Dolar

34,8729

Euro

36,6419

Altın

3.048,51

Bist

10.058,47

İçişleri Bakanlığı açıkladı: Kayıp kardeşlerin kabri İstanbul'da

İçişleri Bakanlığı, İstanbul'da 1992 ve 1994 yıllarında sivil polislerce kaçırıldıkları ve bir daha kendilerinden haber alınamadığı ileri sürülen Ayhan ve Ali Efeoğlu kardeşlerin kabirlerinin İstanbul'da olduğunu bildirdi.
    

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-12-27 16:27:29

İçişleri Bakanlığı açıkladı: Kayıp kardeşlerin kabri İstanbul'da
İçişleri Bakanlığı, İstanbul'da 1992 ve 1994 yıllarında sivil polislerce kaçırıldıkları ve bir daha kendilerinden haber alınamadığı ileri sürülen Ayhan ve Ali Efeoğlu kardeşlerin kabirlerinin İstanbul'da olduğunu bildirdi.
    Ayhan Çarkın'ın ifadeleriyle yeniden acıları tazelenen Osman ve Feriye Efeoğlu çiftinin avukatı Mustafa Yağcı, 'Gözaltında kaybetme, Öl(dür)üm' iddiasıyla Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açtığı davada iki kardeş için 800 bin lira manevi, 20 bin lira da maddi tazminat davası açtı. Avukatın dava dilekçesine cevap veren İçişleri Bakanlığı kayıp kardeşlerin kabirlerinin İstanbul'da olduğunu açıkladı.
    İddiaya göre, Astsubay Osman Efeoğlu'nun Yıldız Teknik Üniversitesi Jeoloji Bölümü öğrencisi oğlu Ayhan Efeoğlu 6 Ekim 1992'de, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü 4'üncü sınıf öğrencisi olan diğer oğlu Ali Efeoğlu da 5 Ocak 1994'te sivil polisler tarafından götürüldü ve bir daha kendilerinden haber alınamadı. Ailenin avukatı Mustafa Yağcı, geçtiğimiz hafta, kayıp kardeşlerle ilgili olarak dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nde görevli 8 polis hakkında suç duyurusunda bulundu.
    İçişleri Bakanlığı avukat Yağcı'nın 5 Ekim 2011'de Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne verdiği dava dilekçesine cevap gönderdi. Dava dilekçesinde Efeoğlu kardeşlerin gözaltında kaybedildiğini belirten avukat Yağcı, Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü'nde, gözaltında kaybetme suçunun 'Kişilerin cebri kaybedilmesi' adı altında, 'bir devlet ya da bir siyasal örgüt tarafından yahut bir devletin ya da bir siyasal örgütün izin vermesi, desteği ya da onaylamasıyla gözaltına alınması, tutuklanması ya da kaçırılması' anlamına geldiğini ve 'insanlığa karşı işlenen suç' olarak tanımlandığını öne sürdü.
    Yağcı'nın dilekçesinde, davacılardan baba Osman Efeoğlu'nun emekli hava astsubayı, anne Feriye Efeoğlu'nun da ev kadını olduğunu vurguladı.
    Yağcı, dilekçesinde, şu görüşleri dile getirdi: "Davacıların çocukları özellikle davalı İçişleri Bakanlığı'nın görevlileri ile bazı sivil kişilerce, gözaltında alınıp kaybedilerek, davaya konu haksız fiiller gerçekleştirildiğinden, husumet İçişleri Bakanlığı'na yöneltilmiştir. Türkiye 'deki, binin üzerinde gözaltında kayıp, gözaltında ölüm ile on binin üzerinde faili meçhul ya da yargısız infaz bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleştirilmiştir. Adalet Bakanlığı'na bağlı olan ve soruşturma ile görevli savcılarca, bu suçlara ilişkin isteksizce yapılan yalnızca görünüşü kurtarmaya matuf soruşturmalar büyük bir hızla kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilerek ya da işlemsizliğe terk edilerek, bu suçların Mahkeme huzuruna taşınması, kovuşturulması önlenmiştir ve halen de önlenmektedir. Cürüm işlemek için oluşturulan teşekkülün bir mensubu olarak ve bu teşekkülün faaliyetleri kapsamında işlenen işbu davaya konu davacıların oğullarının kaybedilmeleri olaylarına da kısmen iştirak eden, halen Sincan Cezaevi'nde tutuklu bulunan Ayhan Çarkın'ın 20, 21 ve 22 Mart 2011 tarihlerinde televizyon ve gazetelere yaptığı açıklamalarda kayıp kardeşlerin durumunu anlatmıştır. Davacıların oğullarının gözaltında kaybedilmeleri, yaşam hakkı ihlalleri nedenleri ile yaptıkları başvurular, akamete uğratılarak adil yargılanma hakları ihlal edilmiştir. Oğullarının yaşam haklarının ihlalleri nedenleri ile davacılar destekten de yoksun kalmışlardır. Davacılar, Ayhan Çarkın'ın ifadelerinden sonra oğullarının kollukta öldürüldüğü gerçeğini kabul etmektedirler. Yaşanan acının, duyulan teessürün büyüklüğü, tarifsizliği, tasvir edilemezliği, dile getirilemezliği karşısında nedenleri ile davacıların her biri için, her bir çocuklarının gözaltında kaybedilmeleri nedenleri ile ayrı ayrı 200 bin TL'den 800 bin TL manevi tazminat talep olunmaktadır."
    
    İÇİŞLERİ BAKANLIĞI İDDİALARA CEVAP VERDİ
    Avukat Mustafa Yağcı'nın mahkeme heyetine sunduğu dilekçeye İçişleri Bakanlığı cevap verdi. Öncelikle davanın haksız ve hukuki mesnetten yoksun olması sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirten İçişleri Bakanlığı adına Hazine avukatı Esra Turan, davada görev itirazında bulunduklarını kaydetti.
    Bakanlık adına Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne sunulan cevapta, "Dava konusu olay idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla davanın idari yargıda açılması gerekmektedir. Sayın mahkemenin bu davaya bakmakta görevli olmadığı kanaatindeyiz. Mahkemeniz aksi kanaatte ise yetki itirazında bulunuyoruz. Zira, haksız fiil İstanbul'da meydana gelmiştir. Dava dilekçesindeki beyanlara göre kayıp olduğu iddia edilen kişilerin kabirlerinin İstanbul'da olması, ceza soruşturmasının İstanbul'da yapılmış olması nedenleriyle usul ekonomisi ve dosyanın akıbeti açısından mahkemenizin yetkisizliğine, dosyanın yetkili İstanbul asliye Hukuk Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini talep ediyoruz." denildi.
    Davanın reddini gerektiren diğer hususun zaman aşımı süresinin fazlasıyla dolmuş olmasının anlatıldığı cevap yazısında, davanın esasa girilmeden usule ilişkin itirazlar sebebiyle davanın reddine karar verilmesi talep ediliyor.
    Bakanlığın cevabında, "Mahkemece esasa girilse dahi davanın reddi gerekmektedir. Zira, İstanbul Valiliği Emniyet Müdürlüğü'nden alınan 14 Kasım 2011 tarihli yazıları incelendi. Ali Efeoğlu isimli şahsın yaptırılan arşiv araştırmasında, müdürlükçe yasa dışı Devrimci-Sol adlı terör örgütüne yönelik olarak başlatılan operasyonda yakalanan örgüt mensupları hakkında tanzim edilen tahkikat evrakı ile birlikte 10 Mayıs 1989 tarihinde İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı'na sevk edilen Nevzat Kaya ve arkadaşlarının işlem gördüğü dosyadan fezleke firarisi olarak aranmaya ayrıldığı belirlenmiştir. 4 Nisan 1990 günü sıralarında Şişli Halasgazi Caddesi'ndeki Dünya Kiliseler Birliği duvarları tel örgülerine yasa dışı THKP/C Devrimci-Sol örgütü adına pankart asmak, yazılama yapmak suçundan yakalandığı anlaşılmıştır." ifadeleri yer aldı.
    Efeoğlu ailesinin avukatı Mustafa Yağcı, bakanlığın iddialarına cevap dilekçesini Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne sundu. Yağcı, cevap dilekçesinde, İçişleri Bakanlığı'nın Ayhan ve Ali Efeoğlu kardeşlerin zorla kaybedildiklerini ve öldürüldüklerini ikrar ettiğini öne sürdü.
    Yağcı'nın dilekçesinde şu ifadelere yer verildi: "Kardeşlerin akıbetlerinin yahut nerede bulunduklarını açıklayan bilgi verilmesinin reddedilmesi ile fiil muhtelif ücretlerle icra edilerek bugün dahi zorla kaybetme suçu işlemeye devam olunmaktadır. Bu nedenle de; temadi eden, sürüp giden bu suçuna karşın davalının zaman aşımı savunmasında da hukuki isabet bulunmamaktadır. Davalı, vekili eli ile verdiği 4 Kasım 2011 tarihli cevap dilekçesi ile ek süre isteminde bulunmuş, talebi kabul olunarak 30 gün süre tanınmış, 29 Kasım 2011 tarihli cevap dilekçesini sunmuştur. 25 Kasım 2011 günü tebellüğ ettiğimiz davalının 04 kasım 2011 tarihli cevap dilekçesi ve ek süre tanınması isteminin kabulü karşısında doğan durumu 'adil yargılanma' ilkesine uygun görmediğimizden 29 Kasım 2011 günü yaptığımız ek süre istemimiz kabul olunmuş, davalının ek süre sonunda vereceği dilekçenin tarafımıza tebliğinde başlamak üzere 30 gün süre tanınmış. Davalının dilekçesi 13 Aralık 2011 günü tebliğ olunmuştur. Davalı her iki dilekçesinde de 'dava konusu olay, idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanmaktadır' diyerek; davaya konu zorla kaybetme olaylarının, idarenin işlem ve eylemlerinden kaynaklandığını ikrar etmektedir. Bu ikrar ile; Ayhan ve Ali Efeoğlu kardeşlerin zorla kaybedilme olguları davalı tarafça kabul olunmaktadır."

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara