102 yıl sonra dilenen özür...
Hayvan Partisi 3 Haziran Pazar günü, 1910 yılında gerçekleşen köpek katliamını hatırlatmak ve ölen köpekler için bir anı taşı dikmek amacıyla Sivriada’ya gidiyor.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-01 15:27:07
Hayvan Partisi bundan 102 yıl önce katledilen 80 bin köpeği anmak için 3 haziranda Sivriadaya’ya gidiyor. Açlıktan ve susuzluktan ölen hayvanları anacak olan Hayvan Partisi, katledilen köpekler için bir anı taşı dikecek.
1910 yılında gerçekeşen olayda İttihat ve Terakki Fırkası “İstanbul’u modernleştirmek” adına şehrin sokaklarında yaşayan 80 bin köpeği toplayıp Sivriada’ya göndermişti. Issız adaya sürülen köpekler açlık ve susuzluktan, denizde boğularak ya da birbirlerini parçalayarak ölmüştü. Bu katliam sonrasında İstanbul halkı adayı “Hayırsızada” olarak yeniden isimlendirmiş ve I.Dünya Savaşı dahil şehrin başına gelen bütün felaketleri, ölüme terkedilen köpeklerin ahı olarak nitelendirmişti.
3 Haziran 2012, köpeklerin Sivriada’ya götürülmeye başlandığı tarihin 102. Yıl dönümü olacak.
Bu tarihte Hayvan Partisi, ölüme terkedilen 80 bin köpeği anmak ve yaşanan faciayı hatırlatmak için Sivriada’ya gidecek.
Anma sırasında adaya 1910 katliamında ölen köpekler için bir de anı taşı dikilecek.
KATILIM ÜCRETSİZDİR!
Program:
11:00 / Kabataş Motor iskelesi
11:30 / Kadıköy Balon Yol Boyunca / Sivirada’nın tarihçesi sunumu
12:30 / Adaya çıkış ve sandviç ikramı
13:00 / Köpek anıtının açılışı
13:15 / Adada gezinti
13:45 / Adadan ayrılış
işte tarihde bugüne düşen notlar;
Bizans'tan beri İstanbul dört ayaklı mahlûklarının adedi her zaman için yüksek olan... Köpek nüfusundaki artış bazı zamanlarda patlama halini alınca yönetimler çare olarak ‘‘toplama kampı’’ yapılması oldu ve kamp Marmara Denizindeki Hayırsızada'da kuruldu.
Türk Tarihindeki Köpek Katliamları Hayırsızada (Sivriada) kampı
İstanbul köpekleri ilk toplu sürgünlerinden birini 19. yy’ın ilk çeyreğinde İkinci Mahmudzamanında yaşadı. Hükümdar İstanbul'da ne kadar köpek varsa yakalanıp adaya gönderilmesini buyurdu birkaç gün boyunca şehirde belki de tek bir hayvan kalmadı: Halk ‘‘Hayvanlara eziyet etmek uğursuzluk getirir başımıza iş açılır köpekleri orada bırakmayalım’’ diye homurdanmaya başlayınca sağ kalan köpekler yeniden İstanbul sokaklarına salındı. Ama uğursuzluk da geldi: Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa'nın ordusu Kahire'den kalktı Kütahya'ya kadar girdi...
1910' da ‘‘köpek meselesi’’ni çözmeye bu defa da İstanbul ‘‘Şehremini’’ yani Belediye Başkanı Suphi Beysoyundu: İstanbul'daki bütün köpeklerin yeniden Hayırsızada' ya yollanmasını emretti birkaç gün içinde 80 bin civarında köpek mecburi bir ada yolculuğuna çıkartıldı.
Hayırsızada sadece kayaydı dikili tek bir ağaç bile yoktu ve 80 bin köpeğin feryadı söylendiğine göre geceleri İstanbul'dan bile işitilir olmuştu... Sesler birkaç gün sonra kesildi zira yaşayabilmek için birbirlerini yiyen köpeklerden artık bir teki bile hayatta değildi...
İstanbul halkının beklediği uğursuzluk da gecikmedi: Balkan Savaşı patladı...
Paşa seneler sonra çıkarttığı ‘‘80 Yıllık Hatıralarım’’ başlıklı kitabında kendi dönemindeki köpek kıyımını ‘‘İstanbul'daki köpeklerin büyük bir kısmı toplatılarak Marmara'daki Hayırsız Ada'ya gönderilmişti. Bunları yavaş yavaş imha ettirdim. ...’’ diye övünerek anlatacaktı...
İşte köpekler konusunda sadece bugün değil geçmişte de pek iyi olmayan sicilimizden birkaç küçük örnek...
Köpekleri Çöp Kamyonunda Eziyoruz...
1910 Haziran'ında Hayırsızada'ya gönderdiğimiz 80 bin köpek birbirini yiyerek can verdi. Biz şimdilerde köpekleri adalara göndermek yerine çöp kamyonlarında eziyoruz...
Pierre Loti'nin kaleminden:
‘‘...Bu ülkeye İkinci Mehmed' in ordularının ardından gelen köpekler ...Kimseyi hiçbir zaman ısırmamış olmalarına rağmen katliamların en iğrencine mahkûm edildiler. Hiçbir Türk Hilâl'e uğursuzluk getireceği söylenen bu onur kırıcı görevi üstlenmek istemedi. Bu yüzden serseriler işsiz güçsüzler ve haydutlar görevlendirildi. Bunlar işlerini demir kıskaçlarla yapıyorlar zavallı kurbanlarını boyunlarından ayaklarından ya da kuyruklarından yakalayorlar ve onları rastgele kan revann içinde Hayırsızada'ya götürecek olan mavnalara atıyorlardı.
Hayırsızada Marmara'nın ortasında çöle benzeyen bir kayaydı. İçecek bir damla su yoktu köpekler orada açlıktan ve susuzluktan öldüler ve bu arada bilinçlerini yitirdiklerinden birbirlerini yediler. Adanın yakınlarından bir kayık geçerken hepsi kıyıya geliyorlardı ve yürekleri parçalayan iniltileri duyuluyordu. Kayıkları ve insanlarıne kadar uzakta olursa olsun gördüklerinde bütün saflıklarıyla yardıma çağırıyorlardı.
Bu acı olayın basında yer aldığı haberler:
Bugün Gaztesi:
Jön Türkler'in köpek sürgünü
1910 yılında Sivriada’ya sürülen ve dönemin zihniyet çekişmelerini anlatan sokak köpeklerinin itlafı olayı belgesele konu oldu.
Gidişleriyle ıssızlaşmış sokaklarda lodosun estiği geceler sesleri duyuldu tıpkı yıllar önce olduğu gibi... Seslere dayanamayanlar sandallara, teknelere atlayıp bazılarını gizlice geri getirmeye gittiler ve adaya yanaştıklarında gördükleri manzarayı bir daha hiç unutamadılar. Sürgündeki seksen bin köpek denizin ortasındaki bu çorak kara parçasında kendilerini alıp götürecek bir tanrı misafiri bekliyordu. Ne var ki, hayat artık onları geri getirtmeyecek kadar modernleşmişti.’ Bu sözlerle başlayan belgeselde o dönem şu sözlerle aydınlatılıyor:
SULTANIN ARDINDAN
1910 yılında, Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden ve Jön Türkler’in başa geçmesinden bir yıl sonra, İstanbul’daki sokak köpeklerinin kökünün kazınmasına karar verilir. Mesele büyük bir hızla halledilir. Önceleri köpeklere şehir kapılarında bakılması düşünülmüş ama sürgünlerin bu duruma büyük bir gürültüyle karşı koyacağı hesaba katılmamıştı. Balık istifi gibi yığılmış, gece gündüz uluyan, hiç durmadan kapışan köpeklerin olduğu yerde yaşamak imkânsız hale gelir. Birbirlerini yiyen köpeklere bakmayı insanların içi kaldırmaz ve herkes bu sürgün cezasına karşı çıkar. Belediye de işi bitirmek için bu gürültücü hayvanları kimsenin yaşamadığı Sivriada’ya göndermeye karar verir.
Bu ilk itlaf değilmiş...
Daha önce de benzer itlaf girişimlerinin olduğunu söyleyen Emre Sarıkuş bu süreci şu sözlerle ifade ediyor: “II.Mahmut dönemine dek uzanan bir geçmişi var bu hikayenin... O dönemde bir İngiliz vatandaşına saldırdığı söylenen köpekler İngiltere’nin tepkisini çekiyor ve İngiltere Osmanlı Devleti’ne ultimatom veriyor köpeklerin yok edilmesi için. Padişah Şeyhülislam’a danışıyor fakat köpek itlafının günah olduğunu öğrenince onları Sivriada’ya sürmeye karar veriyor. Daha sonra yaşanan siyasi ve askeri başarısızlıklar nedeniyle halk bunun köpeklerin Sivriada’ya sürülmesi sonucu ortaya çıkan bir lanet olduğuna inanıyor.
GERİ GETİRİLİYORLAR...
Bu söylenti öylesine yayılıyor ki en sonunda II.Mahmut bu köpeklerin geri getirilmesi için emir çıkartıyor ve köpekler geri getiriliyor. Sultan Abdülaziz döneminde bir girişim daha oluyor. Bu kez büyük İstanbul yangınlarından biri çıkınca köpekler yine geri getiriliyor. Abdülhamit döneminde de Alman İmparatoru Wilhelm’in şehri ziyaretinden önce bu konu yine gündeme geliyor ama halk bu kez köpekler gönderilmeden tepkisini koyuyor ve köpekler gönderilmiyor. Son sürgün hikayesi ise 1910 yılında gerçekleşiyor.”
Zihniyet çekişmesi
II.Meşrutiyet’in ilanıyla başlayan Batılılaşma hareketleri çerçevesinde yaşanan bir hayvan katliamını günışığına çıkaran Emre Sarıkuş, söz konusu itlaf sürecini dönemin zihniyet çekişmelerinin en önemli figürlerinden biri olarak niteliyor. Sarıkuş şunları ifade ediyor: “II. Mahmut’un, Abdülaziz’in yaptığını yıllar sonra onlar yapıyorlar. Aradaki tek fark ilk iki girişimin başarısız olması... Batılı zihniyet mi galip geliyor derseniz eğer, bence Batılılaşma’ya çalışan zihniyet galip geliyor demek daha doğru.”
KAZANÇ PEŞİNDE KOŞANLAR...
Köpeklerin sürgün edildiği yıl olan 1910’da şehirde 80 bin köpek varmış. Şehre gelen çok sayıda yabancı girişimci, levantenlerle birlikte kâr edecekleri projeler üretmişler. Bu girişimcilerin uzun süre köpeklerin kemiklerinden derisinden maddi bir kazanç sağlamayı düşündüklerine dikkat çeken Emre Sarıkuş, “Hatta bunu hayır işleri adı altında göstermek isteyenler var. Ancak belediyeye onların tekliflerini reddediyor” dedi. Kültür tarihçisi Ekrem Işın ve Orhan Koloğlu’nun da görüşleriyle yer aldığı film, Pera Müzesi’ndeki gösterimin ardından Türkiye’de ve dünyada çeşitli festivallere katılacak.
TARAF:
ÖZÜR DİLERİZ KÖPEK
Hayvan Partisi bundan 102 yıl önce katledilen 80 bin köpeği anmak için 3 haziranda Sivriadaya’ya gidiyor. Açlıktan ve susuzluktan ölen hayvanları anacak olan Hayvan Partisi, katledilen köpekler için bir anı taşı dikecek. 1910 yılında İttihat Terakki iktidarı “İstanbul’u modernleştirmek’ adına sokaklarda yaşayan 80 bin köpeği toplayıp Sivriada’ya gönderdi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara