‘Küresel Mayıs Manifestosu’
Ancak sessiz kalmadık! Tunus’tan Tahrir Meydanı’na, Madrid’ten Reykjavik’e, New York’tan Brüksel’e, insanlar statükoyu ifşa etmek için isyan ediyor. Çabamız, “yeter!” diyor ve dünya çapında değişimi ilerletiyor.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-01 13:59:55
Küresel İşgal Et hareketi daha iyi bir dünya istiyor. Böyle bir dünya mümkün ve işte burada “nasıl”ı…
Dünya nüfusuna özgürlük ve onur verme liyakatine sahip olmayan güçler tarafından kontrol edilen bir dünyada yaşıyoruz. Atalarımızın uzun ve zorlu mücadeleleri ile kazanılan haklarımızı kaybetmekten ‘başka bir alternatifin olmadığı’ söylenen ve başarının dayanışma ve karşılıklı destek gibi en temel insani değerlerin zıttı olarak tanımlandığı bir dünya. Dahası, rekabetçiliği, bencilliği ve açgözlülüğü yüceltmeyen herhangi bir şey işlevsiz olarak görülüyor.
Ancak sessiz kalmadık! Tunus’tan Tahrir Meydanı’na, Madrid’ten Reykjavik’e, New York’tan Brüksel’e, insanlar statükoyu ifşa etmek için isyan ediyor. Çabamız, “yeter!” diyor ve dünya çapında değişimi ilerletiyor.
İşte bu nedenle, sesimizi bütün dünyaya duyurmak için bu 12 Mayıs’ta tekrar birleşiyoruz.
Sadece cılız bir azınlığın yoksulluktan ve güvencesizlikten kaçabildiği ve gelecek nesillerin, zengin ve güçlülerin yüzünden zehirli bir mirasa mahkum olduğu mevcut iktisadi kaynak dağılımını reddediyoruz. “Demokratik” bir siyasal sisteme sahip olunan her yerde bu kavramın içi boşaltıldı ve şirketlerin ve finansal kurumların gücünü artırmakla ilgilenen birkaç kişinin hizmetine sunuldu.
Mevcut kriz doğal bir kaza değil; aksine, artık kamu yararı gözetmeyen ve finansal iktidarın hizmetinde bir ideolojiye dönüşen iktisadın yardımıyla, dünyayı yıkacak açgözlülerin yüzünden çıkan bir kriz.
Biz uyandık ve sadece şikayet etmek için değil! Krizin gerçek nedenlerini saptamak ve alternatifler sunmak amacındayız.
Aşağıdaki bildiri küresel bahar/işgal et/ meydanlara çık hareketlerindeki herkesin adına konuşmuyor. Bu bildiri, hareketin içindeki bazı kişiler tarafından dünyanın çeşitli halk meclislerinde yazılmış ve onaylanmış bildirileri ahenkleştirme çabasıdır. Bildiriyi yazma süreci, oydaşma temelli, herkese açık ve uluslararası iletişim platformlarımızda düzenli olarak duyurulan bir süreçti. Uzlaşma ve ödün dolu, zor ve uzun sürecin sonunda ortaya çıkan bu bildiri, tartışmalar, gözden geçirme ve tasdik için tüm dünyadaki halk meclislerine sunuldu. Bu halen devam etmekte olan bir çalışma.
Bazılarımızın gayrimeşru, karanlık ve yozlaşmış olarak gördüğü hükümetlerden, şirketlerden veya parlamento üyelerinden bir şey talep etmiyoruz. Hareketlerimizin içinde olan veya olmayan tüm dünya halklarına sesleniyoruz.
Başka bir dünya istiyoruz ve böyle bir dünya mümkün:
1. Ekonomi insanların refahına hizmet etmeli, çevreyi desteklemeli ve gözetmeli, özel karı değil. Emeğin toplumsal faydasına değer verilen bir sistem istiyoruz, onun finansal ve ticari karına değil. Dolayısıyla şunları talep ediyoruz:
• Herkes için, sağlığa, ilkokuldan yüksek öğrenime kadar eğitime ve barınmaya parasız ve evrensel erişim. Kamu hizmetleri yönetiminin özelleştirilmesine ve bu hayati hizmetlerin özel kar için kullanılmasına kesinlikle karşı çıkıyoruz.
• Herkes için parasız çocuk bakımını da içeren çocuk haklarına tam saygı.
• Bütün yaşlarda onurlu bir şekilde yaşamamızı sağlayacak emeklilik/emekli aylığı. Zorunlu evrensel hastalık izni ve ücretli izin.
• Her insanın geçinmek için yeterli bir gelire erişimi olmalı, dolayısıyla iş veya alternatif olarak evrensel temel gelir garantisi talep ediyoruz.
• Şirketler hesap verebilir olmalı. Örneğin, eğer şirket ücretleri düşürmek için taşerona iş verirse, çevreyi ve işçi haklarını ihlal ederse, şirket sübvansiyonları ve vergi indirimleri yürürlükten kaldırılmalı.
• Ekmeğin yanında gül de istiyoruz. Herkes, insanlığın ilerlemesinin ve gelişiminin hizmetinde olan yaratıcı ve zenginleştirici boş zaman hakkına sahip olmalı. Dolayısıyla, geliri düşürmeden, çalışma saatlerinin aşamalı olarak azaltılmasını talep ediyoruz.
• Sürdürülebilir tarım aracılığı ile gıda bağımsızlığı, herkesin yararına, gıda güvenliği aracı olarak desteklenmeli. Bu, genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) üretiminin ve pazarlanmasının süresiz bir biçimde ertelenmesini ve kimyasal tarım ürünlerinin kullanımının derhal azaltılmasını da içermeli.
• Değişen yaşam şeklimizin organik/ekolojik olması veya hiç olmaması gerektiği anlayışıyla hareket eden politikalar talep ediyoruz. Bu politikalar basit bir kural üzerine inşa edilmeli: kimse ekosistemin dengesini kar için bozmamalı. Bu politikanın ihlali dünya genelinde çevresel suç olarak soruşturulmalı ve suçlu bulunanlara ağır müeyyideler uygulanmalı.
• Politikalar, üretim modelini değiştirmeye yardım eden büyük yatırımlar aracılığı ile fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişi desteklemeli.
• Bütün ülkeler, şirketler ve bireyler için zorunlu olan uluslararası çevre standartlarının oluşturulmasını talep ediyoruz. Çevre soykırımı (çevreye, ekosisteme ve biyo-çeşitliliğe kasıtlı olarak verilen zararlar) uluslararası olarak en önemli suçlardan biri olarak tanınmalı.
2. Bu amaçları gerçekleştirmek için, ekonominin, yerelden küresele bütün seviyelerde demokratik olarak işlemesi gerektiğine inanıyoruz. İnsanlar, finansal kuruluşlar, ulusaşırı şirketler ve onların lobilerinin üzerinde demokratik kontrole sahip olmalı. Bu amaçla, şunları talep ediyoruz:
• Vergi cennetlerini ortadan kaldırarak ve bir Finansal İşlem Vergisi oluşturarak finansal spekülasyonu kontrol etmek ve düzenlemek. Var oldukları sürece, IMF, Dünya Bankası ve Basel Bankacılık Denetim Komitesi tamamıyla demokratikleşmeli. Şimdiden itibaren, onların görevi demokratik karar alma temelinde iktisadi kalkınmayı teşvik etmek olmalı. Zengin ülkeler zengin oldukları için bu kurumlarda daha fazla oy hakkına sahip olamazlar. Uluslararası kuruluşlar, Afrikalı, Arjantinli veya Amerikalı, Yunan veya Alman, her insanın bir diğerine eşit olduğu ilkesiyle yönetilmeli.
• Var oldukları sürece, küresel ticaret sisteminin ve Dünya Ticaret Örgütü’nün kökten bir reform geçirmesi ve demokratikleşmesi gerekmekte.
• Ücretlerin olduğu kadar, hayatın ve kaynakların ticarileştirilmesi ve ülkeler arasındaki damping son bulmalı.
• Düzgün bir iktisadi yönetim için hayati olan ve doğal kaynaklar ve ekonomik kurumlar olarak tanımlanan evrensel ortak varlıkların demokratik bir biçimde kontrol edilmesini istiyoruz. Bu ortak varlıklar: su, enerji, hava, telekomünikasyon ve adil ve istikrarlı bir iktisadi sistemdir. Tüm bunlarda, kararlar halka karşı sorumlu olmalı ve onların çıkarlarını gözetmeli, küçük bir azınlık olan finansal elitlerin değil.
• Toplumsal eşitsizlikler sürdüğü müddetçe, bütün düzeylerde vergilendirme dayanışma ilkesini beslemeli. Daha varlıklı olanlar ortak refahın sürdürülmesine katkıda bulunmalı. Azami gelir sınırlanmalı ve asgari gelir acımasız toplumsal bölüşümleri ve onun toplumsal, siyasal ve iktisadi etkilerini azaltacak şekilde düzenlenmeli.
• Bankaları kurtarmak için daha fazla para yok artık. Borç varsa, Ekvador ve İzlanda örneklerinde olduğu gibi, borçlu ülkelerin borçlarının toplumsal denetimini talep ediyoruz. Finansal kurumlara olan gayrimeşru borçlar ödenmemeli.
• Sadece küçük bir azınlığa fayda getiren ve çoğunluğa ızdırap çektiren finansal kemer sıkma politikalarına mutlak bir son verilmeli.
• Bankalar var olduğu müddetçe, ticari ve finansal bankalar ayrılmalı ve “batmak için çok büyük” olan bankaların önüne geçilmeli.
• Şirketlerin yasal bireyselliğine son verilmeli. Şirketler, insanlarla aynı düzeyde haklara sahip olamaz. Kamunun, işçileri, yurttaşları ve çevreyi koruma hakkı, özel mülkiyetin ve yatırımın korunmasından daha üstün olmalıdır.
3. Siyasal sistemlerin bütünüyle demokratik olması gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla, uluslararası kurumların tamamıyla demokratikleşmesini ve sadece birkaç hükümetin elinde olan veto yetkisinin tasfiye edilmesini talep ediyoruz. Toplumlarımızın çeşitliliğini ve farklılığını gerçekten temsil eden bir siyasal sistem istiyoruz.
• Tüm insanlığı etkileyen tüm kararlar, katılımcı ve doğrudan Birleşmiş Milletler Parlamenterler Meclisi’nde veya olası bir BM Halkların Meclisi gibi demokratik forumlarda alınmalı, G20 ve G8 gibi zengin kulüplerinde değil.
• Tüm düzeylerde, temsili olmayan doğrudan demokrasiyi de içeren, mümkün olduğunca katılımcı olan bir demokrasinin gelişimini istiyoruz.
• Seçim sistemleri mümkün olduğunca adil ve temsil edici olmalı ve orantılılık ilkesini tahrif edecek eğilimlerden kaçınılmalı.
• Medyaya ulaşımda ve medyanın yönetiminde demokratikleşme istiyoruz. Medya, adil olmayan politikalar hakkında yüzeysel bir oydaşma yaratmanın aksine, kamunun eğitimine hizmet etmeli.
• Şirketlerde ve işyerlerinde demokrasi istiyoruz. İşçiler, ücret ve cinsiyet farkı gözetilmeksizin, çalıştıkları şirketlerde gerçek karar alma gücüne sahip olmalı. Gerçek demokratik iktisadi kurumlar olarak, kooperatif şirketlerini desteklemek istiyoruz.
• Ekonomi politikalarında yolsuzluğa sıfır tolerans. Bugün gerçek bir demokrasi için temel tehdit olan, dev şirketlerin siyaset üzerindeki aşırı baskısını sona erdirmemiz gerekiyor.
• Tam ve eksiksiz bir ifade, toplantı ve gösteri özgürlüğü istiyoruz; ayrıca internet, sansürleme girişimlerinin sona ermesini talep ediyoruz.
• İnternette ve internet dışında özel hayatın gizliliğine saygı duyulmasını talep ediyoruz. Şirketler ve hükümetler veri didiklemeyle uğraşmamalı.
• Askeri harcamaların toplumun ilerlemesinde siyasal açıdan ters etki yaptığına inanıyoruz, dolayısıyla bu harcamaların asgari seviyeye indirilmesini talep ediyoruz.
• Etnik, kültürel ve cinsel azınlıkların, medeni, kültürel, siyasal ve iktisadi hakları bütünüyle tanınmalı.
• 21. Yüzyıl için uygun, katılımcı, doğrudan ve demokratik yollarla yazılacak yeni bir İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin gerekliliğine inanıyoruz. Mevcut İnsan Hakları Beyannamesi, bizim haklarımızı tanımlamaya devam ettikçe, zengin ve fakir ülkelerde, herkes için zorunlu olmalı. Hükümetler, şirketler ve bireyler tarafından işlenen toplumsal, iktisadi ve çevresel suçları soruşturmak üzere küresel bir mahkeme şeklinde kurumlar kurulmalı ve bu kurumlar bu konularda riayete zorlayıp uymayanları cezalandırmalı. Yerel, ulusal, bölgesel ve küresel seviyelerde, İzlanda ve bazı Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi, siyasal kurumlar için yeni anayasalar düşünülmeli. Adalet ve hukuk herkes için işlemeli, aksi takdirde adalet, adalet değildir, hukuk da hukuk değildir.
Bu küresel bir bahar. Orada olacağız ve kazanana kadar savaşacağız. İnsan olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bizler numara değiliz, özgür kadın ve erkekleriz.
Küresel bir bahar için!
Küresel demokrasi ve küresel sosyal adalet için!
Mayıs 2012’de sokaklara dökülün!
[The Guardian'daki İngilizce orjinalinden Mehmet Erman Erol tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
SON VİDEO HABER
Haber Ara