Rektörlerden Yök Yasa Taslağı'na tepki
Yükseköğretim Yasa Taslağı'na ilişkin tartışmalar sürerken rektörler, taslağın yükseköğretim sistemini daha merkeziyetçi yapıya kavuşturduğu görüşünde birleşti.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-12-03 11:53:10
Başkentteki üniversitelerin rektörleri, AA muhabirinin sürece ilişkin sorularını yanıtladı.
Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş taslakla yükseköğretim sisteminin değiştirilmesinin söz konusu olduğunu ifade ederek, yeterince görüş oluşturulması için zamanın olmadığını öne sürdü.
Böyle bir yasa için hazırlanan taslağın daha uzun süre tartışılması gerektiğini vurgulayan İbiş, üniversiteleri ilgilendiren bir yasa tasarısının aynı zamanda toplumun tüm kesimlerini ilgilendirdiğini savunarak, yerel yönetimlerden de görüş alınması, üniversitelerden beklentilerinin sorulması gerektiğini ifade etti.
Tartıştıkça farklı görüşlerin ortaya çıktığını, üniversitelerin kendi çalıştaylarını düzenlemesi ve o çalıştaylar sonrası çıkan raporların sentezlenmesi gerektiğini dile getiren İbiş, taslağa ilişkin tüm paydaşlardan alınan görüşlerin değerlendirilmesi gerektiğini anlattı.
Üniversite olarak senatoda, tüm birimlerden görüş alarak bir rapor hazırladıklarını söyleyen İbiş, raporu en kısa zamanda YÖK'e ileteceklerini açıkladı.
Yeni bir yasaya ihtiyaç duyulduğu ve mevcut Yükseköğretim Yasası'nın merkeziyetçi bir yapı getirdiği konusunda tüm kesimlerin ortak görüş bildirdiğine işaret eden Rektör İbiş, ancak yasa taslağında bu bağlamda pozitif bir değişim görmediklerini, daha merkeziyetçi bir yapıya gidildiğini, bu durumun da kendilerini şaşırtığını söyledi.
YÖK'ün yetkileri ve donanımı bakımından taslakta fazla değişiklik olmadığını vurgulayan İbiş, "Birçok akademisyen de ve paydaş da bunu belirti, taslakta hakikaten daha güçlü bir YÖK var" dedi.
İbiş, taslağın akademik ve mali özerlik bağlamında yeterli düzeye ulaşmadığını, çok detaylı ve zor bir kanun taslağı olduğunu vurgulayarak, kanunun kısa olması gerektiğini bunun yanında yasa ile yetkilerin üniversiteye bırakılması, şeffaf ve hesap verebilir bir yapıya kavuşturulmasının sağlanması gerektiğinin altını çizdi.
Tasarıyla anabilim dalı başkanlıklarında, dekanlarda mutlaka seçim yapılmasının öngörüldüğünü ancak rektörlüklere gelindiğinde buna "hayır" dendiğini anlatan İbiş, "Üniversite konseyleri bize uyan bir yapı değil. Amerika'da kamunun yapısı farklı. Hiç kabul görmeyen maddelerden biri üniversite konseyinin yapısı. Biz üniversitelerde rektörlükte mutlaka seçim olması ve Cumhurbaşkanının ataması gerektiğini düşünüyoruz. Üniversitenin sağduyusuna sahip çıkmak gerekiyor" diye konuştu.
-Sürekli bir kamplaşma ve bölünme yaşanacak-
Gazi Üniversitesi Rektörü Süleyman Büyükberber de tasarının en önemli yönlerinden birinin üniversitelerin yönetim statülerinde getirilen çeşitlilik olduğunu ifade etti.
Bununla birlikte taslakta üniversite yönetiminin neredeyse tamamen yeni oluşturulacak üniversite konseylerine bırakılmasının Batı'daki özellikle Amerika'daki mütevelli heyetlerine özenme olarak değerlendiren Büyükberber, mütevelli heyetlerinin devlet üniversitelerinde uygulamasının tüm dünyada tartışmalı bir konu olduğunu savundu.
Taslakta yer alan üniversite konseylerine, 5 kişinin öğretim üyeleri, 2 kişinin Bakanlar Kurulu, 2 kişinin YÖK, 1 kişinin en çok vergi verenler arasından, 1 kişinin mezunlar derneğinden, 1 kişinin de öğrenci konseyinden seçileceğini hatırlatan Büyükberber, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Üniversiteler için seçimler aslında bir travmadır. Birçok üst düzey devlet makamına atama ile yönetici tayin edilirken, rektörlerin de Cumhurbaşkanı tarafından rektör adayı olabilme kriterleri taşıyanlar arasından doğrudan atanması son derece uygundur. Yükseköğretimde atamanın mutlaka Cumhurbaşkanlığının uhdesinde olması gerekiyor, bu öğretime verilen önemi ve özerkliği temsil ediyor. Üniversite konseyi rektörün, senatonun ve üniversite yönetim kurulunun üstünde olacak ve tüm yetki bu 12 kişide toplanacak. Öğretim üyeleri kendi aralarından 5 kişi seçecek. Biz rektörü seçerken bile üniversite olarak en az 1 yıllık bir süreyi kaybediyoruz, arkasından da 6 ay küskünlerin barışma dönemi oluyor. 5 kişi için sürekli propaganda gerginlik ve ayrışma hem de 5 yıl boyunca sürekli yaşanacaktır. Partiler, cemaatler, topluluklar, gruplar, hatta yeni oluşacak menfaat birlikleri yani herkes bu 5'e bir elemanını sokmak için kıyasıya mücadele edecek ve üniversite küçük küçük gruplara ayrılacaktır. Sürekli bir kamplaşma, siyasallaşma ve bölünme yaşanacak. Üniversite konseyi kaos dışında hiçbir yenilik getirmez"
Üniversite konseyine Bakanlar Kurulu'nun 2 üye seçmesinin "siyasi" bir yaklaşım olabileceğini ileri süren Rektör Büyükberber, "Hele bir de bu kişi konsey başkanı olursa gereksiz tartışmalara sebep olacaktır. Bunu üniversite ruhuna uygun bulmuyorum. Yükseköğretim Kurulu, baştan beri tartışılıyor, kaldırılacak deniyor. Oysa bu yasa tasarısı ile YÖK kendini daha bir sağlama alıyor ve ayrıntıyla uğraşmaya devam edecek görüntüsü veriyor. Oyunun kurallarını belirlemek yerine sahaya iniyor. Sadece koordinasyon değil her şeye müdahil bir kurum görüntüsü veriyor" dedi.
-Eski yasayı aratacak nitelikte-
Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncel de taraflardan görüş alınmasının önemli ama asıl önemli olanın ise görüşlerin düzenlemelere ne ölçüde yansıtıldığı olduğunu savundu.
Tartışmalı bir kurumun kendi hakkında bir düzenleme yaparken, ne kadar özen gösterirse göstersin, tam olarak objektif olamayacağını iddia eden Tuncer, "Umarım YÖK bu eksiği, Sayın Başkanın değişik ortamlarda kamuoyuyla gerçekleştirdiği iletişimle giderir" dedi.
Yasa taslağına ilişkin temel eleştirilerinin daha özerk ve bağımsız bir üniversite modeline ihtiyaç varken eskisinden daha merkezi bir anlayışa yönelme eğilimi konusunda olduğunu ileri süren Tuncer, taslakla, bir yandan Yükseköğretim Kurulu'nun yetkileri artırılırken öte yandan üniversite yönetiminde, üniversite konseyi olarak adlandırılan, rektör, dekan seçmek ve atamaktan öğrenci kontenjanlarının belirlenmesi, üniversite yatırım programlarıyla bütçe tasarısının hazırlanmasına kadar hemen hemen tüm yetkileri elinde toplayan yapı ile üniversitenin kendi birimlerinin neredeyse etkisiz ve yetkisiz kılındığını dile getirdi.
Daha özerk ve demokratik bir yükseköğretim yapısının taslakla hiçbir şekilde karşılanmadığını öne süren Tuncer, "Eski yasayı aratacak daha merkezi bir yapı korunmuştur. Taslağı mevcut haliyle nereden ele alırsanız alın eski yasayı aratacak niteliktedir. Hatta hemen hemen bu yasadan tatmin görünen hiçbir üniversite, rektör yok gibi" diye konuştu.
Kamu üniversitelerinde devlet ve vakıf üniversitelerinin yanı sıra özel üniversitelerinde öngörüldüğünü anımsatan Tuncer, özellikle eğitimde kar amacı güdecek bir anlayışı hiç doğru bulmadıklarını vurguladı.
Beklentilerinin paydaşlar ve kamuoyu tarafından dile getirilen bütün bu eleştiri ve katkıların önemsenmesi ve yeni taslağa yansıtılması olduğunun altını çizen Tuncer, "Çünkü bu yasa, hiçbir grubun ya da siyasi yaklaşımın değildir. Bu yasa tüm Türkiye'nindir. YÖK, temel ilkeleri koyan, çerçeveleri belirleyen ve daha çok koordine eden bir yapıda olmalıdır. Beklentimiz bu doğrultudadır" şeklinde konuştu.
SON VİDEO HABER
Haber Ara