Başkanlık tartışmaları: Uzi’li adam
En başından itibaren, Obama’nın bu münazarayı kazanacağını biliyordum. Ve kazandı da.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-10-21 23:25:05
Genç bir İsrailli yamyamlar tarafından yakalanmış. Onu kazana koymuşlar. Tam ateşi yakacaklarmış ki son dileğini söylemiş: “Lütfen, kulaklarıma her iki taraftan vurun!”
Yamyamların şefi bunu yapınca, İsrailli sıçramış, Uzi’yi çıkarmış ve herkesi tarayıp katletmiş.
“Madem Uzi yanındaydı, neden daha önce kullanmadın” diye sormuşlar.
“Öfkelenmeden bunu yapamazdım” diye cevaplamış.
Barack Obama’nın münazara performansı bana bu fıkrayı anımsatıyor. İlk karşılaşmada uyuşuk ve cansızdı. Bu aptalca olayın bir an önce bitmesini istiyordu.
İkinci münazarada ise değişmiş bir adamdı. Enerjikti. Agresifti. Azimliydi. Özetle, öfkeliydi.
Karşılaşma başladığında, İsrail’de saat gece yarısı 3’tü. Kaydedip sonra seyredebilirdim. Fakat bekleyemedim. Merakım üstün geldi.
Elbette, tüm performans aptalcaydı. Münazaracı olarak yetenekli olmakla bir ülkeyi yönetebilmek arasında hiçbir bağlantı yok. Olağanüstü bir polemikçi olabilirsiniz fakat rasyonel bir politika yürütemeyebilirsiniz. İsrailliler, Benyamin Netenyahu’ya baksın. Anlamlı bir lider olabilirsiniz ancak kendinizi ifade etmekten aciz olabilirsiniz. İzak Rabin gibi.
Yine de Amerikalılar, seçilmesi için bir şart olarak liderlerinin cesaretlerini münazaracı olarak göstermelerinde ısrarcılar. Bana antik çağların teke tek döğüşlerini hatırlatıyor. Herkesin bir şampiyon seçer ve kitlesel katliam yerinde birbirlerini öldürmeye çalışır. Davut ve Calut, aklıma geliyor. Kesinlikle bu daha insancıl.
Belagat, seçmen kitlesine yönelik değildi. Daha önce belirtildiği üzere, özel bir sınıf olan “Kararsızlara” yönelikti. Başlığın bir tür fark sunması beklenirdi. Benim için bu daha çok bir küçümseme ifadesi. Gonk çalmasına 3 hafta kala hala karar vermediyseniz, bu övüneceğiniz bir şey olamaz.
Oyunun bu safhasında, her iki aday da kimseyi aleyhine çevirmemekte çok dikkatliydi. Elbette, bunun anlamı hiçbir konuda düzgün ve kesin bir görüş bildirmeye tahammüllerinin olmamasıydı. Annelik ve elmalı turta hariç. İsrail’de bu Siyonizm ya balık dolmasıdır.
Herhangi bir yeni fikirden sakınmalısınız. Allah korusun. Yeni fikirler, düşmanlar yaratır. Birkaç seçmeni etkileyebilirsiniz ancak muhtemelen daha fazlasını kaçırırsınız. Püf noktası, kuvvetli şekilde genellemelerden bahsetmektir.
Örneğin, silah sahipliği. Silahlar öldürür. En katı güven içinde, size silahların sadece bu amaç içinde üretildiğini açıklayabilirim. Yamyamlar sizi kaçırması uzak bir ihtimal olduğuna göre Allah aşkına neden dolabınızda Uzi tutarsınız ki? Kötü Kızılderilileri için mi?
Yine de Obama, meseleye dokunmadı. Bu belaya son verecek koşulsuz bir taleple ortaya çıkmaya cesaret etmedi. Silah lobisiyle aşık atamazsınız. Neredeyse İsrail-yanlısı lobi gibidir. Mitt Romney, silah-yanlısı ile silah-karşıtı tarafları bir araya getirdiğinden bahsetti. Bir çözüm bulmak için; Okul arkadaşlarını öldüren 10 çocuk yerine senelik 5 çocuk gibi bir çözüm.
Şunu itiraf etmeliyim ki Bingazi olayı hakkındaki şiddetli atışmayı anlayamadım. Belki de anlamak için Amerikalı zihnine sahip olmalısınız. Benim ilkel İsrailli kafam almadı.
Basit bir terörist saldırısı mıydı yoksa teröristler kılıf için bir gösteriyi mi kullandı? Ne diye bu kadar önemliymiş ki? Neden Başkan, olayı bu ya da şu şekilde yanlışlamaya çalışıyor? İsrailliler uzun deneyimleriyle bilirler ki çuvallamış kurtarma operasyonunun ardından güvenlik güçleri her zaman yalan söyler. Bu onları doğasıdır. Hiçbir başkan da bunu değiştiremez.
Her ülkenin dünyanın her yerindeki yüzlerce büyükelçiliğini ve konsolosluğunu her tür saldırıya karşı koruyabileceği fikri çocuksudur. Özellikle de güvenlik bütçesini azalttıysanız.
Bu özel meseleler hariç, her iki aday da genellemelerle konuştu. Del, bebek, del. (Daha çok petrol çıkarmak için 2008’de ilk kez kullanılan Cumhuriyetçi slogan: ÇN) Fakat güneşi ve rüzgarı da unutma. Gençler koleje gidebilmeli. Ve arkasından iyi maaşlı işler bulabilmeli. Sinsi Çinlilere kimin patron olduğu gösterilmeli. İşsizlik kötü ve ortadan kaldırılmalı. Orta Sınıf kurtarılmalı.
Öyle görünüyor ki Orta Sınıf (hem ABD’de hem de İsrail’de) tüm nüfusu oluşturuyor. Neyin ortası olduğu ise merak konusu.
Kimse ne üstünü ne de altını duymuş değil
Özetle her iki aday da aralarındaki devasa farklılıkları gösterdi ancak şüphe çekici derecede birbirlerine benzeşiyorlardı.
Elbette tenlerinin rengi hariç. Fakat bundan bahsetmeye cüret edebilir miyiz? Eğer siyaseten doğru olmak istiyorsak, hayır. Kampanyanın en belirgin gerçeği aynı zamanda en derin sırrıydı.
Bunu ispatlayamam fakat öyle hissediyorum ki bu seçimlerde ırk itiraf edebileceğimizden çok daha önemli bir rol oynuyor.
Başkanlık münazaralarında, bir adayın beyaz diğerinin siyah olduğu gerçeğinden kaçamıyorsunuz. Bir tanesi WASP (Mormonlar Protestan mıydı?), diğer ise yarı siyah. Fark, eşler arasında daha da çarpıcıydı. Kimse Ann’den daha beyaz ya da Michelle’den daha siyah olamaz.
Bu gerçeklerin onları ortadan kaldırdığını söylemiyorum. Onlar, oradaydı. Belki de bilinçaltlarında ırkın insanların zihinlerinde kesinlikle bir rol oynadığını söylüyorum.
Barack Hüseyin Obama’nın ilk seferinde ne diye seçilmişti ki? Amerikan halkını en iyi halini yansıttığı için değil mi? Bu sefer geri teper mi? Bilmiyorum.
En başından itibaren, Obama’nın bu münazarayı kazanacağını biliyordum. Ve kazandı da.
Önceli makalelerde Obama hakkında birçok korkularım olduğundan bahsetmiştim. Öfkeli bir okuyucu bana onların ne olduğunu sordu. Obama, Netanyahu’nun barış-karşıtı gündemine boyun eğdi. Netanyahu’nun yerleşimleri durdurmasına yönelik cılız çabalarının ardından, Obama çenesini kapattı.
Obama, 4 kıymetli yılın israf edilmesi sorumluluktan payını almalı. Bu dönemde İsrail-Filistin barışına, belki de geri döndürülemez büyük zararlar verildi. Yerleşimler hummalı bir hızla genişletildi. İşgal daha derin kökleri vurdu. Tek seçenek olan İki-Uluslu çözümün ciddi şekilde altı oyuldu.
Orta Doğu’da barış için kolayca yeni bir başlangıç olabilecek Arap Baharı, israf edildi. Yıllardır masada duran Arap barış girişimi, solmuş bir çiçek gibi hala orada duruyor.
Bu meseledeki Amerikan eylemsizliği seçimlerimizin arifesinde İsrail barış güçlerinin umutsuzluğunu derinleştirdi ve barış fikrini tüm kamu söyleminden yok etti.
Öte yandan Obama, Netanyahu’nun felaket bir savaş başlatmasına engel oldu. Yüzlerce hatta binlerce İsrailli, İranlı ve belki de Amerikalı insanın hayatını kurtardı. Sadece bunun için bile kalpten ona müteşekkir olmalıyız.
Umarım Obama, seçimleri kazanır. Ya da diğeri kazanmaz. Esther Kitabı’nda İbranice dediğimiz gibi “Mordecai aşkına değil Haman’ın nefreti için”.
(Bir Yahudi fıkrası daha anlatmaktan kendimi alamıyorum. Bir köyde zengin bir Yahudi varmış. Kimse ölümünde adet olduğu gibi onu övmek istememiş. Sonunda biri ayağa kalkıp şöyle demiş: “Hepimiz biliyoruz ki kötü ruhluydu, paragözdü ve ahlaksızdı fakat oğluyla karşılaştırdığımızda o bir melekti!”)
Tabii ki bu fazlasıyla abartı. Obama’ya gerçekten çok sempatim var. Temelde onun saygın, iyi niyetli bir olduğunu düşünüyorum. Tekrar seçilmesini diliyorum. Üstelik sadece karşısındakinin endişe duyduğun için de değil.
Eğer Obama seçilirse, bizi ilgilendiren kısmında ikinci dönemi nasıl olacak?
İkinci dönemindeki bir Başkan’ın “İsrail-yanlısı” lobiye daha az boyun eğeceğine dair gizli bir korku her zaman mevcuttur. Ki bu lobi, hakikatte bizi ulusal felaket sürükleyen İsrail-karşıtı bir lobidir.
Yeniden seçildikten sonra Başkan ikinci-döneminde, bu lobiye, seçmenlerine ve parasına dair endişelerden kurtulabilecek. Tabi ki tamamıyla değil. Hala dönem-ortası kongre seçimleri ile partisinin bir sonraki başkanlık seçimlerindeki kaderi hakkında endişelenmek durumunda.
Hala oldukça geniş bir hareket alanı var. Barış için çok fazlasını yapabilir ve Orta Doğu’nun yüzünü değiştirebilir.
Arap kuzenlerimizin dediği gibi: İnşallah!
* İsrailli yazar ve barış eylemcisi.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
Haber Ara