Mavi Marmara'ya çıkan "full silahlı" İsrail korsanlarının karşısına niçin dikildiğimizi soruyorsunuz...
"Arap devletlerinin dize getiremediği İsrail"e mukavemetimizin mantığını sorguluyorsunuz...
Dokuz arkadaşımızın katledilmesinden sorumlu tuttuğunuz İHH'nın hesap vermesini istiyorsunuz...
Bir kere, İsraillilerin gemiyi ele geçirmeye kalkışmaları halinde onlara mukavemet gösterileceği daha gemi yola çıkmadan defaatle ilan edilmişti.
Mavi Marmara'ya binen herkes bunu bilerek binmişti.
Tabii ki sivil bir mukavemet olacaktı ve öyle de oldu.
Ölümüne bir dövüş olsun diyen kimse yoktu içimizde.
Protesto gösterilerinde polise karşı sıkça kullanılan molotof kokteyli bile kullanmadık.
Sivilliğimizi tırnak içine alıyorsunuz (Ahmet Altan) ama bazılarımızın kullandığı demir sopalar da sivilliğimize halel getirmez.
Açık denizde gemimize zorla binen korsanlardan üçünün dövülmesinin katliama makul gerekçe teşkil ettiğini de kimse iddia edemez.
Siz de iddia etmiyorsunuz zaten.
Öyleyse nedir bizimle alıp veremediğiniz?
"Ne olursa olsun, işin ucunda ölüm olabileceğini hesap etmeniz ve İsraillilerin karşısına dikilme gafletine düşmemeniz gerekirdi" mi diyorsunuz?
Öyleyse, yurtlarını çiğneyen İsrail tanklarının karşısına dikiliyorlar diye Filistinli gençlere de laf sokun.
İntifadayı da yargılayın.
"Koca Arap ordularının yenemediği İsrail'i siz mi yeneceksiniz çocuklar? Bırakın bu işleri" deyin.
Der'a'da, Hama'da, İdlib'de full silahlı Baas birliklerine mukavemet gösteren sivilleri de kınayın.
"Bu ordunun ne kadar gaddar bir ordu olduğunu bildiğiniz halde ona niye karşı çıkıyorsunuz? Esed'in katiller sürüsünü niçin kışkırtıyorsunuz? Ölümü niçin göze alıyorsunuz? Niçin devrimden vazgeçip evinize dönmüyorsunuz?" diye sorun onlara.
Mavi Marmara'da verdiğimiz dokuz şehidin Gazze ablukasına büyük darbe indirdiğini söyleyen arkadaşlarımızı "pragmatizm"le suçlayıp ayıplıyorsunuz; "Değdi mi yani?" demeye getiriyorsunuz.
Ben daha ileri gidip bu şehitler sayesinde kahpe dünya düzeninin fena halde sarsıldığını ve inşaallah yıkılacağını söylüyorum; isterseniz buna da "Değmez" deyin.
Böyle düşünüyorsanız, Tunus ve Mısır'da devrime yol açan protesto gösterilerinin organizatörlerine de "Devrimi kutlamaya utanmıyor musunuz? Verdiğiniz onca kurbana değdi mi? Bu ne pragmatizm böyle? Hesap verin!" diye çıkışabilirsiniz.
Sahi, Tunuslu ve Mısırlı siviller zalim rejimlere karşı ayaklanıp kanlı diktatörlerin gaddar polislerine mukavemet gösterirken kendi kendinize "Şu ahmaklara bak" mı diyordunuz?
Hürriyet ve adalet için mücadele yolunda risk alan, canlarını tehlikeye atmaktan bile geri durmayan bütün protestocular, aktivistler, devrimciler hatalı mı?
Vicdanın bu kadarı fazla mı?
Tatlı suların dışında mücadele vermekten kaçınmak mı lazım?
Derin devletin derin devlet olduğu günlerde enselerinden kurşun yemek pahasına ona meydan okuyan Taraf yazarları ve muhabirleri de mi sorumsuzca davrandılar, maceraperestlik ettiler?
Yapmayın!
Son söz, Yıldıray Oğur'dan.
Geçen sene yazdığı bir Mavi Marmara yazsısında şöyle diyordu Yıldıray Oğur:
"Bu kelimeyi pek sevmesem de Mavi Marmara şehitleri evet. Uzun süredir konfor ve hedonizme batmış insanoğlu içinden iyilik için ölmeyi göze alan kimse çıkmamıştı."
Selamlar.
* Yeni Şafak