Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Mavi Marmara davası uluslararası umut oldu

Mavi Marmara gemisinde bulunan mağdur ve müştekiler, İstanbul'da görülen davanın uluslararası yargılamalara da dayanak teşkil edeceğine inanıyor

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-11-07 23:36:00

Mavi Marmara davası uluslararası umut oldu
Mavi Marmara gemisine düzenlenen saldırıyla ilgili davanın ilk duruşmasına dün İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Dava avukatları, gemide bulunanlar ve hayatını kaybedenlerin yakınları da mahkemede hazır bulundular.
Davanın İsrail aleyhinde İsrail dışında açılan ilk ceza davası olması ve uluslararası yargılamaya dayanak teşkil edecek olması dolayısıyla Mavi Marmara'da bulunan davanın mağdur ve müştekileri tarafından olumlu karşılandı.
Davanın mağdurları ve müştekilerinden bazılarının görüşü şöyle:

Ahmet Doğan (Furkan Doğan'ın babası)
"İsrail'e karsı yaptığımız şikayetin dava aşamasına dönüşmesinden sonra ilk durumsa günüydü.
Bugün sayın mahkemenin kabulü ile özel olarak, Türkiye'den ilk ifadeyi Furkan'ın babası olarak ailem adına ben verdim. Mahkemede Furkan'ın kişiliği, bu gemiye katılma süreci, niyeti, amacını uzun uzun mahkeme heyetine anlattım."
Murat Taşkın (Mavi Marmara gönüllüsü)
"Biz geminin üstündeydik, orayı taradılar zaten. Akabinde, hiçbir İsrail askeri inmeden önce, beş tane arkadaşımızı şehit vermiştik. 20'ye yakın da yaralımız vardı. Daha sonra da İsrail askerileri inmeye başlamıştı. Davamızda haklıyız çünkü uluslararası sularda insani yardım götüren bir sivil hareketi olarak yola cıktık. Herhangi bir silah veya yabancı bir cisim bulundurmadığımız halde, hiç insanlığın görmeyeceği bir muameleyle karşılaştık. Ama sonuçta ilk defa dünya kamuoyunda İsrail'i yargılamak da önemli bir şeydir."
İsmail Bilgen (Hayatını kaybeden İbrahim Bilgen'in oğlu)
"Ben açıkçası böyle bir sonuç beklemediğim için gayet mutluyum. Onu oraya gönderirken riskin farkında olmakla beraber... Babam çok iyiliksever bir insandı, insanlara yardım etmeyi çok severdi. Bir özelliği de haksızlık karsısında asla susmazdı, yiğit bir yapısı da vardı. Mavi Marmara'yla gitmesinin en büyük sebebi de buydu, çünkü şu ana kadar hep televizyonlardan izliyorduk Filistinlilerin ne durumda olduklarını. Parasal yardımların dışında onlara yardım etme imkanı doğduğu için o gemiye binmişti."
Canip Tunç (Mavi Marmara gönüllüsü)
"Gazze halkına insani yardım götürüyorduk. Götürdüğümüz malzeme, gıda, aydınlanma sağlık ihtiyaçlarını karşılamak içindi. Hiç bir problem yoktu.
Ben kaptan köşkünün önündeydim. Görevim oradaydı; kaptanı koruma... Askerler geldiğinde biz girmemeleri için mücadele ediyoruz. Üstteyken helikopterle kurşun sıkıyorlar, lazer ısınlarıyla. Zaten benim sola sıkmışlar, sol omuzum parçalanmıştı. Neden olduğunu biz de bilmiyoruz."
Furkan Akyüz (Hayatını kaybeden Cengiz Akyüz'ün oğlu)
"Biz saldırıyı öğrendiğimiz zaman ölü ya da yaralı sayısı tam belli değildi. Yani kimse bir şey bilmiyordu. Türkiye'de ya da İskenderun'da kimsenin bilgisi yoktu. Biz zaten şehit haberini uçaklar İstanbul'a geldiği zaman, yani bütün yaralılar İstanbul'a geldiği zaman öğrendik.
Bu tarihte İsrail'e açılmış. İsrail ilk defa yargılanıyor. O yüzden yaptığı işin karşılığını, cezasını almasını istiyoruz."
DAVAYI İZLEMEYE GELEN YABANCI AKTİVİSTLER
Mavi Marmara davasını izlemek için yurtdışından da çok sayıda yardım gönüllüsü İstanbul'a geldi. Aralarında mağdur sıfatıyla davaya katılanların da olduğu aktivistler, davanın uluslararası hukuka dayanak oluşturacağı görüşünü taşıyor.
Dimitris Pliouis, İsrail'in saldırısına uğrayan Mavi Marmara gemisindeydi. Yunanistan filosu temsilcisiydi. Pliouis'e göre İstanbul'da görülen dava ile İsrail'in dokunulmazlığı sarsılacak. Pliouis, konu ile ilgili şunları söyledi:
"Saldırı sonrası İsrail'in uluslararası toplum tarafından cezalandırılacağını düşündük ama büyük güçler bu konuda hiç bir adım atmadı. Sanki İsrail tüm ülkelerin yasalarından muaf, yani İsrail her istediğini yapabilir ve hiç bir ülke ona dokunamaz. Bu yüzden bu davadan umutluyum, daha önce yapılması gerekiyor olsa da halen geç kalınmış değil. Bu dava ile İsrail'in askeri liderliği de mahkeme karşısına çıkmış oluyor. Belki bu davayla İsrail'in dokunulmazlığı sarsılacaktır.
Ann Wright eski bir albay. Irak'ın işgali sırasında Amerikan ordusunda görev başındaydı. Ancak bu savaşa katılmak istemedi ve istifa etti. Mavi Marmara saldırıya uğradığında, o da Özgürlük Filosu'nun gemilerinden biri olan Challenger 1'in yolcuları arasındaydı. Onun görüşleri ise şöyle:
"İlk defa bir mahkeme tüm delilleri inceleyerek yargıda bulunacak. Adil yargılama bekliyoruz. Saldırı sonrasında Amerikan mahkemesi bile kendi vatandaşı öldürüldüğü halde olayı incelemedi. Bu yüzden Türk mahkemesi, delilleri inceleyip buna göre karar vereceği için gerçekten gurur duyuyorum. Deliller ortada. Buna göre karar verileceğine inanıyorum."
'Amerikan Donanması'na ait Uss Liberty gemisi 1967 yılında Arap İsrail Savaşı'nı gözlemlemek üzere bölgeye gönderilmiş ancak uluslararası sularda İsrail tarafından deniz ve havadan saldırıya uğramıştı. Gemide Amerikan Deniz Kuvvetleri personeli olarak görev yapan Joe Meadors 34 ölüm ve 171 yaralı ile sonuçlanan saldırıdan sağ olarak kurtulanlardan biriydi.
2010 yılında Gazze'ye doğru yola çıkan Özgürlük Filosu'nda bulunan Sfedoni Gemisinin yolcuları arasında yer alan Meadors benzer bir saldırıya ikinci kez şahit oldu. İstanbul'da görülen davaya mağdur sıfatıyla katılan Meadors, bu davanın uluslararası hukuku da harekete geçireceği inancında. Meadors, dava hakkında şunları söyledi:
"Bu dava boyunca gerçeklere dayalı yeterli sayıda belge ortaya konacak. Belgeler mahkemede incelenecek, sonuçlar uluslararası mahkemeye sunulabilecek. Bu dava, uluslararası mahkemede gösterilebilecek daha güçlü bir dayanak olacak."
MAVİ MARMARA'DAKİ İSRAİL MİLLETVEKİLİ
Erken seçimlere hazırlanan İsrail'de partiler ve milletvekilleri arasındaki kıyasıya rekabet devam ediyor. Türkiye ile ilişkiler, her ne kadar seçim kampanyalarının merkezinde yer almasa da, Mavi Marmara'da bulunan İsrailli milletvekilleri tartışılmaya devam ediyor.
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun partisi Likud milletvekillerinden Ofir Akunis, seçim komitesine sunduğu bir dilekçe ile Mavi Marmara gemisinde bulunan Arap asıllı İsrail milletvekili Hanin Zoabi'nin seçimlerden men edilmesini talep ediyor.
Dilekçenin, İsrail kanunlarından referans aldığı maddeye göre, "seçimlerde yer alacak aday veya grupların belli eylem veya hedefleri, İsrail devletine karşı silahlı mücadelede bulunan yabancı ulus veya terör örgütüne destek veriyorsa seçimlerde yer alamaz''
Zoabi'ye bir darbe de milletvekilliğinden men edilmesi teklifine destek veren kuzeni Abu Davud'dan geldi. Şimdiye kadar 15 bin imza toplayan dilekçeye adını ekleyen Abu Davud Zoabi, kuzeni hakkında ''bizi temsil etmiyor, meclis içinden İsrail'e karşı eylemler yürütüyor" dedi.
İsrail'in önde gelen Arap partisi Baladna üyesi olan Hanin Zoabi ise başsavcılığa şikayette bulunarak, dilekçeyi yürütenleri yasadışı kışkırtmalarla demokratik seçilme hakkını elinden alma teşebbüsüyle suçladı. Dilekçe'nin baş destekçileri ise Zoabi'yi, milletvekili kılığında bir terörist olmakla ve dokunulmazlığını kullanarak demokrasiye içeriden zarar vermekle itham etti.
Zoabi'ye yapılan bu girişim İsrail'de bir ilk değil. Meclis'teki Arap milletvekillerine yönelik karalama kampanyaları ise uzun süreden bu yana devam ediyor. Halihazırda Zoabi ile aynı partiden olan milletvekili Ahmed Tibi de benzer kampanyaların hedefinde bulunuyor.
İSRAİL KAMUOYU ÖZÜR DİLEMEKTEN YANA
İsrail kamuoyunun Türkiye - İsrail ilişkileriyle ilgili görüşü, Mavi Marmara saldırısından bugüne kadar geçen süreçte değişime uğradı. Gelinen son noktada, İsrail halkının yarısına yakını, Türkiye'den özür dilenmesi gerektiğini düşünüyor.
Mavi Marmara saldırısı, İsrail kamuoyunda da geniş yer buldu. Saldırıdan kısa süre sonra yapılan ilk anketlerle bir yıl sonra yapılan anketler arasında ciddi fark var. Bundan bir yıl önce İsrail'in kendi incelemeleri sonucunda açıklanan Palmer Raporu, Gazze ablukasının yasal olduğunu belirtmiş ve İsrail Ordusu'nun Mavi Marmara müdahalesini hakli çıkarmanın yanı sıra, orduyu yalnızca aşırı şiddet kullanmakla suçlamıştı.
Raporun ardından, Türkiye, beklediği içerikte bir özür almadığı için diplomatik ilişkileri düşürmeye karar vermişti.
Saldırının hemen ardından 482 kişinin katıldığı ankette, İsraillilerin yüzde 64'ü özür dilenmesine karşı çıkıyordu. Son anketlerde ise yüzde 50'ye yakin bir çoğunluk özür dilenmesini istiyor. Yine son anket dahilinde, yüzde 40'lik bir kesim İsrail hükümetinin iki ülke arasındaki ilişkiyi düzeltmek için gösterdiği çabayı yetersiz olarak nitelendirirken, yüzde 28'i yeterli buluyor. Yüzde 32'si ise kararsız.
Bu cevaplara göre, İsrail Kamuoyu'nun Türkiye hakkındaki görüşlerinin değiştiği, çoğunlukla Türkiye'den özür dilenmesi ve ilişkilerin düzelmesini taraftarı olduğu ortaya çıkıyor. Ancak kamuoyu bu özrün çerçevesini "operasyonel hatalarla" sinirli tutuyor. Diğer yandan ankete katılanların önemli bir kısmı Türkiye'yle ilişkilerin düzeltilmesinin, uluslararası arenada İsrail'in İran'a karşı yürüttüğü kampanyaya da katkı sağlayacağını düşünüyor.
İsrail'de hükümeti oluşturan koalisyonda da, Türkiye ile ilişkilerin düzelmesini isteyenler var. Gerekçeleri, Ortadoğu'da artarak devam eden belirsizlik süreci ve Washington yönetiminin ilişkilerin düzelmesi yönünde uyguladığı baskılar. Ancak İsrail, Türkiye'ye iletilebilecek bir özrün kabul edileceğinden de emin olmak istiyor. Çünkü İsrail tarafı, suçunu kabul edeceği herhangi bir özrün, ileride uluslararası dava yolunu açmasından endişeleniyor.
TÜRKİYE – İSRAİL İLİŞKİLERİ
İsrail'in Mısır, Ürdün ve Suriye'yle olan 1967 savaşları sırasında İsrail Hava Kuvvetleri'nde görev yapan, ardından 1989-92 yılları arasında dünya Siyonist Örgütü'nün Kuzey Amerika İstihbarat Şefliğini yürüten ve 1992'den sonra 4 yıl boyunca hükümet sözcülüğü yapan Uri Dromi, İsrail hükümetinin Türkiye'ye yönelik tavrını onaylamıyor ve iki ülke ilişkilerinin bölge için önemine dikkati çekiyor.
Uri Dromi, konu ile ilgili şu ifadeleri kullandı:
"Bu dava İsrail'de kabul görmüyor. Sonucu her ne olursa olsun, İsrail ve Türkiye arasındaki mesafeyi biraz daha artıracaktır. Bu yasal süreç Türkiye'nin verdiği sert bir tepki olarak algılanıyor. Tabii ki İsrailliler tüm bu süreçte yaşananları buruk bir şekilde izliyor. İsrail halkının içten içe bu ilişkilerin düzelmesi taraftarı olduğunu biliyorum.
En başından beri görüşüm İsrail hükümetinin, en azından hayatını kaybedenler için üzüntü ifadesi kullanması gerektiği yönündeydi ama bu olmadı. Hayatını kaybedenlerin yakınlarına, yaralananlardan ötürü duyulan pişmanlığın ifade edilmesi gerekiyordu. Tabii bu ilk etapta gerçekleşmeyince tarafların arası giderek daha da açıldı. Suriye'deki karışıklık, Mısır'daki siyasi istikrarsızlık ve İran gibi önemli konular gündemdeyken, bölgede istikrara sahip iki ülkenin diyalogu aslında büyük önem taşıyor."
Özür ve tazminat, İsrail siyasetinin karşılayabileceği talepler, ancak Gazze'deki abluka konusu belirsizliğini koruyor. Özellikle Mavi Marmara'da yaşananların sonrasında abluka önemli ölçüde azaltıldı. Artık İsrail Gazze'ye, temel ihtiyaçların girişine izin veriyor, bunu kendi yapıyor. Ancak halen çimento, çelik gibi belli başlı yapı malzemeleri engelleniyor.
Kaynak: Dünya Gündemi / TRT Türk
SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara