Kanal 24 Genel Yayın Yönetmeni ve Star
Gazetesi köşe yazarı,
finansal analist ve gazeteci Yiğit Bulut, Manisa Genç İş Adamları Derneği'nin (MAGİAD) misafiri olarak Manisa'ya geldi. Daha önce birçok gazete ve televizyonda sunumlar yapan, ekonomi yorumlarıyla Türkiye'de gündem oluşturan Yiğit Bulut, Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü Konferans Salonu'nda genç işadamlarına "Türkiye'de Ekonominin Gidişatı ve İleriki Dönem Beklentileri" konusunda konferans verdi. Konferansa; genç işadamlarının yanı sıra Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz, Emniyet Müdürü Yunus Çetin, OSB Yönetim Kurulu Başkanı Sait Türek, MAGİAD Başkanı Ömer Özkara ve çok sayıda davetli
katıldı.
"80 YAŞINDAKİ GENERALİN 28 ŞUBATI PLANLAMAYA ENTELLEKTÜEL SEVİYESİ YETMEZ"
Konferansta konuşan Yiğit Bulut, "Bu son 60 yılda Türkiye'deki bütün kavgaların altında yatan tek bir şey var; Başbakan'nın geçen gün sezaryenle ilgili söylediği gibi 'money money money...' Tamamen para kavgası.
1960 darbesini yapanlar kendilerini bir şey sanabilirler. Onlar çok büyük ideallerle ülkeyi kurtadıklarını düşünebilirler; fakat onları yönlendirenler tamamen para derdinde. Şu da yanlış anlaşılmasın; bu 'Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından planlanlandı, icra edildi, bütün suç onlardadır' demiyorum. Onlar tamamen iyi niyetlerle kullanılıyorlar.
1876'da Sadrazam Mahmut Nedim Paşa'yı Sadrazamlık makamından alıp boğan askeri öğrenciler nasıl ki İngiliz ajanlarının oyununa geldi ise; 1960, 1980 daha sonraki bütün iç karışıklıklarda bu arkadaşlarda oyuna geldiler malesef. 'Bütün hepsi mahsumdur' demiyorum, Mutlaka içlerinde bu yapı ile birlikte hareket edip ve icra makamında olanlar var. Ama bunun sivil komutanı kim? önemli olan o.
Mesela 28 Şubat soruşturması devam ediyor. 80 yaşınaki generali alıyorlar, sorguluyorlar ve tutukluyorlar. Suçlu ise yargının karşısında boynumuz kıldan ince. O tutukladıkları 80 yaşındaki generalin 28 Şubat'ı planlamaya entellektüel seviyesi yetmez. Onun arkasında bunun finansal ayağını planlayan, bunun ekonomik ayağını planlayan, bunun sosyal ayağını planlayan sivil komutanlar var. Onlar kim? Bu çok önemli.
Eğer biz bu sivil komutanları bulamazsak, en küçük bir tökezlenmede tekrar harekete geçtiklerini göreceğiz. Tekrar faizin 30, 40, 50, 80 ve 300'e doğru gittiğini göreceğiz." dedi.
"EĞER BİZ BU YOLDA BAŞARILI OLAMAZSAK TÜRKİYE PARÇALANIR YOK OLUR"
Çok kritik bir noktada olunduğunu ifade eden Bulut, "Yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve bu çok önemli. Bu yeni dünya düzeninde Türkiye ya bölgesi ile birlikte süper bir güç olacak ya da emperyal bir Türkiye... Emperyalist değil. Bu bölgeyi doğru kurguluyarak bu modelin içinde yeni bir Türkiye olacak veya Türkiye bu modelin altında ezilecek. Başladığı noktaya rücu edicek.
Başladığı noktaya rücu etmek demek böyle kalmak demek değil. Eğer biz bu yolda başarılı olamazsak. Çok açık söylüyorum; Türkiye parçalanır, yok olur. Aynen 1923 öncesine döneriz. Onun için bu yolda başarılı olmak zorunda Türkiye. Bu içerdeki yerleşik yapıyı çökertmek zorunda, bu içerdeki yerleşik yapının uzantılarını keşfetmek anlamak anlamlandırmak zorunda ve bu yeni dünya düzeninde yolunu çizmek zorunda.
Orduyu suçlamıyorum. Ama onları kim bu hale getirecek şekilde doldurdu kim kullandı ve biz 1980 de böyle uğraşırken Türkiye'nin hangi kaynakları, hangi potansiyeli, insan kaynakları, yeraltı kaynakları, üretim kaynakları nasıl tırpanlandı? Bunları sorgulamamız gerekiyor. 1980 de ne oldu ' 1960 da ne oldu ' Bunları anlamak gerekiyor.
Birincisi bütün yaratılan kavgalar yalan. Bugün Türkiye'deki yerleşik düzenin en büyük rahatsızlığı düşük faiz. Yüzde 8 faizi adamlar sindiremiyorlar.
Basının özellikle çok rahatsız bir şekilde saldırmasının altında yatan bir düşük faiz. İkincisi Türkiye Cumhuriyeti tarihinde İsrail'e kafa tutmamış. İsrail'e 1946'dan sonra Türkiye asla kafa tutmamış. İsrail ne isterse Türkiye için birinci öncelikle olmuş. İkinci en büyük rahatsızlık İsrail'e kafa tutulması. Üçüncü en büyük rahatsızlık da bu yeni dünya düzeninde Türkiye'nin orta doğuda İsrail'in önüne geçip bu bölgenin lideri olması. Bütün rahatsızlıklar bundan kaynaklanıyor. Onun altındaki bütün maddeler hikaye" diye konuştu.
Basının özellikle çok rahatsız bir şekilde saldırmasının altında yatan bir düşük faiz. İkincisi Türkiye Cumhuriyeti tarihinde İsrail'e kafa tutmamış. İsrail'e 1946'dan sonra Türkiye asla kafa tutmamış. İsrail ne isterse Türkiye için birinci öncelikle olmuş. İkinci en büyük rahatsızlık İsrail'e kafa tutulması. Üçüncü en büyük rahatsızlık da bu yeni dünya düzeninde Türkiye'nin orta doğuda İsrail'in önüne geçip bu bölgenin lideri olması. Bütün rahatsızlıklar bundan kaynaklanıyor. Onun altındaki bütün maddeler hikaye" diye konuştu.
"SİLİVRİ'DE PİKNİK TÜPÜYLE FUTBOL OYNUYORLAR"
Bulut, "Devlet, devlet gibi olmadığı zaman bu çakal çukal takımı ortalığa salınıyor ve buna emperyal bağlantıları da kullanmaya başlayınca oluyor size Ergenekon. Olay bu kadar basit. Nerede mafya babaları? Silivri'de piknik tüpüyle futbol oynuyorlar. Devlet, devlet gibi olunca 'gel bakalım sen buraya' dedi. Tuttu kulağından attı içeri. Tertemiz ortalık. Eskiden bilmiyor muydu polis onları? Biliyordu alıyordu polis götürürken Bakan arıyor, 'ya sen bizim koçumuzu almışsın bırakıver'. Ne yapsın polis...Şimdi hiç kimse aramıyor" dedi.
"BAŞKANLIK SİSTEMİ ÇOK ADİL BİR SEÇİMDİR"
Başkanlık sistemini desteklediğini kaydeden Bulut, şöyle konuştu:
"Başkanlık sistemi seçimi çok adil bir seçimdir. Önümüzdeki 20 yılda ne MHP ne CHP var olan şartlarda AK Parti'yi geçemez. Ama Başkanlık sisteminde iki tane can çıkıyor ortaya. Halk hangisini seçerse ne parti var ne teşkilat var. Yüzde 51 kim alırsa başkan o, halk kimi seçerse başkan o. Dolayısıyla ben olsam muhalefet partilerinin yerine Başkanlık sistemini çok isterim. Çünkü inanılmaz bir şansları var orada. Yüzde 51'i aldıkları zaman eşit şansla çıkıyorlar meydana. 3 tane parti aday göstericek ve ilk turda 2 tane kalacak, ikinci turda 2 kişiden biri seçilecek."
"KEFENİNİ GİYMİŞ DOLAŞIYORDU"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili bir anısını da anlatan Bulut, "Tayyip Erdoğan eğer 'ben kefenimi giydim de buraya geldim' demeseydi, bu işlerin hiç biri yapılamazdı. Ben Tayyip Erdoğan'ı kefeniyle gördüm, nasıl gördüm biliyor musunuz? Libya'da gördüm. Nerde gördüm Necef'te gördüm Irak'ta. Lübnan'da gördüm. Kefenini giymiş dolaşıyordu. Gittik Necef'e Sistani ile görüşecek, 10 kişi, 10 tane de polis ile geziyor. Necef ve Kerbela yani dünyanın en kötü bölgesi 3 yaşında çocuğun boynunda kaleşnlikof asılı" diye konuştu.
KÜRTAJ VE SEZARYEN KONUSU
Son günlerde gündemi oldukça meşgul eden kürtaj ve sezaryen konusunda da katılımcılardan gelen soruyu yanıtlayan Bulut, "Kürtaj konusuna gelince bizim kadınlarımız yorum yapıyorlar Kadıköy'de Bağdat Caddesi'nde, Şişli'de Nişantaşı'nda dolaşırken... Ama şunu hiç düşünmüyorlar; Türkiye sadece Nişantaşı, Bağdat veya Beyoğlu'ndan ibaret değil. Anadolu'da o kadar çok kadın var ki zorla kürtaj yaptırılan... Korunma yöntemlerini bilmediği için hamile kalıyor, hamile kaldığı için zorla kürtaja götürülen yılda 1 kere 2 kere, 10 yılda 10 kere 15 kere kürtaj olan kadın var ki kocasının zoruyla inanılmaz!
Bu konuyu eleştiren kadınlar bence bunu atlıyor. O kadının söz hakkı yokki. 'Hamile kalamam' demeye söz hakkı yok. 'Kürtaj yaptırmam' demeye de söz hakkı yok. Zorla götürülüyor kürtaj yaptırılıyor. Bunun önüne geçilmesi lazım. Söylenmek istenen aslında bu. Sezaryen de bu şekilde. Türkiye'deki sezaryen oranı Amerika'nın 9 katı, Avrupa Birliği'nin 4.5 katı. Neden? Çünkü 1 liraya olacak doğum 9 liraya oluyor. Normal doğum yapmak varken neden neşterin kanıyla doğsun ki? Neşter kanı bulaşarak doğuyor çocuk, yazık günah. Ben de sezaryenle doğdum. Çünkü o zaman babam kıyamamış, devlet hastanesine götürmemiş özel hastaneye götürmüş. Oradaki adam sezaryen yapmamız lazım demiş. Babam da gitmiş bir şeyler satmış gelmiş, sezaryenle doğum olmuş. Aynı şeyi bugün çok insan yaşıyor Türkiye'de yazık günah" dedi.
Bu konuyu eleştiren kadınlar bence bunu atlıyor. O kadının söz hakkı yokki. 'Hamile kalamam' demeye söz hakkı yok. 'Kürtaj yaptırmam' demeye de söz hakkı yok. Zorla götürülüyor kürtaj yaptırılıyor. Bunun önüne geçilmesi lazım. Söylenmek istenen aslında bu. Sezaryen de bu şekilde. Türkiye'deki sezaryen oranı Amerika'nın 9 katı, Avrupa Birliği'nin 4.5 katı. Neden? Çünkü 1 liraya olacak doğum 9 liraya oluyor. Normal doğum yapmak varken neden neşterin kanıyla doğsun ki? Neşter kanı bulaşarak doğuyor çocuk, yazık günah. Ben de sezaryenle doğdum. Çünkü o zaman babam kıyamamış, devlet hastanesine götürmemiş özel hastaneye götürmüş. Oradaki adam sezaryen yapmamız lazım demiş. Babam da gitmiş bir şeyler satmış gelmiş, sezaryenle doğum olmuş. Aynı şeyi bugün çok insan yaşıyor Türkiye'de yazık günah" dedi.
"HABERTÜRK'TE ÖDÜLÜMÜZÜ ALDIK"
Kürtaj ve sezeryen konusunda konuştuğu sırada Habertürk'te yaptığı programlardan da söz eden Bulut, esprili bir dille, "Kolestrol hapları çok büyük tuzaktır. Aynı şekilde glükoz, fruktoz. Bu şeylerle ilgili birçok program yaptık Habertürk'te, sonra ödülümüzü aldık biliyorsunuz." diyince salonda gülüşmeler yaşandı.
"BDP KÜRTLERİN EMPERYALİST TARAFINDAN GELİYOR"
Katılımcıların Kürt sorunu ile ilgili sorusuna da cevap veren Bulut, şöyle konuştu:
"Terör örgütünden eleman yakalıyorsunuz, teröristin ayağındaki bot Fransız malı, üstündeki materal İtalyan malı, tüfek İsrail malı kaç bin metrede yakalanıyor, 10 bin metre. İyi de nasıl geldi bu buraya ya. Nasıl bir lojistik bu. 4 bin metrede pusu kuruyorlar, bütün kullandıkları malzeme NATO malzemesi. Nasıl geldi bu dağın tepesine. Dolayısıyla terör örgütünün arkasında batı var. Bunu kesin bilmek lazım. Kürtlerin en büyük belası BDP'dir. Kürtleri gerçekten temsil etmiyor ki...
BDP, Kürtlerin emperyalist tarafından geliyor; feodal, emperyalist tarafını temsil ediyor. BDP'li Belediye Başkanı'na bakıyorsun oturduğu evin fiyatı 3 milyon dolar. Sen gariban Türk halkının temsilcisi değil misin ya? Senin adamların orada burada ölüyor. Dolayısıyla biz şuanda iyiye doğru gidiyoruz."
BDP, Kürtlerin emperyalist tarafından geliyor; feodal, emperyalist tarafını temsil ediyor. BDP'li Belediye Başkanı'na bakıyorsun oturduğu evin fiyatı 3 milyon dolar. Sen gariban Türk halkının temsilcisi değil misin ya? Senin adamların orada burada ölüyor. Dolayısıyla biz şuanda iyiye doğru gidiyoruz."