Dr. Kurt: Karneyi başarının tek göstergesi olarak görmek yanlış
Yozgat Bozok Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Dr. Veli Kurt, velilerin karneyi başarının tek göstergesi olarak değerlendirmemesi gerektiğini söyledi.
Çocuk ve
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-06-16 17:15:12
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Dr.Veli Kurt, öğrencilerin yarın itibariyle karne alacak olmasından dolayı yaptığı açıklamasında, karnesindeki kırık notlardan veya iyi notlardan dolayı bir kısım öğrenciler için sevinç ve gurur kaynağı, bazı öğrenciler içinse üzüntü ve kaygıya sebep olacağının altını çizdi. Dr Kurt, "Karne günlerinin korkulu rüya olmasında, ailelerin karneye belki de gereğinden fazla anlam yüklemeleri etkilidir. Karne sadece okul başarı durumunu gösteren sadece çocukların öğrenme düzeyi ile ilgili bilgi veren bir belgedir. Oysa karne çocuğun kapasitesini tümüyle yansıtan bir değerlendirme aracı değildir. Önemli olan ise hayat başarısı olduğu unutulmamalıdır." dedi.
Karneyi başarının tek göstergesi kabul etme anlayışının yanlış olduğunu vurgulayan Dr. Kurt, şu uyarılarda bulundu: "Karneyi başarı olarak görmek, karne günlerini hem aile hem de çocuk için stresli hale getiriyor. Aslında karne tek başına kaygı oluşturmaz. Çocuk ve ergenler ailelerinin tepkisinden korkarak, karneyi saklama, notları değiştirme, hatta sahte karne gösterme ya da kötü notlardan dolayı intihar etme gibi yollara başvuruyorlar. Çocuğunun karnesinde zayıf notlar bulunan anne ve babaların karneyi görünce bunu sakinlikle karşılamaları yararlı olacaktır. Anne-baba birbirleriyle ve çocuklarıyla karşılıklı konuşarak karne ile ilgili duygularını çocuğun kişiliğine zarar vermeden net bir şekilde ortaya koymalıdır. Kötü karneye sert tepki göstermek, alay etmek, başkalarının yanında utandırmak çocuğun başarısızlığını daha da artırabilir ve okuldan uzaklaşmasına neden olabilir. Aileler, zayıf karne ile ilgili üzüntülerini ifade etmeliler ancak bunu büyük tepkiler haline getirmemelidirler."
Aileler zayıf notları bulunan çocukları cezalandırmak, yargılamak yerine yapıcı yaklaşımlar sergilemelerinin çocuklar için daha yararlı olacağına dikkat çeken Kurt, şöyle devam etti: "Böyle olduğu zaman çocukların kendilerini ailelerine karşı daha fazla sorumlu hissetmesi mümkün olacaktır. Çocuğun dersleriyle ilgili başarısızlıklarının birçok nedeni olabilir. Anlama ve algılamayla ilgili sorunu varsa gerçekten yapamıyordur. O zaman ona bağırıp çağırmanın hiçbir anlamı yok. Bunun dışında dikkat eksikliği olabilir. Böyle bir sorunu olduğu için dikkatini sürdüremiyordur, sürdüremediği için dersleri kötü gidiyordur. O zaman çocuk derslerinde kendi başına başarılı olamaz. Bu sorunların tanınması ve tedavi edilmesi çocuğun ders başarısını arttıracaktır. Her karne dönemi sonunda bazı ailelerde yaşanan karne gerginliği, izleri ömür boyunca silinmeyecek yanlışlara yol açabiliyor. Ailenin karneyi değerlendirirken takınacağı tavrın, çocuğun daha sonraki okul başarısını etkileyeceği unutulmamalı. Karnedeki iyi notlar da görülmeli, sadece kötü notlara odaklanıp diğerleri görmezlikten gelinmemeli. Hatta yapılacak yorumlar iyi notlardan başlanarak yapılmalıdır. Çocuktan beklenen başarı, kapasitesi ile orantılı olmalı. Kapasitesinin üstünde bir beklenti ile değerlendirilmemelidir. Her çocuğun zihinsel yeterlilikleri, kişiliği, yetenekleri farklı olduğundan arkadaşları ve kardeşleriyle kıyaslamamak gerekir. Çocuğu yalnızca kendisi ile kıyaslamalıyız. Başarılı olduğu işleri örnek göstererek isterse karnesindeki zayıf notları da düzeltebileceği söylenmelidir. Başkaları ile çocuğun kıyaslanması hem rencide olmasına hem de kıyaslandığı kişilere karşı kin duymasına neden olur. Karneleri birbirinden farklı da olsa kardeşlere eşit ilgi gösterilmeli. Dersleri zayıf olsa bile ailesinin her zaman yanında olduğu, kötü karneye rağmen sevgide bir azalma olmadığı mesajı verilmeli. Ancak bu durum 'olsun canım ne çıkar zayıftan, önemli değil7 tarzında olmamalı. Başarısızlığın sebepleri üzerinde durulmalı, yapılan hatalar değerlendirilmeli, ama bu durum çocuğun ailesiyle olan ilişkisine zarar vermemelidir."
Çocuğun eğitimi ile ilgilenen ailenin, çocuğunun karnesinin nasıl geleceğini bildiğini kaydeden Dr. Kurt, "Eğer anne-baba, eğitim yılı içinde okul ve öğretmenle yeterince işbirliği yapmışsa, çocuğunun sınıf içindeki seviyesini ve nasıl bir karne getireceğini zaten bilir. Buna rağmen hiç bilmiyormuşçasına karneyi gördüğünde hiddetlenmesi, çocuğu azarlaması yersizdir.Yıl boyunca çocuğuyla hiç ilgilenmemiş, derslerini takip etmemiş, çocuğuna yeterli ilgiyi göstermemiş bir ailenin, kötü sonuçlardan tek başına çocuğu sorumlu tutarak öfkesini ondan çıkarması adilce bir davranış olmaz. Çocuğa sevgi ve şefkat gösterip problemlerini çözmesine yardımcı olarak başarısızlığını telafi etme ve kendisini affettirme yolları gösterilmeli. 'Sen yapamazsın, başarısızsın, bir şey beceremezsin' gibi olumsuz ifadeler yerine 'biz sana güveniyoruz, sen istersen başarırsın' şeklinde olumlu ifadeler kullanılmalı." tavsiyelerinde bulundu.
Yaş ve gelişim dönemleri ve bazı geçiş zamanlarının başarıda rol oynayabileceğini kaydeden Kurt, şunları söyledi: "Ergenlik çağının getirdiği bazı duygusal ve fiziksel değişimler yaşanmaktadır. Dolayısı ile bu dönemde derslerde geçici bir düşüş yaşanması normal karşılanmalıdır. Karnedeki notlara bakarak 'ne oluyor bu çocuğa' deyip yanlış tutumlar içine girmek, sorunu çözmek yerine daha da kronikleştirebilir. Aynı durum liseye başlayan gençler için de geçerlidir. Ortam veya okul değişikliği, ergenlik sorunları, ağırlaşan dersler karneye yansıyabilir. Bu durum iyi tahlil edilmeli, gencin onurunu zedelemeden sorunlarına yaklaşılmalıdır. Öğrencinin okul başarısızlığı çok iyi tahlil edilmeli, karne kötü olsa bile yaklaşım doğru olmalıdır. Hiçbir anne-baba şunu unutmamalıdır ki kötü karne düzeltilebilir; fakat çocuğun kişiliğine verilen zarar telafi edilemeyebilir. Tatil nasıl değerlendirilmeli? Tatilin, öğrencilerin dinlenmesi ve eğlenmesi için verilen bir zaman dilimi olduğunu unutulmamalı. Karnesindeki zayıfları sürekli çocuğa hatırlatıp, herkesin yanında küçük düşürerek tatili zehir edilmemeli. Zayıf dersi var diye her etkinlikten mahrum etmek doğru değil. Çocuğun zayıfı var diye ona tatilini zehir etmemek, dinlenme hakkına saygı göstermek ve buna yönelik planlar yapmak daha uygun olacaktır. Çocuğun hoşuna gidecek faaliyetlerin birlikte gerçekleştirilmesi daha uygun olacaktır. Çocuğun eksikliklerini gidermek için onunla beraber uygun bir plan yapılmalı ve bunu uygulamasına yardımcı olunmalıdır. Ne de olsa tatil diyerek tüm vaktini boşa harcamasına da fırsat verilmemeli. Televizyonu çok izlemesine, bilgisayarda saatlerce oyun oynamasına, internette uzun süre vakit geçirmesine izin verilmemeli. Bunlar yerine alternatif şeyler bulunmalı, mümkünse yaz kampları, yüzme, basketbol ya da çocuğun istekleri de göz önünde bulundurularak uygun bir spora yönlendirilmelidir. Hoşuna gidebilecek kitaplar hediye edilmeli, onları okumaları için motive edilmeli. Tatil zamanını ders çalışarak geçiren çocuk, okuldan tamamen soğuyabilir. Başarısız olduğu derslerle ilgili yoğun ve yorucu olmayan bir çalışma programı yapılabilir. Her şeyden önce çocuğun bu konuda istekli olması sağlanmalı, zorla ders çalıştırılmamalıdır."
SON VİDEO HABER
Haber Ara