Filistin ne zaman devlet olabilir?
Filistin’in BM gözlemci üyelik başvurusu nihayet oylandı. İsrail ve ABD’nin yoğun muhalefet ve engelleme çabalarına rağmen süreç Filistin Yönetimi’nin istediği şekilde gelişti ve halihazırdaki noktaya geldi. Oylama sonucunda büyük bir coşku ve heyecanla Filistin, BM gözlemci üyeliğine kabul edildi.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-12-07 12:24:13
Peki bu hukuki açıdan ne ifade ediyor? Diğer bir ifadeyle Filistin’in BM’de üye olmayan gözlemci devlet statüsü aynı zamanda
devlet olarak tanınması anlamına gelir mi?
Hiç şüphesiz Filistin’in BM’de üye olmayan gözlemci devlet statüsünü kazanması önemli bir diplomatik başarı olarak görülebilir. Bu girişimin hiçbir anlamı olmasaydı İsrail devletinin de bu derece muhalif bir tutum sergilemesinin anlamı da olmazdı. Her şeyden evvel BM nezdindeki bu statü Filistin için uluslararası kamuoyu ve toplumunun ciddi bir desteği ve neredeyse resmi sayılabilecek tutumu anlamına gelecek. Buna ilave olarak elbette bu yeni statünün pratik birtakım faydalarından da söz etmek mümkün. Bu yeni statü ile birlikte Filistin artık başka uluslararası örgütlerde de üyelik başvurusu yapabilecek. Bu da elbette ki Filistin’in bir uluslararası ilişkiler aktörü olarak önemli bir hareket alanı sağlayabilecek. BM’de Filistin’in kazandığı bu statünün üyelik olmadığının altını çizmek gerekir. Tam üyelik için Güvenlik Konseyi’nin onayı gerekiyor. ABD’nin veto hakkı dikkate alındığında Filistin’in mevcut ihtilaflarını çözmeden BM’de tam üye olarak kabul edilmesi mümkün görünmüyor. Fakat BM’ye üye olsa bile Filistin’in devlet olarak tanınacağını söylemek mümkün değil. Devlet olarak tanınma için izlenecek herhangi bir prosedür uluslararası hukukta bulunmuyor. Filistin’in devlet olma iddiasını BM tescil etme yetkisine sahip değil. BM sadece Filistin’i üye olarak kabul edebilir. Bu üyelik kabulü diğer devletlerin de Filistin’i devlet olarak tanımaları gerektiği anlamına gelmez ve diğer devletler için bu yönde bir yükümlülük doğurmaz.
Devlet olarak tanıma sadece diğer devletlere tanınmış bir hak ve yetkidir. Yani devletler tek taraflı olarak başka bir varlığı devlet olarak tanır veya tanımaz. Bu konuda da herhangi bir yükümlülükleri yoktur. Yani bir varlık devlet olmanın kitabi şartlarını sağlamadığı halde başka bir devlet tarafından devlet olarak tanınabilir. Veya bunun tersi de olabilir. Yani hiçbir devlet BM üyesi oldu diye Filistin’i devlet olarak tanımak zorunda olmadığı gibi herhangi bir devlet, BM üyesi olmadan da Filistin’i devlet olarak tanıyabilir. Filistin’in devlet olarak tanınması BM oylamasının sonucuna bağlı değil. BM oylaması olmadan da ve Filistin BM üyesi olmadan da diğer devletler tarafından devlet olarak tanınabilir. Bunun önünde hiçbir engel bulunmuyor. Bu elbette ki devlet olarak tanıma kararının tamamen keyfî ve siyasî olabileceği anlamına gelmiyor. Tanıma tek taraflı bir devlet kararı ise de fiilen bir siyasî varlığın devlet fonksiyonunu yerine getirebilmesi bir dizi şartın varlığına bağlı. Devlet olarak tanınabilmek için sınırları belli ve uluslararası hukuk tarafından korunan ve tanınan bir ülkenin olması, sürekli bir halk topluluğunun bu ülke ile ilişkili olması, merkezî bir hükümet ve otoritenin olması ve egemenlik şartının sağlanması gerekiyor. Duruma göre bunlardan bir veya ikisinin yokluğunda ise diğer devletlerin tanıma kararından bağımsız olarak devletlik iddiasının ciddiyet kazanması zorlaşabilir.
FİLİSTİN ‘SAHİCİ BİR DEVLET’ OLMADI
Filistin örneği için bu noktayı dikkate alacak olursak aslında mevcut koşulların sahici bir devlet gibi hareket edebilmesi için yeterli olmadığını söylemek mümkün. Her şeyden evvel Filistin’in, sınırları tanımlanmış ve hukuken koruma altına alınmış belli bir ülkesi yok. Elbette otorite iddiasının yöneltildiği Gazze ve Batı Şeria bölgeleri Filistin toprağı olarak kabul edilebilir. Gazze ile Batı Şeria arasında ortak sınırın olmaması da bir engel değil. Ancak İsrail işgali altındaki toprakların durumu, ama daha da önemlisi sınırların belli olmaması önemli bir sorun. Bu sorunun çözümü ise maalesef İsrail’in de içinde bulunacağı bir süreç ile mümkün olabilir. Yani Filistin ülkesinin sınırlarının belirlenmesi ve bu sınırların hukukî güvence altına alınması şu ya da bu şekilde İsrail’in içinde yer alacağı bir sürecin iyi ve sonuç getirici bir şekilde işlemesine bağlı. Merkezî otorite konusunda da Filistin için önemli sorunların var olduğu aşikâr. Gazze’de Hamas idaresi belirginken Batı Şeria’da El-Fetih siyasî üstünlüğe sahip. İki grubun anlaşmaya varması ve ortak hareket etmesi nispeten kolayca ulaşılabilecek bir sonuç. En kritik sorun da egemenlik konusunda kendisini gösteriyor. Bugün sınırları belirsiz de olsa Filistin topraklarında bir Filistin egemenliğinden söz etmek ne yazık ki o kadar kolay değil. Her ne kadar İsrail, Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmişse de bugün İsrail’in Filistin topraklarında kontrolü elinde tutmadığını iddia etmek son derece güç. Bağımsız bir devlet olarak hareket edebilmesi neredeyse imkânsız olan Filistin’in kaç devlet tarafından tanınırsa tanınsın fiilen sahici bir devlet haline gelmesi İsrail kontrolünün sona ermesine bağlı. Elbette İsrail’in tavrının, özellikle de ablukanın -ve tabii ki süregiden işgalin- hukuksuz olduğu söylenebilir. Ama önemli olan Filistin’in bağımsız bir devlet olarak hareket edebilmesinin halihazırda mümkün olmaması. Bunun nedenlerinin hukuken geçerli ve geçersiz olması bu noktada bir önem arz etmiyor. Bu durumda ‘Filistin ne zaman devlet olur?’ sorusunun cevabı aslında bizatihi Filistin’in kendi kabiliyetine bağlı. Filistin fiilen ne zaman devlet gibi hareket edebilme yeteneğine sahip olursa zaten o zaman devlet olabilecek. Bu ise kaçınılmaz olarak İsrail ile mevcut sorunların çözümünü gerektiriyor. Bu sorunlar doğrudan Filistin ile İsrail arasında çözülebileceği gibi uluslararası toplumun baskısı ile de ortadan kaldırılabilir.
CENAP ÇAKMAK – DOÇ. DR., OSMANGAZI ÜNIVERSITESI / Zaman
Haber Ara