İnsan cesetlerinden yapılan ilaçlar
Günde bir elma doktoru uzak tutar derler. Tarih, birçok garip tıbbi ilaçlarla dolu ancak ceset tıbbi alanı kadar azı dehşet vericidir.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-14 20:36:57
Günde bir elma doktoru uzak tutar derler. Tarih, birçok garip tıbbi ilaçlarla dolu ancak ceset tıbbi alanı kadar azı dehşet vericidir. Kadim zamanlardan modern zamanlara kadar birçok doktor, insan organlarından yapılma karışımları, insan yağından merhemleri ve mumyalanmış cesetler parçalarının tozlarını birçok hastalığın tedavisi ve sağlıklı bir yaşam için önermişlerdi. Şimdi yemeğinizi bir kenara koyup hasta ve ölmek üzere olanların boğazlarından aşağı gönderilen ya da üzerlerine sürülen farklı yamyamsı tedavileri okuyun.
Beyin ölümü gerçeklemiş vericilerden alınan organ nakilleri, kendi bedenlerinden üretilmiş dokuları alıncaya kadar yanık kurbanları için kullanılan eğreti kadavra derileri ve doku için kullanılan kadavra kemiğine ek olarak, modern tıp ceset dokularını yaşayanlara yardım için kullanıyor. Modern kan naklinin öncüsü deneylerin kadavra kanının toplanması ve naklini içermesi sürpriz değil. Fakat kadim zamanlarından modern zamanlara, saygın doktorlar dahil birçok kişi insan dokusunun ölülerden yaşayanlara aktarılabilecek hayati özellikler taşıdığına inanıyordu. Özellikle 17’nci yüzyıl Avrupa’sı, doktorlar ve kimyagerlerin insan eti ve kemiğinden yapılma tentürler üretmek için tüm enerjilerini verdiği ceset tıbbi olaylarıyla doludur. Aşağıda listelenenler bazı kültürlerdeki ayinsel ya da sembolik yamyamlığın unsurları değil bilakis önde gelen doktorlar ile tıp tarihçilerinin bilimsel deva olarak kaydettiği iddialı ilaçlardır:
Mumya Tozu: 12’nci yüzyıldan 17’nci yüzyıla kadar herhangi bir Avrupa eczanesinin kokulu tuzları arasında mumya tozu da bulunurdu. Mumya, Orta Çağlar’ın sağlık gıdasıydı. Baş ağrısından, mide ülserlerine kadar her şeyi tedavi edeceği garanti edilirdi. Mumya tozundan yapılan alçılar, sıklıkla tümörlerin üzerine sürülürdü. Ayrıca sadece mumyalardan istifade edenler insanlar da değildi. Hasta şahinlerin de mumya tozuyla iyileşeceği düşünülürdü. Mumya talebi fazlasıyla arzı aşmıştı zira kimse piramit-şeklinde bir kayaya gidip kazamıyordu. Ancak biri ölüleri mezarından çıkarıp kurutabilir, daha sonra öğütüp “mumya tozu” olarak satabilirdi. Muhtemelen kimse de farkı anlayamıştır.
Mumya tozu ile ilgili özellikle ilginç olan ise bu reçetenin tamamıyla yanlış anlamadan doğmuş bir heves olmadır. Kızıl Deniz’de doğal olarak çıkan katran; katarakt, cüzam, gut, dizanteri, pıhtılaşma, nefes darlığı ve eklem iltihabı gibi her tür hastalığa kadim zamanlarda önerilen bir tedaviydi. Balmumu anlamına gelen Farsça kelime, “mumia”, genelde katranı tanımlamak için kullanılırdı. “Mumya” kelimesi de buradan türetilmiştir. Mumia kelimesi aynı zamanda (katran olmayan) başka bir madde anlamına daha gelirdi. Bu madde de mumyalamada kullanılırdı. Eczaneler, doğal katran bulamayınca, öğütülmüş mumyalardan elde edilen yalancı katran (o da mumia) satıyorlardı. Nihayetinde geleneksel bilgi, mumyalamakta kullanılan o maddeyi değil mumyanın kendisinin tıbbi özellikler taşıdığına inanmaya başladı. Tıbbi tedavilerde, “mumia” ve “mumya” kelimeleri eş anlamlı hale geldi.
Ballı Adam: 70-80 yaşlarında gönüllü bir adam bulun. Banyo yaptırın ve sadece balla besleyin. Öldükten sonra (genelde bir ay içinde) onu balla dolu bir tabutun içine koyun. Yüz yıl bekleyin daha sonra açın. Ballı adam karışımının, kırık ve yaralı organları tedavi ettiğine dair reçete Li Shih-chen’in 1597’de yayınlanan Çin Madde Tıbbı’nda yer alır.
Kral’ın damlaları: Öğütülmüş insan kafatası özünden elde edilen karışım, kraliyet onayı sayesinde popüler hale gelmiş. İngiltere Kralı II Charles, Fransa’daki sürgünü sırasında kimyaya duyduğu aşırı ilgi nedeniyle Londra Gresham Koleji’ndeki ünlü cerrah ve profesör Jonathan Goddard’dan 6 bin puanda bu tedavinin lisansını satın alır. Daha önce “Goddard Damlaları” olarak bilinen her-derde-deva ilaç, Charles II’nin kendi üretip satmasıyla “Kralın Damlaları” diye anılmaya başları. Bu iksirde sağlık ve uzun hayatı sağladığı düşünülen anahtar içerik kafatası olmasına rağmen, büyük ihtimal kuvvetli etkilerinin sürmesini sağlayan içindeki afyondu. Başka birçok doktor da kafatasından ilaçlar üretti. Bunlar arasında şiddet sonucu ölen bir adamın kafatasıyla sarayı tedavi eden Sör Kenelm Digby ve felç için en iyi tedavinin biraz çikolata karıştırılmış insan kafatası olduğunu düşünen Thomas Wilis sayılabilir.
Gladyatör Ciğerleri ve Kanı: Eski Roma’da, insan ciğeri ve kanının sara hastalığının güçlü tedavileri olduğu düşünülürdü. En iyi sonuç, ciğer taze ve sağlıklı, güçlü ve cesur birinden geliyorsa alınırdı. Eğer saradan muzdaripseniz, kolezyum etrafında takılmalısınız. Zira sağlıklı, güçlü ve cesur gladyatörlerden birinin karnına her an bir kılıç saplanabilirdi. Gerçekten de ölümcül darbelerden sonra yerdeki gladyatörün kolundan kan içen insanlar bulunurdu ve kan daha sıcakken karışım stantlarında satılırdı.
Damıtılmış Beyin: 17’nci yüzyılda çiğ ciğerden ziyade damıtılmış beyinler sara tedavisi için öneriliyordu. İngiliz doktor John French ve Alman kimyager Johann Schroeder, gri-madde tedavileri için reçeteleri vardı. Ancak French’in daha az iştah açıcıydı. French, şiddet sonucu ölmüş genç bir adamın beynini lapa olarak ezilmesini ve damıtılmadan önce şarap ve at dışkısında yarım sene bekletilmesini öneriyordu. Schoreder ise daha çiçeksi bir tentürü salık veriyordu: 1,5 kg insan beyni, zambak, lavanta ve tatlı Yunan şarabında demlendiriliyordu. Ancak Schroeder, bütün bir cesedi alıp parçalara ayırarak damıtmadan önce ezdiği daha dehşet verici damıtmalar uygulamış olabilir.
Ölen Adamın Teri: 17’nci yüzyıl İngiliz doktoru Georger Thomson, teri dahil insan bedeninin hiçbir parçasının beyhude olmadığına inanıyordu. Thomson basur için önerdiği tedavi ise ölen bir adamın teriydi. Eğer bölgenizde asılan kişi terleyecek kadar düşünceli değil ise, har zaman ölü bir adamın elini, şey, oranıza sürebilirdiniz. Aynı şekilde asılmış bir adamın elinin kistlere ve siğillere deva olduğuna inanılırdı. Hatta 19’ncu yüzyılda dahi meydanlardaki asılmaların ardından insanların kistlerine ölülerin ellerini sürdüğüne dair kayıtlar bulunur.
İnsan Yağından Merhemler: Eklem ile kemik ağrısı, kas krampları ve sinir hasarları için hayvan yağı, kan, ilik ve birayla karıştırılmış insan yağı öneriliyordu. Avrupa’nın bazı bölgelerinde idam edilmiş suçlular ile ölen düşman askerleri laboratuvarlara taşınıyordu. Burada cesetler kaynatılıp yağları çıkarılıyordu. Hollanda’daki cellatlar bazen cerrah-idamcı görevini yürütüyordu. Önce kişiye ilmiği geçiriyor ertesi gün cesetten elde edilen merhemi satıyordu. Amerikan Eczacılık Dergisi’nin Kasım 1992 tarihli sayısında, “Cellat Merhemi” ya da “Zavallı Günahkarın Yağı”nın Hollandalılar arasında çıkıkları ve zayıflığın tedavisinde rağbet gördüğünü öne sürdü. Ancak Hollanda’nın ölüm cezasını 70 yıl önce kaldırdığı düşünülünce, bu “insan merhemleri”nin doğru olma olasılığı oldukça düşük.
Tai Bao Kapsülleri: Yamyam tıbbı, tamamen geçmişe ait olmayabilir. Kaskatı: İnsan Kadavracılarının Tuhaf Hayatları adlı kitabında Mary Roach, sadece cesetleri değil öğütülmüş plasenta ve kürtaj ceninleri içeren Tai Bao Kapsülleri adı verilen bir tedavinin kaydından bahseder. Bu hapların, canlılık, astım tedavisi ve cilt güzelliğini artırdığı söylenir. Öğütülmüş ceninin bir tedavi olarak kullanılıp kullanılmadığını öğrenmek için Roach, arkadaşları vasıtasıyla Shenzen Halk Hastanesi’ndeki bu kapsüllerin cenin dokusu içerdiğini öne süren doktorlara ulaşmayı başarmış. Ancak başka bir doktor (bu arada cenin dokusunun yenmesinin sağlık yararına inanan biridir), haberlerin abartılığına inandığını söylemiş. Yine de bu kapsüllere dair haberler yok değil. Güney Kore gümrüğü yetkililerinin içinde öğütülmüş insan dokusu bulunan Çin’den gelen haplara el koymasının ardından, Çin Sağlık Bakanlığı konuyla ilgili bir araştırma başlattı. Bu ay başında Güney Kore gümrüğü, geçen sen bu tarz 17 bin 500 hapa el konulduğunu açıkladı.
İo9’da Lauren Davis imzalı bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara