Dolar

34,8647

Euro

36,6366

Altın

3.041,18

Bist

10.058,47

21. Yüzyıl emperyalizmi:Militarizm, İşbirlikçiler ve Direniş

Ünlü sosyalist yazar çağdaş AB-ABD emperyalizminin küresel kodlarını teşhis ederek emperyalizmin idamesinin dahili işbirlikçi sınıflara dayandığının altını çizdi.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-02-19 16:16:33

21. Yüzyıl emperyalizmi:Militarizm, İşbirlikçiler ve Direniş

TIMETURK / James Petras


Giriş: 21’nci yüzyıl emperyalizm konfigürasyonu, çağdaş talan, yağma ve kitlesel fakirleştirme şekillerini anlamada temel olan yeni özelliklerinin yanında geçmişten gelen sömürge kalıplarını birleştirmektedir. Bu makalede uluslararası yönetici sınıfın yükselişi ile konsolidasyonunu yansıtan emperyalist sömürgenin nispeten yeni biçimlerinin; askeri erkin merkeziyetinin; sermaye birikimi sürecinin anahtar bir unsuru olarak büyük ölçekli uzun-vadeli suçun; AB ve ABD imparatorluklarını ayakta tutan dahili işbirlikçi sınıfların ve siyasi elitlerin; yeni sınıf ve anti-emperyalist mücadele biçimlerinin altını çizeceğiz.

Emperyalizm; siyasi hakimiyet, ekonomik sömürge, askeri fetih yoluyla kültürel nüfuz, ekonomik baskı, siyasi istikrarsızlaştırma, ayrılıkçı hareketler ve dahili işbirlikçilerle ilgilidir. Emperyalist amaçlar, geçmişte olduğu gibi bugünde, pazarları güvenceye almak; hammaddeleri ele geçirmek; karı artırmak için ucuz işgücünü sömürmek; sermaye biriktirmek ve siyasi hakimiyetin kapsam ile derinliğini genişletmektir. Küresel karların artırıldığı mekanizmalar bugün pazarların, kaynakların ve işgücünün sömürüsünün çok ötesine geçmiştir. [Bu mekanizmalar]Tüm ulusları, halkları, kamu servetlerini kucaklamaktadırlar; sadece Afrika, Asya ve Latin Amerika değil aynı zamanda ‘Avrupa’nın borçlu ülkeleri’ olan İrlanda, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İzlanda gibilerini de kapsamaktadır.

Bugüne Avrupa ve Birleşik Devletler’in emperyalist güçleri, hariçte militarizmin yükselen dalgasına ve dahilde polis devletine eşlik eden doğrudan sömürgeci savaşlarla “Afrika, Asya ve Latin Amerika’nın zenginlikleri mücadelesini” yeniden sahneye koymaktadırlar. Hariçte yaygın anti-emperyalist direniş ve dahilde ekonomik krizler hesaba katıldığında imparatorluk inşası problemi, emperyalist politika-yapıcılarının geniş kapsamlı harcamalara ve emperyalist sömürge için hedef alınan ülkeler ile bölgelerdeki işbirlikçi idareciler ile sınıflara bağımlılığa ihtiyaç duymasıdır.

21’nci yüzyıl imparatorluk inşasıyla –dinamik büyümesi ve savunmasızlığı– ilgili herhangi bir tartışma, 1/ ‘işbirlikçi idareciler ve sınıfların’ tiplerinin ve biçimlerinin; 2/ borç ve mali ağlar yoluyla ekonomiler ile toplumların topyekun emperyalist yağmasının yeni biçimlerinin; 3/küresel emperyalist birikimde suç operasyonlarının merkezi rolünün tartışılmasına ve analizine ihtiyaç duyar.

Avrupa’nın Borçlu Ülkelerinin Emperyalist Yağması

İşçilerin ve çalışanların servetinin emperyalist bankalar ile Avrupa Birliği, Kuzey Amerika ve Japonya devlet hazinelerine en büyük transferi, “borç krizleri” yoluyla gerçekleşti. Kapitalist sınıfın FIRE sektörlerinin (finans[Finance], sigorta[InsuRance], emlak [real Estate]) siyasi hüküm sürmesiyle, devlet ve kamu hazinesi sermaye birikimi, kurumsal kar ve özel servetin anahtar kaynaklarından biri haline geldi. Spekülatif yatırımların iflası kulpunu kullanarak, FIRE yönetici sınıfı kamu hazinesinden ve yüzlerce milyon vergi-mükellefinden doğrudan milyarlarca dolar istihraç ettiler. Borçlu devletlerin kamu hazinesinden azami serveti garanti altına almak için sosyal harcamalar keskin şekilde azaltıldı, maaşlar kesildi ve milyonlarca kamu çalışanı kovuldu.

Devlet, FIRE sektörünün karlarını eski haline getirmek için özel borçları devraldı ve süreçte tüm ekonominin işçileri ile çalışanlarının ortalama maaş ile ücretlerini azalttı. Emperyalist yağmanın bu yeni yapısının can alıcı parçası, AB ve Kuzey Amerika’nın finans-emlak-ve-sigorta sermayesi lehine hareket eden emperyalist devletlerdi. 

İktidardaki siyasi sınıf ve onların yerel mali elitlerinin işbirliği, yerel ekonomi, vergi-mükellefleri, çalışanların uzun vadeli ve büyük ölçekli yağmasının sağlanmasında; emperyalist devletlere haraç ödenmesinde şartlar ve zaman diliminin görüşülmesinde hayatiydi. İrlanda, Yunanistan, İspanya, Portekiz modern tarihteki emperyalist zenginleşme için emme pompası alanı olduğu için çalışan nüfusların, en azından sonraki nesil ve ötesinde, servetinin transferi için fakirleştirildi. Külfetli borç istihraç ödemeleri ve kamu yağması yoluyla emperyalizm, emperyalist zenginleşme, derinleşen sınıf ve bölgesel eşitsizlikler, evler, fabrikalar ve toprağa el konulması için mükemmele mekanizmayı oluşturdu. Ucuz işgücü, geriletici vergiler, açık pazarlar, engin işsiz havuzu, yerel işbirlikçi sınıfın (muhafazakar, liberal ve sosyal demokrat) tamamladığı ve pekiştirdiği emperyalist mali diktaların sonucudur; medya uzmanları, akademik ekonomistler ve sendika bürokratlarından oluşan küçük bir ordu ile meşrulaştırılır.

Suç İmparatorluk İnşası’nın “En Üst Aşamasıdır”

Lenin, zamanında mali tekel sermayesinin emperyalizmin en üst safhası olduğunu söylemişti. Onun zamanından beri yeni ve daha tehlikeli bir safha ortaya çıktı. Örgütlü muazzam suç, emperyalist sömürge ve birikimin öbeği haline geldi.

Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya boyunca en büyük ve en prestijli yatırım bankaları, finans kurumlar, kredi kurumlar, risk belirleme kurumlarının trilyonlarca dolarlık dolandırıcılıklarını bulmak için büyük finans basının manşetlerini okumak yeterlidir. Ünlü Fransız romancı Honore Balzac zamanında, “her büyük servetin ardında büyük bir suç vardır” diye yazmıştı. Bugünün finansal dünyasında büyük mali kurumların birikimi için büyük suç faaliyetlerinin sürekli ve bütünleşik olduğunu söylerdi. Özellikle baskın uluslararası finans sektöründe suç yoluyla sermaye birikimi en az üç başlıca mali faaliyette belirgindir.

Tüm büyük bankaların trilyon dolarlık üçkağıtları içerisinde bankalar-arası-faiz oranlarının manipülasyonu; hisse-senetleri ile bonoları kasıtlı şişirme ve boşaltma; emekli fonlarını ve milyonlarca yatırımcının milyarca dolarını soyup soğana çevirme; değersiz tut-satlar ve kıymetler içerisinde trilyonları paketleyip küçük yatırımcıya satma; batan spekülatif yatırımlara dayalı kötü borçları devralması için hükümetleri kazıklama yer alır. Son yirmi yıldır tüm mali sistem sistematik sahtekarlık, tahrif edilmiş kredi ve kazanç raporlarına dayalı kamu servetinin gaspı ile meşguldür. Biriken sermaye de küresel seviyede yeni ve daha büyük dolandırıcılığa yeniden-yatırılmaktadır. Adam Smith’in “ulusların serveti” dolandırıcıların kapitalizmi servetini dikkate alacak şekilde yeniden yazılmalıdır.

Beş kıtadan milyarder uyuşturucu kartellerinin, seks kölecilerinin, organ satıcılarının, yoz siyasi liderlerin ve vergi kaçakçılarının yasadışı gelirini aklama yoluyla önde gelen bankaların yüzlerce milyar dolarlık tahakkuku da sahtekarlık ile üçkağıdı tamamlar. Barclays, Citibank, UBS ve diğer finans liderlerince işe alınan Oxford, Cambridge ve Harvard’dan yüksek-eğitimliler her yol trilyonları “paketler”, offshore hesaplara gönderir ve Londra, Manhattan, Riviera, Dubai ve diğer üst düzey emlak bölgelerinde kalburüstü emlakte “temizlerler”. 

Emperyalist sermaye karları ve toplam servet, “gelişen ülkelerden” büyük ölçekli yasadışı uluslararası sermaye ile pekiştirilir. 2001 ila 2010 arasında gelişmiş ülkeler yasadışı akışlarda 5,86 trilyon dolar “kaybetti”. Son on yılda dünyanın en büyük üretim sömürü-hanelerini işleten Çin’in yeni milyarder kapitalistleri, 2,74 trilyon doları Batılı emperyalist bankalara aktardı. Meksikalı plütokratlar 476 milyar dolar, Nijeryalı yozlaşmış elitler petrol servetini yağmalayıp 129 milyar dolar, Hindistan’ın yeni ve eski zengin idarecileri İngiltere ve Ortadoğu’nun büyük bankalarına yasadışı fonlarda 123 milyar dolar [akıttı.] Açıkça sermaye çoğalımı sürecinde merkezi unsur olarak sermayenin sistematik suç-oluşunu hesaba katarak Marks ve Lenin’i güncellememiz gerekiyor. Sermaye suç haline geldikçe, suçlular kapitalistler haline geliyor –hem de küresel-tarihi ölçekte.

Emperyalizm ve ‘Dahili’ İşbirlikçilerinin Merkezi Rolü

Çağdaş İmparatorluk inşası, denizaşırı sınıflar ile emperyalist giriş ve sömürüyü kolaylaştırmada, çıkarlarını ve ayrıcalıklarını korumada ve servetin istihracında  hayati rol oynayan siyasi ve askeri işbirlikçilerin girift ağına dayanır. Emperyalist ordular, bankalar ve çok-uluslular, emperyalist güçlerin eğittiği, seçtiği, koruduğu ve ödüllendirdiği itaatkar istemciler çerçevesinde çalışır.

Diğer NATO güçleriyle birlikte ABD ve Fransa, anti-emperyalist direnişçileri mağlup edecek ve doğal kaynaklar ile engin tarım arazilerinin emperyalist yağmasını kolaylaştıracak kukla rejimleri arkalayacak Afrika paralı-asker orduları için askeri üsler, eğitim misyonları ve özel fonlar tesis ettiler. Emperyalist askeri komutanlar Etiyopya, Uganda, Kenya, Nijerya, Mali, Libya ve diğer yerlerden gelen Afrikalı paralı-asker güçlerini yönetir. Bu paralı-asker işbirlikçileri olmasa emperyalist siyasetçiler, askerlerin hayatlarının kaybı nedeniyle daha büyük dahili muhalefetle ve daha yüksek askeri harcamayla karşı karşıya kalacaklardı.

Avrupa-Amerikan ve Körfez Ülkeleri’nin Libya’ya askeri müdahalesinin –26 binden fazla bombardıman– ardından emperyalist güçler, petrol tesislerini koruma ve kamu firmalarını özelleştirmeye hazırlama için paralı-asker ordusu topladı. Altın, uranyum ve diğer maden kaynaklarına gözünü diken Fransa, Mali’yi işgal edip siyasi kontrolü eline aldı ve işbirlikçi bir rejim kurdu. Tunus ve Mısır’da kurulu emperyalist istemci diktatörlükleri deviren halk ayaklanmalarının ardından AB-ABD emperyalizmi, kapitalist-yanlısı İslamcılar ile diktatörlüklerin güvenlik örgütünden oluşan yeni bir işbirlikçi koalisyon tesis etmek için gayret gösterdi.

Asya’da, Afganistan’da, Irak’ta ve Kürdistan’da emperyalist idareciler, on yıldan fazla süren sömürge savaşlarına rağmen, umutsuzca petrol servetini yağmayı (Irak ve Kürdistan) kolaylaştırmak için istemci rejimleri idame edecek paralı-asker orduları oluşturmaya çalışıyorlar ve Çin’e karşı stratejik askeri üsleri (Afganistan) devam ettirmeye çabalıyorlar. Zafersiz 12 yıl savaştan sonra Afganistan’da ABD, geri çekilmeye mecbur kaldı, aşağılayıcı mağlubiyeti savma ümidiyle 350 bin Afgan paralı-asker oluşturdu ki bunların sadakatinin çok şüpheli olduğu ispatlandı. Irak’ı fethetmesine ve idaresini dayatmasına rağmen, Avrupa-Amerika emperyalizmi, İran’la artan ilişkilere sahip istikrarsız bir rejimle baş başa kaldı.

Afrika kaynaklarını yağma mücadelesinde, emperyalist iç-rekabet ortasında, yeni emperyalist-işbirlikçi ortaklıklar ortaya çıktı. Yeni yozlaşmış milyarder Afrikalı idareciler sınıfı ülkelerini sınırsız yağmaya açtılar. Emperyalist çok-uluslular mineral serveti çıkarırken, Afrikalı işbirlikçiler yüzlerce milyar doları hukuksuz yollarla emperyalist-finans merkezlerine akıttılar. Afrika yasadışı mali akış büyümesinde başı çekiyor. 2001-2010 arasında yıllık yüzde 24 gibi bir orana sahiptir.

Batılı emperyalizm, her zamankinden daha fazla, ülkelerini yağmaya açacak, serveti emperyalist finans merkezlerine akıtacak ve halk muhalefetini bastıracak işbirlikçi rejimleri –siyasiler, komutanlar, ticari elitler–yetiştirmeye ve idameye dayanır.

Tüm emperyalist şirket, işbirlikçi elitleri deviren dahili anti-emperyalist hareketlerin karşısında çökecektir.

Avrupa’da emperyalist mali kurumlar, “tasarruf programlarını” dayatıp pekiştirmeleri, özel mali borçları yüklenmeleri ve belirsiz bir zaman çerçevesinde  emperyalist merkezlere haraç ödemeleri için yerel siyasi işbirlikçilere ihtiyaç duyarlar. İşbirlikçi rejimler, emperyalist efendilerine haraç ilişkilerinin sürdürülmesinde hayatidir.

Emperyalizm, Militarizm ve Siyonizm

ABD emperyalizmini Çin küresel gücünün yayılmasıyla karşılaştırırsak, operasyon biçimlerinde ve devam eden yörüngesinde temel farklılıklar gözlemleriz. Çin’in denizaşırı genişlemesi temelde ekonomiktir. Her iki yönde ticari akışı kolaylaştıracak büyük ölçekli hammadde yatırımları, mamullerini pazarlama ve büyük ölçekli altyapı projeleridir. Ekonomik genişleme için işbirlikçi elitlere mali teşvikler, düşük faizli krediler ve rüşvetler sağlar.

ABD-AB emperyalizmi askeri müdahale üzerinde durur ve buna dayanır. 700’den fazla askeri üste çalışır; düzinelerce ülkede askeri danışmanları vardır; Pakistan, Yemen, Afganistan, Somali ve diğer yerlerde İHA savaşları içerisindedir. Askeri fetihler ABD askeri varlığını devasa ekonomik bir maliyetle genişletmiştir. Bunun karşılığında sürdürülemez mali ve ticari açıklar ile özel sektörün yüzlerce milyar dolar kaybı olmuştur. Irak ve Libya savaşları ile İran’a karşı ekonomik yaptırımlar petrol karlarında milyarları mahvetmiştir. ABD ekonomik imparatorluğu düşerken, Çin küresel ekonomik gücü yükselir. Bunların çatışması ve rekabeti yoğunlaşır.

Askeri güdülü imparatorluğun yükselişi ile imparatorluğun ekonomik unsurunun sönmesi üç adet birbiriyle-ilişkili faktöre bağlanabilir: ABD emperyalist gücünün İsrail’in militarist bölgesel amaçları için kullanılmasında Siyonist erk düzenin olağan üstü etkisi; finansal sermayenin hakimiyeti ve bunun kaynak ile üretim kapitalistlerine tabi oluşu; “küresel terörle savaş” ideolojisinin sonucu olarak emperyalist devletteki askeri-güvenlik düzeneğinin artan önemi.

ABD emperyalist gücünün İsrail gibi küçük, ekonomik olarak önemsiz ve izole bir devlete itaati tarihte eşi benzeri görülmemiştir. ABD vatandaşlarının öncelikli sadakati İsrail’e gibiymiş gibi emperyalist devletin erk yapısında politika-üreten konumları –Yürütme (Beyaz Saray), Pentagon, Dışişleri ve Kongre– garanti altına almışlardır. Başlıca Amerikan Yahudi örgütlerinin 52 başkanı, hukukçulara, partilere ve seçim kampanyalara milyonlarca dolar fon sağlayarak iktidar sağlamıştır; Ortadoğu’yla uğraşan stratejik hükümet pozisyonlarına Siyonistleri atamıştır; (Siyonist destekli “think-tank”lerden) hükümet özel danışmanlar verilmiştir; büyük medya kurumlarında etkili olunmuştur.

Kendilerini Yahudi olarak tanımlayan nüfus azalsa da (son 20 yılda en büyük mezhep yüzde 14 azalmıştır); ABD dini nüfusun yüzde 1’inden azını temsil etse de; İsrail Öncecilerinin serveti, örgütü, aşiret fanatikliği ve stratejik kurumsal pozisyonları 7 kat artmıştır. Sonuç olarak Siyonist politika-yapıcıları ABD’yi –öncesinde Filistinlilerin güçlü bir destekçisi, İsrail’in Filistin’e sömürgeci yayılmacılığına karşı emin bir muhalif olan– Irak’a savaşmaya sürüklemede baskın bir rol oynamışlardır. Siyonist erk düzenin siyasi gücü nedeniyle İsrail, senede 3 milyar dolar yardım almaktadır. Son 30 yılda 100 milyarın üzerinde yardım almıştır. Buna ek olarak Filistin milli mücadelesini somut şekilde destekleyen laik, Müslüman ve Arap rejimlerine karşı ABD’yi savaştırmıştır. Modern emperyalizm tarihinde bir dünya gücünün dış politikası, ikinci sınıf bir devletin haraç taleplerine boyun eğip onun sömürgeci amaçlarına hizmet etmemiştir. Bu tarihi anomali, Emperyalist Devlet’te erki yöneten ve Filistin’de Yahudi sömürgeci yerleşimcilerin hizmetinde olan güçlü denizaşırı ağlarının rolüyle kolayca anlaşılabilir.

Özetle ABD emperyalizmi, Irak ve Libya’ya karşı yıkıcı savaşlar ile İran’a karşı yaptırımlara girişerek petrol karlarında yüzlerce milyar dolar dahil önemli ekonomik çıkarlarını kurban etmiştir. Bu ABD emperyalist ajandasının şekillendirmede İsrail’in erkini göstermektedir. Militarizm ve Siyonizm, ABD emperyalist politikanın yönünü dikte etmiş; imparatorluğun dahili temellerini büyük ölçüde zayıflatmış ve ekonomik çöküşünü hızlandırmıştır.

Militarizm ile Hariçte Suç ve Dahilde Polis Devleti

Geçmiş emperyalizm, emperyalist savaşlar kısa süreliyse, Hazine’ye maliyetli değilse, servetin istihracında başarılıysa, işbirlikçi paralı-asker ordularına dayalıysa dahilde demokrasiyle uyumlu görülürdü ve kitleler anayasal haklara ve üstün bir ırkın parçası olduğuna dair hazlar ile illüzyonlara sahip olurlardı.

Çağdaş ABD-AB emperyalist yayılma ne maddi ne de sembolik haz sağlamıştır. Kesin zaferlere sahip olmayan uzatmalı savaşlar ve işgaller; ziyadesiyle düşman nüfuslarca sarılmış emperyalist ordular; nüfusun içine karışan savaşçılardan günlük saldırılar halk arasında derin düş kırıklığına, emperyalist askerler arasında sadist ve kendine-zarar-verici hareketlere (yüksek intihar oranı) ve sürdürülemez bütçe açıklarına yol açtı.

Güvenilmez ve yozlaşmış işbirlikçiler ile anti-terörist ideolojinin iflası, denizaşırı askeri savaşlara karşı yaygın siyasi muhalefete neden oldu. Artık kamuoyunu propaganda yoluyla ikna mümkün olmadığı için ABD yürütmesi birçok polis devleti önlemlerini yürürlüğe koydu, mahkeme önüne çıkmayı askıya aldı ve ABD vatandaşları dahil terör şüphelilerinin yargısız infazına izin verecek kadar Başkan’ın imtiyaz sahibi olduğunu iddia eden yürütme emirleriyle doruğa ulaştı. Harici militarizm ve suç yayılarak dahili siyasi bedene de bulaştı.

Sonuç: Vekil Emperyalist Savaşlar ve Dahili Çürüme

Bugünkü emperyalizm derin şekilde dahili krizlerle ilintilidir. Dahili programlardan milyarları hariçteki emperyalist savaşlara akıtır. Hariçteki yağmadan istihraç edilen servet yığını FIRE yönetici sınıfı elinde toplanır. Lenin’in imparatorluk müstefidi olarak tespit ettiği “işçi sınıfı aristokrasisi” küçülerek büyük ölçüde özellikle tasarruf programlarını, haraç ödemelerini ve banka kurtarmalarını imzalayan sendika bürokrasisinin üst kademelerine sıkıştı. Emperyalizm yeni-sömürgelerin ve haraç devletlerinin sınıf yapılı bütçeleri ve ekonomilerini yeniden şekillendirdi. İlk başta orta sınıfı proleterleştirdi; sınıfları kutuplaştırdı; geliri yüzde 5’lik asalak suçlu finansal elitin elinde topladı; yüzde 70’lik işçi, işsiz, yarı-işçi, kamu ve özel sektör çalışanları ile işsahiplerinin hayat standartlarını düşürdü.

İmparatorluk, kitleler ve müstefitlerin dar azınlığı arasındaki derinleşen küresel kutuplaşma hesaba katıldığında, tüm emperyalist mimari emperyalist gücün idamesinde, servetin akıtılmasının yönetilmesinde, servetin istihracının garanti alınmasının idaresinde, tüm suçlu düzene seçim meşruiyeti maskesi sağlamada ve gerektiğinde baskıcı kas gücü uygulamada dahili işbirlikçilere dayalıdır.

Uzatmalı fakirleşmeyle, sürekli ‘yukarıdan sınıf savaşı’ ve her şeyin üzerinde refah devleti ile emperyalizm/kapitalizmin artık uyumlu olmadığına dair evrensel teşhisle yüzleşen çalışan sınıflar, doğrudan eyleme dönmüşlerdir; milyonlarca işsiz genç, sürekli fakirleşen çalışanlar, iflas eden esnaf ve Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İtalya’da evlerine el konulanlar için tekrarlanan genel grevler seçim sandığının yerine almıştır. Milyonlarca köylü ve zanaatkar, sabanı, çekici ve örsü atarak emperyalist güçler ile Güney Asya, Ortadoğu ve Afrika’da onların siyasi işbirlikçileri ve paralı askerlerinin karşısına çıkmak için silaha sarılmışlardır. Devrimin ilk raundunda İslamcı işbirlikçilerle yolundan saptırılan Arap devrimleri bir kez daha yükselmektedir. İkinci raunt daha kayda değer değişimler taahhüt etmektedir.

Güçlü bankerleri, gelişmiş silahları, yüzlerce askeri üsleri ve devasa harcamalarıyla emperyalizm kırılgan temellere dayanmaktadır. Kim şu an “terörle savaşın” sınıf savaşının yerini aldığını düşünür? İnsanların ezici çoğunluğu Wall Street’i, Londra’yı ve Brüksel’i gerçek suçlular, milyarları talan edenler, yasadışı mali akışları aklayanlar ve kamu hazinesinden haraç alanlar olarak görmektedir. Bugün kapitalizm ve refah devletinin uyumlu olduğunu kim söyleyebilir? İsrail’in kendi Seçilmiş Halkı adına dünyanın en büyük açık-hava Arap toplama kampını yöneten gaddar bir polis devletinden başka bir şey olduğuna kim inanır?

Bugün emperyalizme karşı mücadele en başta ve en önde yerel işbirlikçilere, halkın servetini emperyalist merkezlere akıtan dahili siyasetçilere ve tüccarlara karşıdır. Dünya-genelinde işbirlikçilerin yok oluşu ilerleme halindedir. Avrupa’daki muhafazakar, liberal ve sosyal demokrat işbirlikçiler meşruiyetlerini ve güvenilirliklerini yitirmiştir. Kitlesel hareketlerin ödevi devlet erkini organize etmek olmalıdır.

Afrika ve Asya’daki emperyalist saldırı, güvenilmez paralı asker orduları ile yozlaşmış idarecilere dayanır. Emperyalist ordular çekildikçe, onların işbirlikçi idarecileri de çökecektir. Ve yıkıntılarda yeni anti-emperyalist devletler eninde sonunda ortaya çıkacaktır.

Latin Amerika’da, Venezüella’da emperyalist askeri darbeleri ve seçim işbirlikçilerini mağlup edilmesi, sosyalizme geçişinin hala tarihi bir olasılık olduğunu gösteriyor. Çin’de sosyalist devrim, emperyalist kapitalistlere ve onların milyoner siyasi işbirlikçilerine karşı yüzlerce bin grev ve protestoda yaşıyor. Kapitalist karşı-devrim, sosyalizme geçişte sadece bir sapaktı.

New York Binghamton Üniversitesi’nden emekli Prof. James Petras’ın son 3 kitabı: “Siyonizm, Militarizm ve ABD Erki’nin Düşüşü (2008)”,  “Gazze’deki Savaş Suçları ve Amerika’daki Siyonist Beşinci Kol (2010)“Arap İsyanı ve Emperyalist Karşı Saldırı (2011)”.

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.

SON VİDEO HABER

Beşar Esed'ın kardeşi işkenceci Mahir Esed'ın evi

Haber Ara