PKK-İran ve Paris'teki cinayetler
. İran devleti PKK içinde savaş konseptini kabul eden kanat üzerinden savaşı şiddetlendirmek istemektedir
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-13 13:39:03
Ve en sonunda Güney’e yönelik oynanan oyunun asıl perdesi aralandığında kıyamet koptu.
Paris'teki Operasyonun arkasında İran devleti vardır. Pariste yapılan tüm cinayetlerin arkasında güçlü bir İran istihbaratı her zaman varlığını korumuş ve İmralı görüşmeleri en çok İran'ı rahatsız etmiştir. şahsi kanaatim tüm kapıların İran'ı gösterdiği yönündedir, bu cinayet PKK nin İran ile ilişkisinin derinliğini göstermesi açısından da önemlidir.
İran 1- kendi muhaliflerine, 2- Kürt muhaliflerine 3- ortadoğu mensubu şahsiyet ve örgütlere yaptıgı tüm operasyonlar Avrupada gerçekleşmiştir, İran, PKK den İmralı görüşmelerini askıya al demek istiyor, İran bir gözdağı vererek bu ve benzeri operasyonlar devam edecek mesajı veriyor, bu cinayet İran devletinin operasyonu olduğu çok net ve tüm siyasi gelişmelerde oklar İran’ı gösteriyor, ve PKK İran ilişkisinin derinliğinde çok net bir şekilde göstermesi PKK nin de kendisini suçlu hissetmesi gerektiği çok net. İran devleti PKK içinde savaş konseptini kabul eden kanat üzerinden savaşı şiddetlendirmek istemektedir.
İran bu işte aktördür, ya bizzat kendi istihbaratı yapmıştır veya PKK nin İran kadrosu bu cinayette rol almıştır, bu cinayet, silahlı mücadele denilen yapının karakterini göstermesi, onun milli ulusal mücadele iddiasını çürütmektedir. Çünkü İmralıda tek iktidar AKP hükümetidir. Bagdad İran'a baglı, Türkler ise Güneyi destekliyor, İran'ın PKK üzerinden savaş geliştirmek istemesi, Suriye politikası ve İran ile çelişkileri çok net bir şekilde Osmanlı Savefi savaşlarının modern bicimi olarak göre bilirisiniz, her ne şekilde olursa olsun bu çok net ki, İran da Türklerde Kurdistan'ı kendi çıkarlarının bir parcası yaptıklarından savaşı Kürtler üzerinden yapıyorlar. Dolayısıyla PKK'nin silah bırakması Kürtlerin lehine olacagı çok açık, İran bunu istemiyor.
Kürtlerin tutumu nasıl olmalıdır? endoğru soru bu olmalı, zira ister Türkler olsun ister İran olsun bir devlet tecrübesine sahiptir. Kürtler, bu iki devlet tecrübesine sahip yapıların içinde kendilerine nasıl bir siyasi statü kazana bilir? Sorusuna cevap vermek durumundadır.
Türklerde artık kabul edilmiş yargılardan vazgecmeli, zira "Batıya dayattıgı Kuzey Irak sorununu bölge devletlerle konuşmalıyız" politikasının geldiği nokta budur. Artık Türkler bunu anlamalı. Türkiye ve İran’ın Güney ile ilgisi stratejiktir. Kendi devlet varlıklarının temelini oluşturmaktadır. Bir örnek olarak yavaş yavaş şekillenmeye başlayan Güney Kürdistan bu iki devletin stratejisinde odak noktayı oluşturmaktadır.
Bu nedenlle Türkiye ve İran Kürt politik örgütleri üzerindeki oyunlarını karşılıklı olarak oynamaktadırlar. Zaman zaman bu denge bozulduğunda birbirlerine karşı protestolarda bulunmaları oyunun kurallarını değiştirmiyordu, ama artık eski hal muhaldır. ama nedense PKK nin bu iki devletin güney politikalarına ortak olması bizi düşündürmektedir. zira PKK bu iki devletin Güney Kurdistan politikasına muhalif bir cizgiyi asla gündemine almamıştır.
Türkiye geleneksel tavrından vazgeçti mi?
Uluslararası insan haklarıyla ilgili toplantılarda devleti temsilen katılan "bilimsel" çevrelerin ve yine devletten devlete direkt görüşmelerde siyasal çevrelerin tekrarladığı bir tek cümle vardır : "Kürt sorunuyla PKK sorunu birbirine karıştırılmasın." Evet, ama bunun devamında sorunun tarihi, sosyo-ekonomik, kültürel ve politik özelliği üzerinde görüş bildirmekten ısrarla kaçınılarak geriye sadece PKK sorununu bırakmaktadırlar. Neden bu noktaya getirilmektedir?
Kürt sorununun uluslararası bir karakter almaması konusunda egemen güçlerin kaygıları da aynı doğrultudadır. Amaçlar arasındaki farklılık ne kadar değişik olursa olsun, somut olan nokta, Ortadoğu'da Kürt sorununun bütün parçalarda uluslararası bir karakter almadan çözümünün mümkün olmadığıdır.
Sadece ilgili devletlerin arasındaki ilişkilere sıkıştırılmış bir Kürt sorunu gerçek çözümsüzlüğün kendisidir. Bölge halklarının hiçbirisinin böylesi bir çözümsüzlükte çıkarı yoktur. Egemen güçler kendilerini ilkel prensipler uğruna zora sokmaktadırlar. Onlar açısından gerçek korku, kabul etme değil, "yönetebilme" korkusudur.
Devlet tecrübesinin manda yönetimleriyle birlikte ancak 90 yıllık bir geçmişi olan Irak ve Suriye’nin Kürt sorununa yaklaşımlarındaki “yönetebilme” korkusunu anlamak mümkündür.
Devlet geleneğinin güçlü, insan hakları ve hukuk normları deneyiminde ise zayıf olduğu İran’ı da bu sınıflamaya katabiliriz. Bu ülkelerde kullanılan yöntem bu nedenle ancak politik ve askeri "zor" olacaktır. Ancak, Batı demokrasisiyle olan geniş ilişki ağına karşın Türkiye’nin de bugüne dek Kürt sorununu demokratik normlar içinde ele almamasını, bugünkü politik elitin yetersizliğinde arayabiliriz.
Bir dönem devlet geleneğinin güçlü ve tarihsel deneylerle zengin olan Türkiye'de, bu birikimi yadsırcasına sorun başka bir yöntemle ele alınmakta, her iki halkın ortak çıkarları temelinde çözüme kavuşturmak yerine ülke bilinmez noktalara sürüklenmek istenmekteydi. Devlet gözünde Kürtler kararlı bir toplum olarak kabul görülmek istenmediğinden, genel siyasi ve hukuki statünün değişimin yansımalarıyla sorunun üstünü örtmeyi denemektedirler.
Kürt sorununda taraf olma iddiasında bulunan PKK’nın taşıdığı en büyük handikap buradadır. Kendisini devlete karşı bir taraf olarak gösteren PKK, sorunun içsel muhataplarını dinleme ve anlama yeteneği gösteremediğinden, gerçek bir muhatap haline de gelememektedir. Ellerinde kalan kalan tek argüman ise sahip oldukları silahlı güçlerdir.
Oysa İmralı sürecinden beri ileri sürdükleri demokratik yöntemlerle, sahip oldukları silahlı güçlerin faaliyetleri arasında tam bir çelişki vardır. Çelişkinin sadece bu yönü bile onların, AB nezdinde de muhatap olarak alınmamalarının temel nedenini oluşturmaktadır. İmralı duruşmalarından beri silahların susmasıyla AB sürecinin hızlanması arasındaki paralellik dikkatleri çekmektedir. Çatışan bir Türkiye’nin AB’ne üye olma beklentisi ne kadar gerçek dışıysa, böylesi bir çatışma ortamında Kürt sorununun çözümü de o kadar sorunludur.
Kürtler tarihlerinde birçok kez isyan etmişler ancak somut hiçbir hak elde edememişlerdir. Şimdi uluslararası şartların sonucu olarak önlerine açılan siyasi ve hukuki haklardan faydalanma becerisi gösterenler, toplumsal dinamizmi ilerleten güçler olacaktır. Türkiye’nin taşıdığı kaygıları İmralı ifadelerinde dile getiren Öcalan, bu noktayı şöyle değerlendiriyordu: “Türkiye’de çatışma ve şiddet ortamı, insan hakları ve demokratik gelişmenin önünde engel teşkil etmektedir.
Ağırlıklı olarak Kürt sorunundan kaynaklanan şiddet, bunda temel rol oynamaktadır.”ve “Bizden kaynaklanan, devleti ihtiyatlı kılan, gerek eski programsal yaklaşım, gerek her an silaha tekrar başvurma riski süreci zorluyor.” Türkiye bu süreci değiştirecekmi? Kesinlikle. Artık Türkiye, Güney Kurdistan karşında kabul edilmiş yürürlükte olan politikalardan vazgeçecektir.
Türk dışpolitikası, bu cinayeti "İsrail, İran ve Suriye" üzerinde okuyarak, dış politikayı güvenceye alarak cinayeti boğmanın en ekonomik yolunu deniyor. Yani İsrail derken Filistine slm vermek, Suriye ve İran derken Araplara slm verirkende PKK üzerinden kendisini paklıyor. Türk devleti PKK nin yaptıgı her eylemden haberleri oldugu bilinen bir gerçektir.
Bu cinayet İran asılı bir cinayettir. Türkler bunu bildiği halde tavır alamıyor, çünkü Kurdistan üzerinde stratejik itifakları var.
Bu cinayet yeni bir susurluktur, tek bir farkla, Türkiye ve İranda eski defterleri açmak zorunda kalacaktır. Kürtlere hesap verecekler. Türkiye devleti bu cinayetin arkasında İran oldugunu biliyor ve açıklamıyorlar neden? Kurdistan'ı çıkarlarının bir parcası yapan bu iki devlet, Kurdistan konusunda stratejik bir ittifaka sahip.
Bağdadın stratejik olarak konumunu kaybetmesiyle artık politikalarda değişecek, hükümler de değişicek, siyasette, yani eski hal muhal. Türkleri zora sokan tek şey bu cinayetin Avrupanın göbeğinde işlenmesi. Yoksa zerre kadar önemsemezler, zira bu cinayet Türklerin üzerinde kalabilir. (Remzî Pêşeng)
Twitter: @remzipeseng
Meil: [email protected]
SON VİDEO HABER
Haber Ara