Dolar

34,9544

Euro

36,7154

Altın

3.000,35

Bist

10.009,65

Arap Birliği, Arap Baharı'nı nasıl kucakladı?

Arap Baharı'nın rüzgârının estiği ilk zamanlara kadar etkinliği hep tartışılan Arap Birliği, Ortadoğu'yu süpüren devrimlerde vites değiştirerek beklentileri şaşırttı. Arap Baharı'nın sebep olduğu şaşırtıcı değişiklikler arasında en ilginç olanı, Arap

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-12-11 12:58:25

Arap Birliği, Arap Baharı'nı nasıl kucakladı?
Arap Baharı'nın rüzgârının estiği ilk zamanlara kadar etkinliği hep tartışılan Arap Birliği, Ortadoğu'yu süpüren devrimlerde vites değiştirerek beklentileri şaşırttı. Arap Baharı'nın sebep olduğu şaşırtıcı değişiklikler arasında en ilginç olanı, Arap Birliği'nin dönüşümü olarak da yorumlanıyor.
    İngiliz yayın kuruluşu BBC de Arap Birliği'ndeki bu değişimi inceleyen bir analiz haber yayınladı. Bill Law imzalı haberde 22 üyeli Arap otokratları için daha önceleri rahat bir kulüp olarak görülen bu organizasyonun, iyi donanımlı ve pahalı kuruluşlarının sarsıldığı belirtiliyor. Haberde Arap standartlarına oranla Körfez ülkesi Katar'ın enerjik ve dinç başbakanı Şeyh Hamad Bin Casim El Tani'nin Arap Birliği'nde önemli etkisine rağmen, Mısır devrik lideri Hüsnü Mübarek'in zar zor düşürüldüğü ifade ediliyor.
    Arap Birliği'nin geçtiğimiz Şubat ayında Libya'nın üyeliğini askıya aldığı, Katarlıların hükümet karşıtı güçlere yardımcı olup Mart ayında uçuşa yasak bölgeyi destekleyip NATO'nun kararlı bir rol oynamasına olanak sağladı ve böylece bu karar savaşın isyan kanadına yaradığı aktarılıyor. Sonra beklenmedik bir şekilde Arap Birliği'nin, Suriye rejimine karşı sert bir tutum aldığı kaydediliyor.
    Ağustos ayında Arap Birliği'nin ülke çapında ayaklanmaları baskı altında tuttuğu için Suriye hükümetini kınadığı ve şiddete derhal son verilmesi çağrısında bulunduğu ifade ediliyor. Daha sonra Kasım ayında da, Arap Birliği'nin yönetimin askeri baskıyı durdurmaması ve muhalefetle müzakereleri başlatmamasından dolayı Suriye'nin üyeliğini askıya aldığı dile getiriliyor. Haberde "Suriye daha sonraları yalan söylemeye devam edince Arap Birliği'nin, rejime karşı yaptırım kararlarını Şam'ın yüzüne vurdu." deniliyor.
    66 yılık geçmişi ile Arap Birliği'nde daha önceleri normal olan şeylerin son birkaç ay içerisinde artık normal karşılanmamaya başlandığı aktarılan haberde Birliğin, centilmen bir kulüp, çok zengin, kendini çok beğenmiş ve kendisinden emin görüntüsü verip, aniden devrimci fincanından içmeye zorlandığı ve sanki sarhoş olduğu iddia ediliyor ve "Peki bütün bunlara ne sebep oldu?" diye soruluyor.
    Ardından Arap Birliği'nin tarihi hakkında bilgi verilen haberde ilk olarak 1945 yılında Mısır'ın başkenti Kahire'de kurulan Birliğin, İsrail devletinin ortaya çıkmasıyla denge unsuru olmaya başladığı aktarılıyor. Birliğin on yıldır önemli bir siyasi güç olmak için harcadığı çabalar ise "cansız" olarak niteleniyor.
    Körfez ülkelerinden özellikle Suudi Arabistan'nın gücü ve finansal nüfuzunun artmasıyla Arap Birliği'nde Mısır'ın etkisi azaldığı kaydedilen haberde, Birliğin bir askeri protokolü ve yıllardır İsrail'e karşı sürdürülen savaş üzerinde çeşitli üye ülkeleri olmasına rağmen, 1976-1983 yılları arasında Lübnan'da Suriye birliklerinin yaptığı ironik olan ilk ve tek ortak tatbikatı olduğu vurgulanıyor.
    Sayısız zirveler yapmış olan Arap Birliği'nin, insan hakları ihlallerine, yoksulluğa, işsizliğe, kendi üyeleri arasındaki demokrasi yanlısı eylemcilerin sık sık vahşi şiddete maruz kalmalarına açık bir şekilde sessiz kaldığı vurgulanıyor.

    VE ARAP BAHARI ORTAYA ÇIKTI
    Diktatörler tek tek düşerken, Birliğin uyanmaya başladığı, bir yandan kızgın Arap gençleri haykırırken Arap Baharı'nı görmezden gelmenin Birlik için bir seçenek olmadığı ifade ediliyor. Özgürlüğü destekleme fikrinin Arap Birliği otokratları tarafından daha fazla kabul gördüğü kaydedilen haberde Ancak Suudi Arabistan Kralı Abdullah gibi etkili oyuncuların da bir şeyler vermek zorunda olduğunun bilindiği aktarılıyor.
    Ancak Kral Abdullah'ın, 52 yaşındaki Katar Başbakanı Şeyh Hamad bin Casim bin Ceber El Tani'den daha enerjik olmadığına da dikkat çekiliyor. Dünyanın en zengin adamları arasında olan El Tani'nin, yıllardır Afrika ve Ortadoğu'da savaşan gruplar arasında çabalarından dolayı "arabulucu" takma adını kazandığı ve Ortadoğu gözlemcilerinin, El Tani'yi sert, parlak zekalı biri olarak gördükleri aktarılıyor. Haberde "El Tani, Suriye'deki silahsız insanların öldürülmesini görmezden gelemeyen Arap Birliği'ndeki arkadaşlarından daha erken kavradı. Suriye'nin üyeliğinin askıya alınması kararına onay vererek, Esed rejimine uygulanması için yaptırım kararlarına sert bir şekilde cevap verdi." deniliyor.
    Ceber El Tani'nin, pragmatik olmasına rağmen, şubat ve mart aylarında Katar ve Bahreyn'deki protestocuların öldürülmesi için endişelenmediğini. Bahreynlilerin de buna cevaben Suriye'ye karşı yaptırımları hemen onayladıkları dile getiriliyor.
    Suudi Arabistanlı analist Muhsin El Avaci'nin de "Bölgede ağırlığı olmayan birine zaten mesaj verilemezdi. Sürecin arkasında güçlü bir eli vardı. Arabistan suya sabuna fazla dokunmayan ve yavaş bir ülke olarak görülüyor, diğer ülkeler Katar girişimini bir kanıt olarak gösteriyorlar." şeklinde yorumu aktarılıyor.
    Ortadoğu uzmanı Peter Harling'in ise Suudi Arabistan krallarını Katarlılarla karşılaştırdığında Katarlıların daha hızlı ve daha aktif olduklarını söylediği kaydediliyor.
    Katar dış politikasının sıkı bir grup ile başbakan ve kilit noktada olan yardımcıları tarafından belirlendiğini söyleyen Peter Harling, Katar'ın pozisyonunun çağa uygun olduğu ve ülke için altın bir fırsat olduğunu ifade ediyor.

    TÜRKİYE FAKTÖRÜ
    Öte yandan haberde Arap Birliği üyesi olmayan Türkiye'nin, Birliği bir şeyler yapmaya zorlayabileceği vurgulanıyor. Türkiye'nin Beşşar Esed'i kınanması noktasında açık bir tavır sergilediği ve ayrıca, ordudan ayrılan Suriye Özgür Ordusu askerlerine sığınma yeri temin ettiği savunuluyor.
    Bu yüzden Tayyip Erdoğan'ın Kasım'da Beşşar Esed'e yönelik geri adım atma çağrısı yapmasının da Arap Birliği'nin yaptırımları uygulama girişimini hızlandırdığı dile getiriliyor.
    Ancak Birliği'n aldığı yaptırımların Suudilerin emriyle alınmış olabileceği de ifade ediliyor. Muhsin El Avaci'ye göre Katarlılar, "Suud Krallığının onayı olmadan yaptırım kararı alamayabilirlerdi."
    Aksini düşünen Londra'daki Chatham House Ortadoğu uzmanı Jane Kinninmont ise Katar'ın muazzam petrol ve gaz zenginliğine işaret ediyor ve Suudi Arabistan olmadan yapabileceklerini söylüyor. Ayrıca Katar'ın ekonomik olarak Suudilere bağlı olmadığını belirten Jane iki ülkenin geçmişte tartışma yaşadığını ve Katar'ın farklı bir üslup kullandığını sözlerine ekliyor.
    Peter Harling ise Arap Baharı'yla Katarlıların "kendinden uzun birisine iyi yumruk attıkları" yorumunda bulunuyor. Peter Harling, Suudi meclisindeki liderliği hızlandıran güç ve nüfuzun artık rahat olmadığını da iddia ediyor.

    PEKİ BUNDAN SONRA NE OLACAK?
    Haberde Katarlıların, Suudililerin ve geri kalan Arap Birliği ülkelerinin ne yapması gerektiği sorusunun cevabının açık olduğu be Suriye muhalefetinin uçuşa yasak bölge istediği, silahlı birliklerin konuşlanması bile konuşulduğu aktarılıyor. Ancak Suriye'nin Irak, Lübnan, Ürdün, Türkiye ve İsrail'e komşu olmasından dolayı herhangi bir askeri müdahalenin beraberinde ciddi bir risk getirebileceği kaydediliyor. Bu yüzden de yatırımların şu an için en güvenli ve en iyi seçenek gibi göründüğü vurgulanıyor.
    Yaptırımlar ile ilgili sorunlar da olduğunun altı çizilen haberde milyarlarca para saklandığı için rejim ve Esed ailesinin bundan etkilenmeyeceği yorumları yapılıyor. Ama yaptırımların Suriye halkına zarar vereceği kaydediliyor.
    Ülkede protesto gösterileri ve şiddet olayları devam ederken sert bir kış mevsimine girildiği, yiyecek ve yakıt fiyatlarının hızlı bir şekilde yükseldiği ifade ediliyor. Ekonominin durgun olduğu, Halep'in kuzeyindeki orta sınıf halkın bile ekonomik darboğazı hissettiği ve buna ek olarak da Türklerin ekonomik yaptırımlar uygulanmasını onayladığı hatırlatılıyor.
    Ordu saflarındaki askerlerin ayrılmasıyla iç savaşı tehdidinin arttığı savunulan haberde kaçınılması gereken kötü bir sonuç için, birilerinin çıkıp Esed için bir çıkış stratejisi müzakeresi yapması gerektiğine işaret ediliyor. Bunu da ancak Türkiye veya Suudi Arabistan'ın yapabileceği vurgulanıyor.
    Muhsin El Avaci bu durumu "Ortada bir filmin var ancak hiç kimse gerçek yapımcının kim olduğunu bilmiyor" şeklinde yorumluyor. Ancak "para babaları" eğer bir çözüm olacaksa, Arap Birliği'nin "arabulucusu" Ceber bin El Tani'nin bu final sözleşmesini yapacağını aktarıyor.

Haber Ara