Çocukluk çağı kanserleri artık korkutucu değil
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Pediatrik Onkoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Atilla Tanyeli, çocukluk çağı kanserlerinin günümüzde korkutucu ve çaresiz bir hastalık olmaktan çıktığını söyledi.
 
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-07-10 13:43:04
Erken tanı ve tedavinin her zamanki gibi önemini koruduğunu aktaran Prof. Dr Atilla Tanyeli, çocukluk çağı kanserlerinin görülüş sıklığının, ülkeden ülkeye değiştiğini, ancak ülkemizde her yıl en az bine yakın çocuğun kansere yakalandığını kaydetti. En fazla görülen çocukluk çağı kanserinin lösemi olduğuna dikkat çeken Prof. Tanyeli, "Lösemiden sonra Türkiye'de lenfbezi kanserleri ikinci sırada görülürken, gelişmiş ülkelerde santral sinir sistemi tümörleri ikinci sırada görülmektedir." dedi.
Kansere yakalanan bir çocuğun ailesinin, doktorlara ilk olarak çocuklarının neden kansere yakalandığı ve kanserin nedeninin ne olduğunu sorduklarını aktaran Tanyeli, "Günümüzde hala kanserin kesin bir nedeni yok. Ancak birçok sebepten dolayı kanserin geliştiği bilinmektedir. Sigara, bazı kimyasal maddeler, viral enfeksiyonlar, elektromanyetik dalgalar ve ailesel faktörler nedenler arasında sıralanabilir. Ebeveyn olarak, hiçbir zaman çocuklarımızın hasta olmasını istemeyiz." diye konuştu.
YAN DAL HASTANELERİNE İHTİYAÇ VAR
Akdeniz bölgesinde başta Çukurova Üniversitesi olmak üzere, kanser hastalarına hizmet verilmeye çalışıldığını aktaran Prof. Atilla Tanyeli, ancak yan dal hastanelerine ihtiyacın giderek arttığını vurguladı. Bu ihtiyacın giderilmesi için kan hastalıkları, kanser ve kök hücre nakil (KHN) hastanelerinin kurulmasının bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tanyeli, bölgemizin özelliği nedeni ile orak hücre anemisi ve talasemi başta olmak üzere bir çok hastalığa daha sık rastlanıldığını ifade etti.
'Ebeveyn olarak hiçbir zaman çocuklarımızın hasta olmasını istemeyiz' diyen Prof. Dr. Tanyeli, "Ancak bazen hastalıklarla karşılaşmak kaçınılmaz oluyor. Kanser gibi bir hastalığın çocuğumuzda ortaya çıkması, hiç kimsenin kabahati değildir. O yüzden, birisini suçlamak veya suçlu aramak çözüm değildir." açıklamasında bulundu. .
Çukurova Üniversitesi'ndeki merkezin, Diyarbakır'dan, Anamur'a kadar 2 milyondan fazla insana hizmet verdiğinin altını çizen Prof. Dr. Tanyeli, şunları söyledi: "Çocuk ve erişkin birlikte olmasını planlıyoruz. 10 yataklı merkez açıldığında yılda en az 50 hastaya tedavi imkanı sağlanacaktır. Bugün Türkiye'de yapılan KHN sayısı yeterli değildir. Bir çok merkezde, 6 aydan 2 -3 yıla kadar sıra verilmektedir. Böyle bir merkezin kurulması, kök hücre naklinden başka tedavi seçeneği olmayan hastalar için önemli bir imkan sağlayacaktır."
KÖK HÜCRE NASIL ELDE EDİLİYOR?
Kök hücrenin elde edilmesinin, KHN'nin tipine göre değiştiğini belirten, Prof. Dr. Tanyeli, "Otolog dediğimiz KHN'nde, hastanın kendi iliği alındıktan sonra hazırlık rejiminin uygulanmasından sonra hastaya kendi iliği geri verilir. Allojenik KHN'nde ilk seçenek, hastanın kardeşleridir. Yapılan araştırmalar, hastaların ancak yüzde 30'unun bu imkana sahip olabileceği belirtilmektedir. Geri kalan kısımdaki hastalar için kök hücre bankalarından faydalanılmaktadır. Son dönemlerde kordon kanı bankacılığı da hızla gelişmektedir." bilgilerini aktardı.
KİŞİNİN İLİK VERMESİ VÜCUDUNA ZARAR VERMEZ
İlik vermenin vücuda zarar vermediğinin altını çizen Prof. Dr. Tanyeli, "Kök hücre kaynağı olarak kemik iliği kullanılacaksa, donörden kemik iliği ameliyathanede alınır. Periferk kök hücre kullanılacaksa, daha kolaydır. Donörden kan alınır gibi iki saatlik sürede aferezis aletleri ile elde edilir. Kordon kanı kök hücre ise doğumlardan elde edilir." açıklamasında bulundu.
SON VİDEO HABER
Haber Ara