Dolar

34,8665

Euro

36,6229

Altın

3.048,96

Bist

10.058,47

Modern tarihin en zalim ırkçısı İsrail’dir

Filistin milletvekili ve Filistin Ulusal Girişimi’nin Genel Sekreteri Mustafa Barguti, Filistin'deki acı tabloyu gözler önüne seriyor.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-10-05 14:52:46

Modern tarihin en zalim ırkçısı İsrail’dir
TİMETURK / Haber Merkezi

Kölelikten kaçan Amerikan hatip, yazar ve sosyal reformcu Frederic Douglas, “Bilgi insanı köleliğe elverişsiz kılar” diye yazmıştı.
Filistin’de ihtiyacımız olan İsrail’in yarattığı kölelik sistemi hakkında daha iyi bir bilgi ve idrak oluşturmaktır. İster cehaletten, ister korkudan isterse de bu gerçeğin karşısındaki acizlikten olsun bazılarımız bunu görmemektedir.

Modern tarihte, kafatasçı ırkçı sistemin baskısına ve zararına denk başka bir şey bulunmaz. Yetmiş yıldır resmi İsrail politikası, üç sürecin kümülatif toplamı üzerine kendini inşa etmiştir. İlki 1948’de zirveye çıkan Filistin halkının etnik temizliğidir. İkincisi tarihteki en uzun yabancı işgalidir. Üçüncüsü ise Desmond Tutu gibi bizleri ziyaret eden Güney Afrikalı özgürlük savaşçılarının şahit olduğu Güney Afrika’dakinden çok daha zalim olan ırkçı sistemdir.

İsrail bugün sadece 1948’den bu yana dönüş haklarından yoksun 6 milyona ulaşan Filistinli mülteci yaratmakta kalmadı aynı zamanda geride kalan Filistinlileri İsrail’e dönüştürdüğü topraklarından mahrum ederek 1966’ya kadar askeri yönetim altında ucuz işgücüne dönüştürdü. 1967 savaşını müteakip askeri yönetim Batı Şeria, Gazze ve Kudüs’e girdi ve askeri yetkililer Filistin topraklarının çalınması, doğal kaynaklarının sömürülmesi ve işgal altındaki halkın hayati ihtiyaçlarından yoksun bırakılması politikalarını yürürlüğe koydu.

Bugün İsrail, Batı Şeria’daki suyun yüzde 90’ının kontrol ediyor. Hukuk-dışı yerleşimlere kişi başı 2 bin 400 küp su harcamasına izin veriyor. Buna karşılık Filistinliler senelik 50 metre küp suya mahkum ediliyor. Diğer bir ifadeyle İsrailli yerleşimciler Batı Şeria’daki Filistinlilerden 48 kez daha fazla su kullanım hakkına sahip bulunuyor.
Yaralarına tuz basmak için İsrail, Filistinlilerden kullandıkları elektrik ve su için İsraillerden 2 kat daha fazla ödemeye zorluyor.
İsrail’de kişi başı gelir 32 bin dolarken Filistin’de bu bin 500 dolardan daha azdır. Buna rağmen, Oslo Görüşmeleri, Ekonomik İlişkiler Paris Protokolü ve ortak gümrük sayesinde, Filistinliler kendilerinden 20 kat daha fazla kazanan ortalama bir İsrailli ile aynı fiyatları ödemek durumundadır.

ABD’deki Jim Crow kanunları (ABD’deki 1876-1965 arasında uygulanan ‘ayrı fakat eşit’ ırkçı yasalar) ve Güney Afrika’daki ırkçı sistem zirvedeyken dahi Batı Şeria’daki gibi sadece İsraillilere ayrılmış İsrail yol sistemi yoktu. Filistinliler uzun ve zorlu yan yolları kullanmak zorundayken İsrailliler sadece kendileri için yapılmış düzgün ve iyi döşenmiş otobanlarda hız yapıyorlar. Dahası USAID yardımıyla yakınlarda asfaltlanan Vadi El-Nar gibi Filistinlilere ait yollar, kuzey ve merkez Batı Şeria’dan gelip güneye gitmek isteyen Filistinlilerin geçmek zorunda olduğu kontrol noktası yüzünden yoğun trafiği yaşamaktadır. İsrailli yetkililer, Batı Şeria’yı ikiye ayırmayı uygun gördüklerinde İsrail ordusu anında yolu kapatabilsin.

Kolektif cezalandırmanın insanlık dışı kampanyasını 6 yıldır çeken Gazzeliler için durumlar çok daha vahim. Gazze’de su kaynakları tükeniyor, kirlenip kullanım için elverişsiz hale geliyor. Sık ve uzun süren elektrik kesintileri sağlık sorunlarını ağırlaştırmakta ve hayati ihtiyaçlar eksikliğinin neden olduğu çekilen eziyeti artırmaktadır.

Fakat belki de İsrail ırkçı sisteminin en anlatılası özellikleri Kalkilya’da görülür. 45 bin kişilik bu şehir, Berlin Duvarı’ndan iki kat daha yüksek olan bir duvarla çevrilidir. Sekiz metrelik girişi İsraillilerin durduğu bir karakolla kontrol edilir ki böylece bir hapishane müdürünün kapıları kapatması gibi ordu istediğinde kapatabilsin. Bu hapishaneye döndürülen yegane Filistin kasabası değildir. Bunun gibi düzinelerce başka kasaba ve köy vardır.

Batı Şeria’nın güney bölgesi Yata’da bir köy olan Susya’da durum bugünlerde çok daha vahim. Diğer 7 köyün olduğu gibi bu köydekilere, evlerinin, ilkokullarının ve Filistin tarafından işletilen kliniklerinin yıkılacağı bildirildi. İsrail ordusu, topraklarını askeri eğitim için kullanacağı için topraklarından kalma haklarını kaybettiler.

Bundan önce de köydeki hayat kolay değildi. Bir tarafı sadece İsraillilere ait otobanla sıkıştırılmıştır. Yasak diğer yollar nedeniyle öğrenciler, okullarına kışın çamur havuzlarına dönen 6 kilometrelik toprak yollardan gitmek zorundadır. Köyün içinden ve bir zamanlar köyün toprağı olan bölgede Batı Şeria’dan hukuk dışı İsrail yerleşimine su taşıyan devasa bir boru hattı geçmektedir. Köylüler, tankerlerden litresi 27 şekele su almak zorunda kalırken İsrailli yerleşimciler evlerinin içine kadar gelen suyun litresine 5 şekel ödemektedir.

Susya’daki çaresiz köylülerin kendi evlerinde kalmaya cüret ettikleri için tutuklandıklarını ya da saldırıya uğradıklarını bahsetmeme hiç gerek yok.

Irkçılık aynı toprak üzerinde bulunun iki farklı halk ya da etnik grup için farklı kanunlar uygulayan bir sistemdir. İsrail ırkçı sistemi Kudüs’ten bir Filistinlinin, 16 kilometre ötedeki Ramallah’tan olduğu için karısı ve çocuklarıyla beraber yaşamasını yasaklar. Kudüs’te kocasıyla beraber yaşama hakkı yoktur ve eğer Ramallah’a taşınırsa vatandaşlık hakkını kaybeder. Bu sadece sağlık sigortasını değil doğduğu Kudüs’te yaşama hakkını da kapsar. Bu arada İsrail kanunlarına göre dünyanın herhangi bir yerinden bir Yahudi, Lod Havaalanına ayak basar basmaz vatandaşlığa ve ister İsrail’de isterse de işgal altındaki Kudüs ve Batı Şeria’da yaşama hakkına sahip olur ki yetkililer istimlak edilmiş Filistin toprağında ev kurmaları için yerleşimcileri destekler ve onu yardımlar ile diğer olanaklarla kandırır.

Asıl felaket Filistinlilerin, İsrail uyguladığı ve İsrailli yetkililerin dikte ettikleri şekilde yükselen vergiler ve harçlar yoluyla uygulanan ırkçı sistemin sistematik adaletsizliklerin ve işgalin bedelini ödemek zorunda kalmalıdır.

İsrail hükümeti açıkça kararını vermiştir. İki-uluslu çözümü mahvetmiş ve yoğun ırkçı sistemi benimsemiştir. Süreç içerisinde Filistin devleti düşüncesini, Kudüs ve Gazze’den ayrılmış Batı Şeria’nın yüzde 60’ından kopuk izole kantonlar ve Bantustan’larda güvenlik hizmetlerini içeren (Güney Afrika’daki ırkçı siyahlara ayrılmış bölgeler) hilkat-garibesi “özerk” yapıya indirgemiştir.
Geçmişin rüyalarını bırakma zamanı gelmiştir. An, Oslo ve protokollerinin başarısız olduğunu ve zalim ırkçı sistemin devam edemeyeceğini görme zamanıdır. Henry Thoreu’nun dediği gibi “Özgürlük adına her tür tağuta isyan edin!”

Filistinliler, İsrail ırkçılık sistemine karşı isyan etmedikçe ekonomik refahı göremeyecekler ve asla özgür olamayacaklar.

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER

İstanbul'dan Halep'e giden Suriyeliler konuştu

Haber Ara