Kış mevsiminde havaların soğumasıyla birlikte, bitki çaylarına rağbet giderek artmaya başladı. Kış günlerinde siyah çay veya kahve yerine bitki çayları içilmesini öneren Uzman Diyetisyen Işın Sayın Atasoy, “Sıcak içecek, aslında bir ihtiyaç kış günleri. Ancak çok fazla çay ve kahve tüketilmesi doğru değil. Her zaman tükettiğimiz çayı ve kahveyi biraz azaltarak, yerine bitki çaylarını koyabiliriz. Böylelikle çok daha yararlı bir şey yapmış olacağız. Yani demli çayın ve kahvenin kemik sağlığına birtakım sakıncaları var. Kansızlığa neden olabiliyor. Çok miktarda tüketildiğinde vücuttan vitaminlerin ve minerallerin atılmasına yol açabiliyor” diye konuştu.
Bitki çaylarını sınıflandırarak özellikle zayıflama çaylarının kullanılmamasını tavsiye eden Atasoy, “Vücuda yararlı olan ve hiçbir yararı olmayan bitki çayları var. Bir de sakıncaları olan bitki çayları var. Bunların içerisinde özellikle zayıflama çayı adı altında satılanları doğru bulmuyoruz. Çünkü bunların bir kısmi idrar sökücü, yani vücudumuza aldığımız, ihtiyaç duyduğumuz suyu, suda eriyen vitaminleri ve mineralleri çok miktarda atıyor. Bir de bağırsak sökücü bitki çayları var. Bunlar da yine bağırsakların iç yüzeyine zarar veriyor. Böylelikle vitamin ve mineral emiliminden sorumlu yüzey hasar gördüğü için birçok hastalıkla karşılaşabiliyoruz. Bağırsaklarda kronik bir tembellik ortaya çıkabiliyor. O nedenle zayıflama çaylarını ve form çaylarını kullanılmamasını tavsiye ediyoruz” dedi.
Sağlık açısından mevsim sebzelerinin tüketilmesini öneren Atasoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sağlıklı beslendiğimizde bununla birlikte ara öğünlerde de bağışıklık sistemini güçlendiren bitki çayları tükettiğimizde bağışıklık sistemini desteklemiş oluyoruz. Sağlıklı beslenmenin formülü, mutlaka mevsim sebzelerinden geçiyor. Mevsim sebzelerine mümkün olduğu kadar her gün yer vermeye çalışmak gerekiyor. Bir öğün mutlaka kış ayı ise kış sebzeleri, yaz ayı ise yaz sebzelerini tüketmeye özen göstermeliyiz. Tok karnına tüketilen çiğ havuç, bağışıklık sistemini güçlendiren A vitaminini çok miktarda içeriyor. Tok karnına yemeklerden sonra kişi, başı bir iki adet çiğ havuç tüketilmesini önerebiliriz.”
Bitki çaylarının bilinçli tüketilmesi ve aşırı kullanılmaması gerektiğini belirten Atasoy, bu çaylarında idrar sökücü ve bağırsak sökücü olmayanların daha güvenli olduğunu söyledi. Siyah çay ve kahvenin vücuttaki mineralleri alarak bağışıklı sistemine zarar verdiğini belirten Atasoy, “Siyah çay ve kahve, aslında bir kültür bir alışkanlıktır. Kahvedeki kafeinin siyah çaydaki tekinlerin kansızlık ve kemik erimesine yol açtığı bir gerçek, çok fazla tüketildiğinde. Örneğin günde beş, altı tane siyah çay ve fazlası ya da günde iki kahve ve fazlası bu riskleri arttırmaktadır. Birde vücudumuza sağlıklı besinlerle aldığımız vitaminler var. Bunların bağışıklık sistemimizi güçlendirmesi beklentisi içerisindeyiz. Fakat idrar sökücü olduğu için siyah çay ve kafein vücuttaki vitaminleri idrar yoluyla uzaklaştırdığı için bağışıklık sistemi adına çok fazla doğru şey yapmış olmuyoruz” ifadelerini kullandı.
Bitki çaylarına karıştırılan balın ilerde şeker hastalığını tetikleyebileceğini kaydeden Atasoy, “Balın hakikisine ulaşmak bir kere çok zordur. Doğru bala ulaşsak bile gerçekten vücuda yararlılık sağlayacak kadar bal yememiz için yüz grama ulaşmamız gerekiyor. Dolayısıyla yüz gram baldan elde etmeye çalıştığımız vitamin ve mineralleri, farklı yiyecek ve içeceklerden de elde edebiliriz. O kadar balın vücuda gerçekten sakıncası var. İlerde şeker hastalığı riskini arttırabilir. İnsülin direnciniz varsa tetikleyebilir. Şiddetli açlıklara yola açabilir. Buda karbonhidrat eşiği, şeker eşiği dediğimiz bağımlılık seviyesini yavaş yavaş yükseltiyor ve daha fazla tatlılara eğilim duymaya başlıyoruz. Bu da ilerde şeker hastalığı riskini doğuruyor” uyarısında bulundu.