CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, geçen hafta Tunceli Ovacık yolunda arabası silahlı PKK militanları tarafından durdurulduğunda belki de başına gelecekleri tahmin etmemişti. Ama Aygün’ün ‘gözaltına’ alınacağını, hatta yolunun kesileceğini bilmeyen birisi daha vardı; KCK/PKK lideri Murat Karayılan. Örgütün Dersim kanadının, kendisine danışmadan gerçekleştirdiği bu eylem, şartlar bugünkü gibi olmasaydı aslında Karayılan’ın canını sıkacak nitelikteydi; fakat bu kez memnun oldu. Çünkü PKK’nın yeni taktiğine uyan bir hareketti ve ‘demokratik özerklik’ projesini hayata geçirmek adına etkili olabilirdi.
PKK içinde, Dersim kanadının kendi başına, merkeze danışmadan eylemler yapması yeni değil. PKK’nın ‘yaramaz çocuğu’ bu kanat daha önce de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kastamonu konvoyuna silahla saldırmıştı. PKK merkez komutası kendisine danışılmadan yapılan eylemi de üstlenmek zorunda kalmıştı. TİKKO’nun eski militanlarının devşirilmesinden oluşan ekip daha çok Alevilerden oluşuyor. Ancak son dönemlerde İran vatandaşı PKK militanlarının da bu gruba katıldığı ve asıl gücü elinde bulunduran ‘Bahoz Erdal’ kod adlı Suriyeli Fehman Hüseyin ile birlikte hareket ettiği biliniyor.
PKK tarihi boyunca iki grup kendi başına hareket etmesiyle dikkat çekiyor: Zaza ve Dersim grubu. Zaza grubu, 1990’lardan itibaren örgütte yavaş yavaş pasifize edildi. Şu anda komuta kademesinde neredeyse Zaza yok gibi. Dersim grubuna ise Alevilerin tepkisini çekmemek için dokunulmadı. Bu da Dersim grubuna göreceli olarak özerk eylemler yapma fırsatı sundu. Dersim grubu, örgütün Türkiye ile ilgili politikalarına da zaman zaman itiraz ediyordu. Mesela Öcalan ile devletin yaptığı görüşmelere en sert tepki onlardan geldi. Oslo görüşmelerini sabote etmek için çaba sarf eden ekip de farklı değildi. Onlara göre, devletin tutsağı Öcalan ile devletin yaptığı pazarlık, PKK’yı sonuç almaktan uzaklaştıracak bir davranış.
Neden kaçırıldı, niye bırakıldı?
PKK’nın ‘yaramaz çocuğu’ sayılan Dersim ekibinin derin yapılarla ilişkisi olduğunu ve çokça işbirliği yaptıklarını söylemek mümkün. Bu durum grubun komuta kademesinin sık sık değişmesine sebep oluyor. 350-400 militanın (milis güçler hariç) bulunması grubu farklı bir yapıya dönüştürüyor. Örgütün son ‘Dersim eyalet komutanı’ Seyithan kod adlı Serdar Özdemir ve ‘Ovacık Öz Savunma Birlikleri’ sorumlusu Azad Çüngüş kod adlı militanlar hâlen bu sahayı istedikleri gibi kullanıyor.
İddialara göre, Hüseyin Aygün’ün kaçırılması da tamamen Dersim grubunun inisiyatifinde gerçekleşen bir hadiseydi. Merkez komitenin haberi yoktu. Kandil haberi sonradan duydu ve doğru olup olmadığını araştırdı. Doğru olduğu anlaşılınca Kandil Aygün’ün iyi bir koz olarak kullanabileceğine karar verdi ve Kandil’e götürülmesi üzerinde duruldu. Bunun için üç yol belirlendi; ancak nakil için en az 1 aylık zamana ihtiyaç vardı. Neticede bu risk göze alınmadı. Ardından Kandil, Aygün’ün serbest bırakılmasını istedi. Bırakılma talimatını da Bahoz Erdal verdi. Zaten Dersim kanadı, Aygün’ün Kandil’e götürülmesi planından hiç hoşlanmamıştı. Ne de olsa Aygün, Dersim’in sevilen isimlerinden biriydi. Üstelik Dersim’de de milletvekili kaçırma eylemine kendiliğinden bir tepki oluşmuş, sivil toplum örgütleri Aygün’ün derhal bırakılmasını isteyen açıklamalar yapmıştı.
Alınan bilgilere göre, Aygün’ü kaçıranlar, kendisiyle uzun uzun Kürt sorununu tartıştı, daha doğrusu ‘sorguladılar’. Onu, kıyasıya eleştirdikleri CHP’de siyaset yapmaktan vazgeçirmeye çalıştılar. Aygün’ün ruh hâli hakkında birçok yorum yapıldı, hatta Aygün’ün ‘Stokholm sendromu’na (kendini rehin alan kişiye duygusal anlamda bağlanma hâli) tutulduğu bile söylendi. Aygün’ün serbest bırakılmasından sonra yaptığı açıklamalar da hayli tartışıldı, bundan sonra da tartışılacağa benziyor.
Hüseyin Aygün’ün ‘alıkonmasının’ altında yatan başka sebepler de vardı. Aygün seçim süresince PKK’ya muhalif bir çizgi sergilemişti. Daha doğrusu PKK’dan ziyade Dersim kanadını eleştirmişti. Üstelik Aygün kendisinden istenen haracı örgüte ödemiyordu. KCK yapılanmasının mali temeli olan haracın ödenmesi şarttı. Diğer bir etken ise Alevi gençlerin örgüte katılımlarının giderek azalmasıydı. Dersim grubu Aygün’ü ‘sorguladı’, söylemlerine dikkat etmesi yönünde uyardı; özellikle Tunceli bölgesinde gençlere yönelik siyaset yürütmemesini istedi.
Murat Karayılan grubuna yakın bir örgüt mensubu Aygün olayını değerlendirirken şu yorumu yapıyor: “Fevri hareket ettiğimiz doğru. Ama aynı zamanda bölgede ne kadar güçlü olduğumuzu, milletvekilini bile gözaltına alacak güçte olduğumuzu göstermiş olduk. Eylemler bizi ‘demokratik özerkliğe’ yaklaştırıyor. Bunu toplumda da kabul ettirene kadar eylemler devam edecek. İnsanlar, vekiller kim olursa olsun kaçırılacak. Dünya bugün bir vekilin kaçırılmasını konuşuyor, bu bizim için bir avantaja dönüştü. Vekil sorgulanmıştır ve kendisine gereken uyarı yapılmıştır.”
‘Suriye KCK için tarihi fırsat’
Murat Karayılan’ın son açıklamasında özgürlük için ‘özerklik’ adına mücadele edeceklerini ve savaşı sürdüreceklerini söylemesi de dikkat çekti. Bu ifadeler KCK için ‘intihar ediyor’ imajı uyandırsa da örgüt bundan kazançlı çıkmayı planlıyor. 2012 yılına ‘ya zafer ya ölüm’ parolası ile giren örgüt yeni bir süreç başlatmış oldu. PKK’nın demokratik özerkliği her türlü kaybı göze alarak hızlandırmasının arkasında, uluslararası konjonktürün etkisi var. Suriye’deki tablodan faydalanmak isteyen PKK, tarihî bir fırsat yakaladığını düşünüyor. Suriye gerginliğinin kendilerine yarayacağını hesap eden örgüt Türkiye’nin buraya odaklanmasını fırsat bilip eylemlerini artırmayı planlıyor. Bunun sonucunda ağır kayıplar verse de ‘özerklik’ talebinin onaylanması adına işe yarayacağına inanıyor. Onlara göre, bu tür eylemler hem siyaseti hem toplumu ‘verin gitsin’ noktasına getirebilir.
Şemdinli olayı bu sebeple KCK için ‘intihar’ olarak görülebileceği gibi ‘kazanç’ şeklinde de değerlendirilebilir. Sadece Şemdinli olaylarında 100’den fazla kayıp veren örgüt yeni Şemdinli olayları tertiplemeyi planlıyor. Çukurca, Yüksekova, Eruh gibi merkezler önümüzdeki günlerde kaynamaya gebe. Bütün bunlar ‘özerklik’ talebinin karşılanmasını hızlandırmak adına yapılıyor. Ancak alınan bir bilgiye göre Türkiye Kandil’e ciddi bir kara operasyonu planlıyor. Bunun için riskleri hesaplıyor. 150 örgüt yöneticisi uğruna binlerce askeri riske etmemek için de planın şimdilik rafa kaldırıldığı belirtiliyor. Örgüt mensubu R.Ş: Örgüt 4. Evre’ye geçti
“2012’nin örgüt açısından önemli bir yıl olduğu üst düzey örgüt mensupları tarafından bize sürekli olarak aktarıldı. 2012’de örgüt 3. Evre olan ‘Topyekûn Savaş’a (klasik karakol ve arazi saldırıları) gireceği için hazırlıklar en üst seviyede yapıldı. Özellikle Abdullah Öcalan ile müzakerelerin başlamaması durumunda 3. Evre şartları geçerli olacaktı. Bu evreye göre bütün örgüt mensupları sürekli olarak sonuç alana kadar eylem yapacak. Bu konuda herhangi bir sonuç alınması durumunda ise Hakkâri’den başlayarak 4. Evre olan ‘Devrimci Halk Savaşı’ (her türlü saldırı) hamlesine girilecek. Şemdinli olayı 4. Evre hamlesiydi ve devamı gelecek.”
Aksiyon