Tıp Fakültesi'nde deprem!
570 hoca aynı anda kaçınca rektör, “Muayenehaneleri de döner sermayeye alalım” önerisi getirdi
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-10-12 07:03:42
Bu durumun motivasyon kaybına yol açtığı gibi hastalarla, eğitim ve öğretim bekleyen tıp öğrencilerini ciddi bir şekilde etkilediğini belirten Söylet, hocaların geri dönüşünü sağlamak için "esnek çalışma" modeli önerdi. Yeniden rektörlüğe aday olan ve iki ay sonra seçime girecek olan Söylet'in "Tam Gün Yasası" için ürettiği esnek çalışma modeli şöyle: "Muayenehaneler de sistemin içine alınsın. Tamamlayıcı sağlık sigortası gibi üçüncü taraf denetim mekanizmaları hepsi kayıt altına alınsın. Bütün işler döner sermaye üzerinden yapılsın. Denetleme yetkisi üçüncü tarafta olsun. Maliye'nin yanısıra indirekt olarak sigorta şirketleri denetlesin."
Rektör Söylet'in esnek modelini, üniversiteden ayrılan öğretim üyelerine ve diğer uzmanlara sorduk.
'Eski sistemden daha kötü olur'
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardmcısı Doç. Dr. Cenker EKEN:
Eski sistemde hasta para ilişkisini tıp fakültesi kontrol ediyordu. Hasta doktorla para ilişkisine girmiyor, özel muayene ücretini sekrete ödüyor, devlet kontrol ediyordu. Sayın Söylet'in önerisi, doktorla hastayı para ilişkisi içine sokmuyor mu? Muayenehaneyi nasıl denetleyeceksiniz? Etik dışı olayları nasıl engelleyeceksiniz? Parası olan hastaya öncelik tanınması kalkacak mı? Eski sisteme dönülür. Hatta daha kötü duruma düşülebilir. Bence bu doğru bir yöntem değil. Fakültemizde 300 öğretim üyesi var, 55 tanesi gitmişti. Faturalarımızda bir düşüş olmadı. Motivasyon sorunu da çözdük. Çünkü var olan öğretim üyelerimizin büyük çoğunluğu tam gün çalışıyor."
'Yeni öğretim üyesi aldık, sorunu çözdük'
Marmara Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Fevzi BATIREL:
Bu öneri her üniversite için çok uygulanabilir değil. Öncelikle hekimle hasta arasındaki para ilişkisi kaldırılmalı. Tüm bu kurumlar akademik olmalı, bilim araştırma yapan, insan yetiştiren kaliteli tıp merkezi olmalı. Bir hekim işini yaparken herhangi bir ekonomik kaygıya düşmemeli. Hekimin hastalardan gelir elde edeceğim kaygısı olmamalı. Hasta da 'Bu hekime para verdim, bana özel davransın' dememeli. Düzeni istediğiniz kadar düzgün kurun, insan doğası gereği sistem bozulur. Hekimlerin gelirlerini tek kurumdan elde etmeleri lazım. Farklı kaynaklardan elde ederse bu sizin asli kurumunuza olan bağlılığınızı etkiler. Başka bir yerde daha çok para kazanır, az kazandığınız yere insani duygu olarak enerjinizi vermezsiniz. Kalıcı ve bozulmayan bir sistem getirilmeli. 250 öğretim üyesinden 45'i ayrıldı 50 yeni öğretim üyesi aldık. Biz sorunu çözdük.
'Üniversiteler bilim yuvasıdır, ticari düşünceyle yönetilemez'
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner GÖREN:
Türkiye'de 10 bin öğretim üyesi var. Siz bu kadroyu çalıştırıyorsunuz ve emeklerinin karşılığını vermiyorsunuz ve bu insanlara nasıl yeterince para verebilirsinizin çaresini arıyorsunuz. Gidişat, üniversiteleri özel işletmeler haline dönüşmesi çizgisinde sürüyor. İstanbul Üniversitesi gibi en eski, en köklü bir bilim yuvasında görev yapan öğretim üyelerine yeterince bir istihdam politikası uygulayamadığı için oradan ayrılmak zorunda kalıyorlar, öğrenci yetişmesi ve bilimsel çalışmalar aksıyor. Üniversite rektörü, 'Bunun çaresini muayenehaneleri hastane içerisine taşıyarak bulabiliriz' gibi çözüm arayışına giriyor. Üniversitemde öğrencime ders veren ancak hasta bakamayan bir öğretim üyesi durumundayım. Zamanında yine devlet tarafından muayenehane açmak zorunda bırakıldım. Şimdi yine muayenehanemi kapatıp üniversiteye dönsem son derece düşük bir maaşla çalışacağım. Böyle bir şey olur mu? Öğretim üyesini bu şekilde düşünmeye iten bir sistem kabul edilemez. Bu durumu ticari çizgiden çıkartmak gerekiyor. Bu öneri, parayla hasta ilişkisini resmileştirir. Ticari işletmeler haline dönüşen üniversiteler oluşturulmaya çalışılıyor. Bu yanlıştır.
'Kanamayı durdurmak için acil çözüm olabilir'
İstanbul Tıp Fakültesi'nden emekliliğini doldurup ayrılan öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ali AKYÜZ:
Üniversite şu anda kanıyor ve kanamayı durdurmak için acil belki çözüm olabilir ancak ideal çözüm değil. Bugün Türkiye'de artık doktorlar taksi plakası gibi alınıp satılıyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı 5 sene sonra Türkiye'nin başına bela olacak. Devlet ve halk bu paraları ödeyemeyecek. Üniversiteler, döner sermaye, katkı primleriyle özel hastalarla öğretim üyeleri orada düzeni yürütüyorlardı. Bunlar kalktığı için üniversiteler kan ağlıyor. Rektörün önerisi tartışılır ama burada aslolan üreten insanların ürettiğinin karşılığını almasıdır. Siz insan unsurunu unutarak hangi kanunu yaparsanız yapın sonunda insanlar kendilerinin yok sayıldığını var sayıp üretmeyecektir. Sağlık ve din konusunda gerekli doğruyu insanlara aktarmadığımız için ikisi de istismar ediliyor, oy kaynağı olarak kullanılıyor. Giden doktorların geri dönmesi zor. Benim anabilim dalındaki arkadaşlarım bugün İstanbul'un en güzide hastanesinde hizmet vermekte. Benim yetiştirdiğim bir uzmanın onların yerini alması için bir 10 yıl gerekiyor. Üniversitelerde doktorunu bulamayan hasta, özel hastaneye bin misli para ödeyerek gidiyor. Öğretim üyeleri eskiden olduğu gibi üniversitede muayene yapmalı, döner sermayeden paylarını almalıdır.
'Ara förmül bulma çabası gibi'
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali ÇERKEZOĞLU:
Ara formül bulma çabası gibi görünse bile bu açıklamanın rektörlük seçimine iki ay kala yapılmış olması inandırıcı değil. Part-time çalışanlarla birlikte İstanbul Üniversitesi'ne bağlı tıp fakültelerinde yaşanan kayıplar çok daha büyük. Bu açıdan anlamlı bir öneri ama rektörlük seçimleri iki ay kala yapılması pozitif imaj yaratma çabası gibi görünüyor. Kaldı ki Sağlık Bakanlığı hiçbir şekilde bu tür çözüm için adım atmaya niyetli değil. Kamu hastaneleri ve üniversiteleri tümüyle işletmeye, özel hastaneler ve özel üniversitelere dönüştürme eğiliminde. Ciddi önerilere ihtiyaç var, öğretim üyelerinin o anki duygularına yönelik yaklaşımlar çözüm getirmez.
SON VİDEO HABER
Haber Ara