Dolar

34,9524

Euro

36,6030

Altın

3.020,06

Bist

10.058,63

Erdoğan, 'Barış, savaştan çok daha fazla bedel ister.'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Barış, savaştan çok daha fazla bedel ister. Savaş, kolay olandır. Zor olan barıştır. Biz kolayın değil, zor olanın tarafındayız. Savaşın değil, barışın tarafındayız dedi ve ekledi...

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-01-03 23:51:22

Erdoğan, 'Barış, savaştan çok daha fazla bedel ister.'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Barış, savaştan çok daha fazla bedel ister. Savaş, kolay olandır. Zor olan barıştır. Biz kolayın değil, zor olanın tarafındayız. Savaşın değil, barışın tarafındayız. Barış için ne bedel ödenmesi gerekiyorsa biz bunu ödedik, ödüyoruz ve ödeyeceğiz. Her an, her imkanımızla savaş için hazırız. Gerektiğinde de topraklarımızı korumak noktasında asla bir tereddüt içinde olmayız ama son ana kadar barış için mücadele eder, son ana kadar barışın tesisi için çabalarız ve çabalıyoruz" dedi.

Erdoğan, 5. Büyükelçiler Konferansı dolayısıyla Türk büyükelçilerine Ankara Palas'ta verilen akşam yemeğinde yaptığı konuşmada, dış politikayı güçlendirecek ve Türk büyükelçilerin işlerini kolaylaştıracak çok önemli adımlar attıklarını belirtti. TİKA'nın Türkiye'nin bir barış ve işbirliği elçisi olarak çok geniş bir coğrafyada başarılı çalışmalar yaptığını anlatan Erdoğan, yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımız sorunların takip edilmesi ve çözümü, eğitim, sivil toplum kuruluşları konularında başarılı faaliyetler yürüttüğünü ifade etti. Yunus Emre Enstitülerinin farklı ülkelerde faaliyet gösterdiğini dile getiren Erdoğan, Thy ve TRT'nin bütün dünyayı kucaklamaya devam ettiğini, özel sektörün de dünyada daha fazla tanındığını vurguladı. Erdoğan, "İşte tüm bu unsurlara uyum içinde, koordinasyon içinde aynı hedefe, aynı ideale kilitlenmiş olarak çok daha yoğun şekilde çalışmamız gerekiyor" dedi.

-"Her bir büyükelçimiz adeta bir think-thank kuruluşunun orkestra şefi gibi hareket etmeli"-

Bilgi konusuna çok daha ağırlık verilmesini isteyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Her bir büyükelçimiz adeta bir think-thank kuruluşunun orkestra şefi gibi hareket etmeli. Bizim artık kamu kurumlarımızla özel sektörümüzle sizlerin tecrübesiyle ortaya çıkan bilgiyi en iyi şekilde formüle edip hem kendimiz hem bizden sonra gelecekler için kullanışlı hale getirmemiz gerekiyor. El yordamıyla gündelik politikalarla takip ve taklit ederek güçlü, vizyonel dış politika sahibi olamayız. Tam tersine bilgiyi kullanışlı hale getirerek, stratejiler üreterek, beyin fırtınaları estirerek farklı bir sürecin kapılarını açmalıyız. Bu anlamda gerekiyorsa bulunduğunuz ülkelerde bu tür ekiplerin oluşturulması hayati derecede önemlidir. Her türlü desteği bu noktada vermeye biz size hazırız."

Erdoğan, büyükelçilerin Hazine Müsteşarlığı, Ekonomi, Kalkınma, Milli Eğitim bakanlıkları ve Yök gibi kurumlarla işbirliği içinde olmaları gerektiğini belirterek, "Eğer, sahip olduğumuz bilgiyi stratejilere dönüştürebilir, farklı senaryolar için farklı alternatiflere hazır olabilirsek inanın yeni durumlara uyum kabiliyetimiz de o derece çevik olacaktır" ifadesini kullandı.

-"Suriye konusundaki tavrımızın net olarak anlatılması büyük önem arz ediyor"-

Başbakan Erdoğan, Suriye'de 2. yılına girmek üzere olan krizin BM açıklamalarına göre 60 bin masum insanın hayatını kaybetmesine ve 2,5 milyon insanın evinden, yurdundan uzak kalmasına yol açtığını söyledi. Sadece Türkiye'ye sığınan kamplarda misafir edilen Suriyelilerin sayısının 150 bini aştığına, 70 binin üzerinde Suriyelinin de Türkiye'de kendi imkanları ile farklı illerde yaşadığına dikkati çeken Erdoğan, Suriyeli mülteciler için harcanan bütçenin 500 milyon doları bulduğunu vurguladı.

Akçakale kampını ziyaret ettiğini hatırlatan Erdoğan, "Oradaki kardeşlerimizin iyi durumda olduklarını, vatan hasreti içinde olmakla birlikte umutlarını en güçlü şekilde muhafaza ettiklerin bizzat gördüm. Ülkeme olan, milletime olan sevgilerini de orada içlerinde bizzat çadırları gezerken yaşadım" dedi.

Erdoğan, gerek içeride, gerek dışarıda Türkiye'nin Suriye konusunda takındığı tavrın zaman zaman eleştirildiğine şahit olduklarını ifade ederek,

"Suriye konusundaki tavrımızın net olarak anlatılması büyük önem arz ediyor" diye konuştu.

Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu devletlerinin, en güçlü zamanlarında her zaman bölge ülkelerinin ve halklarının yardımına tereddütsüz koştuğunu, Osmanlı Devleti'nin her dönemde kendisinden imdat isteyen, yardım isteyen her ülkeye, hatta topluluklara ulaşmaya, onlara el uzatmaya çalıştığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Tarih, bunun sayısız örnekleriyle dolu. İşte biz, bu ruhu, bu özü, bu anlayışı, bugün de dış politikamızın temel bir ilkesi yapmak zorundayız. Şunu unutmayın değerli arkadaşlarım; barış, savaştan çok daha fazla bedel ister. Savaş, kolay olandır. Zor olan barıştır. Biz kolayın değil, zor olanın tarafındayız. Savaşın değil, barışın tarafındayız. Barış için ne bedel ödenmesi gerekiyorsa biz bunu ödedik, ödüyoruz ve ödeyeceğiz. Her an, her imkanımızla savaş için hazırız. Gerektiğinde de topraklarımızı korumak noktasında asla bir tereddüt içinde olmayız ama son ana kadar barış için mücadele eder, son ana kadar barışın tesisi için çabalarız ve çabalıyoruz. Bir kere şunu herkesin bilmesi gerekiyor. Suriye'de yaşanan olaylara tavırsız, tepkisiz kalmak, bu olayları görmezden gelmek, bu olayların dışında kalmak asla ve asla mümkün değildir. Türkiye, yakın tarihte dış politikasında buna benzer tavırlar sergilemiştir. İsrail zulmüne, Filistin meselesine, Lübnan'daki olaylara, Irak'a, Afganistan'a topyekün Afrika'ya, Asya'ya, Balkan ülkelerindeki meselelere Türkiye maalesef uzak kalmayı tercih etmiştir. Ne yazık ki Türkiye, bu uzaklığın bedelini de çok ağır şekilde ödemiştir. Örneğin 1945 yılında Türkiye'ye sığınan Azeri kardeşlerimizin Stalin askerlerine teslim edilmesi tarihimize silinmesi zor acı bir hatıra olarak kazınmıştır."

-"Türkiye'nin geçmişte böyle bir dış politikayla ne kazandığı, ne kaybettiği sorgulanmalıdır"-

Başbakan Erdoğan, Suriye'deki olaylara tepkisiz kalarak belki bugünü kurtarabileceklerini ama geleceğe, gelecek nesillere yeni acı hatıralar miras bırakmak istemediklerini belirterek, "Bundan 50 yıl sonra Suriye'deki nesillerin

'Türkiye, zor zamanlarda bizim yanımızda değildi' duygusunu yaşamasını, bunu dillendirmelerini biz istemiyoruz. Geçmişte Türkiye'nin bu şekildeki duruşu da etraflıca sorgulanmalıdır. Gözünü kapatan, kapısının önünde yaşananlara kulağını tıkayan Türkiye'nin geçmişte böyle bir dış politikayla ne kazandığı, ne kaybettiği sorgulanmalıdır" diye konuştu.

Bugün ihracatta kırılan rekorların geçmişte neden kırılamadığının ama bugün nasıl başarıldığının mutlaka iyi analiz edilmesi gerektiğine dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Akılsız cesareti de korkaklık da aynı derecede düşman üretir. Biz, bu bölgede ne akılsız cesaretiyle ne de korkaklıkla düşman üretmek niyetinde değiliz. Biz, ilkeli duruyoruz, net bir duruş sergiliyoruz, sadece haktan, sadece haklıdan yana tavır belirliyoruz. Bu noktada Suriye için başlatılan yardım kampanyasını uluslararası boyuta da taşıyarak, bu gönüllülük hareketini çoğaltmanızı sizlerden özellikle rica ediyorum.

Suriye'de artık kanlı, zalim, gayri meşru rejimin yolun sonuna geldiğine herkes inanıyor, bunu herkes görüyor, biliyor. Ne yazık ki Beşşar Esed daha ilk gün bizim uyarılarımızı yaptığımız anda adımlar atmak yerine, oyalamayı, şiddeti tercih etti. Esed, 2 yıl daha diktatörlük yapabilsin diye ne yazık ki 60 bin masum insan hayatını kaybetti. Ancak sonuç değişmeyecek, inanıyorum ki er ya da geç bu gayri meşru rejim yerini halkın iradesine halkın idaresine terk edecektir. İnşallah halkın talepleri tecelli ettiğinde Türkiye Suriye'nin yanında, Suriye ile kardeşçe, işbirliğini daha da ileri seviyelere taşıyacaktır."

-"İnsani değerleri esas alan diplomasimiz yalnızca komşularımız ve yakın çevremizle sınırlı değil"-

Erdoğan, benzer bir tavrı Filistin davasında da gösterdiklerini, Filistin halkının 65 yıldır devam eden çilesine göz yummak, haksızlıklara sessiz kalmak yerine hak ve adaletin savunuculuğunu yaptıklarını ve yoğun çabaları neticesinde Filistin davasında 29 Kasım'da tarihi bir eşiğin aşıldığını bildirerek, Birleşmiş Milletler'de yapılan oylama sonunda Filistin'in "üye olmayan gözlemci devlet statüsüne" kavuştuğunu, bunun haklı davayı destekleyen herkes için bir zafer niteliğinde olduğunu söyledi.

"Biz Türkiye olarak, Filistin'in uluslararası alanda hak ettiği konuma erişebilmesi için çabalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz" diyen Erdoğan, şunları ifade etti:

"Tam üye statüsüyle Filistin bayrağının BM'de dalgalanması için gerekenleri yapmaya devam edeceğiz. İnsani değerleri esas alan diplomasimiz yalnızca komşularımız ve yakın çevremizle sınırlı değil. Örneğin, bugün Somali'de Türkiye'nin önemli katkılarıyla başlatılan siyasi ve ekonomik kalkınma süreci emin adımlarla ilerliyor. Aynı anlayışla Arakan'daki insani duruma da yakın ilgi gösterdik. Bölgede uzun yıllar tam anlamıyla varoluş mücadelesi veren Rohingya Müslümanlarına yardım elini uzatmakla kalmayıp, orada yaşanan trajediyi tüm dünyanın gündemine taşıdık. İftiharla, ama aynı zamanda üzülerek de belirtmek isterim ki bizden başka Arakan'a giden, yardım elini uzatan hemen hemen olmadı. Bugün Türkiye'nin çabalarıyla Somali'dekine benzer şekilde Arakan'daki dram da uluslararası camiada akis bulmaya başladı. Henüz yeterli olmasa da geleceğe dönük bir umut ışığı yakıldı.

Türkiye ve Türk halkı olarak muhteşem bir medeniyetin mirasçılarıyız. Dayandığımız ve güç aldığımız medeniyetin temel unsurları hak, adalet, merhamet, dayanışma ve yardımseverlik gibi değerlerdir. Bu ilkeleri her alanda olduğu gibi dış politika uygulamalarımızda da gözetmek durumundayız. Esasen tarihi mirasımız bu değerlerin hayata geçirilmesinde en büyük güç kaynağımızdır. Siz değerli büyükelçilerimizden bu değerlerden beslenen bir vizyon ve perspektifle hareket etmenizi bekliyorum ve 2013 yılında da dış politikamızı hep birlikte daha ileri seviyelere taşıyacağımıza ve Türkiye'yi uluslararası alanda hak ettiği konuma getireceğimize inanıyorum."

Başbakan Erdoğan, 7-8 ay sonra Buenos Aires'de 2020 Olimpiyatları ile ilgili nihai kararın verileceğini anımsatarak, büyükelçilerden bulundukları ülkelerdeki teknik komite liderlerini, o ülkelerdeki yetkilileri etkilemek noktasında yoğun bir çaba içinde olmalarını istedi. Aynı çabayı kendilerinin de göstereceğini belirten Başbakan Erdoğan, "Bu çabayı artırarak 2020 Olimpiyatlarını ülkemize, İstanbulumuza kazandıralım istiyoruz. İnanıyorum ki 2020 Olimpiyatlarının Türkiye'ye kazandırılması, Türkiye'nin dünyadaki konumunu çok daha farklı bir yere taşıyacaktır. Bizim altyapı, üstyapı noktasında ciddi bir sıkıntımız yok, karar zaten lehte verilmesi halinde de atılması gereken adımlar noktasında, yapılması gerekenler noktasında bu adımları da rahat rahat atabilecek, bunları gerçekleştirebilecek güce sahibiz" dedi.

(Sürecek)
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara