TIMETURK / Haber Merkezi
PKK'nın silah bırakmasına yönelik başlatılan MİT-Öcalan görüşmeleri, bölgesel güçleri harekete geçirdi. Yenişafak'ta yayınlanan habere göre MİT'in İmralı görüşmelerini başlatmasının ardından süreci Kandil ile temas için Erbil'e kaydırmaya hazırlanması nedeniyle İran ve İsrail'de rahatsızlık başgösterdi.
Bugüne kadar pek çok konuda birbirine düşmanca yaklaşan iki ülke, PKK'nın silah bırakmasını engellemek için ayrı ayrı harekete geçti. İran, Habur sürecinin yeniden işletilmesi için Erbil'de başlayacak görüşmeler öncesinde Celal Talabani'nin hakim olduğu Süleymaniye üzerinden Kandil ile temasa geçerek görüşme talebinde bulundu. İsrail ise PKK'ya Kuzey Irak'ta en büyük lojistik desteği veren isimlerden biri olan İsrail-Kürt Dostluk Derneği Başkanı Davud Dağıstani'yi Tel Aviv'e 'acil koduyla' çağırdı. İsrail'in süreci yakından takip ettiği ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın göreve geldiği günlerde yaptığı kara propagandaya benzer bir stratejiyi Türk kamuoyunu manipüle etmek için yeniden devreye sokabileceği öğrenildi.
STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİ
2010 yılında PKK uzantısı PJAK'ı anlaşmayla kendisine karşı bir tehdit olmaktan çıkaran İran, 'silah bırakmaya yönelik sürecin hızlanması üzerine' stratejisinde değişikliğe gitti. 2010'da PJAK'ın bitirilmesinde görüştüğü Kandil'deki PKK yöneticileriyle tekrar irtibata geçen İran, İmralı görüşmelerinin başlaması üzerine Cemil Bayık'ı İran'ın Serendeş şehrine çağırdı.
Cemil Bayık'ın gitmemesi üzerine temas konusunda ısrarını sürdüren İran, Kudüs Ordusu Komutanı Kasım Süleymani'yi Kandil ile görüşülmesi için görevlendirdi. Süleymani, Talabani'nin kontrolündeki Süleymaniye'de PKK temsilcileriyle görüşmek üzere harekete geçti. İran'ın sürece dahil olmak istediği belirtildi.
'ACİL' KODLU ÇAĞRI
İsrail ise PKK'ya Kuzey Irak'ta en büyük lojistik desteği veren isimlerden İsrail-Kürt Dostluk Derneği Başkanı Davud Dağıstani'yi Tel Aviv'e 'acil' koduyla çağırdı. İsrail'in süreci yakından takip ettiği ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın göreve geldiği günlerde yaptığı kara propagandaya benzer bir stratejiyi, Türk kamuoyunu manipüle etmek için yeniden devreye sokabileceği öğrenildi. İsrail'in bu dönemde yapacağı olumsuz propaganda için İmralı görüşmelerine yönelik bilgi toplama gayreti içinde olduğu ve bu nedenlede Dağıstani'yi Tel Aviv'e çağırdığı kaydedildi.
ÖNÜMÜZDE HAFTA GİDİYOR
Dağıstani'nin ikili oynaması üzerine yeni arayışa geçen Mossad, rotayı yeniden çeviridği Dağıstani'yi önümüzdeki hafta İsrail'e davet etti. Mossad, böylece PKK ile aktif görüşmeyi hedefliyor.
Bölgesel güçler çözümden yana değil
MİT-Öcalan görüşmelerinin ardından, BDP'li heyetin görüştüğü Öcalan'ın, 2010'da 9 kişinin hayatını kaybettiği Geçitli saldırısına ilişkin 'Devletle görüşmeleri sabote etti' deyip İran'ı işaret etmesi, çözüm sürecini baltalayacak dış provokasyonları bir kez daha gündeme getirdi. Başbakan Erdoğan'ın Öcalan ile MİT arasında görüşmelerin başlatıldığını duyurmasının ardından, İran, İsrail, Suriye, Alman vakıfları, Fransa ve ABD'de İsrail bağlantılı iki neocon harekete geçti. İran, Irak, İsrail ve Suriye süreci sabote etmek için uğraş sarf ederken, Alman vakıfları ve Fransa ve ABD merkezli Neo Con'ların da 'Süreçte kanallarınızı bize açık tutun, bizim garantörlüğümüz ve bilgimiz dahilinde hareket ederseniz kazanırsınız' mesajı ilettikleri öğrenildi. MİT-İmralı görüşmeleri başlarken, süreci sabote etmeye çabalayan çevrelerin de PKK ile arka bahçe diplomasisi hız kazandı.
En büyük risk politik malzeme yapılması
Süreçten umutlu olduğunu ve şartların eskiye göre uygun olduğunu belirten Öneş, 'En önemli risk siyasetin bu konuyu iç politika malzemesi yapması olur' dedi
Eski MİT Müsteşarı Cevat Öneş, TVNET'te yayınlanan Başkent Programı'nda İmralı görüşmelerini değerlendirdi. Öneş, 'Öcalan'a rağmen bazı PKK gruplarının inisiyatifi olabilir. Ancak Öcalansız kitleyi harekete geçiremezler. Ancak sabatoj yapabilirler. Bireysel hareketler yapabilirler. Sadece Öcalan'la çözülecek mesele değil ama Öcalan'ın merkeze alınması, bağlantılı unsurlarla onun vasıtasıyla ilişki kurulmasını önemsiyorum. Öcalan eksenli ancak entegre projelerin paralel işletilmesi ve yüksek irade ile birlikte yürütülmesi devam ettirilebilirse o zaman demokrasi güçleri geniş yelpazede birleşebilir. Buna karşı çıkacak olan PKK içinde veya siyaset içinde ancak marjinalleşme durumlarıyla görülebilirler' dedi. Bu süreçte atılacak adımların yeni bir iklimi doğuracağını vurgulayan Öneş, 'Tarih bu sorunu çözenlere ayrı bir kapı açar' diye konuştu.
Bu süreci sürdürenleri tedbirli davranmaya iten unsunlar olduğunu kaydeden Öneş, 'Tarih sayısız örnekleri ile dolu. En önemli risk olarak siyasetin iç politika malzemesi olarak görüyorum' dedi. Öneş, yeni başlayan süreçten umutlu olduğunu şu sözlerle dile getirdi: 'Galiba ölmeden bu sorun çözülecek, bir umuda kapıldım.'
Süreç ustalıkla yönetilirse başarıya ulaşır
90'lı yıllara göre şartların daha uygun olduğunu vurgulayan Burkay, 'Eğer süreç ustalıkla yönetilirse başarı şansı var. Çözümle birlikte Türkiye'ye demokrasi gelir' dedi
Terör örgütüne silah bıraktırmayı amaçlayan yeni süreci değerlendiren HAK-PAR Genel Başkanı Kemal Burkay, 1993 ve 1999 yıllarındaki çözüm adımlarını derin devletin engellediğini söyledi.
90'lı yıllara göre şartların daha uygun olduğunu belirten Burkay, 'Engeller var. Ama koşullar daha elverişli. Bir kere hükümet gerçekten silahların bırakılmasını istiyor. 1999 yılından farklı olarak askeri bürokrasi de buna açıkça hayır demiyor. MİT görüldüğü kadarıyla hükümetin denetiminde. Kamuoyu desteği var. Türkler, Kürtler artık yoruldu. Akan kanın durmasını istiyorlar. Bu bakımdan hükümet daha güçlü durumda. 2 yıldan beri Öcalan çatışma istemiyor. Daha önce durum bu kadar net değildi' dedi. Artık Öcalan'ın da silahların susmasını istediğini belirten Burkay, 'Eğer bu süreç ustalıkla yönetilirse başarı şansı var. Öcalan silahların bırakılması konusunda bir çağrı yaparsa bu kendi tabanı üzerinde etkili olur. Örgütün buna bu kez karşı çıkması kolay değil. Bu yüzden silahların susma şansı var. Eğer taraflar provokasyonları kamuoyuna açıklar ve bunlara prim vermezlerse kamuoyunun desteği devam eder. Bu süreci desteklemek gerekir. Sırf silahların bırakılması Kürt sorununun çözümü olmaz. Çözümle birlikte Türkiye'ye demokrasi gelir' diye konuştu.
Demokratikleşme insan hakları sorunu
PKK'ya silah bıraktırmayı amaçlayan yeni 'açılım' sürecini değerlendiren Dicle Üniversitesi'nden Hukukçu Fazıl Hüsnü Erdem, 'Kürt sorunu aynı zamanda demokratikleşme ve insan hakları sorunudur' dedi. Erdem, 'Başarıya ulaşması için silahsızlandırılmaya yönelik görüşmelerin yanında açılımın hukuki alt yapısının da oluşturulması gerekiyor' diye konuştu.
Son şansımız olabilir iyi kullanalım
Dicle Üniversitesi'nden Sosyolog Rüstem Erkan, 'Bugünkü sürecin geldiği en önemli aşama sürecin açık olması. Sayın Başbakan bu açılımı kamuoyuna mal etmek istiyor. Açık açık görüşmelerin başladığını söylemesi alelade bir söz değildir. Türkiye kamuoyunun son şansı iyi değerlendirmesi gerekiyor. Herkesin elinden geleni yapması gerekiyor. Bu köprüden önce son çıkış. Bu Türkiye'nin zaferi olmalıdır' dedi.
PKK'nın ki gerçek provokasyon
Brüksel'de basın toplantısı düzenleyen (AP) Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten, sürece kuvvetli destek verdiklerini kaydetti. PKK'nın önceki günkü saldırısını 'gerçek bir provokasyon' olarak nitelendiren Oomen-Ruijten, Türk hükümetinin ve siyasi partilerin bu tür provokasyonlara gelmeyeceklerini umduğunu vurguladı. Raportör, çözüm için müzakere süreci başlatan iktidar ile sürece destek veren CHP'yi tebrik etti. (Yeni Şafak)