Taşkömürü Kurumu’nun “İcralık İşler” konulu son genelgesinde işçilere dayatılan hususlar insan haklarına, iş kanunumuza, toplu sözleşmeye aykırıdır. Genelgeler toplu sözleşmenin uygulanmasıyla ilgili konularda, kanun ve sözleşmede ayrıntılı olarak düzenlenmeyen hususların açıklanması ve ilgilileri mevzuata uygun şekilde yönlendirmek amacıyla çıkarılır. Fakat görülüyor ki, Türkiye Taşkömürü Kurumu kendisini hukukun üstünde görerek bir genelge ile insanların yaşamlarını etkileyecek, tabiri caizse “kaderlerini çizecek” düzenleme yapmaya kalkışmış.
ZONGULDAK NE DİYOR?
Konu ile ilgili THE LİRA’ya açıklamalarda bulunan Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alabaş; bu icra genelgesiyle idarenin, madenlerde yaşanan faciaların sorumluğunu üzerinden atmayı ve dikkati başka yere yöneltmeyi amaçladığını belirtti. Genel Başkan sözlerine şöyle devam etti:
"Daha birkaç gün önce tarifsiz bir acı yaşadık. Çok büyük bir felaketin eşiğinden döndük. Arkadaşlarımızı toprağa verdik, kömür postası altında kalan arkadaşlarımız için tüm ülke ile birlikte nefesimizi tutarak bekledik. Bütün bunlar üzerine kurum, yaşananları bu icra genelgesi ile “hafife almıştır”. Şehit madencilerin başına gelen “kaza değildir”. Sözde kaza, Kozlu Müessesesi’nin ana galeri açma ve hazırlık işlerini yürüten taşeron şirketin çalıştığı alanda meydana gelmiştir. 2010’da yürekleri yakan Karadon faciası da yine bir taşeron şirketin çalıştığı alanda meydana gelmişti. Uyarılarımıza rağmen geliyorum diyen Karadon faciası için önlem alınmamıştı."
Şimdi, haklarında icra takibi başlatılan ve maaşlarına haciz konan maden işçilerinin 1 yıl içinde işlerinden olacağını ilan eden genelge aşamasına nasıl geldiğimize bakalım:
Genel Maden İşçileri Sendikası tarafından Kozlu’daki kazadan sonra yapılan basın açıklamasında, 30 İşçinin yaşamını kaybettiği Karadon faciasından sonra yaptıkları tüm uyarılara rağmen yaşanan Kozlu olayının bir kaza değil iş cinayeti olduğu ve bundan sonra yaşayacaklarımızın “taammüden adam öldürme” aşaması olacağı söylenmişti.
TAŞERON DEMEK ÖLÜM DEMEK
Kozlu’da çalıştığı alanda yaşam kayıpları ile sonuçlanan kaza meydana gelen taşeron şirket bir inşaat şirketi ve madencilik tecrübesi bulunmuyor. Hatta Kozlu’da çalışan madenciler sendikalı olduğunda taşeron şirket Genel Maden İşçileri Sendikası’nın inşaat sektöründe örgütlenemeyeceğini belirterek mahkemeye itirazda bulunmuş! Taşeronun daha önce karayolu tüneli yaptığını belirten Eyüp Alabaş; bu şirketin bugüne kadar aldığı işleri de süresinde bitiremediğini söyledi. Söz konusu şirkete süresinde bitirmemesine rağmen TTK tarafından üçüncü kez iş verildiğini belirten Eyüp Alabaş; “Uyarılarımıza rağmen akıl almaz bir duyarsızlıkla bu uygulamayı sürdürenler ve taşeron şirketlerin başarısızlıklarına rağmen ısrarla süre uzatımına gidenler bu kazadan birinci derecede sorumludur” dedi.
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 23 - 4. Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır.”
Alabaş’ın dikkat çektiği bir başka nokta ise Kozlu’da büyük bir felaketin eşiğinden döndüğümüz gerçeği oldu. Kozlu Müessesesi’nde gündüz vardiyasında 800 işçinin çalıştığını belirten Başkan Alabaş; şu ayrıntıyı vurguladı: “Bizim havalandırma sistemimiz birbirine bağlı bir sistemdir. Eğer o havalandırma sisteminin geçtiği yerde bu gaz bir kıvılcımla buluşmuş olsaydı çok daha büyük bir facia yaşayabilirdik.”
Sendikalar, meslek örgütleri, madenciler ve kamuoyu bu acıların bir daha yaşanmaması için sistemin sorgulanmasını isterken, Türkiye Taşkömürü Kurumu uzun zaman gündemden düşmeyecek bir belgeye imza attı.
EV SAHİBİNİ HAKSIZ ÇIKARAN HIRSIZ MİSALİ…
İcra genelgesine göre kurum işyerlerinde büyük çoğunluğu yeraltında çalışan işçilere ait icralık dosyaların bulunduğu tespit edilmiş. Olay genelgenin en can alıcı bölümünde ise “icralık duruma düşen işçilerin akıllarının sürekli iş harici konularla meşgul olması ve konsantrasyon problemi yaşamalarının muhtemel bulunması nedenlerinden dolayı işlerini dikkatli yapamama olasılığı bulunmakta, kendilerinin ve yanında çalışanların sağlığı ve iş güvenliği açısından büyük risk oluşturmakta, dolayısıyla iş verimini olumsuz yönde etkilemektedir” denmiş.
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 23 - 1. Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.”
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.”
Genel Başkan Alabaş’a göre madenlerde meydana gelen “kaza” ismiyle anılan felaketlerin bu genelge ile çalışanların moral durumuna bağlanmaya çalışıldığını, bu çabanın hiçbir lügatte karşılığının bulunamayacağını kaydetti.
Trajikomik genelgenin hukuk normlarına aykırı olduğunu belirten Genel Başkan; öncelikle bir işçinin iş akdinin nasıl feshedileceğinin İş Kanunu’nda açıkça anlatıldığını ve kendini kanun koyucu yerine koyan kurumun bu genelgeye dayanarak yaptığı tüm işlemlerin usulsüz olacağını söyledi.
Eyüp Alabaş; kimsenin isteyerek icralık olmadığını, idarenin sorunun kaynağına gitmek yerine sorunun sonuçlarına odaklandığını belirtti. Maden işçilerinin de vatandaşı olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasında, ülkenin “sosyal devlet” olduğunun yazıldığını; işçisini insanlık onuruna yakışır şekilde yaşatamayan idarenin bizzat uymak ve başkalarının uymasını sağlamakla sorumlu olduğu anayasal ilkelere aykırı davrandığını söyleyen Alabaş; “Gelir dağılımında adaletin olmadığı, toplumun büyük kesiminin refahtan pay alamadığı, asgari ücretin açlık sınırı altında olduğu ülkede ailesiyle birlikte yaşam mücadelesi veren işçinin ağır finansal koşullarda icralık olması normaldir” dedi.
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 23 - 3. Herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.”
Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı sözlerine şöyle son verdi: “Kamuoyunda, madenlerde yaşanan kazaların işçilerin psikolojik sorunları ve streslerinden kaynakladığı algısını yaratmak isteyen bu zihniyet ile madencilik yapılamaz. Böyle bir yanılsamanın hangi kafalardan çıktığını kamuoyu çok iyi analiz etmelidir. Hayati önemdeki işleri yapması için madenlere inşaat şirketini taşeron olarak sokan anlayış ivedilikle değişmelidir.”
İDARE HEDEF ŞAŞIRTIYOR
Genelge hakkında görüşlerini aldığımız Türkiye Maden İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Mahir Yiğit; işçinin maaşına haciz konmasının işçinin elde ettiği gelirin ailesini geçindirmeye yetmediği gerçeğini gözler önüne serdiğini ve idarenin odaklanması gereken gerçek sorunun bu olduğunu söyledi.
Mahir Yiğit; sosyal devletin, ağır geçim şartları altında ezilen işçiyi “işsiz bırakarak” açlığa, yoksulluğa, hastalığa, mutsuzluğa ve umutsuzluğa itmek yerine işçinin ücreti ile sosyal şartlarının iyileştirilmesini sağlayacak düzenlemeler yapması gerektiğini belirtti.
İşçisinin temel hak ve özgürlüklerini tanımak konusunda bile direnç gösteren zihniyetin iş güvenliği konusunda gereken adımları ne zaman atacağını merak ettiklerini söyleyen Yiğit, sözlerini şöyle bitirdi: “Dünya’da işine giderken ailesi ve sevdikleriyle helalleşen tek meslek grubu maden işçileridir… Vardiya bitip yeryüzüne çıkan madencilere geçmiş olsun denir. Brüt 45-55 lira gibi yevmiyelerle işe başlayan maden işçilerinin tek arzusu her insan gibi insanca yaşamaktan başka bir şey değildir. Bu da şu an sahip olmadığımız iş güvenliği ve uygun ücret ile sağlanacaktır.”
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 1 - Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.”
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 22 - Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, sosyal güvenliğe hakkı vardır. Ulusal çabalarla ve uluslararası işbirliği yoluyla ve her devletin örgütlenmesine ve kaynaklarına göre, herkes onur ve kişiliğinin serbestçe gelişim için gerekli olan ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir.”
OLAY GENELGEDE NE VAR
Kurum önce çoğunluğu yeraltında çalışan işçilerinin icralık olduğundan bahsediyor.
Ardından kafası icra dolayısıyla meşgul olan işçilerin konsantrasyon problemi yaşayarak kendilerinin ve arkadaşlarının sağlığını ve “iş güvenliğini” tehlikeye atacağı öngörülüyor. İcra takiplerinin onarılmaz hasarlara, can ve mal kayıplarına yol açacağına dikkat çekiliyor.
Sık sık hacizle karşı karşıya kalan işçilerin dosyalarının takibi sebebiyle personel, muhasebe ve hukuk servisinin bu konuya yoğun mesai harcadığı belirtilirken bu durum “zaman kaybı” olarak değerlendiriliyor.
İcra takibi ile iş kazası arasında nasıl bir nedensellik bağı kurduğu anlaşılamayan genelgede bir sonraki adımda hakkında icra takibi başlatılan işçilerin “belirleneceği” söyleniyor.
Artık listelenmiş olan “icralık işçiler”e borçlarını kapatmaları için bir yıl süreleri olduğu, eğer borçlarını bir yıl içinde kapatmazlarsa iş akitlerinin feshedileceği ihtar ediliyor. Sadece var olanlar değil, bu bir yıl içinde hakkında yeni icra takibi başlatılacak işçiler de bu listeye giriyor.
İCRAMIZ NE DURUMDA
Ekonomik krizin vurduğu 2001’de icra dairelerindeki dosya sayısı 9 milyon 400 bin idi. 2012 sonu itibariyle icra dairelerindeki dosya sayısı 20 milyon 772 bin adet.
TTK, icra genelgesine dayanarak iş akitlerini feshetmeye başlarsa hacizler sebebiyle yoğun mesai yaparak zaman kaybettiğinden şikayet edilen personel, muhasebe ve hukuk servisleri; kurum aleyhine açılan davalar ve işe iadelerden başka işle uğraşamaz hale gelecektir.
THE LİRA