Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Has Parti iddialara resmi cevap verdi

HAS Parti 30 Haziran 2012 Cumartesi günü İl Başkanları Toplantısını gerçekleştirdi. Parti genel merkezinde gerçekleşen toplantıya katılım oldukça yüksekti. HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş Ankara'da gerçekleştirilen İl Başkanları toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Kurtulmuş, Mısır seçimleri, Suriye krizi, özel yetkili mahkemeler, Kürt sorunu ve son günlerde gündeme gelen Ak Partiye katılma iddiaları hakkındaki görüşlerini açıkladı.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-07-01 13:04:40

Has Parti iddialara resmi cevap verdi
Kurtulmuş'un açıklaması şöyle:

Mısır'daki gelişmeler hakkında

Bu günlerde sıcak gelişmeler yaşanmaktadır. Arap Baharı ile ilgili olarak, işin başından beri hem Arap halklarının demokratikleşme taleplerine olan desteğimiz sürdü, hem de sürece bir takım güçlerin müdahale edebileceğine ilişkin endişelerimizi başından beri ifade ediyoruz. Herkesin tozpembe bir şekilde gördüğü günlerde bile biz hem işin tozpembe tarafı ile sevindik, hem de gelişen olayların bir takım endişeler barındırdığına da işaret ettik. Bu kapsamda Arap Baharının iki ucu; Bir tarafta Mısır bir tarafta da Suriye ile ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Mısır'da yaklaşık bir buçuk senedir devam eden özgürleşme demokratikleşme talepleri çok şükür sonunda meyvesini vermiştir. Mısır halkı özgür iradesi ile kendi Cumhurbaşkanı'nı uzun bir diktatörlük sürecinden sonra seçmiştir.

Mısır halkının seçmiş olduğu Muhammed Mursi dün Parlamento'da yemin edemediği için Parlamento hala askeri konseyin kontrolünde olduğu için Tahrir Meydanı'nda yemin ederek görevine başlamıştır. Biz hem Muhammed Mursi'yi hem Mısır halkını tebrik ediyor, işlerinin kolaylaşması için dualarımızı iletiyoruz. Mısır'ın en kısa süre içinde özgür, demokratik ve güçlü bir ülke olarak yeniden ayağa kalkmasını temenni ediyoruz.

Biliyorsunuz seçimle işbaşına gelen bir yönetim olmasına rağmen parlamentonun üçte biri feshedildi. Hala Mısır'ın iplerini elinde tutan askeri diktatörlük, askeri vesayet kendi düzeneklerini canlı tutmaya gayret ediyor ve bu bizi endişelendiriyor. Temennimiz en kısa sürede, sivil yönetimin iş başına geldiğinde bu askeri vesayetin iplerini kesmesidir. Sadece göstermelik olarak Hüsnü Mübarek'in tarih sahnesinden silinmesi değil, Mısır halkına kan kusturan askeri vesayetin de bütünü ile tarihe karışmasını ümit ediyor, böyle olacağına inanıyor, böyle olması için de Mısır halkının sesinin kuvvetli olmasını, çalışmalarının çabalarının en iyi noktaya ulaşmasını temenni ediyoruz.



Suriye krizi

Değerli arkadaşlarım Arap Baharı ile ilgili belki son halka Suriye idi. Suriye'de muhalefet olayları başladığı zaman yine bu salonlarda Suriye halkının diktatörden kurtulmak için verdiği mücadeleyi, özgürlük mücadelesini takdirle izlediğimizi ifade ettim. Ama aynı zamanda Suriye konusunda endişelerimizi de kalın harfler ile sürekli ifade etmeye çalıştım. Geçen gün, başından itibaren ne söylemişiz diye hepsini topladım. Baktım ki, bu günü anlatıyoruz. Bir yıl öncesinden, geçen sene ağustos ayından itibaren Suriye'nin içerisine düşebileceği muhtemel tehlikelere dikkat çekmişiz. Ayrıca Suriye'nin içerisine düşürüleceği tehlikenin Türkiye'yi de yakından ilgilendireceğine dikkat çekmişiz. Bu çerçevede Suriye'de öncelikli olarak bir iç savaş, ardından Türkiye'nin de bu savaşın içerisine sokulması, arkasından bölgede bir mezhep kavgasının çıkarılması ve nihayetinde bir küresel savaşın fitilinin ateşlenebileceğine, geçen sene Ağustos ayında dikkat çekmişiz. Ne yazık ki bu senaryo adım adım uygulanmıştır. Uçağımızın düşürülmesi ile birlikte Suriye-Türkiye ilişkileri bakımından yeni bir dönem başlamış oluyor.

Uçağımızın düştüğünü duyduğumuz andan itibaren HAS Parti'nin bildirisi ile olay çok açık bir şekilde ortaya koyulmuştur. Öncelikli olarak Türkiye tabi ki uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını ve kendi itibarını koruyacak adımları atacaktır. Ancak Suriye'de bütün bu siyasetin oluşturulabilmesi için Türkiye siyasetinin ortak bir ses çıkarması zorunludur. Aynı şekilde bütün bunları ifade ederken şunları da söyledik. Dedik ki, şimdi savaş lordları savaş tamtamları çalacaktır, Hükümet ve Türkiye'yi yönetenler savaş tamtamlarına kulak asmasın! Görüyorum ki bunları Sayın Başbakan da kendi açıklamasında ifade etti.

Ancak burada bu toplantı vesilesi ile bir kez daha uyarmak istiyorum. İki gazeteci arkadaşımız Suriye tarafından tutsak tutulduğu zaman şunu söyledim. Koskoca I. Dünya Savaşı, Saray Bosna'da bir pirensin Sırp provakatör tarafından vurulması ile başladı. Suriye-Türkiye gerginliği büyük bir savaşın potansiyeline sahiptir. Bir provakatör bunu yapabilir.

Olay o kadar çok provakasyona açık ki, şimdi Türkiye hem itibarını koruyacak, hem de savaş tamtamlarına kulak asmayacak.

Bu bölgede bütün rejimler değişebilir. Dün Esad'ın babası vardı, bu gün kendisi var, yarın yok. Dün Saddam Hüseyin vardı, bugün Saddam Hüseyin yok. Dün İran Şahı vardı, bugün yok. Dün Hüsnü Mübarek vardı, bugün yok.

Rejimler değişir, partiler değişir, yönetimler değişir ama Suriye halkı kıyamete kadar bu topraklarda kalacaktır. Türkiye halkı kıyamete kadar bu topraklarda kalacaktır. İran halkı ırak halkı kıyamete kadar bu topraklarda kalacaktır ve biz bu halklar arasında bir savaşı asla istemiyoruz.

Ancak maalesef üst üste Türkiye dış siyasetinde yapılan hatalar, maalesef Türkiye'yi de içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Birkaç tanesini söyleyeyim. Birincisi dışişleri, gerçekten batılıların Suriye'deki rejimi değiştirmek istediklerini zannetti. Bu ciddi bir öngörü zafiyeti idi. Simdi görüyoruz ki Sayın Clinton, Lavrov ile anlaşmış, Suriye'deki rejimin bir müddet daha belki birkaç sene daha devam etmesi için anlaşmalar yapılmış. Üç tane konuşmayı sizler ile paylaşmak istiyorum. Bunlardan biri Daniel Pipes WSJ gazetesinde Suriye krizinin devam etmesinin Amerika ve İsrail'in menfaatlerine olduğunu yazıyor. Şunu demeye getiriyor, 'bırakın birbirlerini yesinler'. Amerika'nın meşhur Dış İlişkiler Bakanı Henry Kissinger demecinde 'burası Afganistan'a benzemez, Amerika Suriye'ye karışmasın' diye açıkça ifade ediyor. Ayrıca Amerika'nın Birleşmiş Milletler Temsilcisi Susan Rice da yaklaşık bir ay evvel bu bölgede, bölge ülkelerin de, Türkiye'nin de işin içine girebileceği bölgesel bir mezhep savaşının çıkabileceği uyarısında bulunuyor.

Bütün bunlar şunu ortaya koyuyor ki, gerçekten Türkiye batılı ülkelerin Esad rejimini değiştirmek konusunda istekli olduklarını zannederek ve Esad rejiminin iki üç hafta içerisinde düşeceğini zannederek, bir yanılgının içerisinde dış politikayı kurgulamış ama maalesef böyle olmamıştır.

Ben bölge ülkelerinin ortak bir irade ile Türkiye, Suriye ve bütün bölge halklarının esenliğini sağlayacak bir barış planını ortaya koyacağına inanıyorum. Bu noktada üzerimize düşebilecek bir şey varsa bunu da sonuna kadar yerine getireceğimizi ifade etmek istiyorum.

Özel yetkili mahkemeler

"Türkiye'de hukukla ilgili, özellikle hukukla ilgili olarak konuşulan hususlar, sadece bir maddenin ya da sadece bir tek uygulamanın değiştirilmesi ile iyileştirilemeyecek kadar önemli sorunlarımız vardır. Evet, özel yetkili mahkemeler olağanüstü dönemlerin mahkemeleridir. Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin devamıdır, kaldırılmalıdır. Ancak Türkiye'de sadece cımbız ile çekerek özel yetkili mahkemeleri kaldırmak, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine katkıda bulunacak şeklinde bir inanış da doğru değildir. Türkiye'de hala devam etmekte olan bir ihtilal tehdidi vardır. Türkiye'de hala devam etmekte olan ve gücünü anayasalardan, yasalardan alan bir olağanüstü dönem oluşturma imkanı vardır. Sayın Evren'in avukatlarının mahkemeye vermiş olduğu savunma, bunun en açık delilidir. Dolayısı ile Türkiye önce, bütün bu anti-demokratik muhtemel adımların önünü tıkayacak değişiklikler ile sistemi değiştirmek, sistemi demokratikleştirmek durumundadır. Bu çerçevede özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, mahkemelere adli kolluk kuvvetlerinin tahsis edilmesi, HSYK'nın yapısının bizim teklif ettiğimiz denetleme meclisi tarafından seçilmesi gibi; ayrıca ceza evlerinin ıslah edilmesi, tecridin kaldırılması gibi bir sürü reformları aynı anda ve eş zamanlı bir şekilde yapmak zorundadır.

Türkiye'de, demokrasi tarihinin en önemli mahkemeleri olarak gördüğümüz 28 Şubat, darbe planları, Ergenekon meselesi, Balyoz Darbe Planı, İnternet Andıcı gibi bir takım davaların ve henüz 28 Şubat ve 12 Eylül soruşturmaları gibi devam eden soruşturmaların akamete uğramaması da zorunludur.

Bu çerçevede parlamento, bizim söylediğimiz yere ümit ediyorum ki gelecektir. Özel yetkili mahkemeler kaldırılsa bile, çetelerle ve darbeler ile mücadeleyi mümkün kılacak özel bir düzenleme çıkacak bu yasanın içinde mutlaka ve mutlaka yer almalıdır. Böyle olmadığı takdirde bu millet darbecilere, darbe tehditlerine karşı savunmasız, kolu kanadı kırık bir vaziyette bırakılacak ve belki devam eden mahkemeler de akamete uğrayacaktır."

Kürt Sorunu

Kurtulmuş, Başbakan Erdoğan'ın BDP Milletvekili Leyla Zana ile görüşmesi hakkında da değerlendirmelerde bulundu ve Türkiye'nin en büyük sorunlarından birinin, toplumsal barışı sağlamak olduğunu ifade etti: "Türkiye'nin en acil çözülmesi gereken meselesinin başında toplumsal barışın sağlanması gelmektedir. Bunun için de öncelikle, Türkiye'de Kürt barışının sağlanması, Kürt sorunun halledilmesi gerekmektedir ve bu sebeple herkes elini taşın altına koymak durumundadır. Israrla başından beri söylediğimiz; 'bu işin çözümü ne dağdadır, ne sokaktadır, ne Genelkurmay karargahındadır. Bu işin çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir, parlamentodur, siyasetin kendisidir'. Sorunu siyasi arenada tartışmaya, çözmeye yönelik her adımı doğru buluyor ve destekliyoruz. Bu görüşmeden ümit ederiz ki Türkiye'nin otuz küsür yıldır kanayan bu yarasına çözüm olacak belki birkaç cümle çıkar, belki çözüm olacak birkaç tane adım atılmaya başlanmış olur. Biz onun için bu süreçte gerçekten herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini söylüyoruz ve biz yapıyoruz. Herkes terör meselesi, Kürt meselesi, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu meselesi diyerek topu orta sahada dolaştırırken, HAS Parti olarak biz barış ve adaleti sağlamak için gönüllü birliktelik projesini seçim öncesinde Türkiye'nin her yerinde anlattık ve milletimizin büyük kesimi tarafından takdir gördü."

Medyada yer alan AKP'ye katılma iddiaları

"Bu haberleri de samimiyetle söylüyorum ki, bizler de iktidar partisi içerisinde konuşulmuş bir mesele olarak biliyoruz ve bir şekilde medyaya sızdırılmış bir haber olarak da medyadan bu haberleri takip ediyoruz. Şunu ifade etmek isterim ki; HAS Parti kurulduğu günden bu güne kadar, yeni Türkiye'yi, 2050 yılının Türkiye'sini, 2100 yılının Türkiye'sini kuracak fikirleri, programları, projeleri büyük bir hassasiyetle büyük bir özveri ile hazırladı ve Türkiye kamuoyu ile paylaştı. Sözü doğru söyledik. Doğru bir üslup ile söyledik ve doğru şekilde doğru yöntemler ile kamuoyu ile buluşturduk.

Ben kendi adıma ve arkadaşlarım adına söyleyebilirim ki; hayatımızın hiçbir safhasında 'biz ne olacağız' diye içimizden, gönlümüzden en ufak bir şey geçmedi. Bizim siyasi mücadelemizin ana çerçevesi ana fikri 'biz ne yapacağız, biz ne yapabileceğiz' fikridir. İnsanlığın hayrına bu ülkenin insanlarının hayrına ne yapabileceğimiz fikridir. Bu çerçevede Numan Kurtulmuş ve arkadaşlarının makam, mevki meselesi olmadığı gibi, şan, şöhret, para, pul, servet gibi bir derdi olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır. Biz her platformda, her şekilde, her hal ve şart altında bunları söyleyeceğiz.

Bu tür sözlerin çıkması, Numan Kurtulmuş ve HAS Parti isminin iktidar partisi içerisinde konuşulması da takdir edersiniz ki sözümüzün gücünün, iktidar partisi tarafından da anlaşılmış olmasının açık bir göstergesidir. Bundan dolayı da büyük bir memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Bizim derdimiz önce insandır. Bizim derdimiz yeni ve güçlü bir Türkiye'yi kurmaktır. Bizim derdimiz yeryüzünde hakkın, adaletin, insanlığın esas alındığı bir siyasi programın bu ülkede uygulanmasıdır. Bizim derdimiz, yeryüzünde bütün insanların eşit olduğu yeni bir dünyayı tesis etmektir. Bizim derdimiz, bizim medeniyetimizi yeniden inşa ve ihya etmek, büyük bir medeniyet siyasetini bu ülkede kıyamete kadar yaşatmak mücadelesidir. Bunu her hal ve şart altında, her imkan içerisinde; gücümüzün yettiği nispette, her yerde, en güçlü şekilde söylemeye devam edeceğiz."(Timetürk)
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara