut ışığı haline geldi. Hiç şüphem yok ki bugün Yunanistan'da Erdoğan gibi bir lider olsaydı, Yunanistan kriz nedir bilmezdi ve Batı'nın pusulasıyla yönünü bulmaya çalışmazdı. Yunanistan'da da Türkiye'deki gibi bir dönüşüm şart.
Kendimi Türk gibi hissediyorum
Türkiye'de hiç bulundunuz mu?
Türkiye'ye 10'un üzerinde ziyaretim oldu. Ankara, İstanbul, Rize, İzmir, Antalya, Van vb. pek çok şehirde bulundum. Ben kendini Türk gibi hisseden bir Yunan vatandaşıyım.
Peki Başbakan Erdoğan ile tanışma fırsatınız oldu mu?
Başbakan Erdoğan ile son seçim öncesi Afyon'daki mitingde karşılaştık. Esasında bizi tesadüflerin biraraya getirdiğini söylemeliyim. Ben Halil Bey Cami'nin minaresinin yıkılmaması için mücadele etmiştim, Başbakan Erdoğan ise tutuklandığı şiirde minareden bahsediyordu. İkimiz için de cami, minare kutsaldı. Tüm bu benzerlikleri ona da anlattım. Gezimin sebebini söyleyip bu konuda uzun uzadıya görüştük. Yazmak istediğim kitaptan bahsettim çok mutlu oldu. Hatta Rize'deki evinin kapılarını açıp oradaki akrabalarıyla, dostlarıyla tanışmamı sağladı. Hayatımda bu kadar güzel hiçbir yerde ağırlanmamıştım. Bana kalplerini açtılar. Düşünüyorum da Başbakan'a sormak istediğim daha çok soru var. Keşke tekrar görüşebilseydik.
MUHALEFET TAVIR DEĞİŞTİRSE...
Tekrar görüşseydiniz ne sorardınız?
CHP gibi sol ruhu temsil eden ya da MHP gibi milliyetçi partilerin de İslam'a sahip çıkan bir politika yürütmeye başlamaları durumunda Türkiye'de dengelerin nasıl değişeceğini sormak isterdim. Muhalefet, İslam'ı laikliğe karşı tehdit olarak görmekten vazgeçse neler olurdu?
Kitabım barışa ufak bir katkı
'Recep Tayyip Erdoğan' kitabını yazma amacınız neydi? Neyi hedeflediniz? Yunanlı bir gazeteci olarak iki devlet arasındaki önyargıların yıkılmasını mı?
Amacım son 10 yılda gerçekleştirdiği devrimlerle Türkiye'nin kaderini değiştiren Başbakan Erdoğan'ın Yunan halkı tarafından daha iyi tanınmasıydı. Aynı şekilde Türklerin de -özellikle önyargılı olanların- bir Yunan gazetecinin görüşlerini öğrenmelerini istedim. Kitabımı barışa ve iki halkın huzurlu yaşamasına küçük bir katkı gibi düşünün. Diğer yandan iki halkı ayıran, zehirleyen her ne ise bunu yok etmek için hepimizin çaba göstermesi gerekir. Sırf bu nedenle kitabımın Türkçe, Arapça ve İngilizce çevirilerinin de olmasını istedim. Çünkü Erdoğan, Yunanlar için iyi bir dost ve komşu, Araplar için de adeta hürriyet ışığıdır. Kitabım da bunun bir kanıtı.
Gerçeği görecek güçleri yok
Kitabınızın yankıları Yunanistan'da nasıl oldu?
Bugün Yunanistan'da kitabımla ilgili konuşmaktan herkes çekiniyor. Çünkü kimse Başbakan Erdoğan ile Yunanlı bir lider karşılaştırmasına gitmek istemiyor. Zira Erdoğan o kadar güçlü ki Yunanlı liderler yanında pasif ve gösterişsiz kalıyor. Bugüne kadar sadece Dimar Başkanı Fotis Kouvelis cesur davranarak beni tebrik etti. Diğerleri maalesef gelecek tepkileri göğüsleyecek güçte değiller. Beğenseler bile sinip kabuklarına çekildiler. Eleştiriler de oldu, ancak pek kulak asmadım. Genelde cesur bir çalışma olduğu söylendi. Aşırı sağcı bir kesim ise 'Türkiye'nin propagandasını yapıyor' diye beni suçladı. Bana sorarsanız bu kitap gerçeğe ayna tutmaktan ibaretti.