Fransa'nın kastı Müslümanlara mı ?
Charlie Hebdo dergisinde yayımlanan Hz. Muhammed konulu karikatür, Fransa'da 'ifade özgürlüğü' ve ' protesto hakkı' ile ilgili tartışmalara yol açtı.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-09-23 08:57:27
Can alıcı soru şu: Yahudilerle ilgili en ufak eleştiriyi anti-semitizm sayıp cezalandıran, eşcinsellere hakareti nefret suçu sayan Fransız adaleti, Müslümanların kendilerini rencide edilmiş hissettiği hallerde neden ifade özgürlüğü zırhını kuşanıyor?
Fransa Başbakanı Jean Marc Ayrault karikatür çizmek dahil ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı bir ülke oldukları vurgusunu yaptı. Bunun sınırlarının ne olduğu ile ilgili tartışma bir yana karikatürlere karşı protesto hakkı ifade özgürlüğünün en ayrılmaz parçası sayıldığından Paris’in tutumu daha tartışmalı bir hale geldi.
ÖZGÜRLÜK SINIRSIZ DEĞİL
Fransa ifade ve basın özgürlüğü yasası herhangi bir konuda karikatür yayımlamayı yasaklamıyor. 1881’de çıkarılan Basın Yasası, “Herkes düşüncelerini özgürce açıklama, yayımlama, çizme, resmetme hakkına sahiptir” diyor. Fakat ifade özgürlüğünün sınırları da var: 1972 Pleven Akti’yle nefret, ayrımcılık, kötüleme, ırkçı aşağılama ve tahrik öğeleri; 1990 Gayssot Yasası’yla ırkçı, Yahudi aleyhtarı ifadeler, Holokost’un inkârı; 2004’te yapılan düzenleme ile toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim ve engellilik kaynaklı nefret içeren ifadeler yasak.
Charlie Hebdo’nun karikatürlerinde ayrımcılık ve nefret söylemi olup olmadığı yargının konusuyken burada neyin kime göre aşağılama ya da eleştiri olduğu çok değişken bir hal alıyor. Slate yazarı Thomas Legrand bu konuda şunu yazdı:
“Müslümanların hassasiyeti yüzünden eleştiri yapılamaz mı? Belki, böylesi bir muğlaklık yaratan konuda ve bu kadar öfkeye ve şiddete henüz mahal vermişken daha sorumlu bir eleştiri yapmak mümkün müydü? Bunlar hak ve özgürlüklerin evrenselliğini ve tanımını içermez; ancak hakları fiiliyata geçirmenin getirdiği bir sorumluluk olduğu da pek hoşa gitmeyen bir gerçek.”
Paris’te Büyük Cami önünde İslam karşıtı filmi ve karikatürleri protesto etmek için planlanan gösteriye ‘yaratabileceği güvenlik problemleri’ nedeniyle izin verilmedi. Daha önce 200-250 kişinin katıldığı gösteride 4 polis yaralanmış, 150 kişi de sorguya alınmıştı. Uluslararası İlişkiler ve Strateji Enstitüsü Başkanı Pascal Boniface, La Nouveau Observateur’de konuyla ilgili “Burada hem karikatürün hem de protestoya yasak kararının sorunlu görülen bir yanı var: Müslümanların homojen bir grup olarak algılanması siyasi olarak yanlış. Libya , Tunusve Afganistan ’da gösterilerde şiddete mahal veren kişiler bütün Müslümanları temsil eder mi?” sorusunu yöneltti.
YAHUDİLERLE İLGİLİ DAVALAR
İfade özgürlüğü Batı demokrasilerinde hiçbir zaman mutlakıyet taşımadı. Yahudi aleyhtarlığını (Anti-Semitizm) 1990’da çıkardığı Guyssot Yasası ile yasaklayan Fransa ’da bu konularda ilginç kararlara imza attı:
2007’de Yüksek Mahkeme, Lyon Capitale gazetesindeki söyleşide ‘Yahudilerin tarikat çı ve düzenbaz olduğunu’ söyleyen komedyeni hakaretten suçlu buldu.
2008’de Charlie Hebdo dergisinde eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin oğlu Jean Sarkozy’nin ‘sonradan görme Yahudi nişanlısı yüzünden din değiştireceği’ fikrini işleyen çizer Bob Siné işten kovuldu ve hakkında dava açıldı. Liam Stacey adlı öğrenci ‘ırkçı tweet’ attığı için 56 gün hapis cezası aldı.
İSLAM VE MÜSLÜMANLAR
2008’de Fransız aktris Brigitte Bardot, beşinci kez nefret suçundan ceza aldı. Son cezayı Kurban Bayramı’nda “Müslüman nüfus etrafımızı sardı ve ülkemizi yok ediyor” dediği için almıştı.
2002’de Paris’te Michel Houllebecq aleyhine Platforme adlı romanında İslam için ‘En aptal din’ dediği için dava açıldı. Mahkeme bunu Müslümanlara karşı ırkçı bir aşağılama ya da nefret suçu saymadı.
FRANSIZ BASININDA ÖNE ÇIKANLAR
Eski Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy’nin partisi Halk Hareketi Birliği (UMP) üyesi Rachida Dati “yersiz, önyargılı, komik olmayan karikatürler” yorumunu yaptı.
Eski Fransa Adalet Bakanı karikatür için “yurttaşlarımıza karşı önyargılar taşıyan bir basın darbesi” dedi.
Müslüman entelektüel Tarık Ramazan Fransa ’daki Müslüman kişilere “Protesto yapmayın, Fransa ’nın geleceğinde beraber var olacağız. Sokaklarda eylem yapmak çözüme yönelik değil, bunu entelektüel yollarla eleştirmeliyiz” uyarısını yaptı.
Uluslararası İlişkiler ve Strateji Enstitüsü Başkanı Pascal Boniface karikatür için “ komik olmayan maganda-ırkçılığından öteye gidememiş bir çizim” dedi.
PROF. DR. SAMİM AKGÖNÜL*
(Strasbourg Üniversitesi)
Her kimlik için bir temel insan hakkı olan dini ve etnik farklılıklara saygı çerçevesinde karikatür krizini nasıl görüyorsunuz?
Eleştiri, nefret söylemine dönüşmedikçe, ırkçı söyleme taban oluşturmadıkça, bireylere zarar vermedikçe, ayrımcılığa yol açmadıkça, şiddete açık çağrı yapmadıkça, aynı şekilde bir temel haktır. Karikatür meselesinin iki yönü var. Müslümanların yaşadığı ülkelerdeki bazı şiddet içeren protestoları tetikleyebilir - (ki bu şiddet kabul edilemez) - diğer taraftan Fransa içindeki Müslüman azınlığın ezilmesine, ayrımcılığa uğramasına çanak tutabilir (ki bu da kabul edilemez). İkisini ayrı düşünemeyiz. ‘Saygısızlığın yasaklanması’ çok soyut bir kavram ve tehlikeli. Saygısızlık toplumların ilerlemesine katkıda bulunur. Ayrıca İslam da Müslümanlar da eleştiriden muaf değiller. Bunun sınırı yukarıda dediğim gibi dışarıda şiddeti, içerde ırkçılığı körüklemek. İşte bu yüzden Charlie Hebdo’ nun yaptığı provokasyon eleştirilebilir, “saygısızlık” değil.
Ayrımcı olmayacak tutumların devlet tarafından geliştirilmesinin önemi nedir sizce?
Liberal demokrasilerde devlet, bir düzenleyici. Asli görevi engellemek değil serbestliklerin önünü her geçen gün biraz daha açmak. Sınır elbette yukarıda saydıklarım. Ancak bu da çok net değil. Batı dünyasında iki şeyi birbirinden ayırmak lazım. İslamofobi adı altında bir fikir akımı var. Bazı entellektüel ve düşünürler İslam ’ın bir düşünce sistemi olarak liberal demokratik rejim için bir tehlike olduğu fikrini öne sürüyorlar. Bu açıdan bakıldığında her tartışma gibi bu tartışma da yapılabilmelidir. Bu fikir akımına karşı bir fikir akımı da olabilir ve sakin ve rahat bir toplumsal tartışma olabilir, olabilmelidir. Ancak diğer taraftan, benim Müslümanofobia dediğim, birey olarak ve grup olarak Müslümanların tehlikeli olduğunu düşünenler de var, işte bu söylem ırkçılığa, ayrımcılığa yol açıyor zira Müslüman kategorisine bütün göçmen asıllılar konularak toplumun çeperine itiliyorlar, toplumda bir nevi gayrimeşrulaşıyorlar.
Toplum da bu konuda ikiyüzlü davranıyor olabilir mi?
Toplumlar, kamuoyu dediğimiz flu kavram, değişken, tutarsız ve bazen de hakkaniyetsiz olabiliyor. Ancak toplumların algıları değişebilir. Bu değişimin de tek yolu fikir tartışması, şiddetdeğil. Zira ortaya ironik bir durum çıkıyor: Yüzeysel olarak Batı algısında Müslümanlar şiddetle özdeşleştiriliyorlar, buna kızan ve Müslüman olarak algılanan gruplar, protesto etmek için şiddete başvuruyor! Ortaya bir kısırdöngü çıkıyor: Müslümanların şiddetle ilişkisini eleştirmek/ alay etmek -> Müslüman ülkelerdeki şiddet içeren protestolar -> Tekrar bu şiddeti eleştirmek/alay etmek -> Tekrar şiddet protestoları, vs. Toplumsal algıda şiddeti gerçekleştiren gruplar, bütün Müslümanları temsil eder hâle geliyorlar.(Radikal / Gaye Yeşilyurt)
Haber Ara