Irak'ta Kürt meselesi alarm veriyor
Irak'ta Kürt-Arap ihtilafının petrol ve seçimler nedeniyle gelecek altı ay içinde şiddetleneceği neredeyse kesinken, ABD çekilmeyi bir süre ertelese iyi eder. Zira Amerika iki taraf arasında bir anlaşmayı desteklemek için Irak'ta kalmazsa Kürtlerin pazarlık isteği azalacaktır
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-07-23 10:38:00
Dan Senor
Araplarla Kürtler arasındaki gerilim arttı
Irak’taki Araplarla Kürtler arasındaki gerilimler son aylarda, özellikle de Irak ordusunun geçen yıl 12. Tümeni’ni Kerkük’e konuşlandırmasının ardından, neredeyse savaş noktasına varmış durumda. ABD’nin yapıcı bir rol oynaması açısından kritik bir dönemden geçiyoruz, fakat ABD Başkanı Barack Obama elindeki en güçlü kozu attığı takdirde böyle bir rol oynamak mümkün olmaz: O koz, ABD’nin birliklerini çekme planını yavaşlatmaya hazır olduğuna dair verilecek açık bir sinyal.
Bu noktaya nasıl gelindi
Irak bu yeni patlama noktasına nasıl vardı? 1991’deki birinci Körfez Savaşı’nın bitmesiyle Nisan 2003’te Bağdat’ın düşmesi arasındaki dönemde Iraklı Kürtler yarı özerk bir bölgede yaşadı. Yeşil Hat adı verilen gayriresmi sınır Diyala ve Kerkük’ün hemen kuzeyinden geçerek Ninova eyaletinin bir kısmını kesiyordu. O zamandan beri Kürtler kendi parlamentolarına ve bakanlıklarına, bölgedeki bütün kültürel kurumlar üzerinde kontrole ve peşmerge denilen kendi milislerine sahip oldu.
Sünni direnişi çözümü geciktirdi
Kürtlere korunan bir bölge sağlamanın, ahlaki ve jeopolitik açıdan son derece sağlam gerekçeleri vardı. Saddam Kürtlere karşı sürekli olarak soykırımdan farksız saldırı girişimlerinde bulunmuştu: Baas rejiminin yüz binlerce Kürt’ü öldürdüğü veya yerinden yurdundan ettiği 1987-88 Enfal harekâtı; binlerce Şii Kürt’ün kuzey Irak’tan İran’a sürülmesi; ve 1988’de Halepçe’de 5 bin Kürt’ün kimyasal silahlarla katledilmesi.
Geri dönülmez değişimler yaratmak için kolları sıvadılar.
Nisan 2003’te peşmerge ABD’ye Saddam’la savaşında yardım etti ve bu yardım sadece Kürt bölgesinde değil, Yeşil Hat’tın güneyinde de söz konusuydu. Ancak Kürtler savaş sırasında Kerkük’e girdi ve bir daha da çıkmadı. Saddam’ın gidişiyle birlikte kentte çabucak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) büroları açtılar ve geri dönülmez değişimler yaratmak için kolları sıvadılar.
Kürtler kendilerince haklıydı
Kürtlerin bakış açısından bütün bunlar doğal ve haklıydı. Saddam’ın Araplaştırma kampanyası sırasında giriştiği acımasız sürgünlerden önce Kerkük’te bir Kürt çoğunluğu vardı. Saddam sonrası Irak geçici anayasası (ki Geçici Koalisyon Otoritesi’ndeki bizler de Iraklıların o anayayı hazırlamasına yardım ettik), sadece rejimin devrilmesinden önce Kürtlerin kontrol ettiği bölgelerde Kürt otoritesini tanıyordu. Kalıcı Irak anayasasıysa bir adım ileri giderek, Kerkük’ün müstakbel statüsünü belirlemek için referandum zorunluluğu koydu. Her ne kadar iki madde de Kerkük’ü yakın gelecekte açıkça KBY’nin yetki alanının dışında bıraksa bile, jargon Kerkük ve diğer civar bölgelerin ‘ihtilaflı topraklar’ olduğunu da teslim ediyordu. Kürtlerin gözünde bu belirsizlik kapıyı açık bırakmak anlamına geliyordu.
O dönemde Kürt meselesini çözmek, Sünni direnişiyle ve Mukteda Sadr’a bağlı Mehdi milislerinin artan gücüyle acilen başa çıkma zorunluluğunun gölgesinde kaldı. Bugünse Irak’taki Kaide ve Sadr yanlılarından kaynaklı tehditler önemli ölçüde ortadan kalkmış durumda.
Obama meselenin üzerine gitmeli
Obama yönetimi meselenin üzerine gitmediği takdirde, gelecek altı ayda Kürt-Arap sorununu kaynama
noktasına sürükleyecek olan iki faktör var. Birincisi petrol. Henüz ortada federal bir hidrokarbon yasası yok.
KBY ve Irak hükümeti Irak anayasasının “Petrol ve doğalgaz bütün bölge ve eyaletlerdeki Irak halkının ortak malıdır” diyen 111. maddesini farklı yorumluyor.
Petrol raporu tesadüfi değil
Kerkük petrolü, Bağdat’taki ulusal hükümet için büyük bir mesele. Maliki hükümeti 2009 federal bütçesini hazırlarken petrol fiyatları varil başına 150 dolar civarında seyrediyordu. Ve Bağdat akıllı bir biçimde varil fiyatının 80 dolara düşeceğini öngörüp bütçe projeksiyonlarını buna göre yapsa da, yıl ortasında petrol fiyatı hâlâ öngörülerinin yüzde 50 aşağısındaydı. Bu da petrol ve maliye bakanlıklarında paniğe yol açtı.
Petrol planı Kürt stratejisinin bir parçası
Kürtlerin durduğu noktadansa petrol KBY’nin Kürtlere daha fazla özerklik vermesi için Bağdat üzerinde uluslararası baskı kurmak yönündeki daha genel stratejisinin bir parçası. KBY’nin Ulusal Kaynaklar Bakanlığı’nın, Maliki’nin Washington ziyaretinin arifesinde yabancı enerji yatırımcılarını cezbetme başarısını ulusal hükümetin hantal yaklaşımıyla kıyaslayan rahatsız edici bir belge yayımlaması tesadüf değil.
Seçim Barzani’yi kaygılandırıyor
Kürt-Arap sorununu kaynama noktasına taşıyabilecek ikinci faktörse siyaset. Cumartesi günü Kürtler yeni parlamento ve başkanlarını seçmek için oy kullanacak. Anketler Başkan Mesud Barzani ve Kürt parlamentosundaki en büyük iki partinin yeniden seçileceğini gösterse de, bu seçimin dinamiği Kürt liderleri asabileştiriyor. Kürt seçimleri tarihsel olarak KBY’nin ulusal hükümetle iktidar mücadelesine dönüşürdü. Fakat bu seçimde Iraklı Kürtler KBY’nin yolsuzlukları gibi daha yerel idari sorunlarla meşgul bir görüntü veriyor. Bu da KBY yetkililerini, dış tehditlerin seçimde konumlarını güçlendireceğine yönelik bir beklentiyle Bağdat’la gerilimi yüksetmeye itebilir.
Maliki’yse kendi payına ocaktaki ulusal seçimlere hazırlanmak zorunda. Irak-Arap milliyetçiliğini kaşımak ona siyasi avantaj getirir. Kısacası, siyasetin programı Bağdat’la Erbil arasında kısa vadede büyük bir uzlaşma olmayacağını neredeyse garanti eder nitelikte.
Obama Pentagon’a direnmeli
Kürtler ABD güçlerinin çekilmesinden derin endişe duyuyor. Mevcut takvim uyarınca ABD birliklerinin büyük bölümü 2010 yazının sonunda Irak dışında olacak, 2011 sonuna doğru 35 ila 50 bin asker kalacak ve ondan sonra da bütün ABD güçleri çekilmek durumunda. Obama çekilme takvimini yavaşlatmayı değerlendirmeli. Kürtlerin pazarlık isteği, ABD güçlerinin bir anlaşmayı desteklemek için Irak’ta bulunmayacağına inanmaları halinde azalacaktır.
Buna ek olarak, ABD yönetimi Kaide’nin kuzeyde Arap davasını desteklemekte bir fırsat görebileceği ihtimaline karşı da duyarlı davranmalı.
Pentagon içinde, Afganistan’a daha çok asker göndermek için Irak’taki güçlerin planlanandan bile daha hızlı çekilmesi yönünde artan bir baskı söz konusu. Bu baskıya direnilmeli. Obama’nın geçen yıl başkomutanlık görevi için seçim kampanyası yürütürken söylediği gibi, Afganistan’da yaptığımız şeyi Irak’ta yapmamalıyız: Yani bir diğer sahneye çok fazla odaklanarak kilit önemdeki bir kavgayı kaybetmemeliyiz. (Dış İlişkiler Konseyi üyesi, Irak’taki koalisyon yönetiminin kıdemli danışmanlarından biri olarak 2003-2004 yıllarında Bağdat’ta görev yaptı, 21 Temmuz 2009)
SON VİDEO HABER
Haber Ara