Af Örgütü: Zorla kaybedilmelerin belirsiz dünyası..
Uluslararası Af Örgütü'nden 30 Ağustos Dünya Kayıplar Günü dolayısıyla yapılan açıklamada, her kıtada kaybedilme vakalarını belgelediğini ve dünya çapındaki hükümetlere zorla kaybedilmeleri kınama ve kullanımına son vermek için küresel anlaşmaya katılmaları çağrısında bulundu.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-08-30 10:58:07
Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’ye de Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’yi kabul etme ve ulusal hukukta uygulanması çağrısında bulundu.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü Murat Çekiç, “Zorla kaybedilmeler en zalimane ve insanlıktan çıkaran insan hakkı ihlalidir. İnsanları birbirinden ayırarak ve sessizlikle bir çok ülkede aileleri ve toplulukları parçalara ayırıyor. Uluslararası Af Örgütü 1980 darbesi sonrası işlenen suçlarla ilgili, darbe lideri Kenan Evren’in kovuşturulması gibi, cezasızlıkla mücadele konusunda atılan adımları memnuniyetle karşılıyor. Yine de geçmişte işlenen suçların mağdurları ve onların aileleri için adaletin sağlanması güvence altına alınmalı. Bu konuda atılması gereken adımlar mevzu bahis olduğunda yapılanlar yetersiz kalıyor” dedi.
Uluslararası Af Örgütü her kıtada kaybedilme vakalarını belgeledi ve Cezayir, Kuzey ve Güney Amerika, Balkanlar, Endonezya, Libya, Moritanya, Mali, Pakistan, Rusya ve Sri Lanka gibi birçok ülkede konu ile ilgili çalışmalar yürütüyor.
Uluslararası Af Örgütü Uluslararası Adalet Araştırma, Politika ve Kampanya Direktörü Marek Marczyñski, “Dünya çapındaki hükümetlere zorla kaybedilmeleri kınama ve kullanımına son vermek için küresel anlaşmaya katılmaları çağrısında bulunuyoruz. İlk ve son kez olarak adalet kaybedilmiş binlerce birey ve aileleri için yerine getirilmeli” dedi.
“KARANLIKTA KALANLAR - ZORLA KAYBEDİLMELERİN BELİRSİZ DÜNYASI”
Uluslar arası Af Örgütü Dünya Kayıplar Günü kapsamında, bir yılı aşkın bir süredir 67 yaşındaki Abdül Ekrem El Sakka’nın hala kayıp olmasını değerlendirdi. Af Örgütü, bu durum da uluslararası hukuk uyarınca suç sayılan zorla kaybedilme anlamına geldiğini vurgulayarak, “Oldukça yaşlı olan imamın akrabalarının çaresiz taleplerine rağmen Suriye yetkilileri imamın akıbeti ya da gözaltı koşulları ile ilgili herhangi bir açıklamada bulunmadı” açıklamasında bulundu.
Aslında, onun tutuklandığını hiçbir zaman kabul etmediler. İmamın yakınlarının emin olduğu tek bir şey var; 15 Temmuz 2011’de Suriye Hava Kuvvetleri İstihbaratı mensubu yaklaşık 20 kişinin, imamın Şam’ın varoş bölgesi Daray’daki evine geldiği ve imamı apar topar götürdükleri.
İmamın sürgünde yaşayan oğlu Haytam El Hamvi, son dönemde Uluslararası Af Örgütü’ne yaptığı açıklamada ailesinin yaşadığı acıyı ve 2011 başında Suriye’de çıkan ayaklanmalardan bu yana El Sakka’nın kaybolması ile ilgili bilgi yetersizliğini dile getirmişti.
El Hamvi, “Kaybedilme, onlarla ilgili hiçbir bilgiye sahip olmamanız hatta bir şey bilseniz de, bu bilginin doğru olup olmadığından her zaman endişe etmeniz anlamına geliyor” dedi.
Suriye yetkilileri geçen Eylül ayında, Haytam El Hamvi’nin esnaf olan babası Muhammed Yasin El Hamvi ve kardeşi Muhammed Muhammed El Hamvi’yi de tutukladı, bu durum da zorla kaybedilme anlamına geliyor.
Babası ve kardeşi, bu yılın başında serbest bırakılmadan önce, sırasıyla beş ve altı ay kimse ile görüştürülmedi. Bu süre zarfında ailesi onların nerede olduğunu ya da hayatta olup olmadıklarına dair bir bilgiye ulaşamadı. İkiliye herhangi bir suçlama yöneltilmedi ama hükümet karşıtı protestolara katıldıkları için tutuklandıklarına inanılıyor. Babası Mayıs 2012’de yeniden kayboldu, böylece geçen yıl ayaklanmalar başladığından bu yana üçüncü kez gözaltına alındı.
Her ne kadar akrabaları hiçbir zaman ikilinin tutuklanması ya da gözaltına alınmasına dair resmi bir bilgiye hiçbir zaman ulaşamasa da, onlarla birlikte tutulanlar serbest bırakıldığında, gözaltında geçirdikleri zamanları nasıl geçirdiklerine dair belirsiz bilgiler su yüzüne çıkmaya başladı. Fakat bu tarz bilgiler her zaman doğru ya da güvenilir olmayıp sadece ailenin korku ve acıyı arttırabiliyordu da.
Haytam El Hamvi de daha önce Suriye cezaevlerinde düşünce mahkumu olarak kaldığı için -2003’te barışçıl bir protestoda yer aldıktan sonra iki buçuk yıl parmaklıklar arkasında kalmıştı- kaybedilen akrabalarının nasıl koşullarda olduğuna aşina.
Aşırı kalabalıklık ve diğer kötü koşullar var olan sağlık sorunlarının kötüleşmesine yol açabiliyor – mesela Muhammed Yasin El Hamvi geçen yıl kalp krizi geçirdi, Abdül Ekrem El Sakka ise bağırsakları ile ilgili bir sorun yaşıyor.
İşkence sorgulamalar sırasında çok yaygın olarak başvurulan bir yöntem. Haytam El Hamvi, “Cezaevindeyken bu koşullar altında en zoru ilk haftadır çünkü genellikle insanlara ilk hafta işkence uyguluyorlar… onları… sorgularken” dedi.
On yıllarca zorla kaybedilmeler Suriye rejiminin ayırt edici özelliği oldu, binlerce aktivist ve muhalifi hedef almak amacıyla kullanıldı ve böylece aileleri de umutsuzluk ve korku içinde yaşadı.
Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktör Yardımcısı Hassiba Hadj Sahraoui, “Suriye’de ayaklanmalar başladığından bu yana, yetkililerin muhalefeti susturmak için zorla kaybedilme ve kaybolanların akrabaları ile arkadaşlarına korku salma yoluna başvurmalarında ciddi bir artış gözlemledik. Ama yıkıma sürükleyen bu uygulamanın kullanımı -Suriye ve dünyanın diğer bölgelerinde- on yıllar öncesine dayanıyor” dedi.
ZORLA KAYBEDİLMELER
Zorla kaybedilme, bir bireyin akıbeti ya da nerede olduğu açıklanmadan bir yere götürüldüğü zaman gerçekleşir. Bu uygulama sadece gözaltına alınan bireyi değil aynı zamanda sistematik bir şekilde kaybolan yakınları ile bilgi alması engellenen ailesini ve arkadaşlarını da etkilemektedir.
Bir birey hükümet yetkilileri ya da onların adına hareket edenler tarafından tutuklandığı, gözaltına alındığı ya da kaçırıldığı zaman “kaybedilmiş” olur. Onu elinde tutanlar, bireyi ellerinde tuttuğunu reddederse ya da nerede olduğunu söylemeyi kabul etmezse, kaybedilmiş birey bir dizi insan hakkı ihlaline maruz kalmaya açık hale gelir.
Yasanın korumasının dışında tutularak, kaybedilen bireye genelde işkence uygulanır ve birey hayatına dair sürekli endişe duyar, bütün haklarından mahrum ve onu elinde tutanların merhametine kalmış bir hale gelir. Bu uygulama, ilk kaçırılmanın ardından genelde yıllarca devam eden bir hak ihlali ve mağdur için uzun yıllar süren fiziksel ve psikolojik etkileri bulunuyor.
Çok sık olarak, kaybedilen bireyler asla serbest bırakılmıyor ve akıbetleri belirsizliğini koruyor. Aileleri ve arkadaşları onlara ne olduğunu hiçbir zaman öğrenemiyor ve bu da çektikleri acının artmasına sebep oluyor. Zorla kaybedilmelerle oluşturulan güvensizlik ve korku sadece mağdurları ve ailelerini değil aynı zamanda bir bütün olarak toplumu da etkiliyor.
KÜRESEL BİR SORUN
Zorla kaybedilmeler hala dünyanın birçok ülkesinde kullanılan bir yöntem. Her ne kadar uluslararası hukuk uyarınca suç sayılsa da adli sorumluluğu olanlar genellikle adalete teslim edilmiyor.
Bu uygulamaya bir son vermek adına Aralık 2006’da Birleşmiş Milletler, Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’yi kabul etti. Sözleşme, kaybedilmeleri önlemeyi, gerçekleştikleri zaman gerçeği ortaya çıkarmayı, sorumluları cezalandırmayı ve mağdurlarla ailelerine tazminat sağlanmasını amaçlıyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara