'Türkiye'deki darbeler Kürt sorunundan kaynaklı'
Türkiye'de yaşanan tüm darbelerin temelinde Kürt sorununun yattığını ifade eden Sosyolog İsmail Beşikçi, Türk siyaset biliminin 'Kürt' olgusunu kullanamadığından bunu açıklayamadığını söyleyerek, 'Türkiye'de sağlıklı bilim ve üniversite anlayışı olsaydı YÖK ve darbeler olmazdı” dedi.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-12-15 14:34:34
Bilgi Üniversitesi Kültür ve Düşünce Topluluğu tarafından Dolapdere Kampüsü'nde gerçekleştirilen söyleşiye Sosyolog İsmail Beşikçi konuşmacı olarak katıldı. Sinema salonunda yapılan söyleşiye öğrenci ve akademisyenler yoğun ilgi gösterdi.
Konuşmasına üniversitelerde bilim özgürlüğü ile başlayan Beşikçi, genel kanının aksine Türkiye'deki üniversitelerde bilim özgürlüğünün 12 Eylül darbesi ardından kurulan YÖK ile birlikte gerilediği görüşüne katılmadığını belirtti. YÖK'ün kuruluşu öncesinde de Türkiye'de darbelerin yaşandığını anımsatan Beşikçi, darbeleri askerlerin yaptığı algısının çok doğru olmadığını, darbelerin hazırlanması, gerçekleşmesi ve sonrasında üniversitelerin büyük rolü olduğunu ifade etti.
"Türkiye'de sağlıklı bilim ve üniversite anlayışı olsaydı YÖK ve darbeler olmazdı" diyen Beşikçi, resmi ideolojiyi belirleyenin üniversiteler olduğunu dile getirdi. Türkiye'deki üniversitelerin ifade özgürlüğü gibi bir kaygısı olmadığına işaret eden Beşikçi, rektörlük seçimlerinin yapıldığı dönemlerde, adayların ifade özgürlüğü, bilimsel özgürlük gibi konularda konuşmak yerine, kampuslara ne tür binalar ekleyeceklerini, fiziki şartları ne yönde değiştirecekleri tarzında vaatlerde bulunduklarını anlattı. "Kürt ve Kürdistan sorunu ile ilgilenmek için özgür düşünce gerekir" diye belirten Beşikçi, üniversitelerin Türkiye'nin siyasi durumunu ciddi biçimde eleştiriye tabi tutması gerektiğine işaret etti.
‘Türkiye’de darbelerin temelinde Kürt sorunu yatıyor’
Türkiye'de yaşanan tüm darbelerin temelinde Kürt sorunu yattığına dikkat çeken Beşikçi, Türk siyasi biliminin "Kürt" olgusunu kullanmaktan çekindiği için bu durumu açıklayamadığını belirtti. 1960'da Irak'ta Mele Mustafa Barzani'nin mücadelesi sonucu Irak Anayasası'na "Kürt" kimliğinin girdiğini, 1970'de ise yine Irak'ta KDP'nin mücadelesi sonucu Irak'ın kuzeyinde Kürtlere otonomi verildiğini hatırlatan Beşikçi, her iki gelişmenin ardından da Türkiye'de darbeler yaşandığını ve bunun Güney'de gelişen durumun Kuzey'e yansımaması için yapıldığını ifade etti.
12 Eylül 1980'de darbe yapan cuntacıların gerekçe olarak, "Siirt'in bir köyüne yaptığımız gezide bölge insanının Türkçe dışında bir dili konuşması bizi kararlaştırdı" demesini anımsatan Beşikçi, 12 Eylül darbesinin de yine "Kürt" ve "Kürt sorunu" ekseni ile gerçekleştirildiğini dile getirdi. 28 Şubat 1997 yılında yapılan post-modern darbenin de dönemin Başbakan Necmettin Erbakan'ın Libya Lideri Muammer Kaddafi ile yaptığı görüşmede Kürt sorununun gündeme gelmesi ve Abdullah Öcalan'ın bazı kanallar aracılığı ile Erbakan hükümeti ile görüşmesi sonucu gerçekleştiğini anlatan Beşikçi, Erbakan'ın bu hamleleri ile devlet bürokrasisi tarafından tasfiye edildiğinin altını çizdi. Tüm bunlara rağmen basın, toplum ve siyaset biliminin Kürtlerin askeri dinamikleri nasıl harekete geçirdiği konusunu açıklayamadığını belirten Beşikçi, bunun da yine "Kürt" kavramını kullanmaktan korkmaktan kaynaklandığını tekrarladı.
'Kürt olgusu ancak 'terör' kavramı kullanılınca anılıyor'
Türkiye'de resmi ideolojiyi besleyen iki önemli kurum olduğunu ifade eden Beşikçi, bunların üniversiteler ve yüksek yargı olduğunu söyledi. Bu her iki kurumun ürettiği bilgili ve söylemin Kürtlere karşı tutumu belirlediğini dile getiren Beşikçi, demokratik toplumlarda resmi ideoloji diye bir şey olamayacağının altını çizdi. Konuşmasının ikinci bölümünde Beşikçi, bir soru üzerine Kürt milliyetçiliği ve Türk milliyetçiliğini farklı kefelere koymak gerektiğini belirtti. Kürt milliyetçiliğinin asimile etme, etki altına alma gibi bir misyonu olmadığını dile getiren Beşikçi, Türk milliyetçiliğinin ise tam tersi misyon taşıdığını söyledi. Kürt milliyetçiliğinin gelişmesinin Ortadoğu ve Türkiye için çok önemli kazanımları olacağını açıklayan Beşikçi, bunu desteklediğini söyledi. Kürtlerin halen yönetim sahibi olamamasını değerlendiren Beşikçi, "Her şeyden önce Kürtler neden Ortadoğu'da parçalandıklarını iyi anlamalılar. Dünya üzerinde 208 devlet var. Nüfusu 1 milyonun altında olan 40'a yakın devlet var. Ancak 40 milyondan fazla nüfusu olan Kürtlerin devleti yok. Bırakın devleti adları dahi anılmıyor. Adları ancak 'terör' kavramı ile birlikte anılıyor. Kürtlerin bunu iyi anlaması gerekiyor" diye konuştu.
'İttihatçı politikalar günümüzde de devam ediyor'
Yakındoğu, Uzakdoğu gibi kavramların Bizans döneminde oluşturulduğunu anlatan Beşikçi, Osmanlı'nın parçalanmaya yaklaşması ile birlikte Yakındoğu'nun imha olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin de Yakındoğu'nun imhası ile kurulduğunu belirtti. Yakındoğu'da yani Anadolu'da yaşayan halkların ve onların devletlerinin de imha edildiğini ifade eden Beşikçi, İttihat ve Terakki'nin bu coğrafyada sadece Türklerden oluşan bir ülke yaratmak için harekete geçtiğini anlattı. Bunun Anadolu'da yaşayan Rumları zorla göç ettirme, Ermenileri "tehcir" adı altında soykırıma uğratma, Müslüman olan Kürtleri ise asimile etme, Türk ve Kürt Alevileri ise Müslümanlaştırma yoluyla yapıldığını aktaran Beşikçi, Ermeni ve Rumları 1. Dünya Savaşı ile birlikte Anadolu'da yok edildiğini hatırlattı. Kürt ve Alevilerin ise sonraki geniş dönem içinde Türk ve Müslümanlaştırma politikalarına tabi tutulduğunu ifade eden Beşikçi, günümüzde resmi ideolojinin halen bu politikasını sürdürmede ısrarcı olduğunu söyledi.
Beşikçi'nin konuşmalarının ardından söyleşiye katılan dinleyiciler sorularını yöneltti. Programın sonunda Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Gencer Özcan, Beşikçi'ye plaket verdi. (ajanslar)
SON VİDEO HABER
Haber Ara