İşte ODTÜ olayının perde arkası
Göktürk 2 uydusunun fırlatılma töreni sırasında Başbakan’ı protesto bahanesiyle ODTÜ’de yaşanan olaylarla ilgili çarpıcı detaylar ortaya çıktı.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-12-25 08:10:04
Geçen hafta salı günü ODTÜ'de yaşanan olayların tartışması sürüyor. Göktürk-2 uydusunun fırlatma töreninde Başbakan Erdoğan'ı protesto etmek için toplanan marjinal sol örgütler polisle çatışmış 15 polis yaralanırken gözaltına alınan10 eylemciden8’i tutuklama istemiylemahkemeye sevk edilmiş ardından da adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Başbakan Erdoğan hem eylemcileri hem de üniversite yönetimini sert şekilde eleştirirken CHP lideri eylemcilere ‘Her ODTÜ'lü bir Yörük Ali Efe'dir’ diyerek destek çıktı. Peki ama ODTÜ'de ne oldu ? Yaşananlar gerçekten bir protesto eylemi mi yoksa üniversiteler üzerinden başlatılmak istenen yeni bir hareketlenmenin başlama vuruşu muydu?
Yer ODTÜ ama eylemciler ithal
Her şeyden önce iddia edildiği gibi polisin kampüse zorla girmesi diye bir şey yok. ODTÜ yerleşkesine polisin davet edilmesi bizzat ODTÜ rektörlüğünün talebi ile olmuş. Başbakan ve devlet erkanının katılacağı programiçin Ankara Emniyeti'ne başvuran rektörlük tedbir alınmasını istemiş. Eylemle ilgili önemli ayrıntılardan birisi de şu. Her ne kadar eylemin yapıldığı yerODTÜolsa da eylemcilerin büyük bir kısmı başka üniversitelerden geldi. Eylemde ön saflarda yer alıp molotof atan 50 kişiden sadece 12'si ODTÜ'lü. Hatta gözaltına alınıp savcılığa sevk edilen 10 öğrenciden 4'ü ODTÜ'lü. Diğerleri başka eylemlerde de sık sık polisle çatışan başka üniversite öğrencileri.
Sabıka kayıtları kabarık
Tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilen öğrencilerin suç kaydı ise hayli kabarık. Tamamı marjinal sol ve bölücü örgütle irtibatlı. Dev-Yol, DİSH ve MLKP gibi örgütlere üye oldukları öğrenilen eylemcilerin bazılarının 'yaralama', 'terör propagandası', 'suç örgütü üyesi olma' ve 'terör örgütü üyesi olma' suçlarından kaydının olduğu belirlendi. Eylemlerden sonra yapılan aramalarda sanıklarla birlikte namlusu değiştirilmiş ve çelik bilye atabilen silahıyle geçirildi. Bununla birliktemolotoflar ve soda şişeleri de eylemlerde kullanıldı.
Törenden sonra TÜBiTAK binasına saldırı
Başbakan daha kampüse gelmeden başlayan olaylarda çok sayıda molotof ve cam soda şişesi kullanıldı. Hastaneye kaldırılan 15 polisten 13'ü eylem bittikten sonra geri çekilirken kafalarına isabet eden taş ve soda şişeleri ile yaralandı. Eylemciler polis tamamen çekildikten sonra TÜBİTAK binasının camlarını kırdı. Güvenlik birimlerinin raporuna göre yakılan güvenlik kulübeleri, kırılan camlar ve bankamatiklerde 400 bin liralık maliyet çıktı. Üniversite yönetimin daha önceki olaylarda olduğu gibi soruşturma açtırmadığı gibi zararı da eylemcilerden tahsil etmediği ortaya çıktı.
Mahkemede mahalle baskısı
Göstericilerden tutuklanması için mahkemeye sevk edilen 12 eylemci için adliyede olağanüstü bir hareketlilik yaşandı. Eylemcileri savunmak için mahkeme salonunda 12 avukat ile 2 milletvekili bulunurken, adliye çevresinde 300 kişilik marjinal sol bir grup eylem yaptı. Mahkeme salonu içinde yaşanan olaylar sebebiyle hakimin koruma istediği de raporlara yansıdı.
Rektörü ayaklarına çağırıp tehdit ettiler
Tören bittikten sonra devlet erkanı kampüsten ayrılmasına rağmen olaylar bitmedi. Eylemciler saat 21.00 sularında rektörlük binasına gelip rektörlüğün camlarını kırdılar. Grup, rektörle görüşmek istediklerini ve aksi durumda kötü olayların olacağını söyleyip Fizik Bölümü P-1 toplantı salonuna geçerek beklemeye başladı. Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar ise saat 22.00 sularında rektörlük binasına, yarım saat sonra da eylemcilerin yanına geldi. Yaklaşık 4 saat süren toplantıda eylemcilerin rektörü tehdit ettiği iddia edildi. Öğrenci temsilcisi tarafından iletilen 4 maddelik talebe göre rektörden kamera kayıtlarını polise vermemesi, soruşturma açılmaması, özel güvenliğin toplantı salonuna alınmaması ve medyaya polisin kampüse zorla girip şiddet uyguladığı yönünde açıklama yapması istendi. Görgü şahitlerinin anlatımına göre rektörü zaman zaman tehdit eden eylemciler taleplerini kabul ettirdi. Nitekim rektör eylemcilerin talebi yönünde bir basın açıklaması yaparken hem soruşturma açtırmadı hem de kampüsteki kamera kayıtlarını dün akşama kadar ilgili birimlere vermedi.
‘Üniversite Baharı’ planı mı?
Bir haftadır efsaneleştirilen ODTÜ olayları bir protesto biçiminden çok şiddet eylemine benziyor. Uydu fırlatma töreni için Başbakan ve devletin zirvesi gelirken rektörlük resmi yazıyla polisten tedbir almasını istiyor. Ankara'nın her yerinde eylem yapan kadrolu protestocular gün içerisinde 'Başbakan’ı kampüse sokmayacağız' pankartları asıyor. Polis tören alanın etrafında barikat kuruyor. Molotoflar, taşlar ve sapanlarla saldırınca olaylar çığırından çıkıyor. 15 polis yaralanırken araçlar güvenlik kulübeleri ve ATM'ler zarar görüyor. Bu esnada en düşündürücü şey oluyor. Rektörü ayağına çağıran eylemciler ki aralarında öğretim üyeleri de var. Gece 02.00'ye kadar tehditler eşliğinde 4 maddelik bir talep listesini rektöre tebliğ ediyorlar. Rektör isteyerek ya da istemeyerek bu talepleri kabul ediyor ve uyguluyor. Eylemcilerin büyük bir kısmı ise ODTÜ öğrencisi değil. Kampüste güvenliği sağlayamayan rektörlük ise bugüne kadar yapılan hiçbir eylem sonrası öğrencilere soruşturma açmadı. Yüz binlerce liralık zarar ise millete fatura edildi. Hal böyle iken ODTÜ'de yaşanan olayları romantik devrimci yaklaşımlarla ya da 'ODTÜ'ye dokunan yanar' gibi sloganlarla anlatmak ne kadar sağlıklıdır?
Özel güvenlik yaralandı suç duyurusu yapılmadı
Eylemlere katılan öğrencilerin büyük bir kısmının başka üniversitelerden geldiği göz önüne alındığında kampüs güvenliğinin sağlanamadığı açıkça görülüyor. Kampüsü çevreleyen tel örgülerin yırtık olması da eylemcilerin rahatlıkla üniversiteye girmesine neden oldu. Bununla birlikte özel güvenlik görevlilerinin yaralanmasına rağmen rektörlüğün suç duyurusunda bulunmaması bir başka önemli nokta. Özel güvenlik görevlilerinin üniversite yönetiminin bu tutumundan dolayı olaylara müdahalede isteksiz kaldıkları da konuşuluyor.
AK Partili Ali Şahin aileleri uyardı: Sosyal medya PKK’nın avlanma sahası
AK Parti Genel Merkez Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Ali Şahin, sosyal medyanın terör örgütü PKK tarafından 'dağ kadrosuna eleman devşirmek için avlanma sahası olarak' etkin bir şekilde kullanıldığını söyledi. Şahin, “Gaziantep'te geçtiğimiz günlerde PKK'nın sosyal medya kadrosuna yönelik operasyon düzenlendi. Operasyonda sosyal medya üzerinden yakınlık kurdukları gençleri dağa çıkarmak için propaganda yapan örgüt üyeleri ele geçirildi” diye konuştu.
MHP'li Vural'dan ODTÜ yorumu: PKK’lılar satırla saldırdı
MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, ODTÜ’de yaşananlara toptancı bir yaklaşımın yanlış olduğunu söyledi. Üniversitelerdeki terör örgütü PKK’nın gençlik örgütlenmelerine dikkat çeken Vural, ülkücü gençlere satırlarla saldırıldığını hatırlattı. Vural, “PKK’nın gayreti görülmeli. Üniversite yönetimleri akıllarını başına almalı" dedi.
YÖK BAŞKANI DENETLEME KURULUNU GÖREVLENDİRDİ
YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, ODTÜ'deki olayları incelemek üzere Denetleme Kurulu'nu görevlendirdi.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya'nın, ODTÜ kampüsü'nde geçen hafta Göktürk-2 uydusunun fırlatılması nedeniyle düzenlenen törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı protesto eden grupların çıkardığı olayların incelenmesi için 21 Aralık'ta YÖK Denetleme Kurulu'nu görevlendirdiği öğrenildi.
YÖK Başkanı Çetinsaya üniversite kampüslerindeki şiddet içeren olayların üzüntüyle karşılandığını ifade etti.
Üniversite kampüslerinde şiddet, hoşgörüsüzlük ve baskının asla kabul edilemeyeceğini vurgulayan Çetinsaya, şunları kaydetti:
''Yükseköğretim Kurulu olarak vazgeçemeyeceğimiz en temel ilkemiz akademik özgürlüktür. Akademik özgürlük, hem öğrencilerin ve öğretim üyelerinin kendilerini özgürce ifade edebilmelerini, hem de kampüse gelen misafirlerin ifade özgürlüğünü gerektirir. Bunu ihlal eden her davranış, akademik özgürlüğü ihlaldir ve kabul edilemez. Şiddete başvurarak akademik özgürlükleri sınırlamak, eğitim ve öğretimi engellemek asla mazur görülemez.'
Üniversitelerin en önemli fonksiyonu olan eğitim-öğretim, araştırma ve toplumsal hizmet faaliyetlerinin engellenmesinin düşünülemeyeceğini belirten Çetinsaya, özellikle yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılmaya çalışıldığı ve üniversitelere daha fazla özerklik ve yetki devri çabası içinde olunan dönemde, müzakere kültürü çerçevesi içerisinde her tür farklılığın kendisini ifade etmesine imkan tanınması gereğine dikkati çekti.
Çetinsaya, ''Bu çerçevede üniversite yöneticileri, öğretim elemanları ve öğrencilerimizden beklentimiz, üniversite kampüslerinde şiddet içeren olayların vuku bulmaması için azami gayret göstermeleridir'' ifadesini kullandı.
Haber Ara