PKK terör örgütüyle PYD'nin bir yapılanmasıdır ki bu tabii hassas dengelerimiz arasında yer alacaktır ve şu anda da yer almaktadır. Bunun değerlendirmesini yapmak durumundayız. Burada kalkıp da bu oluşuma 'eyvallah' edecek halimiz yok'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Kanal 24 televizyonunda ''Sansürsüz Özel'' isimli programa konuk oldu.
Canlı yayında gazetecilerin gündemdeki konulara ilişkin sorularını cevaplayan Erdoğan, Suriye'deki son gelişmelere ilişkin bir soru üzerine, Beşşar Esed'le yakın zamana kadar yakın ilişki içinde olduklarını hatırlattı. Esed yönetimini, ''Göreve geldiğimiz andan itibaren ailece hukuk geliştirdiğimiz bir yönetim'' olarak nitelendiren Erdoğan, Arap Baharı sürecinin başlamasıyla birlikte Beşşar Esed'e uyarılarda bulunduğunu kaydetti. Asi Nehri üzerindeki dostluk barajının temel atma töreninde kendisine Arap Baharı'nın Suriye'ye olası yansımaları üzerine uyarılarda bulunduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, ''2011'in yılbaşında. Kendileriyle üç-üç buçuk saatlik baş başa görüşmemiz oldu ki bu gelişmeleri orada zaten görüyorduk yani Suriye için de olumsuz bir gelişmenin başı olabilir diye. Kendileri de buna hak vermiyor değildiler, hak veriyorlardı. Ne yapabiliriz bunları da kendileriyle konuştuk'' diye konuştu.
Esed'e, ''Bakın siz ön alın. Baas rejimiyle Suriye'yi yönetme gayreti içinde olmayın bunu bir defa ne yapın edin değiştirin ve halk kendi iradesini ortaya koyabileceği partileri kursun'' uyarısı yaptığını söyleyen Başbakan Erdoğan, halkın kendisine ilgi gösterdiğini, kendisinin Nusayri eşinin de Sünni olmasının da bir avantaj olduğunu Esed'e anlattığını kaydeden Erdoğan, ''O da kabul ediyordu bunu ama gel gör ki bu adımı atmakta çok çok gecikti. Fas bu yanlışa düşmedi. Fas bu adımı attı ve bir rahatlama için girdi. Tabii Suriye bunu yapamayınca gaz sıkışması oldu'' ifadesini kullandı.
-''Bu oluşuma 'eyvallah' edecek halimiz yok''-
''Şu anda gelinen nokta itibariyle Esed artık bu işin hakimiyetini, yönetimini tamamen kaybetmiş durumda'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Şu anda muhalif güçler duruma hakim. Türkiye'de de ne yazık ki malum medya özellikle Esed'in oradaki Kürtlere bırakarak terk ettiği yerleri, adeta 'orada da bir Kürdistan devleti kuruldu ve kuzeyde bir Kürt devleti' filan gibi yazmaya başladılar, hemen böyle bir adım atıyorlar. Yapıya baktığımız zaman orada çok ilginç bir durum söz konusu. Özellikle de Afrin'e kadar bölge Kamışlı'dan o bölgede... Kobani bölgesi falan tabii buralar hassas fakat Türkiye olarak bizim PKK terör örgütüyle PYD'nin oradaki işbirliğine tabii ki sıcak bakmamız mümkün değil. Buradaki yapılanma, oradaki Kürtlerin bir yapılanması olarak değerlendirilemez. PKK terör örgütüyle PYD'nin bir yapılanmasıdır ki bu tabii hassas dengelerimiz arasında yer alacaktır ve şu anda da yer almaktadır. Bunun değerlendirmesini yapmak durumundayız. Burada kalkıp da bu oluşuma 'eyvallah' edecek halimiz yok.''
-''Suriye'nin bölünmesini gerçekten arzu etmiyoruz''-
Bu konuyu daha önce Kuzey Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani'yle de konuştuklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, hassasiyetlerin kendisine hatırlatıldığını belirterek, Suriye Ulusal Konseyi'ne Kürtlerin de dahil edildiğine dikkati çekti. Erdoğan, ''Suriye Ulusal Konseyi'nin başında bir Kürt kardeşimiz var ama öbür tarafta Suriye Ulusal Kürt Konseyi oluşturmak suretiyle bir yeni adım atıldı'' dedi.
Erdoğan, daha önce söylediği ''Suriye'de bir kadastro çalışması yaptırmayız'' sözünün hatırlatılması ve Suriye'nin bölünmesine yönelik senaryoların sık sık gündeme gelmeye başladığının anımsatılması üzerine, şöyle konuştu :
''Bizim bu konudaki hassasiyetimiz; Suriye'nin bölünmesini gerçekten arzu etmiyoruz. Böyle bir şeyi istemiyoruz. Bunu Irak için de söyledik. Eğer Suriye bir bölünmeye giderse bu yarın orada bir mezhepler çatışmasını getirebilir. Bu mezhepler arasında hangisi daha güçlüdür o ayrı bir konu ama böyle bir mezhepler çatışması yarın etnik çatışmadan farklı bir şekilde gelişir ki Suriye'nin geleceği açısından şu anda ifade edilemeyecek zorlukları ortaya koyar böyle bir şeyi de arzu etmeyiz.''
Başbakan Erdoğan, ''Kuzey'de oluşacak bir yapılanma bizim için bir terör yapılanmasıdır. Böyle bir terör yapılanmasına da sıcak bakmamız mümkün değildir'' dedi. Erdoğan, ''sıcak bakmamak ne demek, yani ne yapılabilir?'' sorusu üzerine, ''Bu konuyla ilgili olarak şu anda bizde 45 bine yakın göçmen var. Bu konuda atılacak adımlarda değerlendirmelerde, şu anda muhalif güçler Kuzey'de bir yapılanmaya sıcak bakmadıkları gibi biz orada muhalif güçlerin bu yaklaşımını destekleriz. Olacak olan budur'' karşılığını verdi.
''Kürt halkı da Türk halkıyla kardeştir''
Başbakan Erdoğan, İran, Suriye, Irak'taki Kürt varlığının hatırlatılması ve ''Bu üç ülkedeki Kürt varlığı bizim için can sıkıcı bir hal alabilir mi?'' sorusunun yönetilmesi üzerine şu değerlendirmeyi yaptı :
''Türkiye'nin patronajında ifadesini paylaşamam. Böyle bir patronaj derdimiz yok ama Türkiye'nin şu anda kendi bünyesinde sıkıntı oluşturacak bir terör eyleminin eğer bir yeri kaşıyan yapısı bir yerde oluşuyorsa oraya da tabii ki müdahale etmek bizim en tabi en doğal hakkımızdır. Çünkü sonunda kendi iç bünyemizi, iç huzurumuzu tehdit eden bir adım olur ki böyle bir adıma bizim 'eyvallah' dememiz mümkün değil. Şu anda attığımız ve atmakta olduğumuz adımlar buna yöneliktir. Örneğin ben önümüzdeki hafta Dışişleri Bakanımı Kuzey Irak'a gönderiyorum. Gidip orada bu durumları onlarla en üst düzeyde görüşmek suretiyle bu hassasiyeti kendileriyle daha önce de görüştük ancak durum şu anda çok farklı bir noktaya gelmiştir. Bu konudaki hassasiyetler, verilen sözler veyahut da yol haritası istikametinde yürümesinin gereğini onlarla paylaşmak... Eğer bu böyle paylaşılırsa bölge o zaman bir huzur bölgesi olur ama aksi takdirde 'Kürt varlığı yok edilsin, Kürt varlığına tahammül edemiyoruz' Türkiye olarak asla bizim böyle bir endişemiz, sorunumuz yok. Kürt halkı da Türk halkıyla kardeştir. Şu ana kadar iç bünyemizde olan bu kadar benim Kürt kardeşim var vatandaşım var. Bunlarla bizim aramızda yaşanan bir sıkıntı yok ki terör örgütünün dışında. Terör örgütü de zaten bunu iyi bildiği için sürekli dikkat ederseniz, terör örgütünü sahiplenemediği için terör örgütünün temsilcisi konumunda olan parti Kürtlerin temsilcisi olduğunu söylemek gibi bir adımla ortaya çıkıyor. Veya terör örgütü bunlar ortaya çıkıyor.''
Değerlendirmesinin devamında ''Suriyeli teröristler'' konusuna değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
''Suriyeli teröristler, işte şu anda ortada. Şu anda Suriye'ye gönderilen teröristler, ağırlıklı olarak Suriyeli teröristler ve bu Suriyeli teröristler de Kuzey Suriye'ye gelmiş durumda. Son olarak söylenen şu ifade çok daha çirkin; 'Biz Kuzey Irak'ta bunlara eğitim verdik ve bu eğitim neticesinde şimdi onları geri gönderiyoruz' yaklaşımları bu işin çok daha farklı boyutlara doğru gittiğini gösteriyor. Buraya da seyirci kalmak mümkün değil.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 18 Temmuz'da gerçekleştirdiği Rusya seyahatine atıfta bulunarak, ''Putin'e 'Zaman zaman bize takılıyorsun. AB'de ne işin var diyorsun. O zaman ben de şimdi size takılayım. Hadi gelin bizi Şangay Beşlisi'ne dahil edin, biz de AB'yi gözden çıkaralım' şeklinde bir latife yaptım'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Kanal 24 televizyonunda ''Sansürsüz Özel'' isimli programa konuk oldu.
Canlı yayında gazetecilerin gündemdeki konulara ilişkin sorularını cevaplayan Erdoğan, ''Hükümetinize yönelik devamlı olarak eleştiriler var. Bunlardan bir tanesi, 'AK Parti kurulduğu yıllarda AB hedefine kilitlenmişti ama son dönemde bu hedefi biraz boşlar gibi oldu' eleştirisi. Siz bu değerlendirmelere ne diyorsunuz'' sorusunu, ''Bu mümkün mü? Bunun en güzel örneği ilk defa bizim hükümetimizde salt görevi AB olan bir bakanlık kuruldu ve bu bakanımın tek görevi var, AB üyesi ülkeleri fellik fellik dolaşacak ve bu işin sürekli propagandasını yapacak'' diye yanıtladı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Türkiye'de de biz bunu çalışırken, özellikle isim vereceğim burada, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Almanya'dan Merkel bu süreci baltalayan iki lider olmuştur ve bunu acımasız yapmışlardır. Sarkozy ve Merkel gelene kadar ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak liderler zirvesine AB'ye katılıyordum ve onlar geldikten sonra, kalktılar bunlar 10 yeni ülke aldılar ve bu ülkelerin alınışı tamamen siyasidir. AB müktesebatına uygun oldukları için değil ama Türkiye'yi bunlar yine kapıda bekletmeye devam etmişlerdir ve Sarkozy ile Merkel geldikten sonra zirveye bizim ve Hırvatistan'ın katılmaması kararı aldılar. Oradaki müzakerelerde dahlimiz olur ya da olmaz, bu endişeyle aldılar.
Müktesebatta olmadığı halde fasılları açma ve kapama söz konusu. Kapamayı kaldırdılar, sadece açmaya müsaade ettiler. Burada da bize hendek atlatıyorlar. Bütün bunlar ortada, konuşuyorsun hiçbir cevapları yok. Bize cevap veremiyorlar, savunamıyorlar kendilerini. Ama kalkıyor, diyor ki 'boşladılar'. Neyi boşlamayacağız kardeşim ya? Şu anda bütün fasılların hepsi bizde hazır, kurumsallaşmamızı biz hep buna göre yapmışız ve şu anda AB üyesi olan ülkelerin müktesebata uygun olmayan birçok yönleri var ki bunların en önemlisi Kıbrıs'tır. Bir defa sen Kıbrıs diye Güney Kıbrıs'ı alamazsın. Çünkü ortada yeşil hat var. Kuzey Kıbrıs'ta Güney Kıbrıs'ın herhangi bir tasarrufu yok ki. Buna karşı sizin de duruşunuz önemli. Biz de bu duruşumuzu sergiliyoruz. Niye? Bu millete yakışan duruş budur da onun için. Biz ezilemeyiz. Ama şu anda AB ile ilgili bakanlığımız çok güzel çalışıyor. Bütün kurumsal yapısını kurmuş vaziyette ve bütün ülkeleri devamlı dolaşıyor ve anlatıyor. Biz de anlatıyoruz ama buna rağmen Türkiye'deki iç muhalefet kalkıp, 'AB'yi dışladık' diyor. Hiçbir şeyi dışlamadık.''
''2023'e Avrupa kalır mı sizce'' sorusu yöneltilen Erdoğan, ''Kalır, kalmaz ama AB'nin hali ortada şu anda'' yanıtını verdi.
''Ekonomik anlamda AB'nin Türkiye'ye katılması söz konusu olabilir mi'' yönündeki soruyu yanıtlayan Başbakan Erdoğan, ''İnşallah, rakamlar biraz daha büyüsün de...'' yanıtını verdi.
Erdoğan, şunları söyledi:
''Geçenlerde Rusya seyahatimde Putin'e şöyle bir latife yaptım. Dedim ki 'Zaman zaman bize takılıyorsun. AB'de ne işin var diyorsun. O zaman ben de şimdi size takılayım. Hadi gelin bizi Şangay Beşlisi'ne dahil edin, biz de AB'yi gözden çıkaralım...
Mesajı ben devamlı veriyorum oraya. 'Başka arayışlara bizi götüreceksiniz' diyorum.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'nin kuzeyindeki gelişmelere ilişkin, ''Bizim burada bazı şeylere sıcak yaklaşımımız asla mümkün değildir. O da nedir? Biz buradaki bu terör yapılanmasını, burada PKK, PYD yapılanmasına asla sıcak bakamayız'' dedi.
Erdoğan, Kanal 24'te katıldığı ''Sansürsüz Özel'' programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Esed yönetiminin bu kadar direnebileceğini, sürecin bu kadar uzayabileceğini düşünüp düşünmediğinin ve bundan sonraki takvime yönelik düşüncelerinin sorulması üzerine Erdoğan, ''Şu anda da yine Suriye ile ilgili olarak 'Şu kadar zamanda bu iş biter' diye bir takvim belirlememiz mümkün değil. Sosyal hadiselerde kalkıp da böyle bir takvim ortaya koyamazsınız. Kaldı ki siz bu işin direkt olarak içinde değilsiniz. Nasıl olacak da böyle bir takvim koyacaksınız'' cevabını verdi.
''Bizim bütün arzumuz, çok açık, net söylüyorum; bir an önce oradaki zulüm bitmeli. Bu bir gün, bir hafta ne kadar kısa zamanda olursa şüphesiz ki Suriye'deki kardeşlerimiz de o kadar kısa zamanda huzura, refaha kavuşacaktır'' diyen Başbakan Erdoğan, Suriye'de yaşananların televizyonlardan izlendiğini, tüm ülkenin ''neredeyse yerle yeksan olduğuna'' dikkati çekti.
Ülkede 20 bini aşan ölümün olduğunu, yaralıların bulunduğunu ifade eden Erdoğan, ''Göçe baktığımız zaman şu anda Türkiye, Lübnan, Ürdün sadece bu üç ülkede olan 200 binin üzerinde, 250 bine varan bir göç olayı var. Bizim şu andaki planlarımız, mesela biz 100 bine göre hazırlık yapıyoruz daha da bize gelebilir diye'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bütün bunların ne kadar kısa zamanda bitmesi mümkün olursa, inanıyorum ki şu anda muhalif güçler artık kendileri de finalin adımlarını atıyorlar. Halep'ten gelen başkonsolosumuzun da ifadesiyle 'Halep'ten Türkiye'ye yol boyu tamamıyla muhalif güçlerin hakim olduğunu gördük' diyor. Kırsal kesimde filan tamamen. Şu anda Esed yönetimi Şam merkeze toplanma noktasında, oraya sıkışmış vaziyette, kısmen de Lazkiye tarafına böyle bir durumu söz konusu. Diğer yerlerde muhalif güçlerin artık görünen bir hakimiyeti var. Zaten kuzeyde de 5 tane ili orada Kürtlere teslim etmiş, terör örgütüne teslim etmiş. Onlar da bölücü terör örgütünün malum başının resimlerini koymak suretiyle orada kendilerine göre şu anda bir durum ortaya koymaya çalışıyorlar. Böyle bir yapı var. Dolayısıyla bu yapı içerisinde bu ne kadar sürer, ne kadar burada daha can kaybı olur bunu tabii kestirmek mümkün değil. Ama en kısa zamanda bunun bitmesi bizim temennimizdir, duamızdır.''
''Onu zaten konuşmaya bile gerek yok''
''Terör örgütünü konuşlandığı illerden Türkiye'ye herhangi bir taciz olursa sıcak takip gündeme gelebilir mi?'' sorusuna Erdoğan, ''Onu zaten konuşmaya bile gerek yok, tabii ki. O zaten görevdir, yapılması gerekendir'' yanıtını vererek, şunları söyledi:
''Kaldı ki bizim zaten değişen angajman kuralları içinde bunlar. Böyle bir şey olduğu zaman bu şundan gelmiştir, bundan gelmiştir böyle bir şeye zaten bakmak söz konusu değil. Zaten sizin en doğal en tabi hakkınızdır. Nitekim bunu Irak'ta da aynı şekilde yaptık, hala da yapıyoruz. Eğer bizim bugün zaman zaman Kuzey Irak'ta malum o terör bölgelerine hava saldırılarımız, oralara gidişimiz bir savunmanın gereği olarak atılan adımlardır. Buna da bugüne kadar Irak yönetimi herhangi bir şey söyleyemediği gibi Kuzey Irak'taki yerel yönetim de bunu doğal karşılamaktadır. Çünkü terör örgütü buralara farklı yerlerden giriş yapıyor. Son zamanda olan olaylarda yine maalesef yine bunlar var.''
''Türkiye olarak bu tahrikin başından itibaren farkındayız''
Esed yönetiminin tahrik edici çıkışlarının olduğu, rejimin Türkiye'nin sıcak çatışma içine girmesini ister gibi davrandığını belirterek, değerlendirmesinin sorulmasına Erdoğan, ''Türkiye olarak bu tahrikin başından itibaren farkındayız'' ifadesini kullandı.
Amanoslar'da yaşanan son gelişmelerde Suriye'nin tahriklerinin olduğunu bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:
''O zaman bu işi lokal yapıyordu, mevziydi ama şimdi bu yerleri onlara terk etmek suretiyle işi genellemeye ve tamamıyla kuzeyi onlara terk ederek çekilme yoluna gittiler. Şöyle bir durumda yarın için söz konusu olabilir; bu aynı zamanda Kuzey Irak'taki yapılanmanın Akdeniz'e açılımı noktasında kendilerine göre bir plan da olabilir. Fakat bizim burada tabii bazı şeylere sıcak yaklaşımımız asla mümkün değildir. O da nedir, biz buradaki bu terör yapılanmasını, burada PKK, PYD yapılanmasına asla sıcak bakamayız. Buradaki bu gelişmelerde bize yönelik ki bunu biz böyle kabul ediyoruz bir uygulama karşılığını bizden kesinlikle bulacaktır. Aksi takdirde bizim Suriye rejiminden öte halka karşı muhabbetimiz var. Onlar bizim kardeşlerimiz ama rejim şu anda bizim için adeta düşman noktasındadır. Çünkü zalim bir rejim orada söz konusu ve bu 7'den 70'e herkese zulüm ediyor. Türkiye bu konuda, terör örgütüyle olan bu yapılanmadaki hassasiyetimiz zaten bellidir. Bu hassasiyetimizi kimse göz ardı etmemelidir. Kamışlı bölgesi ile yani Afrin, bu bölgeyi kuşatan bir yapılanma Türkiye'yi rahatsız edecektir. Orada da Halep ciddi manada Türklerin, Arapların da olduğu, Sünnilerin olduğu bir bölge. Kürtlerin de zaten ciddi bir kısmı burada tamamıyla Sünni. Dolayısıyla bu yapılanma eğer terörle tehdit altına alınırsa orada tabii ki bize düşen de bir görev olacaktır. Çünkü ülkemiz bir yerde bir tehdit altına giriyor. Buna karşı da tabii seyirci kalmak mümkün değil.''
''İran bile ümidini kesmiş vaziyette''
''Esed'i düşündüğünüzde sonunu daha hafifletmekle ilgili bir öneriniz oluyor mu' sorusu üzerine Erdoğan, ''Şu anda o süreç tamamıyla bitti. İran bile ümidini kesmiş vaziyette. Ruslar da verdikleri mesajlarda aslında farklı mesajlar vermiyorlar. Kaldı ki bugün yaptıkları açıklamada 'Bir kimyasal silah kullanma yoluna giderlerse asla tasvip etmeyiz' diye bugün Rusya'nın resmi açıklaması var'' diye konuştu.
Bu sorunun çözümü için uluslararası camianın ne gibi bir formül üretebileceğinin sorulması üzerine ise Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Şu çok hassas ele alınmalı, böyle bir çözümde, gelişmeler de biraz da bunu belirleyecek ama İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Ligi'ne çok büyük görev düşmekte. Burada özellikle Suriye halkı İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi buraların yaklaşımını, aynı şekilde bu yaklaşımda Esed'den sonraki süreci de hesap ederek yapılan bir yaklaşımdır. Çünkü yıkılmış bir adeta Suriye var. Buranın imarına kim el atar? Atsa atsa yine Arap Ligi atacaktır, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler atacaktır ve bu şekilde Suriye tekrar ayağa kaldırılacaktır. Bunu bildikleri için birinci derecede bunların rolü çok önemli.''
''Türkiye olarak üzerimize düşeni yapacağız''
İslam İşbirliği Teşkilatı'nın devlet başkanları zirvesi çağrısı olduğunun hatırlatılması üzerine Erdoğan, Mekke'de yapılacak zirveye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün katılacağını belirtti. Erdoğan, ''Bu sürecin içerisinde de tabii ki biz Türkiye olarak üzerimize düşeni yapacağız. Fakat Batı şu anda yaklaşımda bazı şeyler ortaya sürüyor. Mesela BM Güvenlik Konseyi'nde bu 7. maddenin 41'i uygulansın dendi. Orada Rusya ve Çin, daha önce Çin'in söylediklerinden farklı bir adım atıldı. Mesela 'Biz bir daha veto kullanmayacağız Suriye'yle ilgili' Çin bunu söylemişti bize maalesef tekrar orada vetoyu kullandı. Halbuki yapılan neydi? Sadece Suriye'ye bazı yaptırımların uygulanmasıydı. Bir dış müdahale değildi. Buna bile tahammül edemediler. Böyle bir durum var. Bu süreç içindeki gelişmeler de bazı şeylerin belirlenmesine etki yapacak ama benim ilk el olarak İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Ligi'nin burada çok hazırlıklı olmasının gerektiğini, onlar vasıtasıyla bunlar yapılmalı diye düşünüyorum.''
Erdoğan, Esad yönetimine yaklaşımının mezhepten kaynaklandığı iddialarının hatırlatılması üzerine ise, şöyle konuştu:
''Böyle bir şey kabul etmemiz mümkün değil. Biz bir defa mezhep öncelikli dünyayı kabul etmemişiz ki biz insan öncelikli bir dünyayı kabul etmişiz. Bir defa bizim mensubu olduğumuz dinimizin bir defa mezhep öncelikli tavsiyesi bize yok. İnsanı öne çıkarıyor bizim dinimiz. Bizim dinimiz insan katlinin ne kadar ağır olduğunu, 'bir insanın ölümü insanlığın ölümü gibi' diyen bir dinin mensubuyuz biz. Orada bir Müslüman'ın ölümü demiyor, bir insanın ölümü diyor. Dolayısıyla böyle bir şeye nasıl eyvallah deriz? Olur mu böyle bir şey. Biz oradaki zulmün karşısındayız, zalim bir rejimin karşısındayız. Yoksa o halk, onlar bizim kardeşlerimiz. Bugüne kadar oraya verdiğimiz bütün destekleri, burası Nusayri'dir, burası Müslümandır, burası Hristiyandır, burada Dürzi vardır... Asla böyle bir şey düşünmedik. Mesela Velid Canbolat ile görüşmemiz oldu, ''Asla biz Esed ile beraber olamayız'' dedi. Onlar Dürzi'dir ama şu anda müşterek hareket ediyorlar. Niye? Bir zulüm var orada.''