Opr. Dr. Tekden: Sıkıntıların sebebi beden-ruh uyuşmazlığı
'İnsanın sırrı' konularında çalışma yapan Opr. Dr. Kemal Tekden, insandaki sıkıntıların sebebinin beden ve ruh uyuşmazlığı olduğunu, aklını ve nefsini geliştiren insanların bu sıkıntılardan muzdarip olmayacağını söyledi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-11-30 10:57:14
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Tarih Öğrenci Topluluğu ve Sosyoloji Öğrenci Topluluğu'nun düzenlediği 'İnsanın Sırrı' konulu konferansa Divan Şairi Hayali'nin 'O mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler (O balıklar ki denizin içindedir, denizi bilmezler)' dizesiyle başlayan Tekden, insanların da balıklar gibi bir evrenin, bir kainatın içinde olmasına rağmen bunu bilmediğini söyledi. Sıkıntılı hallerimizin sebebinin ruh ve beden birleşmesindeki uyumsuzluk olduğunu ifade eden Tekden, şöyle konuştu: "Çünkü ruh ölümsüzdür, boyutsuzdur, somut değildir, bu dünyaya ait değildir. Ama bedene girmek zorundadır. Beden ise ruhu sıkar. Ona eskiler 'Ten kafesi' yani beden kafesi diyorlardı. Bizim bütün sıkıntılarımızın kaynağı budur. Ruh-beden uyuşmazlığı. Bu uyuşmazlıktan doğan sıkıntıları aşabilen insanlar var. Bunun yolu da aklın ve nefsin geliştirilmesinden yani soyut anlamda insanın kendini yüceltmesinden geçiyor."
Dünyanın evren içinde çok küçük bir yer kapladığını ve adeta evren içinde küçük bir nokta gibi olduğunu vurgulayan Tekden, "Güneş ve Dünya, evrende birer nokta. Bu nokta içinde yapıyoruz bütün mücadelemizi ve bu noktayı paylaşamıyoruz. Savaşlar bu nokta için çıkıyor." ifadesini kullandı. Dünyanın da içinde bulunduğu Samanyolu galaksisi dışındaki diğer galaksilerin güneş sistemleri ve gezegenler hakkında bilgi veren Tekden, eskilerin buna 'Kitab-ı ekber' yani büyük kitap dediklerini hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: "Bu bilgileri ele aldığımızda her biri bize iletilen birer mektuptur. Yaradan'ın bize ilettiği birer mektup. Açın okuyun, diyor. İlim budur; o mektubu açıp okumaktır. Yani bütün evreni makro kozmostan mikro kozmosa (insan) okumak mümkündür."
İnsanın biyolojik gelişimini anlatan Tekden, insanın bir anne ve babadan gelen bir hücreden yüz trilyon hücreye ulaşan bir varlık olduğunu dile getirerek, "O hücreden çoğalan birçok hücre kafatasımızı, beynimizi, kas yapımızı ve diğer organlarımızı oluşturuyor. Bu hücreler öyle kendi kendilerine bir yönelme içinde ki, burası bilim adamları için hala birer muamma. Kimse bunu çözebilmiş değil." diye konuştu.
Katılımcılara bir bebek resmi gösteren Tekden sözlerini şöyle devam etti: "Burada tek bir varlık ve tek bir canlı var. Yüz trilyon hücre olmasına rağmen, bu hücreler arasında bir kaos yok. Görevinin dışında bir işlevi yerine getiren hücre yok. Örneğin, safra kesesi hücresi yerini şaşırıp beyne gitseydi o zaman beynimiz ortada kalmazdı. Çünkü safra kesesi asit maddesi salgılar ve bu asit işlevini yerine getirdiği yer dışında bulunduğu yeri eritir. Bu konuların tesadüf eseri olduğunu söyleyenler gerçeği göremiyor. Tesadüf olsa karışıklık olurdu."
İnsanın belirli bir ölçü dairesinde ve estetik anlamda güzel bir şekilde yaratıldığını anlatan Tekden, "Hiç kimse insanlığın daha güzelini çizemez. Çünkü insan en güzel kıvamda ve en güzel biçimde yaratılmıştır." diye belirtti. İnsanın yaratılışındaki mükemmelliğe en güzel örneğinin insanın beyni olduğunu kaydeden Tekden, insan beynini bilgisayara benzetenleri eleştirerek, beynin bir bilgisayarla kıyaslanamayacak kadar karmaşık bir yapıda olduğunu vurguladı. Yapılan araştırmalarda beynin idare merkezinin, beyin üstü bir varlık olduğunu söyleyen Tekden, bu varlığın da ruh olduğunu belirtti. Ancak ideolojik bakış açısıyla bakan birçok bilim adamının bu gerçeği kabul etmediğini sözlerine ekledi.
Haber Ara