Amerika'nın gücünün sırrı ne?
Fransız aylık gazete Le Monde Diplomatique’in Türkçe versiyonunda yayınlanan analize göre ABD’nin gücü 'Göçmen Politika'sında saklı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-25 18:36:00
Göç bunun dışında, ülkelerin sadece zenginlikle elde edemeyeceği bir avantaj da sağlamıştır ABD’ye: Dinamizm. Bu şekilde ülke, yeni bir dünyada yeni bir hayat kurmak isteyen insanların akışı sayesinde kendini sürekli canlı tutmayı başarabilmektedir. Bu göçmenler Amerikan çalışan sınıfının bel kemiğini oluşturmuş durumdalar. ABD, bugüne kadar bu enerjiden istifade edebilmiş, farklılıkları yönlendirebilmiş, yeni gelenleri sindirebilmiş ve ekonomik açıdan ileri bir düzeye gelebilmiştir. İşte ABD’yi İngiltere’den ve de büyüyüp hantallaşan sonrasında da daha zayıf ve gözü aç ulusların yükselişi karşısında bu gücünü kaybeden geçmişteki süper güçlerden ayıran budur” deniliyor.
Le Monde Diplomatique'e göre ABD’nin gerçek sınavı, İngiltere’nin 1900’lerde karşılaştığının tam tersi. İngiltere’nin ekonomik gücü, dünya genelinde geniş çaplı siyasi nüfuzunu idame ettirebildiği halde zayıflamaya başlamıştı. ABD ekonomisi ve Amerikan toplumu ise aksine karşılaştığı ekonomik baskılara ve rekabete karşılık verme kabiliyetinde. Olaylara düzen vermenin yanında adapte olabilme ve de kararlılık gösterebilme gücü de mevcut. ABD'nin yüz yüze kaldığı sınav siyasi nitelikte olmakla birlikte, genelde ABD’nin özelde ise Washington’un sırtında bir kamburdur. Diğerlerinin yükseldiği bir dünyaya Washington'un düzen vermesi ve adapte olabilmesi mümkün müdür? Ekonominin gerektirdiklerinde ve de siyasi güçte yaşanan değişimlere mukabelede bulunabilir mi? ABD dünyada yaklaşık 20 yıldır tamamen rakipsiz konumunu korumuştur. Daha geniş anlamda konuşmak gerekirse, dünya II. Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana ABD’nin tasarladığı yapıda kalmıştır. Fakat bugün dünya, tarihin en büyük kırılma noktalarından birini yaşamaktadır.
Son 500 yıldır, yapısal anlamda gücün üç kez el değiştirdiğine, diğer bir ifadeyle uluslararası yaşamı-siyaset, ekonomi ve kültürü- yeniden şekillendiren, güç dağılımındaki köklü değişikliklere şahit olduk. İlki Batı dünyasının yükselişiydi ki; bu süreç 15. yüzyılda başlamış ve 18. yüzyılın sonlarına doğru büyük bir ivme kazanmıştır. Beraberinde bildiğimiz anlamda moderniteyi getirmiştir: Bilim, teknoloji, ticaret, kapitalizm, tarımsal ve endüstriyel devrimler. Yalnız bununla kalmamış, Batı uluslarının da uzun vadeli siyasi nüfuzlar elde etmesini sağlamıştır.
19. yüzyılın sonlarında meydana gelen ikinci değişim ise ABD'nin yükselişi idi. Sanayileşmeyi tamamlamasının hemen ardından ABD, Roma İmparatorluğu’ndan bu yana en güçlü ulus haline gelmiş ve bu ulus diğer ulusların bileşiminden daha güçlü bir konum elde etmiştir. Son yüzyılın büyük kısmında ABD küresel düzeyde ekonomi, siyaset, bilim, kültür ve fikirleri hâkimiyeti altına almıştır. Son yirmi yıldır, bu hakimiyete rakip olacak bir güç ortada yoktur ki; bu da tarihte emsali görülmemiş bir durumdur. Şimdi ise modern çağımızın üçüncü büyük güç değişimine şahit oluyoruz: Diğer aktörlerin yükselişi.
Türkiye’nin büyük ülke olma sevdasına örnek olabilecek bu analizin tümünü okumak için tıklayınız
SON VİDEO HABER
Haber Ara