Dolar

34,8668

Euro

36,6824

Altın

3.026,87

Bist

10.090,39

DÜZELTME- Hürmüzlü: Ortadoğu'da bir Arap baharı değil Arap uyanışı vardır

Sayın Abonemiz,
"TASAM Başkanı Şensoy: Ortadoğu'da bir Arap baharı değil Arap uyanışı vardır" başlıklı haberde yer alan TASAM Başkanı Şensoy" iadesi sehven yer almıştır. Doğrusu "Hürmüzlü: Ortadoğu'da bir Arap baharı değil Arap uyanışı vardır" ol

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-12-08 16:29:18

DÜZELTME- Hürmüzlü: Ortadoğu'da bir Arap baharı değil Arap uyanışı vardır
Sayın Abonemiz,
"TASAM Başkanı Şensoy: Ortadoğu'da bir Arap baharı değil Arap uyanışı vardır" başlıklı haberde yer alan TASAM Başkanı Şensoy" iadesi sehven yer almıştır. Doğrusu "Hürmüzlü: Ortadoğu'da bir Arap baharı değil Arap uyanışı vardır" olacaktır. Haberimizi düzelterek tekrar yayınlıyoruz. Saygılarımızla.

Cumhurbaşkanı Ortadoğu Başdanışmanı Erşat Hürmüzlü, Ortadoğu'daki değişim konusunun doğru bir ifade olduğunu söyledi. Hürmüzlü, "Çünkü zaman zaman konuşulan Arap baharı malumunuz geçmiş tarihimizdeki, Pekin baharı veya Fırat baharıyla eş anlamlı tutulması doğru değildir. Bir Arap baharı değil bir Arap uyanışı, bir bölge uyanışı olduğunu ben görüyorum. Bunun böyle olmasını ve gerçek hakiki şeffaf bir demokrasi doğrultusundaki bu uyanışın bu şekilde devam etmesini içten temenni ediyorum." dedi.
Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM), Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ), Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü işbirliğiyle Anemon Otel'de düzenlenen '2. Uluslararası Ortadoğu Kongresi'nin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Ortadoğu Başdanışmanı Erşat Hürmüzlü, Ortadoğu'nun 'bizim dünyamız' olarak görülmesi gerektiğine dikkat çekti.
"Ortadoğu'daki bu ayaklanmalar neden oluyor?" sorusunu yönelten Hürmüzlü, soğuk savaşın bitiminden sonra birçok ülke ve toplum, bu soğuk savaşın bittiğini zamanında algılayamadı veya çok geç bir biçimde algılayabildi. Ama haklarını yemeyelim, Mısır'da, Yemen'de, Irak'ta daha önce bu girişimler oldu. Ancak takdir edersinizki bu bölgelerdeki doğumlar hep sezaryen oldu. Ya tank üzerinde, ya çocuğuna devrederek veya darbe yoluyla oldu. Biz her zaman dedik ki rejimlerin normal doğumları sandıktan çıkan doğumlardır. Biz de tarihimizde Türkiye olarak bir çok hata yaptık. Fakat aynayı yüzümüze tutabildik. Bunu bu şekilde görerek 60 sene demokrasiyle tanıştıktan sonra demokrasimiz kesintiye uğramasına rağmen, sandığın namusunu koruduk. Her zaman onu hakem olarak gördük. Böyle bir ortamın içinde bu bölgede gayet tabi demokratik, halklarının menfaatlerini gözetleyen bir rejim ortaya çıkmış olur. Ve bu rejimler gayet tabi birbirleriyle aynı lisanı konuştukları için bu iletişimi kurabilirler." diye konuştu.
TASAM Başkanı Süleyman Şensoy da kongrenin açılışında yaptığı konuşmada 11 Eylül 2001'den sonra oluşmaya başlayan çok kutupluluk sürecine dikkat çekti. Dünyada artık mikro milliyetçilik anlayışının yaygınlaştığını ifade eden Şensoy, "Bugün içinde olduğumuz olaylarda da bunun etkisi var. Hem entegrasyon hem mikro milliyetçilik nasıl oluyor denilebilir ama gerçekten bunlar birbirine paralel olarak yürüyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde BM'deki üye sayısı kadar yeni ülkenin sürece girebileceği tahmin ediliyor. Dolayısı ile bütün bu gelişmiş ülkelerde başta olmak üzere herkes için bu mikro milliyetçilik anlamında bir tehdit algılaması var. Türkiye'de bu anlamda çok uzun yıllardır uğraştığı terör sorunu ile enerji sarf ediyor." dedi.
Hatay Valisi Mehmet Celalettin Lekesiz, Türkiye ile Ortadoğu halkları arasında yakın soydaşlık, akrabalık, kardeşlik ve dostluk bağları olduğuna vurgu yaptı. Lekesiz sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarihi sorumluluğumuz da bu geniş coğrafyada yapıcı politikalar izleme ve katkıda bulunmamızı zorunlu kılmaktadır. Hem sınır komşularımız, hem de dost ve kardeş ülkelerle ilişkilerimizi önümüzdeki süreçte daha da arttıracağımıza inanıyorum. Bölge olarak son derece hareketli ve tarihi bir dönemden geçiyoruz. Geçen yıldan bu yana, Ortadoğu'da önümüzdeki on yıllara damgasını vuracak tarihi bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Ortadoğu'daki yönetimlerin genel olarak bölge halklarının taleplerine cevap vermekte yetersiz kaldıklarını söylemek mümkün. Yıllarca baskı, korku, yoksulluk ve yolsuzluğun kıskacında acı çeken bölge halkları, nihayet geleceklerini kendi ellerine almaya ve tarihi yakalamaya karar vermişlerdir. Bu mücadele, özgürlük ve adalet kadar aynı zamanda özgüvenin de yeniden kazanılması mücadelesidir. Bölge halkları, yaşadıkları tarihi dönüşüm sürecinin başarıya ulaşması için Türkiye'yi bir ilham kaynağı olarak görmekte ve yakından takip etmektedirler."
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Başkanı Hasan Kanbolat ise bugün yaşanan gelişmelerin gelip geçici olduğunu, halkların önünde hiçbir gücün duramayacağını belirtti.
Ortadoğu'ya yayılan değişim sürecinin uzun yıllardır istikrar adına korunan ve halklar nezdinde meşruiyet sorunu olan baskıcı yönetimlerin yıkıldığı ya da sorgulanmaya başladığı bir dönemi başlattığını ifade eden Kanbolat, 'Her şeyden önce geri dönüşü olmayan değişim rüzgarlarına karşı yerleşik yönetimlerin direnci hala kuvvetlidir. İkinci risk faktörü uzun yıllara dayalı güçlü merkezi otoritelerin yıkılışıyla kendine has sosyal yapı ve siyasal kültüre sahip bölge ülkelerinde uzun süreli iç istikrarsızlıkların yaşanmasıdır. Son olarak da otoriter yapıların yıkılmasının ardından değişimin farklı toplumsal tabanlara dayanmakla birlikte eskiden olduğu gibi yeni otoriter yapılar üretmesidir. Bütün bu risk faktörlerinin doğrudan ilgilendirdiği ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. 'Arap Baharı' sürecinin daha iyi anlaşılması ve geleceği öngörmeye yönelik çalışmaların hem bölge hem de Türkiye açısından son derece önemli olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Talip Küçükcan, Ortadoğu çalışmaları Türkiye'de işin başlangıcında uzmanlara ihtiyaç olduğunu belirtti.
MKÜ Rektörü Prof. Dr. Hüsnü Salih Güder ise Strateji konumu, çeşitli din ve milletleri bünyesinde barındırması itibariyle zengin bir duruş sergileyen kentin yaşanan ve coğrafi, tarihi, kültürel ve sosyal yakınlık bağlamında da bir parçası olan aynı zamanda akrabalık bağlarıyla kardeş olunan Ortadoğu'daki Arap milletlerinin ülkede ve özellikle Hatay'da yoğun bir nüfusa sahip olduğunu belirterek burada yapılacak değerlendirmelerin konuya ışık tutacağını söyledi.
Açılış konuşmalarının ardından Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu'nun oturum başkanlığını yaptığı Mimar Sinan Üniversitesi'nden Prof. Dr Süleyman Kızıltoprak, Fransa'dan Violette Daguerre, Yemen'den Ahmet Saif'in konuşmacı olarak katıldığı 'Ortadoğu'da Dönüşümün Tarihi Arka Planı' konulu oturum düzenlendi.
SON VİDEO HABER

Beşar Esed'ın kardeşi işkenceci Mahir Esed'ın evi

Haber Ara