Cezaevinde yatan ülkücüler konuştu: Darbecilere en ağır ceza verilmeli (Özel)
12 Eylül 1980 askeri darbe sürecinde işledikleri suçlardan dolayı tutuklanarak cezaevine konulan ve hala cezaevinde bulunanlar, darbecilerin hakim karşısına çıkacak olmasından dolayı mutlular. Bu durumun Türkiye'nin geleceği açısından çok olumlu sonu
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-01-29 10:20:08
12 Eylül darbesini gerçekleştirenler, 4 Nisan 2012 tarihinde hakim karşısına çıkacak. Fakat darbe sürecinde gözaltına alınan, yargılanan ve hüküm giyenlerin bir kısmı hala cezaevinde. 12 Eylül öncesi işledikleri suçlardan dolayı cezaevinde bulunan ülkücülerden Muhsin Kayha, Caner Erdinç ve Mahir Kavalcı, avukat aracılığıyla Cihan Haber Ajansı muhabirine konuştular.
Üç ülkücü de, darbe öncesi veya darbe sürecinde işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı yıllarca veya yaklaşık on yıl cezaevinde yattı. Daha sonra çıkarılan şartlı tahliye ile cezaevinden çıktılar. İlerleyen yıllarda işlemiş oldukları basit suçlardan dolayı, hakimlerin bir yılı aşkın ceza vermesiyle infazları yandı. Böylece, 1980 dönemine ait suçlardan dolayı şartlı tahliye ile cezaevinde yatmaktan kurtuldukları süre de cezalarına eklendi. Bir yıl ceza almaları halinde bir yıl yatıp çıkacak 1980 döneminin şartlı tahliyezedeleri, verilen ceza bir yılı aştığı için, kanun gereği cezaları bir anda on yılı veya on yılı aşkın süreleri buldu. Bu gibi durumlardan dolayı halen cezaevinde olan ülkücüler, 1980 darbe döneminde aldıkları cezaların çıkarılacak bir yasa ile yok sayılmasını isteyerek, bu haksızlığa bir son verilmesini istiyor.
HAVAYA SİLAHLA ATEŞ ETMEKTEN GİRDİ, 25 YILDIR İÇERDE
Mahir Kavalcı isimli ülkücü, 1980 döneminde on yılı aşkın hapis cezası aldı. Bu cezasını yaklaşık on yıl çektikten sonra şartlı tahliye ile salıverildi. Ancak 2004 yılında Tarsus'ta havaya silahla ateş etmek suçundan tutuklandı. Mahir Kavalcı, uzaktan yakından ilgisi olmamasına rağmen, olayda kullanılan silahın kendi üzerinde yakalanmamasına rağmen, cezalandırılması için herhangi bir delil bulunamamasına rağmen isminin verilmesi sonucunda havaya ateş ettiği gerekçesiyle 1 yıl 2 ay ceza aldığını ifade etti. "Cezayı veren mahkeme infazımın yanma durumunu bildiği halde kasıtlı olarak 2 ay fazla ceza verdi." diyen Kavalcı, "Eğer herkese uygulandığı şekilde suçsuz olduğum halde bir yıl ceza verilmiş olsaydı infazım yanmış olmayacaktı. 2004 yılından bu yana suçsuz yere Silifke Cezaevi'nde yatmaktayım. İleri derecede şeker hastasıyım. Evliyim ve hepsi de eğitim çağında olan üç çocuğum var. Eşim ve çocuklarım maddi açıdan oldukça sıkıntı çekmektedir. 12 Eylül darbesinin mimarlarından hayatta kalanların yargı önüne çıkarılıyor olması darbeden mağdur olan bizleri oldukça memnun etmektedir. İnşallah hak ettikleri cezaya çarptırılırlar. Binlerce insan gibi ben de o dönemde çok yoğun işkencelere tabi tutuldum. İşlemediğimiz suçları işkenceler altında kabul etmek zorunda kaldım ve 10 yılımı darbecilerin kurdurmuş oldukları mahkemelerin verdiği kararlar sonucunda cezaevinde geçirdikten sonra, yine de darbecilerin ellerinden yakamı kurtaramadım. 2004 yılından bu yana da basit bir olaydan dolayı cezaevinde kalıyorum. İnfazımın yanması sebebiyle tahliye tarihim 2019 yılında olacaktır. Darbeciler yüzünden hayatımın en güzel 25 yılını cezaevlerinde çilelerle geçirmiş olacağım." dedi.
Darbe yapmak için 12 Eylül öncesinde ülke evlatlarını birbirine kırdırıp darbenin altyapısını oluşturanların yapmış oldukları kanunsuz işlerden dolayı yargı önüne çıkarılacak olmasının önemine değinen Kavalcı, darbecilerin gadrine uğramış olan kendi ve kendi gibi insanların hala cezaevlerinde süründürüldüğüne dikkat çekti. Devlet büyüklerinden bu çapraşık duruma bir son vermelerini isteyen Kavalcı, mağduriyetlerinin giderilmesi için bir takım hukuki düzenlemelerin yapılmasını istedi.
"İNSANOĞLUNUN AKLINA GELMEYEN İŞKENCELERE MARUZ KALDIM"
12 Eylül 1980 darbesinin hemen akabinde darbeciler tarafından gözaltına alındığını dile getiren Muhsin Kayha ise Adana, Antalya ve Kayseri'de meydana gelen olaylar sebebiyle her üç şehirde ağır işkenceler altında sorgulamalara tabi tutulduğunu söyledi. Aylarca gözleri bağlı olarak, aç susuz bırakılarak, tuvalete dahi gönderilmeyerek, insanoğlunun aklına bile getiremeyeceği işkenceler tatbik edilerek bir takım suçlamaları kabul etmek zorunda bırakıldığını anlatan Kayha, 1991 yılında cezaevinden çıktıktan sonra 'birden fazla idam cezası alanların her ceza için 10 yıl yatması gerektiği' şeklinde zamanın Adalet Bakanının tahliyelerine itiraz etmesi sonucunda hakkında tekrar yakalama kararı çıkarılınca yurt dışına kaçmak zorunda kaldığını ifade etti.
Yurt dışında yakalanıp 6 yıl Almanya cezaevlerinde kaldığını belirten Kayha, 1998 yılında Türkiye'ye iade edildiğini söyledi. İade edilmesinin ardından yargılamalarım devam ettiğini ve birden fazla idam cezasına mahkûm edildiğini aktaran Kayha, 1991 yılında 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 313. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda alması gereken cezanın bir tek müebbet ağır ceza olması gerektiğinin altını çizdi. Bu zamana kadar çıkarılan af ve infaz kanunlarına göre toplam 8 yıl yatmışlığı olması durumunda tahliye edilmesi gerektiğini dile getiren Kayha, zaten 1980 yılından 1991 yılına kadar 11 yıl tutuklu kaldığının göz önüne alınması halinde tutuklanmasının bile gerekmediğini kaydetti.
Her bir müebbet hapis cezası için 10 yıl, toplam 50 yıl cezaevinde yatacağı şekilde kararlar verildiğini anlatan Kayha, "Benimle aynı durumda olanlara Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerinden verilmiş yüzlerce karar mevcut iken bana karşı ayrımcılık yapıldı. Son olarak yargılanmış olduğum Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen hükme göre fiilen 36 yıl cezaevinde yatacağım. Haddizatında bu karar bile infaz yasasının ilgili hükümleri hakkaniyetle uygulandığında toplam 20 yıl yatmam gerekir iken ben sadece Türkiye cezaevlerinde 22 yıldır yatmaktayım. Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay tarafından mahkemelere baskı yapılarak bana bu tür haksız uygulamaların yapıldığı kanaatini taşımaktayım. Bana haksız uygulama yapanların başında Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Hakkı Elvan ve mahkeme üyeleri gelmektedir." diye konuştu.
Darbeciler hakkında soruşturma açılması ve sonunda yargılamaya karar verilmesine çok sevindiğini vurgulayan Kayha, şunları söyledi: "Darbe yapmak için darbenin alt yapısını oluşturanların, suçsuz günahsız insanlara işkencelerle suç kabul ettirenlerin yargılanacak olması hem bundan sonra ülkemizde darbelerin bir daha olmaması hem de darbecilerin hâkim karşısına çıkacak olmaları ülkemizin geleceği açısından çok olumlu sonuçlara vesile olacaktır. Ancak ortada garip bir durum vardır. Darbenin alt yapısını oluşturmak için vatandaşları birbirine düşürenler, faili meçhul cinayetler işleterek kendilerini darbe yapmakta haklı gösterenler hakkında dava açılmış iken darbecilerin emrinde çalışan mahkemelerde yargılanan ve ceza verilen bizler de ardan 30 yıl geçmesine rağmen hala cezaevlerinde yatıyoruz. Bu yaman çelişkinin mutlaka giderilmesi, bu garabet durumu ortadan kaldırmak için hükümet tarafından yasal düzenlemelerin yapılması gerekir. Hayatımın 28 yılını darbeciler yüzünden cezaevlerinde geçirmek zorunda kaldım. Şu an Adıyaman Cezaevindeyim ve zamanımın çoğunu kitap okuyarak ve elimden geldiğince dini vecibelerimi yerine getirerek geçirmeye çalışıyorum. Benim gibi binlerce darbe mağduru insan vardır. Bu mağdur insanların çektiklerinin hesabının mutlaka sorulması, kimsenin yaptığının yanına kalmaması ve bir daha hiç kimsenin darbe yapmayı aklından bile geçirmemesi için darbecilerin en ağır cezalara çarptırılması lazımdır."
"LİSTELERDEKİ OLAYLARI KABUL ETMEMİZ İÇİN İŞKENCE YAPILIYORDU"
Darbe yapıldıktan sonra gözaltına alınarak önce 12 Eylül öncesinde kurulmuş çoğunluğu Pol-Der üyesi polislerin bulunduğu C-5 tabir edilen işkencehaneye götürüldüğünü ifade eden Caner Erdinç de polisler tarafından akla hayale gelmeyecek işkencelere tabi tutulduğunu kaydetti. "Polisler ellerinde listelerle geliyorlar ve listedeki olayları kabul etmemizi, aksi takdirde işkencelerden kurtulamayacağımızı, suçlamaları kabul etmediğimiz takdirde öldürmekten de çekinmeyeceklerini belirtiyorlardı." diyen Erdinç, 90 gün polis işkencelerinde her türlü eziyeti gördükten sonra 'MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'ndan dolayı tutuklanarak Mamak Askeri Cezaevine konulduğunu aktardı.
Mamak Cezaevi'nde sistematik işkencelere maruz kaldığını dile getiren Erdinç, "Bu işkenceler iki aşamalı ve iki kademeli olarak yapılıyordu. Birinci aşama ve birinci kademede onlarca asker tarafından kafes tabir edilen kısımda saldırılara uğranılması ve aynı zamanda saçlarımızın kör makinelerle yolunarak tıraş edilmesi, üzerlerimize eğitilmiş köpekler salınarak şahsiyetlerimizin yerle bir edilmesi idi. İkinci aşama ve ikinci kademede ise karşıt görüşten kişilerle aynı hücrelere konulmak, tek yatakta iki kişi yatırılmak, zorla marşlar söyletilmek, zorla ders yaptırılmak, bu esnada da her şeyi bahane ederek askerler tarafından dövülmek vardı. Yıllarca süren yargılamalar esnasında bu işkenceler de cezaevinde devam etti." şeklinde konuştu.
11 yıl cezaevinde yattıktan sonra 1991 yılında infaz kanununda yapılan değişiklik neticesinde cezaevinden çıktığını anlatan Erdinç, evlendiğini ve işine gücüne bakmaya başladığını ifade etti. 2004 yılında basit bir çek hadisesinden dolayı aldığı 1 yılı aşkın başka bir ceza sebebiyle infazının yakılarak tekrar cezaevine gönderildiğini belirten Erdinç, 2005 yılından beri suçsuz yere cezaevinde çile çektiğini vurguladı.
"12 EYLÜL ZALİMLERİNİN YARGILANACAK OLMASINDAN MUTLUYUM"
Önceki sıkıyönetim mahkemelerinde, sonra sivil mahkemelerde kasıtlı hükümlere maruz kaldıklarını savunan Erdinç, 12 Eylül zalimlerinin yargılamasının yapılacağı günün belli olmasının haberi ile hakkında verilen kararın Yargıtay tarafından bozulmuş olduğunu öğrendiğini söyledi. Darbecilerin yargı önüne çıkarılacak olmasına çok sevindiğini vurgulayan Erdinç, şöyle devam etti: "Zaten Referandum sürecinde de Anayasa değişiklik paketinin ateşli savunucularından olmuştum. Darbecilerin emrindeki kişiler tarafından işkencelerle işlemediğim suçların kabul ettirilmesi ve darbecilerin emrinde kurulmuş mahkemelerde yargılanmam sonucunda gençlik yıllarımın en güzel günleri cezaevinde eziyetler içinde geçti. Basit bir sebepten dolayı infazımın yakılması sebebiyle 6 yıldır cezaevinde bulunuyorum. 8 ve 10 yaşlarında bıraktığım çocuklarımla aradan 5 yıl geçtikten sonra ilk kez mahkeme salonunda görüşme ve kucaklaşma fırsatı buldum. Hem çocuklarımın hem benim gözlerimizden yaşlar sel olup aktı. Bize bu zulümleri reva görenlerin yargılanarak en ağır cezaya çarptırılmasını istiyorum. Darbecilerin yargılanmasının sağlanması, işkencelerden, faili meçhul olaylardan dolayı soruşturmaların başlatılması ülkemizde bundan sonra darbelerin yapılmaması ve çocuklarımızın insan haklarına saygılı tam demokratik bir ortamda yaşamasının önünün açılması elbette bizleri son derece memnun etmektedir. Fakat darbeciler yargılanırken işkenceler sonucunda kabul ettirilmiş suçlar nedeniyle hala cezaevinde sürünmeye mahkûm edilen ben ve benim gibi insanların durumunu da dikkate almak gerekir. Bunun için de darbeciler tarafından oluşturulmuş her türlü aleyhte kararların yok sayılmasını içeren kanuni bir düzenlemenin yapılması hiç olmazsa basit sebeplerle infazı yananların dertlerine bir çare bulunması hayati önem taşımaktadır."
SON VİDEO HABER
Haber Ara