Türkiye, 28 Şubat sürecinin 14'üncü yıldönümünü yaşıyor. Sürecin siyasî, askerî ve sosyal alanda yaptığı tahribatlar ülkenin hafızasında önemli izler bıraktı. En büyük baskı ise dinî kurumlara yapıldı. Dönemin İstanbul Müftüsü (1988-1998) Selahattin Kaya, yaşananları Zaman'a anlatırken, Kur'an kurslarının adeta davul zurna eşliğinde kapatıldığına dikkat çekiyor. İstanbul'da 40'tan fazla kursa kilit vurulduğunu belirten Kaya, sayının Anadolu'da daha fazla olduğunu vurguluyor.
28 Şubat sürecinin hemen öncesinde İstanbul Müftülüğü'ndeki makamına giderken Beşiktaş civarında İşçi Partisi'ne ait "Kur'an kursları ve imam hatipler kapatılsın" şeklinde afişlerin halen gözünün önünde canlandığını belirten Selahattin Kaya, "O dönemde İşçi Partisi'nin bu bildirisi esas alınarak dindarların üzerine gidildi. Aynı minvaldeki Milli Güvenlik Kurulu'nun 18 maddelik gerekçeleri İşçi Partisi'nin istekleriyle örtüşüyordu." diyor. Bakanlık koltuğunu korumak isteyenlerin binlerce yavruyu feda ettiğini vurgulayan Kaya, o dönemi hatırladıkça içinin yandığını ve sorumluları affedemediğini söylüyor. 1999 yılında Kaya'nın başka bir göreve alınmak suretiyle Resmi Gazete'de tayini çıkmış. "Belirsizlikler yüzünden akıbetimi bilemedim." diyen Kaya, emekliliğini istemiş. Yaşadıkları için 'tam bir baskı rejimiydi' ifadesini kullanan Kaya, 28 Şubat'ta dindarların hedef alındığını anlatıyor. Kaya sözlerini şöyle sürdürüyor: "Biz 12 Eylül İhtilalini de yaşadık ama 28 Şubat'ta yaşadığımız sıkıntıları çok farklıydı. Bunlar çok daha ileri gittiler. Dini müesseseleri, imam hatipleri, Kur'an kurslarını hedef aldılar. İmam hatiplerin ortaöğretimini kapattılar. O yıllarda ciddi sıkıntılar yaşadık."
Selahattin Kaya, dönemin İstanbul Valisi Rıdvan Yenişen'in Kur'an kurslarını kapatmaya giderken kendisinin de gelmesi için baskı yaptığını ancak bunu kabul etmediğini aktarıyor. Kaya o dönem unutamadığı bir anısını ise şöyle anlatıyor: "Ankara'da Kur'an kurslarının kapatıldığı basına yansıdı. Gözler İstanbul'a çevrildi. Kapatılması için valimiz Rıdvan Yenişen'i sıkıştırıyorlar, vali bizi sıkıştırıyor. Ben 'Sayın valim bu kurslar bize bağlı kurslar değil. Bunların kaydı emniyette vardır. Bizi araya koymanın anlamı yok.' dedim. 'Yok siz de bulunacaksınız.' dedi. Ben, 'Sayın valim biz müftülük olarak Kur'an kursu açmak ve bunu yürütmekle mükellefiz. Kapatılmasında bir müftünün bulunması hoş karşılanmaz. Ben de vicdanen rahatsız olurum. Ben medyanın önünde davul zurnayla kapatılmasına müftüyü alet etmenizi mazur göremem.' dedim. 'Emrediyorum, olacak.' dedi. Bunun üzerine muavin bir arkadaşı gönderdik. Ümraniye'de bir kurs kapatıldı."
Kaya, 28 Şubat gününden sonra birçok vaiz, müftü ve Kur'an kursu hocalarının görevlerinden edildiğini, bunların yerine kendi istediklerini getirdiklerini aktarıyor. Bu değişikliklerin Diyanet İşleri Başkanlığı'nda planlandığını ifade eden Kaya, Diyanet'e de baskının MİT, hükümet ya da askeriyeden yapıldığını belirtiyor. Diyanet'in sonradan bir karar aldığını hatırlatan Kaya, hutbelerin önce müftülüklerde, daha sonra ise merkezden hazırlanmasının kabul edildiğini söylüyor. Hutbelerin daha kontrollü okunmasının temin edildiğine dikkat çeken Kaya, emniyetin arkadaşları hakkında malumat topladığını duyduklarını dile getiriyor. İmam hatiplerin kapatılmasının belli bir kesime çok acı verdiğinin altını çizen Kaya, "Bu memlekette 27 yıl dini değerler yasaklanmıştı. İmam hatip dini eğitimdeki boşluğu doldurmuştu. Halk arasında çöldeki insanın vahaya kavuşması gibi karşılanmıştı." diyor.