Türkiye, Suriye tarafından düşürülen Hava Kuvvetleri’ne ait silahsız RF-4 (Phantom) keşif jetinin vurulmasına karşı uluslararası hukuk çerçevesinde karşılık verme hakkını saklı tutuğunu ilan ederken, öncelikli olarak jetin vurulmasını tam olarak aydınlatma yönündeki çabalarını yoğunlaştırdı. Savaş uçağının, temasın kesilmesinden sonra havada yaklaşık 4 mil savrulduğu, denize çarptıktan sonra da dibe doğru 0.4 mil sürüklendiği belirlendi.
Dışişleri kaynakları, “Bir ihtimal olarak eğer uçak isabet almamış bile olsa, uçaksavar ateşinden veya başka bir tehditten kaçarken kaza ile bile düşmüş olsa bu Suriye’nin uçağımızın düşmesi konusundaki sorumluluğunu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu. Bölgeden ayrılan Nautilus’un yerine yeni bir batık çıkarma gemisi bulunması konusunda da girişim başlatıldı.
Türkiye, Suriye karasularına düşen ve bu ülkenin kendisinin uçaksavar ateşiyle vurduğunu açıkladığı savaş uçağının nasıl vurulduğunu tamamen aydınlatma çabalarını yoğunlaştırdı.
Denizin dibinde kalan enkazın da çıkarılma çalışmalarının son parça çıkarılana kadar süreceği belirtildi. Donanmaya ait Çeşme ile İnebolu gemileri, Suriye karasularında tarama ve çıkarma çalışmalarını sürdürürken, bölgeden ayrılan Nautilus’un yerine yeni bir batık çıkarma gemisi bulunması konusunda da girişim başlatıldı.
Arama sonucu elde edilen bulgular ile radar verilerinin birlikte değerlendirilmesi uçağın düşmesi konusunda da, daha net tespitlere neden oldu. Kaynaklardan alınan bilgilere bu tespitler ana hatlarıyla şöyle:
- Saat 11.56 sırasında 7 bin 400 feet yükseklikte iken uçak ile telsiz bağlantısı kesildi. Uçak, bu sırada Suriye’den yaklaşık 13 deniz mili uzaklıkta uluslararası hava sahasında bulunuyordu.
- Uçak, telsiz bağlantısı kesildikten sonra da, iki dakikaya yakın sinyal vermeye devam etti. Saat 11.58’den itibaren uçaktan hiçbir sinyal alınmamaya başlandı.
- Uçak, havada savrularak Suriye sahiline yaklaşık 9 mil mesafede denize çarptı.
- Uçağın enkazı ise Suriye’ye yaklaşık 8.6 deniz mili mesafede denizin 2 bin 600 metre dibinde bulundu. Böylece uçağın denize çarptıktan sonra düşme açısı ve diğer faktörler nedeniyle 0.4 deniz mili sürüklendiği anlaşıldı.
Arınç: Uçak konusunu her gün köpürtmeyelim
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, Türk Dil Kurumu’nun 80. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen törenden ayrılırken, basın mensuplarının düşen askeri uçağa ilişkin sorusunu yanıtladı. Yapılan değerlendirmelere tepki gösteren Arınç, “Bazı nüanslar üzerinde durup buradan farklı anlamlar çıkarma gayretine girmemek lazım. Her gün bu konuyu köpürtmenin, bunun üzerinde farklı yorumlara yol açacak açıklamalar yapmanın gereği yok” dedi.
Bölgedeki gemiler de değerlendirmeye alındı
Uçağın denizden atılan ve radar kapsamı dışında kalan bir füze ile vurulma ihtimaline karşı da, o gün Suriye’nin Lazkiye açıklarında savaş gemisi ya da bir başka deniz aracı olup olmadığı da değerlendirmeye alındı. MİT’in, elektronik sistemler biriminin uçağın vurulduğu sırada bölgede bulunan bütün savaş gemilerine ait verilerinin de her ihtimale karşı değerlendirmeye alındığı ifade edildi.
Dışişleri kaynakları, “Bir ihtimal olarak eğer uçak isabet almamış bile olsa, uçaksavar ateşinden veya başka bir tehditten kaçarken kaza ile bile düşmüş olsa bu Suriye’nin uçağımızın düşmesi konusundaki sorumluluğunu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.
Enkazın tamamı neden çıkarılmadı?
Genelkurmay Nautilus’un arıza nedeniyle bölgeden ayrıldığını ve uçağın kalan parçaları için yeni olanakların araştırıldığını açıkladı. Nautilus’un Türkiye’deki sorumlusu Tufan Turanlı ise “Görüntülemede küçük bir arıza oldu ama zaten tüm zemin görüntülenmişti. Hava Kuvvetleri’nin seçmiş olduğu parçaları çıkardık. Başka parça çıkarmak gerekirse geminin kaptanı elinden geleni yine yapacağına eminim” dedi. Bu sözlerin ardından, neden tüm parçalarının çıkarılmadığı soruları akıllara takıldı.