İhvan Liderlerinden Prof.Dr. El Mansur konuştu
Mısır da, İhvan-ı Müslimin Cemaati’nin önde gelen liderlerinden, El-Mansura Usulud-Din ve Davet Fakültesi hadis profesörü Abdurrahman el-Berr’i Hasan El-Benna’nın şehadetini
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-03-06 00:21:55
Hocam Öncelikle Kendinizi Tanıtabilir Misiniz?
Adım Abdurrahman El-Berr. 1984 yılında Ezher Üniversitesi Usulu’d-Din bölümünden mezun oldum. Mastırımı 1989 yılında, doktoramı ise 1993 yılında tamamladım. 1998 yılında Yr. Doçent, 2003 yılında da Profesörlük unvanını aldım. Şu anda Mısır’ın Mansura ilinde bulunan Ezher Üniversitesi Usulu’d-Din Fakültesi dekanıyım.
İhvan-ı Müslimin Cemaatiyle Ne Zaman Tanıştınız ve Şu Anda Hizmetinizi Hangi Alanda Sürdürüyorsunuz?
İhvan-ı Müslimin Cemaatiyle üniversite yıllarımda tanıştım. O günden beri İhvan-ı Müslimin Cemaati içerisinde İslami hizmetlerde bulunuyorum. Zaman içerisinde İhvan Cemaatinin Şura Heyeti’nde üyelerden biri oldum. Şu anda da Mekteb-ul İrşad (Rehberlik konseyi) üyesi olarak İslami hizmetime devam ediyorum.
Hasan El-Benna’nın İslami Mücadele İçerisinde Gençler Hakkındaki Düşüncesi Neydi Ve Onları Nasıl Yönlendirirdi?
Birincisi; İmam El-Benna gençlerin dava için besleyici bir güç olduğuna inanırdı. Bu noktadaki görüşleri bellidir. Ona göre gençler kalkınmanın asıl unsurudur. Aynı zamanda hangi dava olursa olsun, başarıya ulaşabilmek için muhakkak ki güçlü bir gayrete ihtiyaç duyulur. İşte bu başarıya da ancak gençlerle ulaşılır.
İkincisi; Şehid İmam Hasan El-Benna bu davaya başlarken genç yaştaydı. 21 yaşında bu davaya mürşitlik yaptı. Aynı zamanda O, bu genç yaşında İslam’a çok farklı bir bakış açısı getirmiştir.
Nasıl Bir Bakış Açısı, Bunu Biraz Açabilir Misiniz?
O dönemin taklitçiliğinden farklı bir metot. Harekete geçirmekten yoksun olduğu sanılan İslam düşüncesinin, aksine harekete geçirip değişime götüren bir sistem olduğunu söylemiştir. O dönemin komünistleri tarafından ortaya atılan “Din bir afyondur, bir uyuşturucudur, çağa ayak uydurabilmek için dinden uzaklaşmak gerekir” düşüncesini de çürütmüştür. Onun düşüncesine göre; İslam, İnsanı harekete geçiren bir etkendir, onu uyuşturan bir afyon değildir. Hatta risalelerinden birinde şöyle bir başlık kullanmıştır; “İhvan-ı Müslimin’in İslam Anlayışı”. Bu bölümde İmam’ın şu sözleri geçmektedir; “İhvan-ı Müslimin’in İslam’ı anlayışı ile günümüzdeki İslami anlayış çok farklı bir konumdadır. İhvan-ı Müslimin’in anlayışına göre İslam, ölü bir düşünce değil tam aksine diri bir düşüncedir. İnsanın uyuşmuş bedenini harekete geçiren bir dindir.”
O dönemin sözde âlimleri; İnsanları zulüm ve diktaya karşı sabra, dünyayı bir kenara bırakıp ahirete yönelmeye, ortamın gayr-ı İslami durumu karşısında sadece dua etmeye, aynı zamanda bulundukları ortama şükretmeye çağırıyorlardı. Şehit İmam ise tam aksine insanları, içinde bulundukları gayr-ı İslami duruma karşı harekete geçmeye davet ediyordu.
Bir diğer nokta ise o zamanlarda İslam sadece camilere hapsedilmişti. Camiler dışında İslam konuşulmaz olmuştu. İmam El-Benna ise İslam’ı üniversitelerde, camilerde, caddelerde, kahvehanelerde ve daha birçok yerde anlatmaya başladı ve arkadaşlarını da buna teşvik etti. O günlerde camilere sadece ihtiyarlar gider olmuştu. O, camilere ayrı bir fonksiyon kazandırarak camilere her kesimden insanların gitmesini sağlamıştır.
Hocam İmam Hasan El-Benna’nın Nasıl Şehit Edildiğini Anlatabilirsiniz?
Şehit İmam Hasan El-Benna, cemaati kurduktan sonra cemaat kısa sürede çok yol kat etti. Mısır’ın her alanında aktif olarak çalışma yürütmeye başladı. İnsanlar bu davaya akın akın geliyordu. Öyle ki, sayıları yüz binlere varmıştı. Cemaatin bu aktif durumu, o dönemin krallığını ve İslam düşmanlarını korkutmaya başladı. Bu duruma engel olmak için İhvan’ın üzerinde ciddi bir baskı uygulamaya başladılar. Cemaatin birçok mensubu, özellikle imama yakın olan arkadaşları bu baskılar sonucu zindanlara dolduruldu. Öyle ki İmam artık dışarıda tek başına kalmıştı. Onu da şehit etmek için komplolar hazırlıyorlardı. İmam bir gün Kahire’nin Ramsis mahallesinde Melike Nazlı caddesindeki bir yerde davetli olarak katıldığı bir programda konuşma yapar. Ardından kız kardeşinin kocasıyla beraber programdan ayrılırlar. Çağırttıkları taksiye tam binecekken, İmam arka tarafından yaylım ateşine tutulur. Orada ağır yaralanır. Kaldırıldığı hastanede de doktorların kendisine müdahale etmesine izin verilmez ve kan kaybından 12 Şubat 1949 yılında hastanede şehit olur.
Şehit İmam Hasan El-Benna’nın Şehadeti Özelde İhvan-ı Müslimin Cemaatinin, Genelde Bütün İnsanların Üzerinde Nasıl Bir Tesir Oluşturmuştu?
Zaten İmam şehit edilirken İhvan’ın birçok mensubu o anda cezaevlerindeydiler. Ancak yinede şehadetinin etkisi kendini yurtiçinde de, yurtdışında da büyük bir oranda göstermiştir. Hatta o zamanlarda Üstad Seyyid Kutub Amerika’daydı. Anlattığına göre İmam’ın şehit edilmesiyle Amerika halkı dahi büyük bir sevinç yaşamışlardı. Yani onlarda O’nu büyük bir düşman olarak görüyorlardı. Cezaevinde olsun dışarıda olsun, bütün İhvan mensuplarını büyük bir üzüntü kaplamıştı. Fakat Allah’ın davası için akan kan davayı bitirmez ve sonlandırmaz. Özellikle liderlerin kanları. Bilakis o davayı daha da bereketlendirir. Evet, Hasan El-Benna şehit edildi, ancak onun davası ölmedi. Hala dimdik ayaktadır. İmamın sadık, ihlaslı öğrencileri davasını büyük sıkıntılar içerisinde sürdürdüler. Bu yolda çok sıkıntı çektiler. Hatta onlar cezaevlerinde iken ailelerine yönelik ciddi bir şekilde ifsat çalışmaları başlatıldı. Ancak Allah’ın yardımıyla İmam’ın şehit edilmesi ve bütün bu ifsat çalışmaları bu davayı durduramamıştır.
Hocam Türkiye’deki Müslümanlarda İhvan’ın Çekmiş Olduğu Bu Sıkıntıların Benzerini Çekmiştir.
Bu Sünnetullah gereği böyledir. Tarih boyunca Müslümanlar bu sıkıntıları çekmişlerdir.
Son Olarak, Özelde Türkiye’deki Müslüman Gençlerden Geneldeyse Bütün Müslüman Gençlerden Beklentileriniz Nedir? Onlara Neler Tavsiye Etmek İstersiniz?
Onlardan isteğim, bu dünyaya niçin gönderildiklerinin farkında olmalarıdır. Bizler bu dünyaya niçin gönderildik diye düşünmeleridir. Bu dünyaya büyük bir amaç için gönderilmişizdir. Bu öyle bir amaçtır ki, insanı öncelikle kendi nefsani arzularından kurtarır. İnsanın fıtratını bozacak şeylerden kurtarır. İnsanları şeytanlardan kurtarır.
Bu öyle bir amaçtır ki, yardıma muhtaç insanlara yardımcı olmayı gerektirir. Bu öyle bir amaçtır ki, dünyaya adaleti, barışı getirmeyi; haksızlığı, zorbalığı kaldırmayı amaçlar. Bizim asıl amacımız İslam’ı yeryüzüne hakim kılmaktır. Hakkı, adaleti, özgürlüğü, eşitliği, güzel ve temiz olan ne varsa hepsini yeryüzüne yerleştirmektir. Bazıları bunu ideal olarak görür. Ancak bunlar ideal değil gerçeğin ta kendisidir.
Bütün peygamberler bu amaçlar doğrultusunda gönderilmişlerdir. Onlar ahlakı düzeltip, sosyal yapıyı ahlaki değerler üzerinde bina ederek ve bütün işleri kaide ve esaslar üzerinde inşa edip, şehvani isteklere göre hareket etmemeyi öğütlemişlerdir.
Peki, İlim Ve Davet Noktasında, İslami Gençliğe Ne Tavsiye Edersiniz?
Zaten yukarıda bahsettiğim şeyleri yapabilmenin birinci şartı bunları okuyup öğrenmektir. Bilmediğimiz bir şeyi insanlara ulaştırmak imkânsız bir şeydir. Hiç şüphesiz İslam’ın gerekliliklerini öğrenmek zorundayız. Ve hiç şüphesiz İslam’ın bize emrettiği ahlak ile ahlaklanmak gerekir. Bundan sonra da öğrendiğimiz ve yaşadığımız bütün bu gerçekleri insanlara anlatmak zorundayız. İşte biz ancak bu şekilde bu dünyayı İslam’ın öğretileriyle inşa edebiliriz.
Hocam Bize Zaman Ayırdığınız İçin Size Teşekkürlerimizi Sunuyoruz.
Ben teşekkür ederim. Rabbim çalışmalarınızı bereketlendirsin.
SÖZ VE KALEM DERGİSİ
Haber Ara