Medreseler kaybolan yıllarını geri istiyor
Muş Alparslan Üniversitesi’nde (MŞÜ), ‘Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler’ adlı uluslararası sempozyumda medreseler her yönüyle masaya yatırıldı.Malezya'da medreselerin devlet tarafından tanındığı ifade edilerek Türkiye'de de medreselerin yasal statüye kavuşturulması gerektiğinin altı çizildi
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-10-07 12:37:02
TİMETÜRK / Murat Gerger
Muş Alparslan Üniversitesi’nde (MŞÜ), ‘Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler’ adlı uluslararası sempozyum başladı. Rektörlük konferans salonunda düzenlenen toplantıya, ABD, Almanya, İngiltere, Mısır, Sudan, Suudi Arabistan, Ürdün, Irak, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Pakistan, Malezya’dan ve yurt içinden çok sayıda akademisyen, kanaat önderi, medrese müderrisi ve din görevlisi katıldı.
“BU GÜN TARİHİ GÜNLERDEN BİRİNE TANIKLIK ETMEKTESİNİZ”
Kuran-ı Kerim okunmasıyla başlayan sempozyumun açılış konuşmasını Muş Alparslan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat yaptı. Polat, yaptığı konuşmada “Kaleme ve onun mürekkebinden dökülen asara yemin eden bir medeniyetin siz asil temsilcileri; bu gün tarihi günlerden birine tanıklık etmektesiniz. Esasen ilim dünyasının çok değerli temsilcilerinin bu salonda toplanmış olması bu günü tek başına anlamlı kılmaya yeterdi, ancak medreseler gibi, İslam dünyasının en hayati tartışma konularından birini gündeme getirmiş olması, bu günü çok daha anlamlı kılan hadisedir.” Dedi.
REKTÖR İNANÇ, “TOPLUMUN ÖZ DEĞERLERİ KUR'AN'LA BULUŞMALI"
Sempozyuma katılan herkese teşekkür eden Rektör Prof. Dr. Nihat İnanç, Muş’un medrese kenti olan bir il olduğunu söyledi. Üniversite olarak geçmişle bugünü ve geleceği bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlamayı hedefleyerek yolculuklarına başladıklarını ifade eden Nihat İnanç; “Kendi içinde sıkıntıları olan bir konuyu tartışıyoruz. Geçmişimize baktığımızda ülkemizle ilgili sıkıntıların yaşandığı bir dönemi tartışıyoruz. Aslında bir tarafında bir medreseler, bir tarafından ilahiyatlar. Madalyonun hangi yüzünden bakarsanız bakın artılarıyla, eksileriyle tartışıldığı bir alan. Biz bu iki önemli kurumun buluşma noktasının, o köprünün gerçekleşebileceği yer arıyoruz. Biz medrese geleneğimizden, onların birikimlerinden, ilahiyat fakülteleri olarak faydalanabileceğimiz gibi, ilahiyat fakültelerinden de medreselerin faydalanabileceğine inanıyoruz. Bu açıdan bu sempozyum bizim için son derece önemli. Maalesef geçmişe baktığımızda ülkemizde kopma noktaları yaşanan hususlar var. Biz üniversite olarak akademik çalışmalarımızın yanı sıra, kedimizi kopma noktalarının yaşandığı bu hususlarda sorumlu hissediyoruz. Kimi zaman kopma noktaları halk ile devlet arasında yaşanırken, kimi zaman kopma noktaları bizatihi halkın içinde yaşanmış ve yaşatılmış bulunmaktadır. Üniversite olarak bu alanda bir boşluğu doldurmaya, kendi mütevazı kadromuzla katkı sağlamaya çalışıyoruz” dedi. Toplumun kendi öz değerleriyle, kendi kitabıyla, kendi Allah’ıyla buluşması gerektiğine inandıklarını vurgulayan İnanç şöyle konuştu; “Din ile toplumun kopma noktalarını, hiçbir komplekse kapılmadan, hiçbir sıkıntı duymadan bu konulara el atma sorumluluğumuzu hissettiğimizi ifade etmek istiyorum. Bugün toplumun kendi köklerinden kopmasıyla, kendi değerlerinden uzaklaşmasıyla birçok sorunu yaşıyoruz ve yaşamaya devam ediyoruz. Eğer insanımızda Allah korkusu olmuş olsaydı, Kuran-ı Kerim korkusu olmuş olsaydı basit bir hayvanı bile katletmekten korkarken, binlerce, on binlerce insanı katletmeye cesaretini gösterebilir miydi? Bu nedenle kimse ne derse desin, toplumun kendi öz değerleriyle, kendi kitabıyla, kendi Allah’ıyla buluşması gerektiğine inanıyoruz ve bunun mutlaka tartışılması gerektiğine inanıyoruz.” Dedi
“HİÇBİR MEDRESE YOK Kİ TARİHTE ASTRONOMİ TAHSİL EDİLMESİN”
Rektör Prof. Dr. İnanç’ın konuşmasının ardından birinci oturuma geçildi. ‘Medreselerin Dünü ve Bugünü’ konulu panele başkanlık eden Erzincan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu, 1933’te üniversite reformu yapıldığı zaman bir gün önce müderris adını taşıyanların, ertesi gün profesör olduğunu söyledi. Aynı reformla birlikte bir gün önce medrese veya Darülfünun adını taşıyan kurumların da üniversite adını aldığını ifade eden Nasrullah Hacımüftüoğlu şöyle konuştu; “Değişen bir şey yoktu, fakat eskiyi unutturmak veya bizim kültür kökümüzü tamamen kazımak için o ismin asla kullanılmaması talep edilmiştir ve maalesef yakın tarihe kadar bu gelmiştir. Şu anda öyle bir gün yaşıyoruz ki, biz artık medreseyle başlayan ve günün şartları ne getirirse getirsin, hiç önem vermeden, aynı yolda devam eden eksiklikleri tespit etmek suretiyle geliştirerek yolumuza devam edeceğiz. Medrese olarak başladı, üniversite olarak devam eder. Yarın başka bir isim de olabilir ama şuna hepimiz kanaat getirelim, Bağdat Nizamiye Medreseleriyle bir dünya üniversiteler modeli gösteren İslam eğitim kurumları, Endülüs Emevi Devleti’nin, bütün dünyaya örnek muhallet müesseseleri oradan yetişen meşhur müellifler ve eserleri İstanbul’un fethiyle Anadolu’nun muhtelif illerine kurulan müesseseler ve bütün yeryüzünde serpilmiş bulunan tüm medreseler aslında üniversite eğitimi veren kurumlardı. Modellerine baktığımız zaman bu medreselerin göbeğinde cami vardır. İstanbul Fatih Medreseleri’nde göbekte cami, etrafta fakülteler, eğitimine devam etmektedir. Hiçbir medrese yok ki tarihte astronomi tahsil edilmesin. Astronominin tahsil edildiği bir medrese demek, pozitif birimlerin zirvede öğretildiği medrese demektir. Çünkü tüm tabiat ilimlerinin anası astronomidir. Astronomi tahsil eden, pozitif bilimleri, seküler bilimleri, dünyevi ilimleri tahsil etmek demektir.”
MÜFİT YÜKSEL: "60 MEDRESE GÜNÜMÜZE KADAR GELEBİLDİ"
Araştırmacı-Yazar Müfit Yüksel, "Bugün maalesef dini ilimler ve alanı açıkçası yerlerde sürünüyor. Bunun tekrar ayağa kalkması için sağlıklı din alimlerinin yetiştirilmesi lazım" dedi. Medreselerin yasaklanması nedeniyle din adamı ve söz sahibi insanların yetiştirileceği müesseselerin kalmadığını savunan Yüksel, yasağa rağmen gizli de olsa faaliyetlerini yürüten bazı medreselerin varlığına dikkati çekti.
Batı bölgelerindeki medreselerin 1940'lı ve 1950'li yıllara kadar varlığını sürdürdüğünü ifade eden Yüksel, şunları kaydetti: "O medreselerin hocaları vefat edince yerlerine geçecek kimse kalmadı. Doğu ve Güneydoğu Anadolubölgelerinde ise bazı medreseler yaşamını sürdürmeye devam etti. Bölgenin insanı, Nizamiye medreselerinden bu yana inatla bu medreselere olan güvenini ve inancını sürdürdü. Hatta medreseliler bile umutlarını yitirmişti. Başka taraflara yönelmişlerdi ama halk umudunu yitirmediği için yaklaşık 60 medrese ayakta kalarak günümüze kadar gelebildi" diye konuştu.
"Ayakta kalan medreselerin üzerine yeni bir şey inşa edilebilir mi-" konusunu gündeme getirmediklerini anlatan Yüksek, Bediüzzaman Said Nursi'nin 1910'lu yıllardaki yaklaşımına ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Yüksel, Bediüzzaman'ın çok dar alana hapsolan Osmanlı medreseleri ile İstanbul'da yeni açılan modern mekteplerin,pozitivizmin aşırı etkisiyle dinden ve imandan uzak nesillerin yetişmesine sebebiyet verdiğini görünce yeni bir yapı inşa etmek istediğini anımsatarak, Bediüzzaman'ın bu inşayı, bu bölgede yapmak istediğine dikkati çekti.Bugünün şartlarında var olan medrese geleneğini geliştirmenin tartışılması gerektiğini anlatan Yüksel, "Bugün maalesef dini ilimler ve alanı açıkçası yerlerde sürünüyor. Bunun tekrar ayağa kalkması için sağlıklı din alimlerinin yetiştirilmesi lazım. Bölge bu konuda öncülük yapabilir. Medreselerde bunun kıvılcımı olacak" ifadelerini kullandı.
PROF.DR. NURULLAH KURT: "MALEZYA'DAKİ MEDRESELER DEVLET TARAFINDAN TANINIYOR"
Malezya Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurullah Kurt ise kendisinin medrese kökenli olduğunu, icazet aldıktan sonra Mısır'daki El-Ezher Üniversitesi'ndeki eğitiminden sonra Malezya'da çalışmaya başladığını söyledi. Malezya'daki medreselerin devlet tarafından tanındığını ifade eden Kurt, devlet tarafından desteklendikleri için de ciddi bir ilginin olduğunu belirtti. Malezya'daki din adamlarının kendine has gelir kaynakları olduğu için devletin etkisinde olmadığını anlatan Kurt, din adamının özgür olmasının, öğretmek istediği ilimleri daha rahat anlatmasına imkan tanıdığını dile getirdi.
RAŞİT DÜNDAR: "MEDRESELER RESMİ STATÜYE KAVUŞTURULMALI"
Van'da bir medresede müderrislik yapan Raşit Dündar da medreselerin, Hz. Muhammed'in kurduğu Dar'ül-Erkam'ın bir uzantısı olduğunu anımsatarak, Nizam'ül-mülk döneminde medreselerin kurulmasıyla gerçek manada İslam'ın anlatıldığını kaydetti. İlahiyat fakülteleri ile medreseler arasında köprü kurulması durumunda eksik olan şeylerin giderilmiş olacağını anlatan Dündar, medreselerde şu anda 4-5 ilim alanında dersler verildiğini ifade etti.Medreselerin resmi statüye kavuşturulması gerektiğini savunan Dündar, medreselerin resmi statüleri olmayınca mezun olan talebelerinin de kariyer sahibi olamadığını bildirdi.
“SEMPOZYUM 3 GÜN SÜRÜYOR”
3 gün sürecek sempozyuma, Bursa Uludağ Üniversitesi, Şırnak Üniversitesi, Hamdard University, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Diyarbakır Dicle Üniversitesi, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Ürdün Üniversitesi, Mardin Artuklu Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi, Melik Suud Üniversitesi, Almanya İslam İlimleri Enstitüsü, University of Chicago, Muş Alparslan Üniversitesi, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi, Elazığ Fırat Üniversitesi, Rize Üniversitesi, Karabük Üniversitesi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Şanlıurfa Harran Üniversitesi, Islamic Azad University, Kayseri Erciyes Üniversitesi, Konya Selçuk Üniversitesi, Adana Çukurova Üniversitesi, Erzincan Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Faisal University, Iğdır Üniversitesi, Magtımgulı Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Hitit Üniversitesi, Islamic Association of North Texas ile çok sayıda kanaat önderi, medrese müderrisi ve din görevlisi katılıyor
SON VİDEO HABER
Haber Ara