Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Davutoğlu: Arap Baharı yeni neslin bir olayıdır

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,''Arap Baharı bu yeni neslin olayı sahiplenmesinin bölgesel bir sonucudur. Sadece Mısır veya sadece Ürdün'e ait değildir'' dedi.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-06-05 20:18:07

Davutoğlu: Arap Baharı yeni neslin bir olayıdır
Bakan Davutoğlu, Dünya Ekonomi Forumu kapsamında düzenlenen ve Arap Baharı'nın tartışıldığı oturumda yaptığı konuşmada, söz konusu olaylar ilk olarak Tunus'ta başladığı zaman bir bakanlar kurulu toplantısı gerçekleştirdiklerini ve bir değerlendirme yaptıklarını söyledi.

Davutoğlu, ''O zaman cevap aradığımız soru şu oldu: Tarihin doğal akışı nedir? Tarihin doğru tarafında duran kimdir? Tunustaki kitleler mi, Bin Ali mi? Mübarek mi, Tahrir Meydanı'ndaki gençler mi? Bu ve buna ilişkin sorular gündeme geldi. Biz dedik ki, bu doğal bir akış. Herhangi bir komplo yok. Arap Baharı, genç Arap neslinin bireylerinin başlattığı bir şeydir, buna saygı duymak gerekir'' diye konuştu.

İlk düzeyi uluslararası düzey olan analizler yaptıklarını aktaran Davutoğlu, aslında bölgede gözlenenin, soğuk savaşın sona erişinden 20 yıl sonraki bir gelişme olduğunu ifade etti.

Soğuk savaşın, Balkanlarda 1990'larda sona erdiğini anımsatan Davutoğlu, ''Maalesef Orta Doğu'da devam edegeldi soğuk savaş. Kitlelerin seçimi yüzünden değil ama, ana güç odaklarının seçimi yüzünden, yani onlar bunları istediler'' dedi.

Davutoğlu, son 20 yılda üç deprem yaşandığını dile getirerek, ''1991'de bir jeopolitik deprem yaşadık. İkincisi 11 Eylül'de yaşadığımız güvenlik depremi ve şu anda da ekonomik ve siyasi bir deprem yaşıyoruz. Bu süreç bu yüzden gecikti. Genç Arap nesilleri kaybeden tarafta yer aldı her üç aşamalı depremde de. 11 Eylül yüzünden suçlandılar. Demokrasi trenini 90'lı yıllarda kaçırdılar. Peki soru şu: Bir sonraki adım ne? Bundan sonra ne olacak? Bence doğal bir süreçtir bu. Yakından izlenmelidir. Ama doğru gidişata tarihte bakmalıyız. Şu an bizim bölgede de soğu savaş sona eriyor'' değerlendirmesini yaptı.

-''Arap Baharı, bu yeni neslin olayı sahiplenmesinin bölgesel bir sonucudur''-

Davutoğlu, tarihsel gidişata ilişkin de şunları söyledi:

''Bir gün İstanbul'da evime geldim. Küçük kızım o tarihte 12 yaşında. Evimde ağlıyordu, bağırıp çağırıyordu. Bu ne diye? Gitti benim daktilomu bana gösteriyor. Doktora tezimi 1980'li yılların sonunda kaleme aldığım daktiloyu bana soruyor? Daktiloyu bilmiyor benim kızım. Mübarek ve Bin Ali, daktilo kullanırken iktidardaydı. Bilgisayar kullanırken de iktidardaydı. İnternet kullanırken de Bin Ali ve Mübarek iktidardaydı. Twitter çıktı hala iktidardaydılar. Dolayısıyla bu akışı tarihin. Yani doğal bir süreç.''

Arap Baharı hakkında ikinci konunun ''bölgesel boyut'' olduğunu vurgulayan Davutoğlu, ''Arap Baharı bu yeni neslin olayı sahiplenmesinin bölgesel bir sonucudur. Sadece Mısır veya sadece Ürdün'e ait değildir. Her olgu farklı olsa da, bir çok farklı Arap Baharı olsa da Büyük Arap Baharı'nın altında Tahrir'de, Suriye'de, Tunus'ta olan herkes olayları konuşuyor ve mevcut durumu sorguluyor. Filistin meselesi ve diğer konular dahil olmak üzere. Bölgesel mülkiyet, bu sahiplik, sahiplenme nasıl ortaya çıktı? Yeni teknolojik gelişmeler neticesinde bir bilinç doğdu ve işte bu yüzden her zaman şimdiye kadar kaybeden tarafta yer almışlardı. Yani bu imkanlardan yoksun olduğu için hayal kırıklığı yarattı. Yeni bir alternatif aradılar'' şeklinde konuştu.

-''Bölgemizin insanları tarihi yakalamaya hatta, geleceği yakalamaya çalışıyor''-

Davutoğlu, şunları kaydetti:

''Üçüncü olarak siyasetin süjesi kimdir? Bir kişi midir siyasetin öznesi, yoksa yurttaşlar mıdır? İşte yurttaşlık kavramı ortaya çıkmaya başladı. Birinci Dünya Savaşı'ndan yüzyıl sonra bölge şekilleniyor. Yani birbirine bağlı bir yapı kazanıyor. Ulusal oluşum yeniden canlanıyor. Bu sefer Tunus ya da Mısır yurttaşlığı değil, bir bölgesel kimlik ya da sahiplenme ortaya çıkıyor. Neden oldu sorusunun cevabı şu: Oldu çünkü, bu süreç ertelenmişti zaten.

Geçen yıl bir başka panele katılmıştım. Panelin başlığı; ''gelecek geldi mi?'' Ben dedim ki, 'Sadece gelmekle kalmadı, geç de kaldı'. Bu bölgede gelecek zaten gecikmişti. Bölgemizin insanları tarihi yakalamaya, hatta geleceği yakalamaya çalışıyor. Bu anlamda iyimserim. Pek çok zorluk var komşularımız için ama, bu doğal bir süreçse, doğal bir akışsa, yaratıcı, dikkatli olmalıyız. Netice itibariyle tarihin akışına kulak vermeliyiz.''

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ''Uluslararası camianın tek bir ses vermesi gerekiyor. Ancak bu olursa Esad bu tavrını değiştirecektir. Yoksa bu otokratik rejim illüzyonu devam edecektir'' dedi.

Bakan Davutoğlu, Dünya Ekonomi Forumu kapsamında düzenlenen ve Arap Baharı'nın tartışıldığı oturumda yaptığı konuşmada,Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile 9 yıldır çok iyi ilişkileri olduğunu, 62 kez Şam'a gittiğini söyledi.

''Irak'ta gördüklerimizinden sonra umudumuz oydu ki, Suriye toplumu 9 ay içerisinde ekonomik reformlarla, orta sınıfın güçlendirilmesi ile güçlensin ve kademeli olarak bir olumlu değişim olsun'' diyen Davutoğlu, Arap Baharı'ndan önce de Beşar Esad'ın kendisiyle özel olarak, sistemi nasıl daha katılımcı yapabileceği konusunu konuştuğunu anlattı.

Esed'in, her zaman sözler verdiğini, reformlar yapacağını ve Türkiye'nin reform paketlerinin bir kısmını Suriye'de yapmak istediğini söylediğini belirten Davutoğlu, ''Fırtınanın kopacağını hissettiğimiz anda, Tunus'ta olanların her yere sıçrayacağını gördük ve en zor olanın Suriye olacağını tahmin ettik. Kendisi ile konuştuk. Çok açıkça söylüyorum. O dönemde Bin Ali ve Mübarek'ten farklı olarak İsrail'e karşı duruşu nedeniyle bir halk desteği, meşruiyeti vardı. Ama o fırsatı kaçırdı'' diye konuştu.

-''Reforma teşvike devam ettik, Esed reddetti''-

Davutoğlu, dört-beş ay, aşırı güç kullanmasına rağmen kendisi ile istişarede bulundukları Esad'ı, reforma teşvike devam ettiklerini, ancak Esed'in bunu reddettiğini aktardı.

''Oysa Suriye halkı o dönemde reform istiyordu. Yoksa liderlerini değiştirmek istemiyorlardı'' diyen Davutoğlu, Esad'ın ise, demanstrasyon yapanlara karşı orduyu kullandığını dile getirdi.

Davutoğlu, şöyle konuştu:

''Mısır'da neden daha barışçıl bir dönüşüm oldu? Çünkü orduları daha halkı dahil eden, daha katılımcıydı. Oysa Kaddafi'nin orduları daha dışlayıcıydı ve çok büyük sorunlar yaşattı. Suriye'de de bildiğiniz gibi üst rütbelinin yüzde 85'i bir gruptan, dolayısıyla biz bundan hemen korktuk. Hemen söylediğimiz, 'aman orduyu bu işte kullanma' demek oldu. Ama kullandı.''

-''Uluslararası camianın tek bir ses vermesi gerekiyor''-

Bakan Davutoğlu, Esad'in uluslararası camianın zaafını anladığına dikkati çekerek, ''Uluslararası camia birleşmiyordu. Tek ses vermiyordu. Esad zaman kazanmaya çalıştı. Kofi Annan'dan sonraki ateşkesle iki bin kişi daha öldü. Bu nasıl bir ateşkes? Uluslararası camianın tek bir ses vermesi gerekiyor. Ancak bu olursa, Esad bu tavrını değiştirecektir. Yoksa bu otokratik rejim illüzyonu devam edecektir. Ben rejimin kendisinden ve Esad'ın kendisine bir değişiklik geleceğine inanmıyorum. Ancak gerçek bir uluslararası baskı olursa, Suriye halkı barışçıl gösteri yapabilirse ki, Kofi Annan'ın altı noktalı planında bu var. Ancak o zaman bir ümit olabilir'' şeklinde konuştu.
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara