Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Mazlumder: Engeller kalkmadıkça barış zor

12 Haziran 2011 seçimlerine başvuran bağımsız adayların bir kısmının YSK tarafından veto edilmeleri üzerine MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk ÜNSAL; 'Seçilme hakkının önündeki hukuki ve psikolojik engeller kalkmadıkça siyasi ve sosyal barışın tesisi mümkün değildir' dedi.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-04-19 15:54:17

Mazlumder: Engeller kalkmadıkça barış zor

HABER MERKEZİ / TIMETURK

12 Haziran 2011 seçimlerine başvuran bağımsız adayların bir kısmının YSK tarafından veto edilmeleri değerlendiren MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal; 12 Haziran 2011 seçimlerinde aday olacakların durumunu inceleyen YSK, 12 bağımsız adayın seçime girmelerine yol vermedi. Bağımsız adayların seçime girmelerinin engellenmesi halinde, seçim takvimi gereği, yerlerine başkalarını aday göstermeleri mümkün olmadığı için o seçim bölgelerinde seçmen iradesi, bir başka deyişle en temel haklardan olan seçme ve seçilme hakkı YSK tarafından kısıtlanmış olacaktır. Kararın belki de en çelişkili yanı ise, seçime katılmaları reddedilen bağımsız adaylardan 2’sinin halen TBMM’de milletvekili olarak görev yapmakta olmasıdır. Yenisi seçilene ve yemin edene kadar eski meclis görevde kalacağına göre, YSK demektedir ki, şimdilik bir milletvekili olarak savaş ilan etmek de dahil önemli ve hayati kararlar alabilirsiniz ama seçilme yeterliliğiniz yoktur" dedi.

MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal yaptığı açıklama da şu görüşleri dile getirdi: "Bilindiği gibi bağımsız adaylık, seçim kanunundaki %10 barajına takılmadan Ankara’da temsil edilebilmek için siyasi hareketlerin buldukları zor olan çözümdür. Yani kapısından giremedikleri Meclis’e pencereden girebilmek çabasıdır. Siyaseti coğrafi zeminlerde değil mecliste yapma isteğidir. Zaten zor olan bu yolun, anayasa ve seçim kanunundaki bir takım maddelere dayandırılarak kapatılmaya çalışılması, siyaseti meşru yolları kullanarak yapma yollarını kapamak ve adres olarak coğrafyayı göstermektir. Bu karar, Türkiye’de belirli hassasiyetleri esas alan siyasetin hangi zeminlerde yapılacağına dair etkisi olması itibarıyla, siyasidir hukuki değildir. Böyle olduğu için YSK’nın gerekçeli kararındaki hukuki dayanakları tahlile ihtiyaç yoktur. Esas olan, temel hakları karşılamaktan uzak olan ya da kullanılmasını zorlaştıran hukuk metinleri değil değişmez olan temel haklardır; bunları karşılamaktan uzak hukuk metinleri değiştirilmelidir.

Bir yüksek mahkeme olarak YSK’nın verdiği kararlar nihai olduğu için, seçime katılımı reddedilen adayların kişisel itiraz dilekçelerine verilecek cevapların tarihi sorumluluğu büyüktür. YSK vereceği kararla Türkiye’de siyasetin yapılacağı zemini işaret edecektir. Sorumluluğun en büyüğü ise, yıllardır seçmen iradesi önünde bir duvar gibi duran seçim yasasındaki barajlar ve seçmen iradesini engelleyici diğer maddelere karşı kulaklarını tıkayan mecliste temsil edilen siyasi partilere düşmektedir. Eğer YSK bağımsız adaylar konusundaki kararında ısrarcı olur ise yapılacak tek şey, meclisin acilen toplantıya çağırılarak, seçim tarihinin normal süresi olan 22 Temmuz’da yapılmasına, seçim kanununda bulunan baraj gibi seçme ve seçilme hakkının kullanılmasına engel olan hükümlerin temizlenmesine ve anayasa değişikliği yaparak seçim kanununda yapılan değişikliklerin bu seçimde kullanılmasına imkan sağlamaktır.

Gerek seçim kanunundaki barajlar ve seçmen iradesini engelleyici diğer yasal hükümler gerekse de başörtüsü gibi yasal olamayan psikolojik engeller kaldırılamadan oluşturulacak meclisin siyasi meşruiyeti her zaman tartışılacaktır. Siyasi meşruiyeti tartışmalı bir meclisin ne anayasa yapabilmesi ne de siyasi ve sosyal barışı sağlayabilmesi mümkün değildir. Siyasi ve sosyal barışın tesis edilemediği ortamlar ise hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı ortamlardır."

Haber Ara