Miroğlu: Altan Kardeşler vicdani sorumluluktan kurtulamaz!
Hakkında savcılığa yapılan suç duyurusu için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına ifade veren Orhan Miroğlu, iddialara cevap verdi.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-02-27 19:01:02
Hakkında savcılığa yapılan suç duyurusu için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına ifade veren Orhan Miroğlu, iddialara cevap verdi. Miroğlu, "Basın yoluyla veya başka yollarla Mehmet Altan dahil kimseye iftira ve hakarette bulunmadım. Başıma bir şey gelirse bunun vicdani sorumluluğundan Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler hayatları boyunca kurtulamayacaklar" dedi.
SORUMLU OLACAKLAR
Miroğlu, "Açıkça buraya yazıyorum. Başıma bir şey gelirse bunun vicdani sorumluluğundan Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler hayatları boyunca kurtulamayacaklardır" ifadesini kullandı.
HEDEF GÖSTERİLEN BENİM
Miroğlu'nun, savcılığa verdiği ifadede, şu sözleri de dikkat çekti: "Mehmet Altan’la ilgili olarak hiçbir TV kanalında herhangi bir şey söylemiş değilim. Ama Mehmet Altan, PKK’yı destekleyen Kürtlerin ağırlıklı olarak izlediği bir televizyona çıkıyor ve adeta beni PKK’ya şikayet ediyor! Haksızlığa ve kişilik katline uğrayan, hedef gösterilen o değil benim."
KAMUOYUNDA DEZENFORMASYON VAR
Dezenformasyonlar olduğu için açıklama yapma gereği duyan Miroğlu, "Bilindiği gibi Taraf gazetesinden ayrılmam sürecinden sonra, Altan ailesi adına Mehmet Altan’ın , benim hakkında açılmasını talep ederek savcılığa yaptığı başvuru, kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla cevap buldu. Bu başvurunun gereği olarak Ankara Basın savcılığında ifadem alındı. Bu ifadeyi, konuyu merak eden ve ciddi bir dezenformasyona maruz bırakılan kamuoyunun, merak ettiğini düşünmekteyim" diye konuştu.
TAVRIM DEĞİŞMEYECEK
Savcılığa verdiğim ifadede uzlaşma istemedim ve bu davanın açılmasını talep ettim" diyen Miroğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Savcılığa verdiğim ve altı sayfa tutan ifademi, kamuoyuyla paylaşmayı bir gereklilik olarak görüyorum. Ayrıca bu davayı talep eden Sayın Mehmet Altan’ın Anayasa Mahkemesine başvurması halinde, tavrımın değişmeyeceğini uzlaşma istemeyip, bu davanın açılmasını talep edeceğimi, kamuoyu huzurunda ifade ediyorum" şeklinde konuştu.
AMACIM TARİHE KAYIT DÜŞMEK
Miroğlu, "Amacımın hiçbir şekilde, Sayın Mehmet Altan başta olmak üzere kimseyle ve yeniden herhangi bir polemik yaşamak olmadığını, kendi açımdan tarihe bir kayıt düşmek olduğunu ve sadece kamuoyunu bilgilendirmek amacı taşıdığını ifade etmek istiyorum" dedi.
İŞTE! MİROĞLU'NUN SAVCILIĞA VERDİĞİ İFADESİ
Sayın Savcı,
Yaklaşık 12 yıldır ulusal medyada yazmaktayım. Yayınlanmış çok sayıda kitabım var. Televizyon programlarına düzenli olarak çıkıyorum ve bu programlarda fikirlerimi kamuoyuyla paylaşıyorum.
Durum yıllardır böyle devam ediyor. Şimdiye kadar hakkımda savunduğum düşüncelerimden ötürü, birkaç kamu davası açıldı, ama kişisel olarak beni dava eden ilk kişi Mehmet Altan oldu. Ne var ki, basın yoluyla veya başka yollarla olsun Mehmet Altan dahil kimseye iftira ve hakarette bulunmadım.
RÖPORTAJ YOKTUR
Şikayete konu olan Akit gazetesine o tarihlerde verdiğim bir röportajım yoktur.Mehmet Altan’ın şikayetine konu olan gazete manşetinin ve haberin kullanıldığı tarihten önce ve yaklaşık iki ay içinde aynı gazeteye yöneltilmiş eleştiri mahiyetinde üç yazı yazdım. Bu yazıların ilkinde, Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu ve başka yazarlarla ilgili olarak Akit gazetesinde çıkan haberleri eleştirdim, tepki koydum.
HABERİ ELEŞTİRDİM
Bir diğer yazıda da, benim yaralı olarak kurtulduğum ve Musa Anter’in hayatını kaybettiği silahlı saldırıda tetiği çektiği şüphesiyle göz altına alınan ve hala da bu olay nedeniyle tutuklu olan Hamit Yıldırım için aynı gazetede yapılan dezenformasyon amaçlı haberi eleştirdim.
Akit gazetesinin Süryani yurttaşlarımız için zaman zaman yaptığı bir takım haberlere, Mardin ve Urfa’yı kapsayan yeni bir Asuri İmparatorluğu kuruluyor şeklinde yapılan bir takım gerçek dışı haberlere de aynı şekilde karşı çıktım. Süryani halkın bu türden haberlerle korkutulduğunu ve dinler arası çatışmanın körüklendiğini yazdım. Akit gazetesinde çıkan ve benim İsveç’te verdiğim bir konferansa atıfla, Midyat’ta bir Süryani soykırım müzesi açılmasını istediğimi iddia eden asılsız bir yazıya ise cevap bile vermedim. Bu gazeteden muhabir veya yönetici düzeyinde kimseyi tanımıyorum. Tanıdığım bir tek kişi var, o da dürüstlüğü ve hakkaniyetliğiyle tanınan yazar Abdurrahman Dilipak’tır.
ANTER CİNAYETİNDE DEZENFORMASYON
Musa Anter’i öldürüp beni de yaralayan Hamit Yıldırım’ın tahliye olması için ‘Bu Hamit o Hamit değil’ diye tamamen dezenformasyona dayalı haber yapan Akit gazetesine sırf bu nedenle dahi olsa herhangi bir açıklama yapmam veya röportaj vermem mümkün değildir. Altanlarla ilgili haber bu gazetede çıktığında medyaya gerekli açıklamaları yaptım ama sesimi yeteri kadar duyurduğumu da söyleyemem. Akit gazetesine yönelttiğim eleştiri yazılarının tümü geçmişte yazarı olduğum ve Mehmet Altan’ın abisi Ahmet Altan’ın genel yayın yönetmenliğini yaptığı gazetede yayınlandı.
ADO TV YAYINCILIĞI
Buna rağmen şikayete söz konusu haberin Taraf’ta benim ismimle yer alması, tam bir ODA TV yayıncılığıdır. Beş yıl yazı yazdığım bir gazetenin benimle ilgili böyle bir haber yaparken ve fotoğrafımı manşete taşırken, Ahmet Altan’ın Altan ailesinin hakkını savunmanın ötesinde, bir tek hedefi olmuştur: O da gazetenin okuru Kürtler ve genel olarak demokrat kamuoyu arasında beni itibarsızlaştırmak ve kişilik katline uğratmak. Çünkü haklı veya haksız Akit gazetesi bu çevrelerde , benimsenen ve itibar edilen bir gazete değildir.
Ben Taraftan ayrıldıktan sonra meydana gelen gelişmelerin, yapılan tartışmaların, bir yandan Taraf bir yandan da PKK medyası eliyle, itibarsızlaştırılmam ve kişilik katline uğratılmam için kullanıldığını bilmeyen yok.
KARŞIMDA KATİL PKK VAR
Benim bütün bunlara karşı koyacak gücüm olduğunu söyleyemem. Karşımda PKK gibi istediğinde insanları itibarsızlaştırabilen etkisiz hale getiren, ajan, hain ilan edebilen bir örgüt ve öte yandan da Türkiye’nin çeşitli iktidar odaklarının giderek daha fazla önemsediği ve Ergenekon sürecindeki tutumu nedeniyle itibar kazanmış elli bin tirajlı bir gazete var. Bu iki güç karşısında yaşadığım çaresizliği en yakınımdaki dostlarıma dahi anlatamadım.
Taraf’ın bu haberinden sonra sosyal medyada Orhan Miroğlu için bir linç kampanyası başlamıştır ki, Taraf’ın ve Ahmet Altan’ın bu bakımdan amacına ulaştığını söyleyebiliriz. Gazete haberi benim fotoğrafımla beraber kullanırken, beni hiçbir şekilde haberin doğruluğunu sorgulamak için aramamış ve baştan suçlu ilan etmiştir.
ŞİMDİ DE MEHMET ALTAN ŞİKAYETÇİ OLUYOR
Bir yandan Ahmet Altan ve Taraf’ta yazan bazı yazarların yazıları, bir yandan da PKK medyasında çıkan kimi yazılar nedeniyle bir anda kendimi tanıyamaz hale geldim. İnsafsızca ve hakkaniyetten uzak saldırılara maruz kaldım, kimse çıkıp da durun bakalım, belki Orhan Miroğlu da biraz haklıdır deme ve yazma ihtiyacı hissetmedi, çünkü Orhan iroğlu siyasi bir güç değil, gazetesi de yok sırtını dayayacağı bir partisi de.
Söz konusu tehdit yazılarından birinden sadece bir paragrafı buraya almak istiyorum:
‘Kürdistan baştan başa Türk sömürgeciliğinin postalları altında kasıp kavrulurken, milyonların önderi Sayın Öcalan 14 yıldır en ağırından tecrit ve izolasyona tabi tutulurken, BDP’li vekil, yönetici ve üyeleri yüzer yüzer zindanlara doluşturulurken, halkın öz evlatları dağ başlarında birer birer şahadete ulaşırken, ormanlarımız olan ciğerlerimiz cayır cayır yakarak halka kimyasallar solutulurken, işgalci askerler katledilmiş gerilla cesetleri önünde hatıra fotoğrafları çektirirken ve bugün 57.gününe giren ölüm oruçlarıyla Kürdistan'ın yiğit evlatları bir bir bedenlerini Kürt ve Kürdistan için eritirken, Miroğlu kendi kendisini vurdurmanın peşinde.
HALKI SİNDİRME ÇABASI
Paramparça edilen Kürdistan'ın Kuzey parça örgütü tasfiye edilmeye ve halkı sindirilmeye çalışılırken, Batı Kürdistan, işbirlikçi Kürtler ve TC’nin işgali ile düşürülmeye çalışılırken, Doğu Kürdistan halkı her an bir idam ve sonumuz ne olacak diye tetikte beklerken, Güney Kürdistan işgale yenik düşmüş ve esirleşerek diğer parça Kürtlerini nasıl ve hangi yöntemlerle peşkeş çekecek diye beklenirken, Kürt asıllı Miroğlu ille de kendisini vurdurmak istiyor.
Miroğlu bu şekilde yaparak vurulacağını ve belki de öleceğini biliyor. Yani bile bile lades diyor. Ama ihaleyi de kontrolde tutmak ve mümkünse ayaklardan vurulup felç kalmak istiyor!’ Ahmet Altan bu yazının çıktığı aynı gün köşesine beni hedefe koyan bir yazı yazdı ve o yazıda Şemdin Sakık Akit ve Miroğlu nasıl bir araya geldi diye sordu. Orhan Miroğlu’nu, , ortada hiçbir belge olmamasına rağmen ve Ahmet Altan Sakık’ı ne kadar tanıyorsa ben de o kadar tanıyor olmama rağmen, PKK taraftarları arasında ihanetle suçlanan Şemdin Sakık’la ilişkilendirilerek Taraf okurlarına sunmak, çok büyük bir vicdansızlıktır.
PKK’YA HİZMET ETMEK
Şemdin Sakık’ın Altanlar dahil, bazı gazetecileri suçlayan ifadelerini kabul edilemez buluyorum. O günlerde çıktığım bütün televizyon kanallarında bunu açıkça söyledim. Fakat Ahmet Altan buna rağmen o yazıyı yazmakta bir beis görmedi. Ben ne PKK medyasında çıkan bu yazıları ne aynı paralelde Ahmet Altan’ın yazdığı yazıyı hak edecek bir şey yapmadım. Hedefe konulmamın bir tek sebebi var. PKK şiddetine karşı çıkmak. Altan kardeşler de bir zamanlar bu şiddete karşı çıkıyorlardı. Ama artık çıkmıyorlar. Mehmet Altan iftiraya uğradığını, hedef gösterildiğini savunuyor. Peki Taraf gibi, Kürtlerin okuduğu ve önemsediği bir gazetede Orhan Miroğlu Başbakanla görüştü, Şemdin Sakık mahkemeye geldi gizli tanık oldu demek, vurun bu adamı demekten ne kadar farklı?
VİCDANİ SORUMLULUKTA KALACAKLAR
Açıkça buraya yazıyorum. Başıma bir şey gelirse bunun vicdani sorumluluğundan Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler hayatları boyunca kurtulamayacaklardır.
PKK’yı desteklemenin sağa sola bomba koymak veya silahlı eylem yapmak gibi bir tarife sığmayacağını en iyi Mehmet Altan bilir. Onun TV’lerde yaptığı konuşmalarını dinleyen herkes, bu ülkede PKK diye bir olgunun olmadığına, rahatlıkla inanabilir. Çünkü yaptığı bütün siyasi analizlerin hedefinde sadece hükümet ve başbakan vardır. Buna bir itirazım yok benim. Ama İslami kanallarda hükümeti askeri vesayet sürüyor diye alabildiğine eleştiren bir bilim adamının, PKK’nın Kürt halkı üstünde yarattığı silahlı vesayete hiçbir şey söylememesi, elbette eleştiri konusu olur. Ben Taraf’a beş yıl yazı yazdım. Tarafın son iki yıl içinde ilk çıktığı yıllardan farklı bir yayın politikası izlediğine tanık oldum, hatta gazetenin bilerek veya bilmeyerek, Dersim ve Şemdinli olaylarında takındığı tutumda görülebileceği gibi, PKK’nın, Türk ve Kürt halkına karşı yürüttüğü psikolojik harbe tolerans gösterdiğini iddia ettim ve gazeteden ayrıldım. PKK’nın bir zamanlar devletin doksanlı yıllarda yürüttüğü ve hedefinde Kürt ve Türk halkının olduğu psikolojik harbe benzer bir biçimde psikolojik harp yürüttüğünü ifade eden iki yazı yazdım, gazete bir bahaneyle bu yazıları kullanmadı. Bu fikirlerimin her geçen gün biraz daha doğrulandığına tanık oluyorum.
MANŞETLER HİZMET EDİYOR
Eğer bu dava açılırsa, şiddete gösterilen toleransa hizmet eden haberlerin, manşetlerin, Mehmet Altan’ın PKK’yı siyasi olarak olumlayan kesimlerin izlediği bir televizyon kanalında yaptığı sözüm ona analizlerin, PKK’nın Silvan’da 14 Temmuz günü 13 askerin ölümüyle sonuçlanan eylemden sonra başlattığı ‘devrimci halk savaşı’ stratejisine sunduğu katkıları konuşmak mümkün olabilecektir.
HEDEF GÖSTERİLEN BENİM
Mehmet Altan’la ilgili olarak hiçbir TV kanalında herhangi bir şey söylemiş değilim. Ama Mehmet Altan, PKK’yı destekleyen Kürtlerin ağırlıklı olarak izlediği bir televizyona çıkıyor ve adeta beni PKK’ya şikayet ediyor! Haksızlığa ve kişilik katline uğrayan, hedef gösterilen o değil benim.
İnsanda biraz vicdan olur, biraz insaf olur. Elinizde elli bin tirajlı bir gazeteniz var. Ve siz bu gazeteyi, barış ve demokrasi adına PKK’nın şiddet politikalarının karşısında canı bahasına duran, yaşamını, Kürt halkının haklı mücadelesine ve her iki halkın ortak geleceğine adamış bir Kürt aydınının adeta katli için kullanıyorsunuz!
-Ben afetsem bile tarih sizi af eder mi? PKK medyasını ve hatta siyasi gücünü arkanıza alarak, Orhan Miroğlu’nu bertaraf etiğinizde, elinize ne geçecek?
Öcalan’ın heykelini dikmeye, doğduğu köyün toprağını yere kapaklanarak öpmeye ve daha fazla okul yakmaya hazır bir siyaset anlayışına, 21. yüzyılda bir halkın KCK gibi bir sistemle yönetilmek istenmesine, bunun uğruna yürütülen amansız bir savaşa ve sivillerin katledilmesine ciddi bir eleştiri ve itiraz yöneltmiyor, Öcalan’ı Kürtlerin Mandela'sı diye ilan ediyor, ama bir yandan da okurlarından başka arkasında kimsesi olmayan Orhan Miroğlu’nu hedefe koyan PKK’nın işini bir hayli kolaylaştıran yayınlar yapıyorsunuz.
-Her iki halkın ortak geleceğinin kaderini Türkiye sizin insafınıza, aklınıza ve elinize bırakır mı sanıyorsunuz?
Ben Mehmet Altan ve Ahmet Altan da dahil, kimsenin iftiraya uğramasına razı olmam. Ama kendim iftiraya uğradığımda da, bu insanların aynı şeyi yapmalarını beklerim. Gücüm yettiği kadar, sesim çıktığı kadar da kendimi savunurum, kendimi kurda kuşa yem etmem...
Şuna inanıyorum: PKK maalesef Kürt meselesiyle ilgili entelektüel zeminin dinamiklerini büyük oranda kontrol etmeyi başarıyor. Bu başarıyı da üzülerek söylüyorum ki, Türkiyeli sol-liberal aydınların bilerek veya bilmeyerek ortaya koyduğu fikirlere ve düşünsel manada sunduğu katkılara borçludur. Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın bu katkılardaki payı maalesef inkar edilemez düzeydedir. Türkiyeli aydınların bir kısmının ‘mağdurun meşru şiddeti’ adıyla kutsadığı PKK şiddeti son iki yıl içinde bine yakın insanın hayatına mal oldu. Bu aydınlar Mehmet Altan dahil, şiddete ya açıkça karşı çıkmıyorlar ya da içlerinden bazıları ‘Kürtlerin savaşmaktan başka çaresi yok’ diye düşünüyor ve bunu açıkça ifade ediyorlar. Ahmet Altan ‘Kürtlerin yarısı silahlı isyana hazırdır, on bin Kürt açlık grevinde, Diyarbakır’da OHAL var diye yazıp sanki deniz aşırı bir sömürgeden sanki Amerikan işgali altında olan Vietnam’dan Türkiye’ye haber yapar gibi habercilik yaparken, bu haberciliğin toplumsal etkilerini ve sonuçlarını hiç düşünüyor mu?
-Yoksa sırf bu hükümet ve Başbakan gitsin diye midir bütün bu gaddarlık, bu zalimlik?
Kürt siyasetinde kırk yılım geçti. Kürtlere dönüp, silahları bırakmaktan ve meşru demokratik araçları kullanmaktan başka çare yok dediğim için ihanetle suçlanıyor, ölümle tehdit ediliyorum. Barış adına ağır bir bedel ödüyorum. Kendimi ve içinden çıktığım siyasi hikayemi feda ediyorum...
Barış adına ve ülkem adına yapıyorum bunu. Altanlar gibi düşünseydim, bugün korumayla gezmek zorunda kalmazdım. Devletin şiddetine geçmişte ne kadar karşı çıktıysam ve bu şiddetin gereksiz olduğuna inandıysam, bugün de aynı şekilde PKK’nın yürüttüğü şiddet stratejisine ve politikalarına karşı çıkıyorum. Gençlik yıllarımda bu düşüncelerimin bedelini Diyarbakır cezaeviyle, işkenceyle ve zulümle karşı karşıya kalarak ödedim. Bugün de aynı düşüncelerin bedelini, altmış yaşımda, kişilik katline ve itibarsızlaştırma kampanyalarına maruz kalarak, korumalı bir hayata mahkum olarak ödüyorum. Ama Kürtlere dönüp, ‘savaşmaktan başka çareniz yok’ diyenlerin, bunu bazen açıkça bazen de ima yollu ifade edenlerin, PKK’nın değirmenine bilerek veya bilmeyerek su taşımaya devam edenlerin, ödediği bir bedel feda ettikleri hiçbir şey yok...
-Soğuk suya ellerini sokmadılar
Bu tatlı su aydınlarının elleri sıcak sudan soğuk suya girmedi hiç.Çok uzak değil, daha dün Hrant öldürüldüğünde, Hrant’ın katline yolu açan manşetleri atan gazetede ‘keyifli Pazar yazıları’ yazıyorlardı. Ne bir siyasi hikayeleri var ne de aydın ve entelektüel kimliğin gerektirdiği gibi, iktidarla çatışmayı doğru dürüst göze almış bir geçmişten geliyorlar. Mehmet Altan’ın şikayetini kabul etmenizi istiyorum. Hatta Ahmet Altan da müdahil olsun davaya. Onun yazdıklarıyla, PKK’nın kalem kanadının yazdığı yazıların nasıl da aynı hissiyatı ortaya koyduğunu, Türk aydınlarının, PKK şiddeti söz konusu olduğunda yaşadıkları korkaklığı ve kendi halklarına ihanetlerini konuşmak gerekiyor.
-İftiraya uğrayan kim hep beraber görelim.
Bugünün Türkiye’sinde PKK’nın dışında kimin insan öldürme ‘hürriyeti’ var, ya da PKK’nın dışında, ‘öldürme hürriyetini’ başka kim, hangi milliyetçi odaklar veya radikal İslamcılar kullanıyor, kaç Türk aydını PKK’yı desteklediği için ve kaç Kürt aydını ve siyasetçi PKK’ya karşı çıktığı için hayatını kaybetti, Mehmet Altan izah etsin, hep beraber anlayalım.
Miroğlu, "Mehmet Altan ve davaya müdahil olması gerektiğine inandığım Ahmet Altan buyursun gelsin, Türk ve Kürt halklarının karşısına çıkıp, tarihe hep beraber bir kayıt düşelim. Kararı halk versin" diyerek ifadesini sonlandırdı. (haber10)
SON VİDEO HABER
Haber Ara