AK Parti Diyarbakır İl başkanı istifa etti
AK Parti Diyarbakır İl Başkanı Halit Advan, Taraf Gazetesi’nden Bahar Kılıçgedik’e verdiği söyleşide dindar Kürtlerin BDP’ye oy verdiğini ifade etmişti.Bu söylem, bölge siyasetinde seküler Kürtlerle, dindar Kürtler arasındaki hegemonya mücadelesinin tekrar başladığını mı ortaya koyuyor, yoksa AK Parti'den uzaklaşmalarını mı ortaya koyuyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-12-07 11:04:43
Dindar Kürtler-AK Parti ve BDP
AK Parti Diyarbakır İl Başkanı Halit Advan, Taraf Gazetesi’nden Bahar Kılıçgedik’e verdiği söyleşide dindar Kürtlerin BDP’ye oy verdiğini ifade etmişti. Advan’ın bu sözleri AK Parti yönetimi tarafından tepkiyle karşılanmış ve Başbakan Erdoğan milletvekilleri ile yaptığı toplantıda “Benim öyle bir il başkanım yok” diyerek Advan’ı partide istemediğini belirtmişti. Advan, AK Parti yönetimine istifasını verdi.
Advan, Taraf Gazetesi’ndeki röportajında kısaca şunları söylüyordu:"Açlık grevlerinin ölümler olmadan sonuçlanmasıyla çok olumlu bir hava yakalandı. Eğer PKK, bu aşamada ülkeyi terk ederse, çok güzel şeyler olacak. Altı ay içinde bu sorun çözülür. BDP, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda diretmeli ve çözümü orada bulmalı. BDP ne olursa olsun masadan kalkmamalı. Bu olmazsa, seçimler geliyor ve kimse seçim döneminde adım atmaz. Hepimizin bildiği gibi, BDP sosyalist ve sol olduğunu iddia eden bir parti. AK Parti ise muhafazakar demokrat bir parti olduğunu savunuyor. Normalde bölgede bütün dindar kesimin bize oy vermesi gerekir ama dindar seçmen BDP'ye daha çok oy veriyor. Bunun nedeni de Şeyh Sait'in asılması, 12 Eylül darbesi, faili meçhuller ve köy boşaltmalar...
KCK davasında Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Kürtçeyle ilgili yaklaşımları kabul edilemez. 10-15 milyon insanın konuştuğu bir dil 'Bilinmeyen dil' diye bir ucubeye dönüştürüldü. Olacak şey değil. Siz bir toplumun dili, kültürü ve gelenekleriyle alay edemezsiniz. Buna hakkınız yok. Velev ki, yargı organında otursanız bile. Bu ahlaki de değildir.” diyordu
Advan, son günlerde sıkça tartışılan bir gerçeği kamuoyunun önüne taşıyor ve Kürt dindarlarının yeni rotasının AK Parti’den uzaklaştığına dikkat çekiyor. Geçekten durum böyle mi? Eğer durum böyleyse AK Parti’den uzaklaşan bu seçmen nereye gidiyor, BDP’de kendini bulabiliyor mu?
Öncelikle bölgede siyasi bir boşluk olduğu gerçeği çoğu zaman dillendiriliyor. Bu iddiayı esas olarak dillendirenler AK Parti ve BDP’nin politikalarından rahatsız olan kesimler.Bu kesimler kendilerini her iki partinin de temsil ve tatmin etmediğini söyleyerek sürekli bir arayış içerisine giriyorlar. Bir taraftan Hüda-Par’ın kurulması, diğer taraftan Azadi hareketi veya başka vakıf ve dernekler üzerinden devam eden arayışlar.
AK Parti seçmeninin büyük bir kısmı yeni bir arayışta bulunmasına rağmen onunla hala bağını tam olarak kesmiyor, ama sürekli olarak bir arayışta bulunuyor. Uludere, polisin şiddeti veya dokunulmazlık meselesi üzerinden AK Parti’nin değerinin düştüğüne inanıyor ve zamanla onu bir ANAP veya DYP olmasından korkuyor. Bu bakımdan AK Parti’ye emanet olarak gelmiş oyların bir kısmı Advan’ın da ifade ettiği gibi BDP başta olmak üzere başka yerlerde kendisine yol bulmaya çalışıyor.
AK Parti Kürt sorununda ve PKK şiddetinde ne yazık ki krizi uzun süredir sağlıklı yürütemiyor. Özellikle 2005 yılında Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır konuşması üzerinden sürekli olarak beklentileri yüksek tutan AK Parti’nin Kürtleri, bu anlamda tatmin edemediği savı çok işleniyor. Bu tespit bir bakıma da doğru. Seçmen AK Parti’den beklentilerini o kadar yüksek tuttu ki engellerin bir an önce kaldırılmasını istiyor.
Fakat bölgede oluşan algı üzerinden AK Parti teşkilatlarının yeterli kaldığını söylemek oldukça zor. Bölgede hangi AK Parti il Başkanına sorsanız Uludere ve dokunulmazlık meselesi başta olmak üzere Anadilde savunma ve eğitim hakkının kendilerini sıkıştırdığını size ifade ederler. Bu bakımdan ortaya çıkan boşluk neticesinde BDP’nin herhangi bir politika üretmesine gerek duymadığını da size anlatırlar.
Burada esas olarak belki sorgulanması gereken temel argümanların başında Dindar Kürtler ile seküler Kürtlerin taleplerinin artık ortaklaştığıdır. Daha önce ciddi bir ayrışmada olan bu kesimler Anadil meselesi başta olmak üzere eğitim, yeni anayasa ve Uludere meselesinde aynı dili kullanıyorlar. Mustazaflar Hareketi ve Azadi hareketi eğer dokunulmazlıklar meselesinde bir birine yakın dil kullanıyor ve bu dil BDP seçmenin de dilin temsil ediyorsa, AK Parti’nin burada bu dengeyi iyi okuması gerekiyor.
Eğer meseleye Hakkari-Diyarbakır-Batman-Şırnak gibi yerlerden kaybedeceğimiz oyu biz Maraş-Elazığ-Gaziantep gibi illerle tamamlarız diyen bir siyaset okuması ile yaklaşılıyorsa bu belki kısa vadede AK Parti için bir şeyler getirebilir ama uzun vadede seçmenin merkez siyasetten de uzaklaşmasının makasını açar. Burada yapılması gereken bölge ile ilgili siyasi adımları tekrar hızlandırmak, gözden geçirmek ve nerede hata yapıldığını bulmaktır.
Kürtler, başından beri gerek Milli Görüş Hareketi olsun, gerek Özal gerekse de AK Parti’ye sahip çıktılar. Bu sahip çıkmanın esas sebebi bu partilerin reform yapan partiler olmasından kaynaklanıyordu. Bir taraftan reform yapan partiler desteklenirken, diğer taraftan da HEP süreci ile başlayan kitleleşme boyutu ile tabanını daha da genişleten bu partiler desteklendi. İlginç olan HEP sürecinden buya bu partilerin oy kaybetmediği gerçeğidir.
Bölgede BDP’nin oy artışına baktığımızda aslında bu oy artışının BDP’den ziyade hükümet partisinin politikalarından kaynaklandığını görmek mümkün. Aynı şekilde özellikle belli zamanlarda ortaya konan mesaj ve politikalara bakıldığında eğer BDP’nin oyu sabit tutulmuşsa bundan da hükümetin davranışlarının etkili olduğunu mümkün. Kürtler, gerek Milli Görüş geleneğine gerek ANAP'a gerekse de AK Parti'ye reform yapılması için oy verdiler. Esas olarak Yeni Anayasa'nın hızlı ilerlememesi, reformların durma noktasına gelmesi bütün bu sorunların kaynağı olarak da açıklanabilir.
2007 yılında o dönem çalıştığım Nokta Dergisi’nde “Yer altı Kürt İslam’ı bitti” manşetini atarak bölgede ciddi bir sivilleşmenin yaşandığını ve bölge siyasetinde “Seküler Kürtler” ve “Dindar Kürtler” arasındaki hegemonya mücadelesinin bölgenin siyasetini belirleyeceğini ifade etmiştim. Görünen o ki dindar Kürtler siyasetteki varlıklarını hissettirmeye başladılar. Unutulmamalı ki dindar Kürtler eskiye göre daha çok Kürdilik tanımları kullanıyorlar ve bir kısmı daha çok Kürt İslam sentezini vurguluyor...
Sonuç olarak görevden alınan AK Parti Diyarbakır İl Başkanı aslında bize bölge siyasetinde değişen dengeleri yeniden okuma noktasında bize özet sundu. Bu bakımdan keşke görevden alınma yerine Kürt dindarların neden AK Parti'den uzaklaştığı noktasında kendisinden daha kapsamlı bir çalışma istenseydi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara