Dolar

34,9495

Euro

36,7015

Altın

2.994,96

Bist

10.062,83

Tahsin Şahinkaya: Aynı şartlarda şimdi olsa böyle bir olaya katılırım

Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin tarafından hazırlanan 12 Eylül 1980 darbesine ilişkin iddianamede, hakkında 765 sayılı TCK'nın "Devlet Kuvvetleri Aleyhinde Cürümlere ilişkin 146. maddesi ile 80. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet ha

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-01-10 11:39:45

Tahsin Şahinkaya: Aynı şartlarda şimdi olsa böyle bir olaya katılırım
Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin tarafından hazırlanan 12 Eylül 1980 darbesine ilişkin iddianamede, hakkında 765 sayılı TCK'nın "Devlet Kuvvetleri Aleyhinde Cürümlere ilişkin 146. maddesi ile 80. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın savunması da yer alıyor.
    12 Eylülden evvelki zamanlarda veya 12 Eylül devresi içerisinde Türkiye'nin o acıklı halini yaşamadıktan sonra anlatmak ve anlamanın çok güç olduğunu ileri süren Şahinkaya, mesleğinin teyyarecilik olduğunu, öyle yetiştiğini, bütün gayesinin komutan olarak çocuklarının ölmeden önce uçuşlarını yapmak, silahların iç ve dış tehditlere karşı korumak olduğunu, başka bir düşüncesinin olmadığını ifade etti. Ancak içerisinde bulundukları durumda, memleketin bölünmüş ve ayrılmış, paramparça olduğunu, kardeşin kardeşi öldürdüğünü, sağ sol hareketlerinin hat safhasına geldiği ve kendilerinin halk karşısında mevcudiyeti mahafaza edecek veyahutta dönemin başında görevini yapamamış bir insan olarak gördüklerini anlatan Şahinkaya, bütün komuta kademesinin yüksek komuta kademesi tugaylara kadar hep beraber buna bir çare bulunması için Genelkurmay Başkanlığı altında ve emir komuta zinciri altında buna bir çözüm bulmak istediklerini söyledi.
    Darbe yapmadıklarını, zira darbe yapan insanın 2-3 yıl sonra hükümeti bırakmayacağını, darbe yapmadıklarını ve kanlı olayların önüne geçtiklerini iddia eden Şahinkaya, İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinde verilen devleti koruma ve kollama yetkisine dayanarak bu yönetime el koyduklarını, Silahlı Kuvvetleri'nin her kademesinin bu olayın içerisinde olduğunu ifade etti. 1982 Anayasasına geçici 15. maddesini düzenlemeyle ilgili sadece komutanlar açısından düşünülmediği, o dönemdeki danışma meclisi sivil idarede görev alan şahısların da yargılanmasının uygun olmayacağını düşündüklerini dile getiren Şahinkaya, o dönemde Meclis diye bir şeyin olmadığını, milletvekillerinin Meclis'teki toplantılara dahi iştirak etmediğini, siyasi liderler arasında zıtlaşmanın mevcut olduğunu, seçim yapılmış olmasına rağmen 6 ay boyunca Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı'nın seçilemediğini, dolayısıyla millet adına bu yetkileri kullanacak bir kurumun olmadığını, yasadışı teşkilatların kol gezmekte olduğunu, devlete meydan okuduğunu, günde 20-30 kişinin öldüğünü, sağ sol çatışmalarını devam etmekte olduğunu kaydetti. Memleketin o dönemde sahibinin olmadığı, bu çerçevede ne gerekiyorsa onu yaptıklarını savunan Şahinkaya, "Yine 2324 sayılı ve 27/10/1980 tarihli Anayasa Düzeni Hakkında Kanunun 3. ve 4. maddesindeki düzenlemeyle ilgili olarak buradaki amacın sadece Milli Güvenlik Konseyini değil, o dönemde sivil idareyi devrettikleri kişilerin ve idarenin de rahat çalışmasını sağlamak için bu düzenlemeleri yaptıklarını, mevcut yürürlükte bulunan kanunlar çerçevesinde de olabilecek haksızlıkların engellenebileceğini, O dönemde CMK ve Terörle Mücadele Kanunlarında değişikli yapılması, Sıkıyönetim Komutanlığı'nın yetkilerinin artırılması hususunda o dönemin hükümetinden taleplerde bulduklarını, ancak siyasi çekişmeler nedeniyle bu isteklerinin kabul görmediğini, dolayısıyla suçluların yakalandığını, yargı karşısına çıkarıldığını, cezaevine girdikten sonra cezaevinin diğer kapısından çıkıp gittiklerini, bu nedenlerle o dönemin Sıkıyönetim Komutanlıkları istenilen şekilde çalışamadığını, Askeri müdahaleden sonra halkta bir sevinç yaşandığını, bu sevinç ve rehavetten kaynaklanan nedenlerle eylemlerin azaldığını, muhtemelen yasadışı grupların değerlendirme yapmak amacıyla beklediklerini, kısa bir süre sonra takriben 1 ay sona tekrar yeniden hadiselerin başladığını, bu sırada çıkardıkları kanunlarla Sıkıyönetim Komutanlığının yetkilerin artırdıkların, bu komutanlıkların yetkilerini kullandıkça eylemlerde azalma ve kesilme olduğunu, ondan sonra grupların kontrol altına alındığı" ifadelerini kullandı.
    Savcı, Şahinkaya'ya "19-26 Aralık 1978 Kahramanmaraş olayları için dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in bazı çevreler biz ısrarla ve sistemli olarak sıkıyönetim ilanına zorluyorlardı. Kahramanmaraş olayları CHP'nin kurduğu hükümeti sıkıyönetime zorlamak isteyenlerin tahriklerin sonucuydu. Nitekim zorlanmış olduk. Kahramanmaraş olaylarında hükümetin sorumluluğu olduğunu düşünemem. Bir hayli askeri birlikler yardıma çağrılmıştı. Fakat güvenliğin sağlanmasına doyurucu bir katkıları olmamıştı. Geniş ölçüde pasif kalmışlardı." diyerek orduyu suçlaması ile Demirel'in "Efendim sıkıyönetim ilan edilmiş, sıkıyönetim komutanlarına yetkiler verilmiş, hükümet olarak bizim yapacak bir şeyimiz yok ki. Askerler isteselerdi anarşi ve terör önleyebilirlerdi, nitekim 12 Eylül günü bıçakla kesilir gibi kesildi. İdareye el koymaya kararlı oldukları için bilerek anarşinin üzerine gitmediler" şeklinde Türk Silahlı Kuvvetlerini suçlamalarını hatırlattı.
    Şahinkaya ise bu beyanları çok komik bulduğunu belirterek asker iç ve dış düşmanlara karşı memleketi koruduğunu, ancak bu memleketin aynı zamanda emniyet teşkilatının olduğunu, o dönemde emniyet teşkilatının ikiye üçe dörde bölündüğünü, POLBİR'ler, POLDER'lerin mevcut olduğunu, o dönemin valileri yardım talep ettiğinde sıkıyönetim komutanlıklarının yardımcı olduğunu, bu yöndeki iddialara ve değerlendirmelere katılmadığını vurguladı.

    SİYASİ İSTİKRARSIZLIKTAN FAYDALANMAK GİBİ BİR DÜŞÜNCEMİZ OLMADI
    Zamanın komutanları olarak yönetime el koymak gibi bir düşüncelerinin olmadığını, zira siyasi kişiler olmadıklarını, asker olduklarını, kesinlikle siyasi istikrarsızlıklardan faydalanmak gibi bir düşüncelerinin olmadığını, asıl amaçlarının TSK'yı bu konulardan tecrit etmek olduğunu iddia eden Şahinkaya, "Darbe yapmaya çok önce karar verdiğinin, yapılacak askeri darbeniin halkın gözünde meşru görülebilmesi için terör ve anarşi olaylarının üzerine TSK'nın komuta kademesi olarak bilerek gidilmediği, darbe için fırsat kollanıldığının" iddialarını da kabul etmedi.
    Askeri müdahale yapmak amacıyla terör olaylarının üzerine gidilmemesi diye bir şeyin söz konusu olmadığını savunan Şahinkaya, bu konularla Genelkurmay Başkanlığının ilgilendiğini, kendilerinin kuvvetler olarak kendi işlerine baktığını söyledi. Amerikalıların kendisini ve eşini Hava Kuvvetleri Komutanı olarak Amerika'ya davet ettiklerini, Amerika'ya gitmeden önce müdahale tarihini 12 Eylül sabahı olarak kararlaştırdıklarını, hatta Kenan Evren'e Amerika'ya geziye katılmayayım dediğini aktaran Şahinkaya, bunun üzerine bu gezi porgramını kısa tutmak amacıyla eşinin rahatsız olduğunu ve bir an önce Türkiye'ye dönmesi gerektiğini ilgililere bildirdiğini, hatta o dönemin Amerika Büyükelçisi olan Şükrü Elekdağ'ın da eşini arayarak Washington'da eşini gördüğünde hayrola nasıl bir rahatsızlığınız var diye soru yönelterek ilgilendiğini belirtti.
    Hatta 11 Eylül 1980 günü Türkiye'ye döneceği sırada Amerika Genelkurmay Başkanı ile kahvaltı ettiklerini, bir gün sonra Türkiye'de askeri müdahalenin olduğu kendisine söylendiğinde şaşırarak bir gün önce birlikte kahvaltı ettiklerini ve böyle bir şeyi kendisine söylemediğini beyan etmiş olduğunu anlatan Şahinkaya, Türk Hava Kuvvetleri Komutanı olarak yabancı bir ülkeden emir ve talimat almayacağını, onların talimatlarıyla hareket etmeyeceğini, 12 Eylül askeri darbesinin Amerika'nın bilgisi ve desteğiyle yapılmış olduğu iddiasına kesinlikle katılmadığını savundu.
    "Yunanistan'ın 1967 Albaylar cuntasından sonra NATO'nun askeri kanadından ayrıldığı, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden yaklaşık bir ay sonra NATO Başkomutanı B.Rogers'ın, Yunanistan'ın Ege'deki komuta kontrol yetkisini kaldırılması konusunda verdiği sözlü güvenceye dayalı olarak Yunanistan'ın NATO'ya dönmesine devlet Başkanlığı yetkisini kullanan Kenan Evren'in onay verdiği anlaşılmış, Yunanistan'ın ise NATO'ya dönüşü sonrasında yazılı bir belge bulunmaması nedeniyle anlaşmaya uymamasından Ege'deki komuta kontrol ve saha sorumlulukları çözümsüz kalmıştır. Türkiye'nin elindeki bu önemli siyasi koz, sadece bir iyi niyet göstergesi olarak Yunanistan lehine kullanılarak kaybedilmiştir. Türkiye yıllarca Yunanistan ile Ege'de sorun yaşamıştır. Darbe sonrası ABD ve bölgede etkin bulunan İngiltere gibi devletler 12 Eylül askeri darbesini olumlu karşılamıştır. Buna göre darbe öncesi Yunanistan'ın NATO'ya dönüşü konusunda söz mü verilmiştir? Dolayısıyla 12 Eylül askeri darbesi ABD ve Avrupa devletlerinin desteği ve bilgisi dahilinde mi yapılmıştır?" şeklindeki hususlarda ise Şahinkaya, bilgisinin olmadığını ileri sürdü.
    Daha ziyade bu çalışmaların Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapıldığını dile getiren Şahinkaya, o dönemin şartlarında gerek fert olarak gerek Kuvvet Komutanı olarak kendisini bu olaylardan soyutlayamayacağını, aksi takdirde kendisini vatan haini görüp utançtan yaşayamayacağını, aynı şartlarda şimdi olsa elinden de imkan gelse böyle bir olaya katılacağını, çünkü milletin acziyetini sürekli gördüğünü, bir annenin yanına gelip ayaklarını öpeyim diyerek gösterdiği minneti hiç unutamadığını belirtti.
SON VİDEO HABER

Şam'daki tarihi Emevi Camii'nde ilk Cuma namazı

Haber Ara