Amerika’nın Suriye senaryoları Türkiye’yi nereye götürür?
Stanislav Tarasov, Amerika'nın Suriye senaryolarını ve Türkiye'nin nereye götürüldüğünü yazdı.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-08-14 14:52:11
Türkiye ve Amerika tüm Suriye krizi boyunca sıkı bir bağlantı halindeydiler, ancak şimdi böyle bir operasyon planı üzerine derinleşmeleri gerekiyor. Bu sözler İstanbul’daki görüşmelerden sonra konuşan Hillary Clinton’a ait. Üstelik, Clinton planlamanın her iki ülkenin hükümetleri tarafından yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.
Oysa herşeyin tam tersi olması gerekiyordu. Önce durum değerlendirmesi yapılacak, olayların muhtemel hidişhatı ile ilgili bir model hazırlanacak, ardından da harekete geçilecekti. Tüm bu durum değerlendirilince Washington’un Suriye konusunda irrasyonel hareket etmeye başladığı anlaşılıyor. Bu yetmez gibi bir de Suriye göklerinde ‘Uçuşa yasak’ denilen bölge ilan edilmesinden bahsedildi ki bu BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı bir girişim.
Mesele bununla da sınırlı değil. Geçtiğimiz günlerde Tahran’da aralarında Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya ve Pakistan’ın da bulunduğu 30’dan fazla ülkenin katılımı ile Suriye krizi gündemli bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda tartışılan ana görüşler kan akıtılmasının önüne geçilmesi, ulusal diyaloğa zemin hazırlama, Suriye’deki krizin çözümü için kabul edilebilir çözüm yolları aranması şeklinde formüle edildi. Örneğin toplantıya evsahipliği yapan İran dışişleri bakanı Ali Akbar Salehi bu formülasyon dile getirdi.
Bu toplantı sonucunda Suriye’deki krizin çözümü konusunda uluslarası bir bağlantı grubu kurulmasına karar verildi. Böylece Suriye konusunda, biri Türkiye ile ABD himayesinde, diğeri aralarında Rusya, Çin, İran ve bölgedeki tarafsız islam devleti bulunan diğer ülkeler himayesinde olmak üzere iki ‘girişim grubu’ arasında bir rekabet ortamı ortaya çıkıyor. Tehlike ise Suriye krizinin BM Güvenlik Konseyi hukuki sorumluluğundan çıkarılmasının herkesin elini çözecek ve birbirine zıt kararların alınmasına neden olacak olmasında yatıyor.
Londra’da yayınlanan The Guardian gazetesine göre Suriye düzenli ordularının Halep’te kontrolü tamamen ele geçirmeleri, Suriye Ulusal Konseyi diye anılan ve Türkiye topraklarında bulunan temsilcilerin Suriye’de faaliyeti imkanını ortadan kaldıran, iç politik durum açısından önemli bir gelişmedir. Şimdi yeni bir ulusal konsey İran’da ya da başka bir islam ülkesinde ortaya çıkabilir ve hükümet oluşturulmasına karşı şikayetlerini dile getirebilir. Suudi Arabistan ve Katar açık bir şekilde Suriye’li muhalifleri finanse ederken, diğer ülkeler de BM Güvenlik Konseyi’nden bağımsız benzeri bir politikayı güdebilirler.
İşte bu nedenle ortaya çıkan durumda ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un İstanbul’da önerdiği karşı tedbirlere gerek yoktur, aksine Suriye krizinin diplomatik yollardan çözülmesi için çabaların aktive edilmesi gereklidir. Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ‘in The Washington Post gazetesi sayfalarında yayınlanan açıklaması rastlantı değildir. Kissinger, Suriye olayında Batı köşeye sıkıştrıldı, çünki stratejik anlamda Asad sülalesi ve İran arasındaki birliğin koparılmasını istiyor diyor. Yani artık mesele Asad rejiminin kaderi ile sınırlı değil, gittikçe yaklaşan büyük bir askeri çarpışmayı engelleyebilecek nitelikte bir bölgesel güvenlik sistemi kurulmasını başaracak kimse olup olmadığındadır.(Stanislav Tarasov-Rusya'nın sesi)
SON VİDEO HABER
Haber Ara